Umut Kitapevi Davası üzerinden 16 yıl geçti: Adalet yerini bulmadı 2021-11-08 11:58:26 HAKKARİ - Şemdinli ilçesinde Umut Kitapevi’ne yönelik saldırısının üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen hiçbir sanığın ceza almayıp, haklarında beraat istenmesine ilişkin konuşan Seferi Yılmaz, “Bu kişilerin tahliye sonrası ilk ziyaret ettikleri kişi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Bu fotoğraf her şeyi ortaya koyuyor” dedi.   Hakkari Şemdinli’de ilçesinde Umut Kitapevi’ne dönük 9 Kasım 2005’te yapılan bombalı saldırının üzerinden 16 yıl geçti. Sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz suçüstü yakalamalarına rağmen, geçen onca zamanda olay aydınlatılmadı, devam eden yargılamada 21 Ekim’de görülen 14’üncü duruşmasında savcı 3 sanık için “delil yetersizliğinden” beraat istedi. Savcı, sanıklardan çok bombalanan ve mağdur olan Seferi Yılmaz’ı suçladı.    OLAY GÜNÜ   Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) elemanları Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş tarafından organize edilip, gerçekleştirilen saldırıda kitapevinin sahibi Seferi Yılmaz sağ kurtulurken, Mehmet Zahir Korkmaz ayatını kaybetti, Metin Korkmaz ise ağır yaralandı. Şemdinli halkı, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’i suçüstü yakaladı. İkisinin üzerinde askeri kimlik, araçlarında ise kroki ve silahlar bulundu. Hakkari Jandarma Komutanlığı’na ait olan 30 AK 933 plakalı Renault 19 marka otomobilin bagajında yine 3 kalaşnikof, 10 şarjör, bomba malzemeleri, polis ve asker yelekleri bulundu. Yakalanarak jandarmaya teslim edilen zanlıların daha sonra serbest bırakılması üzerine Şemdinli halkı günlerce eylemler yaptı. Olay yerinde inceleme yapan savcı ve dönemin CHP Milletvekili Esat Canan’ın üzerine ateş açılması sonucu bir kişi daha yaşamını yitirdi. Yüksekova'da yapılan protestolarda ise İslam Bartın, Ergin Mengeç ve Abdulhalik Geylani isimli yurttaşlar polis kurşunlarıyla öldürüldü.   BÜYÜKANIT: TANIRIM İYİ ÇOCUKTUR   Olaya dair soruşturmanın başladığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Yaşar Büyükanıt’ın, faillerden Astsubay Ali Kaya için kullandığı “Tanırım, iyi çocuktur” sözlerinden sonra Van Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Savcılık, Büyükanıt ve bazı subaylar hakkında “Yargıyı etkileme teşebbüsünden” soruşturma başlattı.    Saldırıya dair Van 3'üncü Ağır Mahkemesi'nde açılan davada, 19 Haziran 2006 tarihinde sanık astsubaylar Kaya ve İldeniz ile itirafçısı Veysel Ateş'i “İnsan öldürmek”, “Örgüt kurmak” ve “İnsan öldürmeye teşebbüs” suçlarından 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası verildi. Sanık avukatlarının itirazı üzerine temyiz incelemesini 16 Mayıs 2007'de tamamlayan Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, 3 sanık hakkında verilen kararı, usul ve görev yönünden bozdu. Yeniden görülmeye başlanan davanın 14 Eylül 2007'deki duruşmasında, mahkeme heyeti “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı Van Askeri Mahkemesi'ne gönderdi. Mahkeme, 14 Aralık 2007 tarihindeki ilk duruşmada sanıkların tahliyesine karar verdi.    CEZA VERİLDİ AMA…   Askeri Mahkeme, 22 Ocak 2010 tarihinde dava dosyasını Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderme kararı aldı. Müdahil avukatlarının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa’nın bazı maddelerinde yapılan değişikliği göz önünde bulundurarak, 2 Mayıs 2011 tarihinde Şemdinli Davası dosyasını yeniden Van 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Dava dosyasının gönderilmesiyle sanıklar 9 Haziran 2011'de yeniden tutuklandı. 10 Ocak 2012'de görülen duruşmada, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş'e “İnsan öldürmek”, “Örgüt kurmak” ve “İnsan öldürmeye teşebbüs etmek” suçlarından 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası verildi.    SAVCI BERAAT TALEP ETTİ   Darbe girişimi sonrası mahkum edilen sanıkların avukatları, dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın davaya dönük itiraflarının ardından, yargılamanın yenilenmesi amacıyla Van 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. 