Öğrenciler Boğaziçi Üniversitesi’nde meclisleşiyor 2021-09-05 09:01:45   İSTANBUL - Demokratik üniversite mücadelesi verdiklerini belirten Boğaziçi Dayanışması’ndan Devrim Barış Yılmaz, “Öğrencilerin kendi özyönetim organına ihtiyaç var. Boğaziçi’nde bunu hayata geçirmeye çalışıyoruz” dedi.    AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne 2 Ocak’ta “kayyım rektör” olarak atanan eski AKP milletvekilli aday adayı Prof. Dr. Melih Bulu, akademinin tepki ve protestoları sonucu yine Erdoğan’ın kararıyla 14 Temmuz’da görevinden alındı. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle getirildiği görevden 195 gün sonra yine bir kararnameyle alınan Bulu’nun yerine, vekaleten yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Naci İnci getirildi. İnci'nin ilk icraatı ise akademisyen Can Candan'ın işine son vermek oldu. “Can Candan yalnız değildir” diyerek meslektaşlarını yalnız bırakmayan akademisyenlerin, direnişi 164'üncü gününde devam ediyor.    Boğaziçi Dayanışması’ndan Devrim Barış Yılmaz, “kayyım rektör” atamasının ardından yaşananları değerlendirdi.   FIRSAT KAÇIRILDI    Bulu’nun görevden alınması ve İnci’nin rektör olarak atanması arasında 6 aylık bir sürecin olduğunu belirten Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Yılmaz, Bulu’nun görevden alınmasını “iktidar açısından bir geri adım” olarak nitelendirdi. Yılmaz, “Biz çok net bir şey kazanmadık ama kazanma fırsatımız vardı. Bulu gittikten sonra kendi rektörümüzü seçebilir ya da demokratik üniversite mücadelemizi yükseltebilirdik. Bunu kaçırdığımızı düşünüyorum. Türkiye’deki faşist rejim, direnişin kazanımla sonuçlanmasını ikame edemez” diye belirtti.   SİSTEMDE ERİTME ÇABASI   Direnişin durağan hale gelmesine rağmen bitirilemediğini ve her an okuldaki dinamiklerin harekete geçebileceğini söyleyen Yılmaz, “AKP-MHP faşizmi içinde bulunduğu krizden bir şekilde çıkmaya çalışıyor” dedi. Belediyelerle başlayan kayyım sürecini, “siyasi kıstırma operasyonu” olarak yorumlayan Yılmaz, üniversiteye atanan rektörlerin ilk icraatlarının da siyasete yönelik olduğunu ifade etti.    “Türkiye’de üniversitelerin bilim üretmesi isteniyor ama nasıl bir bilim” diye soran Yılmaz, “Kayyum rektörler, SİHA üreten, Kürt halkının kafasına yağacak bombaları üretecek,  geliştirecek bilim istiyor. Bizim üniversitede kayyumun yaptığı şey LGBTİ+ kulübünü kapatarak, onlara yaşama hakkı vermemek oldu. Kayyumlar öğrencileri daha 18-20 yaşlarındayken, sistem içinde eritmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.   DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE MÜCADELESİ    Verdikleri mücadelenin demokratik üniversite mücadelesi olduğunun altını çizen Yılmaz, “Bu noktada öğrencilerin üniversitelerde kendi özyönetim organına ihtiyaç var. Bu da öğrenci meclisi oluyor. Daha yolun başındayız ama Boğaziçi’nde bunu hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bütün üniversitelerde bu meclisler aracılığıyla öğrencilerin örgütlendiği, demokratik üniversite mücadelesi vererek, söz ve yetki kararlarını arttıracağı bir mücadeleye ihtiyaç var” dedi.    ‘ÖZGÜCE GÜVENMELİ’   İktidarın mücadele eden her kesime saldırmasına rağmen kendini ikame edemediğini ve bunu her yere kayyım atayarak çözmeye çalıştığını dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti: “Kayyumlar her yere atanıyor. Bu tüm toplumun sorunu ve demokrasi mücadelesinin merkezini işgal ediyor. Kayyumu atayan sistemin başındaki AKP-MHP faşizmine karşı birleşik bir mücadele vermemiz gerekir. Kayyumlar birleşik mücadele ile gider. Gitmekte olan iktidarı seçime kilitlenmeden, umutlarımızın kendi mücadelemizde olduğunu görmeliyiz. Kendi öz gücümüze güvenir, direnişi yükseltir ve siyasal iktidara karşı birleşik mücadele verirsek, hem Türkiye’de demokrasi mücadelesinde gerçek bir kazanım elde edebilir hem de demokratik üniversite mücadelesini büyütebiliriz.”    MA / Kadir Güney