Avukat Nurcan Kaya'ya 1 yıl 3 ay hapis cezası 2021-09-27 15:13:14 DİYARBAKIR - Avukat Nurcan Kaya'nın sanal medya hesapları üzerinden paylaştığı mesajları "örgüt propagandası" sayılarak 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.  Avukat Nurcan Kaya'nın 2014-2020 yılları arası attığı tweetlerde "örgüt propagandası yaptığı" öne sürülerek 1 yıl 3 ay ile 5 yıl arası değişen hapis istemiyle yargılandığı davanın karar duruşması Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmada, Kaya, avukatları Veysel Ok, Mehmet Emin Aktar ve Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, hazır bulundu.    Duruşmada, Cumhuriyet Savcısı bir önceki celsede ceza istemiyle verdiği mütalaasını tekrarladı. Çok sayıda avukatın izlediği duruşmada savunma yapan Kaya, yargılamaya konu olan tweet nedeniyle önce halkı kin ve düşmanlığa tahrikten, sonra Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen ağılamaktan soruşturma açıldığını kaydederek, Adalet Bakanlığının izin vermemesi nedeniyle bu sefer "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla görülen davanın hikayesinin başladığını anlattı. Kaya, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "Barış Pınarı Harekatı'nın" BM Şartı'na ve BM'nin diğer ilgili düzenlemelerine uygun olduğuna dair sözlerinin aktarıldığı bir tweeti eleştirerek, "Hadi oradan, ayrıca barış harekatı dediğiniz her şeyin nasıl katliam harekatı olduğunu deneyimlerle biliyoruz. Irkçılığınız, kendinize bile fayda sağlamayan ideolojiniz batsın" tweti attığını dile getirdi.   Kendisinin cezalandırılması için Türk Ceza Kanununun farklı maddelerinin sırayla denendiğini ifade eden Kaya, "Bu yapılan yargı aracılığıyla taciz edilmektir. Tüm bunlar, iktidarın bazı politikalarını eleştirmemem için, susmam için bir yerlerde bir karar, talimat ve ısrar olduğu izlenimi yaratmaktadır" dedi.   'KAYGILARIMDA HAKLI ÇIKTIM'   Kendisinin bir insan hakları savunucu olduğunu ve barış aktivisti olduğunu dile getiren Kaya, herhangi bir siyasal veya toplumsal meselenin şiddet içeren yöntemlerle çözülebileceğine inanmadığını vurgulayarak, "Ben dünyanın neresinde olursa olsun, hiçbir devletin ne kendi topraklarındaki bir meseleyi ne de başka bir devletle olan meselesini askeri müdahalelerle çözebileceğine inanmıyorum ve bu tip müdahalelere karşı bir tavır takınıyorum. Bu tavrım 2001 yılında Afganistan’a, 2003 yılında Irak’a, 2011 yılında Libya’ya askeri müdahalelerde bulunulduğunda da böyleydi, Suriye’deki iç savaşa müdahalelerde bulunulduğunda da. Yapılan tüm bu askeri müdahaleler, müdahale edilen yerlerdeki çatışmaların son bulmasına ya da demokratikleşmesine katkı sağlamamıştır. Aksine deneyimler, müdahale edilen ülkelerde ağır hak ihlalleri gerçekleştiğini, müdahale eden devletlerin askerleri veya rejim askerleri veya bir takım yerel askeri oluşumlar tarafından uluslararası hukuka aykırı eylemler gerçekleştiğini, çok sayıda sivilin hayatını kaybettiğini, ayrıca barışın ve istikrarın bu ülkelerde maalesef sağlanamadığını göstermiştir. Ben de Türkiye’nin Suriye topraklarına yapacağı müdahalede bu tip hak ihlallerinin yaşanacağı konusunda duyduğum kaygıyı paylaştım. Maalesef bu kaygılarımda haklı da çıktım. Türkiye’nin de üyesi olduğu BM’nin İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nin 18 Eylül 2020 tarihinde yaptığı bir açıklamaya göre Afrin, Resulayn ve Tel Abyad’da ağır hak ihlalleri gerçekleşmektedir" diye konuştu.   