Gazeteci Aydın’dan mektup: Cezaevinde tüm haklarımız gasp edildi 2021-11-20 17:12:51   HABER MERKEZİ - Gazeteci Fatih Özgür Aydın, DFG’ye gönderdiği mektubunda, cezaevinde korona salgını ile birlikte tüm haklarının gasp edildiğini söyledi.   Kamu Emekçileri Cephesi Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü iken 2017’den beri tutuklu bulunan Fatih Özgür Aydın, kendisine dayanışma mektubu gönderen Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne (DFG) tutuklu bulunduğu Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nden yanıt verdi.    Aydın’ın DFG’ye gönderdiği mektupta şunlara yer verdi: “Adana F Tipi Cezaevi’nden selamlarımı sunuyorum. Tüm baskı ve keyfi uygulamalara rağmen iyi ve moralliyiz. Gönderdiğiniz mektup ve ilginize teşekkür ediyorum. 18 Ekim 2021 tarihli mektubunuzu, 23 Ekim 2021 tarihinde aldım. Özellikle pul gönderme noktasındaki inceliğiniz ve düşünceli davranışınız için ayrıca teşekkür ediyorum.   Derneğinizin kuruluşundan, maalesef haberim olmamıştı. Gerek Evrensel, Yeni Yaşam gibi muhalif basının, gerek Halk Okulu, Tavır gibi devrimci demokrat basının hapishaneye girişinin engellenmesi ve gerekse de iletişim yasakları nedeniyle haberlere ulaşmamız sınırlı oluyor. Bu nedenle geç de olsa kuruluşunuzu kutluyor, başarılar diliyorum. Basın emekçilerinin sürekli baskı ve tehdit altında olduğu, gözaltına alındığı, tutuklandığı, saldırıya uğradığı, yazılı görsel medyanın ilan kesme, yayın durdurma, para cezası ile sindirilmeye çalışıldığı, örgütsüzlüğün dayatıldığı bir süreçte, örgütlenmede ısrarın önemi büyük. Ben de 2015 yılında TGS’ye üye olduğum gün gözaltına alınıp tutuklandım. Bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildim. Ancak 2017 yılı Kasım ayında tekrar tutuklandım ve o zamandan bu yana tutsağım.   1981 İstanbul doğumluyum ve İstanbul’da yaşıyorum. Evliyim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunuyum. Halk İçin Mühendislik Mimarlık Dergisi’nde Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü yaptıktan sonra Kamu Emekçileri Cephesi Dergisi’nde Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü yaparken, 2017 yılı Kasım ayında tutuklandım.   Yargılandığım dosyalar hakkında kısaca bilgi vereyim:   "* ’DHKP-C üyeliği’ iddiasıyla verilen 10 yıl cezam Yargıtay’da.   * ‘Propaganda’, ‘toplantı gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet ve görevli memura direnme’ iddiasıyla verilen 4 yıl 9 ay ceza ise istinafta.   * Aynı iddialarla devam eden iki dosyam daha var. Bunların dışında hapishanede yaşanan baskılardan kaynaklı hakkımda açılan üç davadan bir tanesi de ‘kamu malına zarar vermek’ iddiasıyla 5 ay ceza verildi. Diğer iki dosyada yargılama devam ediyor.   Yargılandığım dosyalarda gazetecilik faaliyetleri ile ilgili bilgi vereyim:   * Tutuklu olduğum dosyada gazetecilik faaliyeti (örgüt üyeliğine) gerekçe yapıldı. Kamu Emekçileri Cephesi Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürü oluşum, dosyada; ‘Kamu Emekçileri Cephesi, örgütün memur alanı örgütlenmesi’ gösterilerek, benim de ‘alanın sorumlusu olduğum’ iddia edildi. Çeşitli illere gidip dergi satışı yapışım, ‘örgüt toplantısı yapmak’ olarak gösterildi. 2017 yılında dergimizin (Kamu Emekçileri Cephesi) bürosunu açmak için yer bakmaya gittiğim Diyarbakır’da ‘canlı bomba olduğun ihbarı var’ denilerek, yolun ortasında, ellerinde uzun namlulu silahlar olan çelik yelekli polisler tarafından gözaltına alınıp 10 gün gözaltında tutulduktan sonra savcılık tarafından, tutuklama istemiyle sevk edildiğim mahkemede serbest bırakıldım.   * 10 Kasım 2021 tarihinde esas hakkında mütalaaya karşı savunma yapacağım dosyada o zaman gene Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğum &Halk İçin Mühendislik Mimarlık’ dergimizi yollayacağımız tutsakların isim-adreslerinin olduğu liste, ‘hapishanedeki örgüt üyeleri ile irtibat sağladığımın kanıtı’ olduğu iddiasıyla delil sayıldı. Bu ve bunun gibi gazetecilik faaliyetleri, ‘örgüt üyeliğine gerekçe’ olarak gösterildi-gösteriliyor. Dosyalarım ile ilgili bilgiler bu şekilde.   Hapishanede yaşadığımız hak ihlalleri ile ilgili bilgilere geçeyim:   Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini, birkaç sayfayla anlatmak elbette mümkün değil. Bu konuda kitaplar yazabilecek -ve yazılan- bir külliyat mevcut. Bu nedenle belli başlı alanları aktarayım:   * Korona salgını ile birlikte birçok hakkımız gasp edilmiş oldu. Haftada on saat uygulanması gereken, ancak 2,5 saat uygulanan sohbet hakkımız korona kısıtlamalarıyla birlikte tamamen kaldırıldı. Haftalık kapalı-açık görüşler ilk önce tamamen kaldırıldı, ardından ayda iki defa ve iki kişiyle sınırlı olarak, kapalı görüş şeklinde uygulanmakta. Hastane-mahkeme nedeniyle hapishane dışına çıkmak zorunda kaldığımız zaman, dönüşte 15 gün boyunca karantinada tutuluyoruz. Yargılandığımız dosyalarda mahkemeler, korona salgınını bahane ederek, duruşmalara SEGBİS ile katılımı dayatmakta.   * Süreli yayınlara ulaşmamız, abonelik şartıyla sınırlanıyor. Süreli yayınlara abone değilsek, posta yoluyla gelen dergiler verilmiyor. Abone olsak dahi, abone olduğumuz tarihten önce çıkan sayılar, ‘o tarihte abone değildiniz’ diyerek verilmiyor. Ailelerimizin parasını ödeyerek alıp, posta yoluyla gönderdiği dergiler, ‘idare kanalıyla parası ödenip alınacak& diyerek verilmiyor. Kişi başına on kitap bulundurma sınırlaması uygulanıyor. Evrensel, Yeni Yaşam gazeteleri, Basın İlan Kurumu’nun ‘ilan yayın hakkı’ gerekçe gösterilerek verilmiyor.   * Crohn (kronik bağırsak hastalığı), leğen kemiğimde sağ elimde kist ve mitral yetersizliği hastalıklarım var. Belli aralıklarla hastaneye gidip kontrollerimi (tahlil, MR, EKO-EKG, röntgen, kolonoskopi) yaptırmam gerekiyor. Ancak kontrol zamanı geçmiş olmasına rağmen, askerin ‘ağız araması’ dayatması nedeniyle hastaneye götürülmüyorum. Sadece ben değil tabi. Hapishanedeki tüm siyasi tutsaklar, bu dayatmayı kabul etmedikleri için hastaneye götürülmüyor,  tedavi hakları engelleniyor. Asker, ring aracına bindirilmeden önce yaptığı üst araması sırasında, ‘maskemizi indirmemizi, ağzımızı açıp dilimizi çıkarmamızı’ istiyor. Askerin önüne gelene kadar üç defa aramadan (elle, detektörle, x-ray’le ) geçmemize rağmen askerin bu dayatması, onur kırıcı, keyfi ve hukuk dışıdır. Bunun dışında, askerin böyle bir yetkisi yoktur. Yetki, kurum doktorundadır. Ayrıca korona salgının olduğu ve her gün 200’ün üstünde insanımızın öldüğü bir süreçte, kronik hastalıklarım olduğu bilindiği halde maskemi indirip ağzımı açmam, cinayete teşebbüstür. Kontrollerimi yaptıramadığım için de her geçen gün hastalıklarım ilerlemektedir. Bu konuda sesimizi duyurmamıza yardımcı olacağınıza inanıyorum.   * 27 Ekim 2021 tarihinde, Ankara’dan özel olarak gelen bir grup gardiyan tarafından, hapishanedeki tüm hücreler, arama adı altında talan edildi. Bulunduğum hücrede de tüm eşyalarımız didik didik arandı. Her yere sürdükleri pis elleriyle, yiyecek, giyeceklerimize dokundular. Elbise askılarımızı kırdılar, mektup zarflarımızı yırttılar. Kantinde satılan radyomuzu aldılar. Yürüyüş- Tavır dergilerimize el koydular. Kantinde satılan kırmızı lahana-tuz-su ile yaptığımız turşuları aldılar. Eşyalarımızı yerlere attılar. Bu talanı protesto etmek için slogan atıp kapı dövdüğümüz için bize soruşturma açıldı.   Adana F Tipi Cezaevi.”