Öcalan: İmralı duruşu komployu boşa çıkardı 2021-10-06 09:33:44   HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, Türk-Kürt savaşını derinleştirmeyi amaçlayan komplonun demokratik çözüm ve barışla boşa çıkarılabileceğini belirterek, “Halkımızın gösterdiği direniş komployu boşa çıkarmıştır. İmralı’daki duruşumun esası budur” dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) koordinatörlüğünde 1985 yılında NATO Gladiosu ve Almanya ile başlayan, 1990’larda İngiltere, 1996’dan itibaren İsrail ve Yunanistan, 1998’lerde Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve son olarak 1999’da İsviçre ve Kenya’nın dâhil edildiği uluslararası komployla Türkiye’ye teslim edildi. PKK Lideri’nin “İmha” planında ortaklaşan küresel güçler, bu gerçekleşmeyince Öcalan’ı idam cezasıyla arandığı Türkiye’ye teslim edilmesi konusunda ABD ile anlaşmaya vardı. Daha sonra bu durumu üstlenen ABD istihbarat örgütü Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA), Öcalan’a yönelik komployu “Terörizme karşı bir operasyon başarısı” olarak açıkladı.    Ayrıca Yunanistan Parlamentosu’nun soruşturma raporunun sonuç bölümünde de Öcalan’ın kaçırılarak Türkiye’ye tesliminde adı geçen Yunanistan hükümet yetkililerinin ABD ile işbirliği yaptığı, ABD Yunanistan Büyükelçiliği’nin bulunduğu Selanik’in “Uluslararası NATO Gladiosu” şehri haline geldiği kaydedildi.   ULUSLARARASI KOMPLONUN MAHKUMU   Her ne kadar Türkiye’ye teslim edilse de Öcalan, “Ben Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkumuyum” dedi. Nitekim dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de Temmuz 2004’te yaptığı açıklamada, “Apo’yu biz yakalamadık, Amerikalılar teslim etti” diyerek, komploda Türkiye’nin rolünün olmadığını ortaya koydu. Yine dönemin Başbakanı Bülent Ecevit de Ağustos 2004’te Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesine dair, “Amerikalılar neden verdi? Hala anlamaya çalışıyorum” açıklaması yaptı.   DEMOKRATİK MODERNİTE ALTERNATİFİ    Öcalan ise Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından özel olarak dizayn edilen İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulduğu 22 yıl boyunca, komplonun uluslararası boyutunu açığa çıkarmaya çalıştı. Komploda ortaklaşan küresel güçlerin bağlı olduğu kapitalist dünya sistemini çözümleyen Öcalan, buna karşı Demokratik Modernite alternatifini ortaya koydu. Bütün savunmalarında, kaleme aldığı tüm kitaplarda, aile ve avukat görüşlerinde yaptığı tüm değerlendirmelerde, Türk-Kürt savaşını derinleştirmeyi amaçlayan uluslararası komplonun ancak Demokratik Cumhuriyet temelinde demokratik çözüm ve barışla boşa çıkarılabileceğinin altını çizen Öcalan, İmralı tecrit sistemini de bu temelde ele aldı. Aile ve avukatlarla yaptığı her görüşmede devlet ve hükümetin demokratik çözüm ve barış iradesini göstermesi halinde rolünü oynamaya hazır olduğunu vurgulayan Öcalan, bunun için İmralı koşullarına dayandığını ve direndiğini, bu amaçla yaşadığının herkesçe bilinmesi gerektiğini ilan etti.   