'TÜRKMENLER OLSAYDI TÜRKİYE BÖYLE TUTUM ALMAYACAKTI'   Birleşmiş Milletler, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları örgütlerinin Türkiye ve Türkiye bağlı militan gruplarının Kürt bölgelerinde neden olduğu insan hakları ihlallerine ilişkin belgeleri mahkemeye sunan Kaya, bu raporlarda da görüldüğü gibi kaygısının haklı nedenlere dayandığını kaydetti. Tweetlerinde ırkçı ideolojiden bahsettiğini hatırlatan Kaya, Türkiye'nin Kürtlerle ilişkisinde yüz yıllık bölünme paranoyasının etkili olduğunu dile getirerek, "Türkiye’nin sınırlarında gelişmekte olan oluşumda eğer hakim güç Kürtler değil de Türkiye’nin kendine yakın gördüğü bir topluluk, mesela Türkmenler olsaydı, Türkiye böyle bir tutum almayacaktı. Tweetimde bu duruma dikkat çekmek istedim. Eleştirim devletin 100 yıldır Kürtlere yönelik politikasına ve resmi devlet ideolojisinedir. Ki mevcut iktidar günümüzde bu ideolojinin sürdürüldüğünü azimli bir şekilde yapmaktadır" ifadelerini kullandı.   'YER DEĞİŞTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ'   Tweetlerinin bir kısmının Kobanê ile ilgili olduğunun altını çizen Kaya, IŞİD'in Şengal'de Ezilere uyguladığı katliamın Birleşmiş Milletler tarafından soykırım olarak nitelendirildiğini hatırlatarak, tweetlerin atıldığı dönemde Türkiye'nin Suriye Kürtleriyle ilgili "yumuşak" politikasına işaret etti. Türkiye'nin Kürt politikasının değişme sürecine işaret eden Kaya, "Yakın bir tarihte mevcut iktidar veya başka bir iktidar Kobanê konusunda da farklı bir politika izleyebilir. Hal böyleyken, bizler, vatandaşlar ve barış savunucuları olarak iktidarın konjonktürel pozisyonlarına göre hızla yer değişmek zorunda değiliz" diye kaydetti.   'BARIŞ SUVUNCULUĞUNA DEVAM EDECEĞİM'   "Son olarak, Abdullah Öcalan ile temasları pozitif karşılamam ve çözüm sürecinin yeniden başlamasına yönelik beklentilerime işaret eden bazı tweetlerim yargılama konusu olmuştur" diyen Kaya, çözüm sürecine işaret ederek, bu sürecin bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği ve bilgisi dahilinde gerçekleştiğini ve kendisinin de defalarca süreci destekleyen açıklamalarda bulunduğunu aktardı. Hükümetin bilgisi dahilinde Öcalan'a yapılan görüşme ve müzakerelere dikkati çeken Kaya, savunmasını şöyle sürdürdü: "Hangi kesimden olursa olsun, kimse hayatını kaybetmesin istiyorum. Bakın bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı şeyi söylüyordu; çok da iyi yapıyordu: 'Ama biz onların duruşlarına rağmen kanı durdurmak için çırpınacağız. Onlar şehit cenazesi gelsin istismar edelim, diye ellerini ovuştururken, biz tek bir gencimizin dahi burnu kanamasın diye çırpınmaya devam edeceğiz' O fikrini değiştirmiş olabilir ancak ben evrensel ilkelere bağlı kalarak barış savunuculuğu yapmaya devam ediyorum. Bundan sonra devam edeceğimin de bilinmesini isterim. İddianamede yer alan bazı tweetlerim de Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler üzerine çözüm sürecine dönülmesi ihtimali ve umudu konusundadır. Bugün iktidar Kürt sorununa çözüm konusundaki pozisyonunu değiştirdi diye ben de ona uyarak değişmek zorunda değilim. Ne insan hakları savunucuları ne barış aktivistleri ne de yargı, iktidarın değişen politikalarına göre tutum alabilirler. Bizler ancak evrensel hukuk ve ahlak doğrultusunda ilkeli tutumlar alabiliriz ve bedeli ne olursa olsun bu tutumumuzda ısrar edebiliriz."   