Tümüklü: Şenyaşar ve Suruç ailelerinin mücadelelerini birleştirmeliyiz 2021-10-01 09:08:05 URFA - Adalet arayışlarını sürdüren Şenyaşar ailesini ziyaret eden ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Şenyaşar ailesinin mücadelesi ile Suruç ailelerinin mücadelesinin birleştirilmesi gerektiğini söyledi.  Urfa’nın Suruç ilçesinde 20 Temmuz 2015’de Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek amacıyla Amara Kültür Merkezi'nde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde bir araya gelen gençlere yönelik DAİŞ’in bombalı saldırısında 33 genç katledildi. Saldırıya ilişkin açılan davanın 20’nci duruşması, 29 Eylül’de Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. Suruç Aileleri avukatlarının tüm taleplerinin reddedildiği duruşmada, “Mahkeme heyetinin bağımsız olmadığı” gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulunuldu. Ara kararı açıklayan mahkeme, reddi hakim talebinin reddine, davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin’in tutukluluk halinin devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı karar için 22 Ekim’e erteledi.   Duruşmada bulunan Suruç yaralısı ve aynı zamanda Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, mahkeme heyetinin tutumunu, aradan geçen 6 yılda yaşanan gelişmeleri ve dün Urfa adliyesi önünde ziyaret ettikleri Şenyaşar ailesinin haklı taleplerini değerlendirdi.    Suruç Katliamı 20’nci duruşmasında yaşananları “Malumun ilamı” olarak tanımlayan Tümüklü, “Kobanê’ye gidiş, Kürt özgürlük mücadelesiyle buluşmak isteyen sosyalist, anarşist, genç ve kadınların Kobanê şahsında esaslı bir şekilde Türk ve Kürt halkının eşitliği, barışı içindi. Bu gidişten rahatsız olan devlet, esaslı bir şekilde bir süreç başlattı, bu 'Çöktürme Planı'nın ilk hamlesiydi” dedi. Katliama dair görülen son duruşmada boşa düşen "Çöktürme Planı"nın açığa çıktığını vurgulayan Tümüklü, avukatların taleplerinin bu nedenle reddedildiğini söyledi.    FAİLİ BELLİ KATLİAM    Avukatların taleplerinin reddedilmesinin beklenen bir durum olduğunu dile getiren Tümüklü, “Çünkü katliamın faili belli. Bu işin organizasyonunu, istihbaratını bilen, güvenliğini sağlayan ve siyasi sorumlusu olan herkes bu işin muhatabı. Tek bir fail üzerinden cezalandırmaya gidilmesi, hızlıca mahkemenin kapatılmak istenmesini bu olayda siyasi sorumluların üzerini örtme çabası olarak okunmalı. Bu işin siyasi sorumlusu ülkeyi yöneten faşist iktidar bakışıdır” diye konuştu.    'ÇIPLAK GERÇEKLE KARŞI KARŞIYAYIZ’   Dönemin Başbakanı Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun mahkemede dinlenmesi gerektiğinin altını çizen Tümüklü, “2015 sonrası savaş planını devreye sokan, başta Kürtler, sosyalistler olmak üzere mücadeleci herkesi düşman olarak gören ve onları yok etmek için katliam siyaseti yürüten, işkence yapan ve gözaltında kaybetmeye çalışan, hapishaneleri dolduran, binlerce yıl ceza veren faşist bir rejim gerçeği ile karşı karşıyayız. Suruç Katliamı 20’inci duruşmasında da mahkeme heyeti bu katliamın siyasi sorumlularının sözcüsü konumundaydı. Bunun gereği olarak bütün talepleri ret etti. Bizim için bir çıplak gerçekle karşı karşıyayız. Bu faşist iktidar, bu kodlarla var olduğu sürece Roboskî, Cumartesi Anneleri, Kemal Korkut, Şenyaşar ailesi için adaletin sağlanması mümkün değil” ifadelerini kullandı.   Katliamdan sonra gerçeklerin ortaya çıkarılmaması için bir çaba güdüldüğünü ifade eden Tümüklü, “Bu tür davaların bir güzergahı var. O güzergah içinde duraklar var. Biz o durakları biliyoruz. Delil toplamayan savcılar, dosyalara uygun bir hazırlık yapmayan devlet görevlileri, faili devlet olan mekanizmayı incelemeyen hakimler ve üstünü örtmeye çalışan mahkeme gerçeği var. Türkiye ve Kürdistan’daki katliamlar düşünüldüğünde neredeyse her zaman işlemiş bir yol güzergahı bu. Tek tutukluyu mahkeme salonuna getirmiyorlar. Mahkeme devletin bekasını korumanın bekçiliğini yapıyor, başka bir görevi yok. Mahkeme heyetinin pratiği de bize bunu gösteriyor” şeklinde konuştu.    ‘REJİM DEĞİŞMELİ’   Katliamdan sonra başlayan adalet mücadelesinin toplumun vicdanını rahatlamak için olmadığının söyleyen Tümüklü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesele bir toplumsal vicdan meselesi değil, bu bir rejim meselesi. 10 Ekim Gar, Sivas, Çorum, Maraş ve Roboskî katliamları nasıl toplumun vicdanında hafiflemediyse Suruç’ta hafiflemeyecek. Toplumun vicdanından önce bunun çözülmesi gerekir. Toplumu rahatlatacak şey bir daha katliamların ya da benzeri olayları engelleyecek bir değişim, köklü yıkımın gerçekleşmesi ile mümkün. Katledilmiş insanları geri getiremeyiz, çocuklarının ölüsünü gören insanların vicdanını rahatlatamayız. Ancak bu katliamları konsept haline getiren rejimi değiştirirsek belki bir nebze yürekler rahatlar.”    ‘ŞENYAŞAR KATLİAMI REJİMİN ÖZETİ’   Urfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti’ndeki Şenyaşar ailesini ziyaret ettiklerini dile getiren Tümüklü, “Suruç Katliamı bir rejimin hem kendi geleceğini, hem de bölge siyaseti açısından çok komplike bir katliamdı. Bölgedeki aşiretlerden istihbarata, devlet görevlilerinden politikacılara kadar bir dizi unsurun etken olduğu bir katliam ama Şenyaşar ailesinin katledilmesi o kadar somut ve özel bir anki aslında bu rejimin tarihsel olarak politikayı nasıl gerçekleştirdiğinin özeti. O kadar çıplak bir gerçek ki her şey göz önünde oluyor. İktidarda olan bir partinin milletvekili ve kardeşleri herkesin gözleri önünde bir aileyi katlediyor ve buna karşı cesaretli bir savcı çıkıp ses etmiyor. Hiçbir savcı ya da devlet görevlisi bunu sorgulayamıyor, bırakın sorgulamayı bunun peşine dahi düşemiyor” diye konuştu.   DURUŞMAYA ÇAĞRI   Şenyaşar ailesinin mücadelesi ile Suruç mücadelesini birleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Tümüklü, sözlerini devamında şunları söyledi: “Bu bakımdan 22 Ekim’de herkesi Suruç mahkemesinde ses olmaya, ses olmaya giderken Şenyaşar ailesinin de adalet mücadelesine ses olmaya çağırıyoruz. Bütün sosyalistleri, özgürlük mücadelesi verenleri, Kürtleri, Alevileri, gençleri, kadınları bu adalet mücadelesi ile buluşmaya, sesini büyütmeye çağırıyorum.”    MA / Emrullah Acar