ULUSLARARASI HUKUKTA İŞLENEN SUÇLAR   Sık sık komplonun amaçları ve sonuçlarına dair değerlendirmelerde bulunan Öcalan, İmralı Cezaevi’ne getirilmesinden kısa bir süre sonra 17 Mart 1999’da avukatlarıyla yaptığı görüşmede, Simitis hükümeti, istihbarat güçleri, özellikle Stavrakakis (İstihbarat Şefi) ve Kenya Hükümeti’nin rolüne dikkat çekti. Yunan istihbaratından Savas’ın ve Nairobi'deki Yunan Büyükelçiliğinin tavırları ve rollerinin araştırılması gerektiğinin altını çizen Öcalan, uluslararası hukuk açısından işlenen suçların açığa çıkarılarak, hesap sorulması gerektiğini söyledi.   ‘NATO KARAR VERDİ, ABD ÖNDERLİK ETTİ’   Öcalan, teslim alınması sürecine değindiği 10 Mayıs 1999 tarihli görüşmede, “Teslim alınma NATO kararıdır. ABD buna önderlik etti. Dikkat edin, o gün tüm Avrupa ülkelerine inişimiz yasaklandı. Pirimakov da yasakladı o gün. Bu tespit edilmeli. Benim hakkımda NATO seviyesinde de karar var. Bu kararın ne içerdiğini bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla silah bırakma karşılığında demokratik çözüm var. Benim hakkımda karar ‘96 yılında alınmıştı. NATO kararı direnirsem vurulmam, esir alınırsam da çözümdü” dedi.   GERÇEKLER AÇIĞA ÇIKMALI    Uluslararası komployu “ihanet” olarak değerlendiren Öcalan, 28 Haziran 1999’da gerçekleştirilen görüşmede, “Uluslararası hukuk rolünü oynamalıdır. Kendi hukukları neyi gerektiriyorsa, onu yapmak zorundalar. Aksi halde tarih kendilerini affetmez. Şimdi gerçekler sanki yeni yeni açığa çıkıyor gibi. Yunanistan’ın beni teslim etmesi, acaba Kıbrıs’la mı bağlantılıdır diye düşünüyorum” diye konuştu.    Öcalan, 12 Temmuz 1999’da komplodaki gerçeklerin açığa çıkması gerektiğinin altını çizdiği görüşmede, “Hukuk dışı kırk nokta var. Her biri en az bir yıl sürer. Derinliğine araştırılması lazım. Rusya’da oyun var, Yunanistan’da da. Onlara verdiğim dilekçem var. Onlar, Yunan Büyükelçisi benim yanımda sığınmayı kabul etti. Sonra ne yaptılar peki? Büyük oyun var. İtalya’dan da bilgi isteyebilirsiniz. Gerçekler önemli oranda ortaya çıkmalıdır. D’Allema’nın da içyüzü ortaya çıktı. Kaçırılmışız İtalya’dan. Şimdi telaş içinde. Mahkemenin, AİHM’in görevi de bu büyük oyunu ortaya çıkarmak olmalı. O uçağı sorsunlar. Kaçak bir uçak” diye belirtti.    TARİHİ OYUN OYNANDI   Yakalanmasında İngiltere ve ABD’nin rolünün büyük olduğuna, Yunanistan’ın da taşeron olarak kullandığına işaret ettiği 5 Ağustos 1999 tarihli görüşmede Öcalan, “Komplodaki rolleri çok açık. Çok tarihi bir oyun oynandı. Birçok yönü henüz belli değil. Yeterince kestiremediğim nokta, Türkiye’de kiminle anlaştıklarıdır. Komisyonda da söyledim, bana ilişkin karar Türkiye’de yapılmış dedim. Karanlıkta kalan noktalar var. Geçmişte Çiller-Thatcher birlikte bize karşı tam bir savaş yürüttüler. İngiltere, Kürdistan’ı kasıp kavurdu. Bu Kürtlerle ilgili kararlarda İngiltere’nin rolü büyüktür” değerlendirmesinde bulundu.    İMHA KARARI 93’TEN SONRA VERİLDİ    Öcalan, “Benim imha kararımı 1993’ten sonra verdiler. İngilizlerin bu kadar tehlikeli uğraşmaları önemli” tespitinde bulunduğu 26 Ağustos 1999 tarihi görüşmede, “Almanya da dahil, siyasi çıkarlarıyla Kürt meselesi hakkındaki yaklaşımları nedeniyle benim etkisizleştirilmemde Avrupa’nın hepsi uzlaşmıştır. Yunanistan’ın bu süreçten temiz çıkmasını sağlamak için, beni zorla dışarı çıkarıp Türkiye’ye vurdurmak istiyorlardı. Sadece amaçları bir Kürt-Türk çatışmasını geliştirmek, bu olmazsa beni pazarlamak istiyorlar. Bununla Türkiye’yi de komplo içine çekmek istiyorlar. Bu komployu bozmak için çalıştım. Moskova ve Atina, Türkiye ve ABD ile pazarlık yapmışlardır. Rusların politikası krediye dayalıdır. İhanet, manipülasyon, sahtekarlık, güç, her şey vardı. Bir halk benim şahsımda yok edilmek isteniyordu” şeklinde konuştu.    