11 Ekim 2017’de yeniden yargılama talebini kabul eden mahkeme, sanıkların tahliyesine karar verdi. Van 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen son duruşmada ise, mahkeme önce tutuklu bulunan 3 sanığa "örgüt kurmak" suçundan beraat, ardından ise 3 sanığın "İnsan öldürmek ve yaralamak" suçundan dosyanın tekrar görülmesine karar vererek, üç sanığı da tahliye etti.    SÖZLER TUTULMADI   Hakkari’de 2004 yılında başlayan, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerini de kapsayan 28 farklı bombalama olayının yaşandığını söyleyen Umut Kitapevi Sahibi Seferi Yılmaz, yaşanan olayların Şemdinli halkının duyarlığı sayesinde Umut Kitabevi’yle son bulduğunu dile getirdi. Yılmaz, “Saldırıdan sonra dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Şemdinli’ye geldi. Yaşanan durumu; 12 Eylül'de kitapların yakıldığını, günümüzde ise kitapevlerinin bombalandığını hatırlattım. Bölgeye gelen yetkililer olay nereye kadar giderse sonuna kadar gideceklerini bunun üstünün örtülmeyeceğini söylediler. Maalesef Ankara'ya gittikten sonra Şemdinli halkına verdikleri sözü unuttular. Şemdinli halkının tanıklığını kabul etmediler” ifadelerini kullandı.   DAVA BOZULDU   Van 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın zorlu bir yargılama olduğuna değinen Yılmaz, Şemdinli Davası’na bakan tüm hakim ve savcıların baskı altında olduğunu söyledi.  Yılmaz, “Yapılan tüm yargılamalarda olayın derinine inilmedi. Bu olayı yapanların uzantıları ortaya çıkarılmadı. Sanki üç kafadar bir araya gelip kendince bir yeri cezalandırmak istedikleri gibi bir algı yaratıldı. Oysa tüm belge, bilgi ve veriler ortadaydı. Yine bu kişiler suçüstü yakalanmalarına rağmen dosyayı bir şekilde kapatmak istediler. Yine son süreçte savcı Ferhat Sarıkaya'nın FETÖ’den tutuklanması sonrası sanki hiç yargılama yapılmamış gibi davranıldı. FETÖ’den tutuklanan 2 bin civarı hâkim ve savcı hiç bir yargılama yapmamış gibi sadece Umut Kitabevi savcısının verdiği karar bozuldu ve yargılama tekrar başladı. AKP'nin Ergenekon’la uzlaşması sonucunda bu dava pazarlık konusu yapıldı ve savcı sanıkların beraatını istedi. Aralık ayında görülecek karar duruşmasında bu davanın da cezasızlıkla sonuçlanacağını düşünüyorum” diye konuştu.   JİTEM DAVALARI GİZLENİYOR   Bu tür yargılamaların mevcut iktidar tarafından toplumun psikolojisine göre yapıldığını söyleyen Yılmaz, bölgedeki tüm JİTEM davalarının zamana bırakılarak, kamuoyundan gizlendiğini belirtti. Yılmaz, “Susurluk olayında gerçek bir yargılama ve cezalandırma olsaydı bugün bu olayı gerçekleştirenler veya Şemdinli'de gelişen olaylar yaşanmazdı. Suçlular hak ettiği bir şekilde yargılanmış olsaydı veya emir veren kişiler de yargılanmış olsaydı, bugün Türkiye’nin bulunduğu durum çok farklı olurdu” dedi.    HERKES SERBEST   MİT eski yöneticisi Mehmet Eymür'ün Mehmet Ağar'a ilişkin yaptığı değerlendirmelere değinen Yılmaz, “Sözde devletin bekası için insanlar öldürüldü. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, 'Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de bizim açımızdan şereflidir' demişti. Suça bulaşmış, devrimcileri, demokratları, aydın ve yazarları katletmiş bireyler, devlet kademesinde devletle iş birliği halinde yeni suçlara yöneltiliyor. İktidarın küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı gibi bir mafyaya 'benim dava arkadaşımdır' diyebiliyor. Hukuk devleti olmuş olsaydı bugün iktidar karanlık işler yürüten insanlarla böylesi ilişkiler yürütmezdi. Demokrasinin uygulandığı ülkelerde bu tür politikalar uygulansa hükümetin istifa etmesi gerekir” dedi.    DURUŞMAYA ÇAĞRI    Türkiye’nin geleceğini düşünen insanlar, kurumlar, siyasi parti, sivil toplum örgütleri ve aydın yazarların Şemdinli Davası’nı sahiplenmesi gerektiğini belirten Yılmaz, 20 Aralık'tan Van’da görülecek duruşmaya katılım sağlaması yönünde çağrıda bulundu. Yılmaz son olarak; “Bu sıradan bir dava değildir. Özcan İldeniz’in ilk ziyaret ettiği kişi bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Bu davanın kimler tarafından savunulduğunu, kimler tarafından korunduğunu bu fotoğraf bile yeteri kadar anlatıyor” ifadelerini kullandı.