'AMACINIZ BİR AKTİVİSTİ SUSTURMAK MI'   "Sonuç olarak bu davada vereceğiniz karar bu ülkede iktidara ve vatandaşlara ayrı hukuk uygulanıp uygulanmadığını gösterecektir. İktidarın bir dönem söylediklerini biz hala söylüyoruz diye cezalandırılabilir miyiz, onu gösterecektir" diyen Kaya, "Bana dava açılmasının nedeni propaganda suçunun işlenip işlenmediğini saptamak mıdır yoksa bir hak savunucusunu, bir barış aktivistini susturmak mıdır, kararınız bunu belirleyecek" sözleriyle savunmasını sonlandırdı.   'POLİS RAHATSIZ OLDU'   Müvekkilinin Diyarbakır'ın gündemini Batı'ya taşımasının polisi rahatsız ettiğini ifade eden Kaya'nın avukatı Veysel Ok, iddianamenin oluşturulması sürecine dikkati çekerek, polisin rahatsız olmasından sonra sanal devriye uygulamasıyla Kaya'nın tweetlerini geriye doğru taradığını, ortada herhangi bir şüphe ve ihbar olmadan bunu yaptığını kaydetti. İddianamenin polis fezlekesinden oluştuğunu, bu fezlekede polisin Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları kararlarına atıfta bulunduğunu dile getiren Ok, polisin fezlekede bu yapamayacağını bu yetkinin savcılık ve mahkemenin yetkisinde olduğunu vurgulayarak, polisin savcılığın ve mahkemenin yetkisini gasp ettiğini anlattı.   'YARGI BU SÜRECE ALET EDİLDİ'   Kaya'nın avukatlarından Nahit Eren de, İçişleri Bakanlığının 2015'te PYD'nin Türkiye karşı bir eyleminin olmadığı ve 'terörist' grup olarak görülmediği yönünde Diyarbakır'daki bir mahkemeye gönderdiği yazıyı mahkemeye sundu. Türkiye'nin 2015'ten sonra değişen politikasıyla birlikte hak savunucularına yönelik farklı yönelimlerin gerçekleştiğini kaydeden Eren, "Bu nasıl oldu, yargı eliyle yapıldı. Yargı bu sürece alet edildi" dedi.    Çözüm sürecinde Diyarbakır Barosu'na "Gelin sizde elinizi taşın altına sokun" yönünde talepler geldiğini dile getiren Eren, "Bu söyleyen şu anda İçişleri Bakanı. Bize niye soruşturma açılıyor, çünkü o dönem elini taşın altına koyduğu için" ifadesini kullandı.   'NAZİLERDEN SONRA EN BÜYÜK BARBARLIK'   Avukat Mehmet Emin Aktar ise, IŞİD'in o dönemde Kobanê'ye yönelik saldırılarına ve dünyada oluşan tepkiye dikkati çekerek, "Nazi saldırganlığından sonra en büyük barbarlıktı" dedi.   Yargıya güvenin azalmasının nedenlerini sıralayan Aktar, görülmekte olan dava ve benzerlerinin bu güvenin azalmasında oynadığı role işaret ederek, "Bu şekilde açılan davalar zaman kaybına neden oluştur. Hala bu saatte ifade özgürlüğünü tartışıyoruz. Müvekkilimin cezalandırılması, yargının kendi duruşuna kaybettirir" diyerek beraat talebinde bulundu.   HAPİS CEZASI VERİLDİ, CEZA ERTELENDİ   Verdiği kısa aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Kaya'ya 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, cezanın hükmünün açıklanmasını geri bırakılmasına karar verdi.