KOMPLONUN UZANTILARI    Komplonun başka uzantılarının olduğuna dikkat çeken Öcalan, 7 Ekim 1999’de gerçekleştirilen görüşmede şunları söyledi: “Benim teslimimden sonra bu defa Yunanlılar, benden birebir ölümüne direnme tavrını beklediler. Şimdi de Yunanlılar bu tarihi ihanetten en az zararla çıkmak için Türkiye ile yakınlaşıyorlar. Bu komplo sayesinde bizimle Türkiye arasında bir kör çatışma yaratacaktı. Benim infazımdan sonra da Avrupa’ya dayalı bir Kürtçülük geliştirilmek istenecekti. Kılıf da hazırdı zaten. Kana bulaşmamış bir Kürt lider bulunacaktı. Bu, K.B. olabilirdi. Bu, kan üzerinden politika yapmaktır. Hem beni imha edeceklerdi hem de şiddet yanlısı olmayan bir Kürt ile iş yapacaklardı. İhanetin püf noktası burasıdır. Bunu iyi anlayın. Türkiye’nin de bunu iyi anlaması için elimden geleni yaptım. Fakat yeterince anlaşılmadı.    Şimdi burada benim tutumum iyi anlaşılmalıdır. Benim tutumumla bütün bunların çıkarları bozuluyor. Ben üniter devlet ve Kuvâ-yi Milliye’yi bunun için ifade ettim. Bunun iyi anlaşılması gerekir. Türkiye oyuna getirildiğini anlasa, bu çok önemlidir. Öyle bir aydınlanma var. Ama yenidir. Savunmalarımda da bunu yapmaya çalıştım. Oyun ancak böyle bozulur. Bu çevrelerin aslında Kürtlük ile alakaları yok. Şöyle bir ilişki kurabiliriz: Nasıl ki Türkiye’deki Türk sağcılığı demokrasi adına alanı işgal etmişse, bunlar da sahte Kürtçülükle Kürt alanını işgal etmişlerdir. Ben bunu biraz aştım.”   ‘BARIŞ SAVAŞI VERİYORUM’   Öcalan, “24 saat bir savaş içindeyim. Barış savaşı veriyorum. Barış savaşı dışarıdaki savaştan daha zor” diyerek, çözüm ısrarını dile getirdiği 2 Aralık 1999 tarihli görüşmede, “Barış yalnız kucaklaşmaktan ibaret değil. Korkunç karşıtları var. Genelkurmay bile istediği gibi yürütemiyor. Önünde bir takım engeller var. Bunların ordunun içinde, bilmem partilerin içinde kanatları var. Her şey onlar demek değil. Bizim yanımız, benim yanım barış sürecine katkı sunmaktı. Öcalan, Kenya’dan Atina’dan şu ana kadar korkunç bir çaba içinde” dedi.    KOMPLO TÜRKİYE’YE DE YAPILDI   Komplonun aynı zamanda Türkiye’ye yapıldığını dile getiren Öcalan, 13 Aralık 1999 tarihli görüşmede, “Tarihle kimse oynayamaz. Çok karanlık bir durum gördüm. Mutlaka aydınlatılması gerektiğini düşündüm ve yaşamaya karar verdim. Tarihin nereye gittiğini gördüm. İlk baştaki hava kötüydü. Yaşam kararlılığım olacak mıydı, olmayacak mıydı? Önemli olan buydu. Siz bunu göremediniz. Buna benim karar vermem gerekiyordu. Ve kararımı verdim” şeklinde konuştu.    