Tahmaz: Barış mücadelesi zor koşullarda yükseltilmeli 2021-09-01 09:00:11 İSTANBUL - 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü bu yıl ayrımcılık, nefret söylemi, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının pik yaptığı toplumsal koşullarda karşıladıklarını söyleyen Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, “Barış mücadelesi ve talebi; savaş, çatışma ve zor koşullarda yükseltildiğinde anlamlı olur” dedi.   Türkiye’de 1 Eylül tarihinde kutlanan Dünya Barış Günü’nün kökleri, 2’nci Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1 Eylül 1939’a gidiyor. Nazilerin bu tarihte Polonya’yı işgal etmesiyle yeni bir dünya savaşı patlak verdi. 30’dan fazla ülkeden gelen 100 milyondan fazla personelin doğrudan katıldığı bu savaş sonucunda 70 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarından biri olarak tarihe geçen bu savaşta, nükleer ve kimyasal silahlar ile birlikte atom bombası da kullanıldı.   Altı yıl süren savaş sırasında milyonlarca insan hayatını kaybetti, sakat kaldı, açlık ve yoksulluk içerisinde yaşamak zorunda kalırken, bombalanan kentler haritadan silindi. İnsanlığa büyük acılar yaşatan bu savaşların bir daha yaşanmaması için Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1981 yılında Eylül ayının üçüncü salı gününü “Dünya Barış Günü” olarak ilan etti. 2001 yılına gelindiğinde bu tarih, 21 Eylül olarak belirlendi.   TÜRKİYE'DE NEDEN 1 EYLÜL?   BM, 21 Eylül’ü Dünya Barış Günü ilan etse de Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya’nın Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan edip kutladı.    Türkiye’de de birçok siyasi yapı ve sivil toplum örgütü Dünya Barış Günü’nü 1 Eylül’de kutluyor. İlk kez 1994 yılında yapılan kutlamalardan bugüne  dünyanın barışa olan ihtiyacı ve barışın insanlık için önemi hatırlatılıyor. Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, barışın önemini ve Türkiye’de 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne nasıl bir atmosferde girildiğini değerlendirdi.   KÜRT KARŞITI POLİTİKALAR   Tahmaz, bu yılki 1 Eylül’e Afganistan'daki iç savaşın ve işgalin aldığı yeni hal ile Suriye’de devam eden savaş ve Kürt karşıtı politikaların Türk siyasetini domine ettiği koşullarda girildiğine belirtti. Türkiye'nin Kürt çatışmasının demokratik siyaseti baskı altına aldığını söyleyen Tahmaz, “Militarizasyon, Türkiye tarihinin en yüksek seviyesinde seyrediyor. Uluslararası sözleşmelerden, anayasadan ve yasalardan kaynaklı evrensel temel haklar askıda. Barıştan, çatışmasızlıktan söz etmek için riskli bir siyasal ve toplumsal atmosfer söz konusu. Son yıllarda 1 Eylül’e her alanda ayrımcılık, nefret söylemi, Türk milliyetçiliği ve yabancı düşmanlığı pik yaptığı toplumsal koşullarda giriyoruz. Türkiye demokrasini, siyasetini, yargısını, sivil toplumunu bu politikaların esir aldığı bir dönemi yaşıyoruz” dedi.   BARIŞ HAKKI   İnsanlığın barışın değerini ancak savaşlarla öğrenebildiğini ifade eden Tahmaz, “barış hakkı”nın da yine I. ve II Dünya Savaşı’ndan sonra tartışılmaya başlandığını kaydetti. Eşit, özgür ve insanca yaşama hakkı olan barış hakkının ilk kez BM Genel Kurulu’nun 15 Aralık 1978 tarih ve 33/73 sayılı karar bildirisinde vurgulandığını hatırlatan Tahmaz, “Barış hakkı, ‘(...) her insan ırk, din, dil, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin doğuştan barış içinde yaşama hakkına sahiptir’ biçiminde güvence altına alınmıştır. Bu anlamda toplumların, insanların farklılıklarıyla  var oluş ve yaşam haklarıdır” diye konuştu.   KURULUŞ KODLARINA DÖNDÜ   Barış hakkının önündeki en önemli engellerin statükocu, ırkçı, ayrımcı yabancı düşmanı, cinsiyetçi, göçmen karşıtı ve  milliyetçi anlayış, güçler ve devletler olduğunu altını çizen Tahmaz, Türk devletinin de bir süredir “kuruluş kodları”na geri dönerek, demokratik değerlerden uzaklaştığını ve otoriter bir yönetime evrildiğini vurguladı.    Kürt hakları karşıtı bu politikaların her alana egemen olmasıyla barıştan çok uzaklaştıklarını ifade eden Tahmaz, devamında şunları ekledi: “Ancak gecenin en karanlık anının, güneşin doğmasının yaklaşmasının başladığı an olduğu gerçeğini hatırlatmak isterim. Son beş yıldır içerde, Suriye’de yürütülen Kürt karşıtı politikalar artık sürdürülebilir değil.”    ‘BARIŞ İÇİN YAPALIM’   Savaşın uzun vadede kimseye yararı olmadığını da vurgulayan Tahmaz, Taliban’ın kontrolü ele geçirdiği Afganistan örneğini verdi. Bütün toplumlar, kesimler için savaş ve çatışmanın yıkım ve çürüme getirdiğini belirten Tahmaz, sözlerini “Dünyanın en haydut ve askeri olarak en güçlü devleti, Taliban gibi cihatçı, vahşi bir örgüt karşısında geçte olsa beyaz bayrak çekti. 11 Eylül İkizkule saldırısı sonrasında icat edilen, temel insan haklarına saldırı anlamına gelen ‘küresel terörle mücadele konsepti’ iflas etti. Barış mücadelesi ve talebi; savaş, çatışma ve zor koşullarda yükseltildiğinde anlamlı olacağını ve barışa her yerde, herkese gerekli olduğunu, salt Kürtlerin ihtiyacı olmadığını unutmayalım. Barış için bir şeyler yapalım” diyerek noktaladı.   MA / Diren Yurtsever