KOMPLO VE FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER İLİŞKİSİ    Komplonun aydınlatılmasının faili meçhul cinayetleri de aydınlatacağını vurgulayan Öcalan, şunları söyledi: “Londra 93’ten beri plan üzerine çalışmıştır. Tezim budur. Olay çok derinliklidir. ‘96 bombası bizim işimiz değil’ dediler soruşturmada. Onun içinde Talabani de var. İlk haberi Londra’da verdi; ‘Apo infilak etti’ dedi. Türkiye’de de bir kanat vardı, Çiller de içindeydi. Mesut Yılmaz bu işin içinde değil. Hatırlıyorsunuz; Çiller utanmadan Mesut Yılmaz Apo’ya haber verdi dedi. Dikkat ederseniz aralarındaki çelişkiler o günden itibaren derinleşti. O olayda şuna dikkat edin. Çatlı, Viranşehir Belediye Başkanı Keleş Abdioğlu ile görüşmüş. Bombayı götüren kişi bu Sino ailesinden, belediye başkanın akrabasıdır. 50 miyon dolar verilmiş. 10 milyon dolarda Suriye muhaberatı kaptı. Çiller; ‘Apo asılmalı’ derken, çok iyi biliyor ki, o olay açığa çıkarılacak, sorgu ifadelerinde de vardı.”   TESLİM ALINMA NEDEN, İMRALI SONUÇ    Öcalan, teslim alınmasının neden, İmralı’ya getirilmesinin sonuç olduğu tespitinde bulunduğu 9 Mayıs 2001 tarihli görüşmede, “Senaryoyu Batı yazdı, temel aktör Batıdır. Türkiye’ye gardiyanlık ve infaz rolünü verdi. İngiltere uçağı İsviçre’den gizlice alıyor. Yunanistan korkunç. Kenya da CIA ve İsrail ajanlarının elinde. Moskova ayarlanmış. İtalya’ya karşı psikolojik savaş biliniyor. Almanya’nın beni kabul etmeyişi var. Yunanistan ‘Apo yarı yolda ölecek’ diyor; tabancayı Elçi bana verecekti. Tüm bunlar belgelidir. Beylik bir tabancayla direneceğim, Kürtler direnecek, on binler ölecek, böylece Türkiye teslim alınacak. Bu tutmayınca, karşılıklı aşk gösterileri başladı; işte artistler aracılığıyla yalan bir biçimde sergileniyor ve gerçeği örtbas ediyorlar” dedi.   KOMPLO DEVAM EDİYOR   Komplonun devam ettiğini söyleyen Öcalan, 19 Eylül tarihli görüşmede şu uyarılarda bulundu: “Binlerin hayatını ilgilendiriyor. Ben burada büyük bir fedakarlık yapıyorum. Türkiye’nin bunu anlaması gerekiyor. ABD niçin bu emri verdi? Yunanistan hukukun gereğini uygulamadı. Çünkü savaşı tırmandırmak istiyorlardı. Aynı bugün Afganistan olayına benziyordu. Arafat benim çizgime yeni yeni geldi. Arafat’ın yaptığı şeyi ben dört yıl önce tek taraflı yaptım. Onun ki bir nevi teslimiyet gibidir; nereye gider, bilmiyorum. Bunu daha önce yapsaydı, Ortadoğu’da barışın ve demokrasinin yolu açılırdı. Tehlikenin büyüklüğünü mü desem, dört yıl önce de fark ettim ve sorumlu çizgide yürüttüm. Dostane çözüm olsaydı, bu çizgi daha da derinleşebilirdi.”   BOĞMA GİRİŞİMİ   Avukatlarının 1 Haziran 2005 tarihinde yaptığı görüşmede bir memurun ses cihazıyla birlikte yer almasına dair Öcalan, bu durumun “Zayıflar, başı koparırsak gövdeyi de parçalarız” amacı olduğunu söyledi. Öcalan, şunları söyledi: “Güçsüz değiliz. Kaldı ki, zayıf bile olsak, bu durum davamızın haklılığını ortadan kaldırmaz. Ben burada ölebilirim de ancak onurlu bir özgürlük davasının savunucusu olarak, bir halkın özgürlük taleplerinin savunucu olarak öleceğim. Üzerimizdeki uygulama hem fiziksel hem de iradi olarak boğma girişimidir. Bu bir konsept olarak geliştiriliyor. 90’larda Çiller’le geliştirilen süreçten daha tehlikeli bir durumdur. Çiller bile Bask modelinden bahsediyordu. Bunlar sorunu ağızlarına bile almıyorlar.    DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜN ÖNÜNÜ KAPATMA   İşte uygulama ortada. Bu uygulama barış ve demokratik çözümün önünü kapatmaktır. İmha siyasetinin devamıdır. Şaron bile Filistinli örgütlere çağrıda bulundu; ‘Şiddeti bitirin, siyasete yönelin’ dedi; devlet kurma hakkı dahil diyalog önerdi. Kara Kuvvetleri Komutanı ‘Siyasallaşıyorlar, bu en büyük tehlikedir’ dedi. Siyasallaşmayı tehlike olarak görüyorlar. Mevcut koşullarda görüşmemiz hukuken mümkün değil diyorsunuz. Tabii görüşme bu koşullarda yapılamaz. Görüşme bitmiştir. Bu uygulamayı protesto ediyorum. Bu bir yargısız infazdır. Bu son görüşmemiz olabilir. Kabul edemem.   ONURLU BİR HALK SAVAŞÇISI    Durum ortada, bu koşullarda kimse benden bir şey beklemesin. Söyleyeceklerimi söyledim. Ben burada yaşayabilirim de ölebilirim de. Onurlu bir miras ortaya çıkardım. Ölürsem de onurlu halk savaşçısı olarak öleceğim.”   Komplonun “Apo’suz PKK, PKK’siz Kürt yaratmak” hedefi olduğunu kaydeden Öcalan, 11 Haziran 2006 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede, “Ben sorumluluk alarak, oyunları boşa çıkarmak için, PKK’yi sınır dışına çektim ve bildiğiniz dönüşüm sürecini başlattım. Beni buraya getirirken, benden intiharvari bir tavır bekliyorlardı. Ama ben intiharvari bir tavra girmedim, barıştan yana tavır koydum. Onlara, demokratik çizginin benim için taktik değil, stratejik bir hedef olduğunu, üzerinde ciddi çalışacağımı söyledim. Ben halkların çatışmasını, kan dökmesini istemedim. Bu benim tarih bilincimin, politik duruşumun, felsefi-ideolojik çizgimin gereğidir” dedi.    KOMPLO BOŞA ÇIKARILDI    Öcalan, komplonun üç temel amacına değindiği 10 Şubat 2010 tarihli görüşmede, bunların “Benim teslimimle PKK’nin tasfiyesi karşılığında aynı 1920’lerden Türkiye devletini kendilerine bağladıkları gibi Güney’de kendilerine bağlı, kendi denetimlerinden ve kontrollerinden çıkmayacak bir siyasal Kürt oluşumunun önü açılacaktı. Ki bu kısmen oldu. Ayrıca Kıbrıs’ta Yunanistan’a söz verilmişti. Bir de küçük Ermeni devletine verilen sözler vardı. Türkiye’ye bunlar kabul ettirilecekti” olduğunu söyledi. Öcalan, bunların gerçekleşmediğini belirterek, “Ben buradan halkımıza artık müjdeyi verebilirim. Komplonun 12. yılına girilirken, komplo boşa çıkarılmıştır. Bu kesin olarak anlaşılmıştır. Bu benim buradaki sabırlı duruşum ve halkımızın ortak çabasıyla gerçekleşmiştir. Bunu artık halkımıza açıkça ifade edebiliriz; komployu boşa çıkarmayı başardık. Nasıl bunun için 11 yıl direndiysem, 12. yılda da yine aynı şekilde direnmeye devam edeceğim” diye belirtti.    KÜRTLERİN İMHA TEHLİKESİ ORTADAN KALKTI   Öcalan, bir hafta sonra 17 Şubat’ta gerçekleştirilen görüşmede de komplonun boşa çıkarıldığını yineleyerek, şunları söyledi: “Halkımızın gösterdiği direniş komployu boşa çıkarmıştır. O yüzden tekrar halkımıza şükranlarımı iletiyorum. Komployla amaçlanan benim imhamdı. Bunun gerçekleşmesi durumunda bir kaos ortamı ve kanlı bir süreç olacaktı. Ben burada zor bela komployu boşa çıkarmak için kendimi yaşatmaya çalıştım. İmralı’daki koşullara karşı 11 yıllık duruşumun esası budur. Artık şunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Halkımızın muazzam direnişi, sahiplenmesi sonucunda Kürtlerin imha tehlikesi ve siyasi soykırım tehlikesi ortadan kalkmıştır.”   MA / Özgür Paksoy