'Çatışma riski olan bölgelere yürüyelim' 2021-08-12 09:11:53   İSTANBUL - Kürtler arası çatışma riskini ortadan kaldırmak için çağrıların yetersiz olduğunu söyleyen HDP Hewlêr Temsilcisi Nahide Ermiş, çatışma riskinin bulunduğu bölgelere yürüme önerisinde bulundu.   Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 24 Nisan’da başlatılan askeri operasyonla istediği sonucu elde edemeyen Türkiye, Kürt güçler arasında çatışma yaratma hesabı içerisine girdi. Bu amaçla KDP’ye çıbanbaşı rolü verilerek, ekonomik, siyasi ve askeri olarak etki altına alındı. Bu kapsamda Barzani ailesine bağlı güçler, PKK’lilerin bulundukları alanlara yakın bölgelerde mevzi ve askeri üsler kurmaya devam ediyor. Bununla birlikte 26 Temmuz’da Xelifan ilçesine bağlı Bexmê Köyü’nde kuşatılan HPG’li 3 ismin akıbetlerinin belirsizliği gerilimi tırmandırıyor.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hewlêr Temsilcisi Nahide Ermiş, bölgedeki siyasi ve askeri atmosfer, KDP ve Türkiye’nin yanı sıra uluslararası güçlerin tutum ve hedefleri, Kürt güçler arasında olası bir çatışma tehlikesi ve bunun önüne geçme konusundaki çabalara ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.   HEYECAN TERSİNE DÖNDÜ   ABD’nin Irak’ı işgali sonrası 2003’te Federe Kürdistan’ın statüsünün tanındığını ve burada yaşayan halkın ilk defa kendi kendini yönetmeye başladığını hatırlatan Ermiş, halkın yöneticisinin Kürt olması ve kendi toprakları üzerinde özgür bir yaşam sürdürme duygusunu yaşadığını belirtti. Fakat insanların bu heyecanının bugün tersine döndüğünü dile getiren Ermiş, “Örneğin şu anda Hewlêr’deyim. Kendi kurumumuzdan on adım uzaklaştığımızda Türk devletinin varlığını bize hissettiren her türlü sembol ile karşı karşıya kalabiliyoruz. İstihbari, kültürel, askeri, siyasi, ekonomik gibi çok boyutlu bir yayılma söz konusu” dedi.   ‘SİYASİ İRADE VE YÖNETİM YOK’    Gelinen aşamada Federe Kürdistan’da siyasi güç, yönetim ve iradeden söz etmenin mümkün olmadığını ifade eden Ermiş, nedenini şöyle açıkladı: “Burada bir Kürt yönetim değil de Türkiye’nin ekonomik, siyasi, kültürel vd. çıkarlarını koruyan büyük bir şirket ve bu şirketin yöneticileri var. Dolayısıyla temsiliyetleri de bu bağlamdadır. Ellerindeki bütün araçları, bütün zor aygıtlarını işin içine dahil ederek, toplumu asimile etme, özgürlükçü düşüncelerinden koparıp devşirme ve kendi çıkarları etrafında mobilize etme politikası yürütülüyor. Bu da Kürt halkının çıkarlarını, özgürlüğünü, hak ve hukukunu merkeze alan bir politika değildir.”   YÜZ YILLIK POLİTİKA   HDP Temsilcisi Ermiş, Türkiye’nin Federe Kürdistan topraklarına yönelik devam eden sınır ötesi operasyonuna da değindi. Türkiye’nin bu operasyondan sonuç alamaması üzerine Kürt güçlerini birbirleriyle savaştırma politikasını devreye koyduğunu söyleyen Ermiş, “Birakujî” olarak tanımlanan Kürtler arası savaş tehlikesinin yüksek olduğuna işaret etti. Ermiş, Kürt güçlerini birbirleriyle çatıştırmanın “böl, parçala ve yönet” esasına dayanan ve yüz yıldır uygulanan temel bir politika olduğunu ekledi.   XELİFAN OLAYI    Xelifan ilçesinde KDP güçleri tarafından kuşatılmaları sonrası 3 HPG’liden bir daha haber alınamaması olayının ise bölgede gerilimi önemli ölçüde arttırdığını aktaran Ermiş, “Bundan bir-iki ay önce bazı heyetlerin buraya gelmesi ve gerçekleştirdikleri görüşmeler atmosferi biraz yumuşattı. Ancak şu anda çok ciddi bir gerginlik söz konusu. Her an bir şeyler olabilecek gibi duruyor. Xelîfan’daki son olay atmosferin daha da gerilmesine, bu tehdidin daha da üst seviyeye çıkmasına neden oldu” diye konuştu.   BARIŞ ÇABALARI    Olası bir iç savaşın durdurulması konusunda gösterilen çabaların yetersiz kaldığını belirten Ermiş, KDP Genel Başkanı Mesut Barzani’nin Kürt halkına “Birakujîyi haram kıldık” şeklinde verdiği sözün tutulması için bölgeye bazı heyetler geldiğini, bazı heyetlerin de çağrılar yaptığını ancak bunların tehlikeyi sonlandırmaya yetmediğini kaydetti.   HAREKETE GEÇMELİ    Barış iradesinin ortaya konulmuş olması önemli olsa da tehlikenin bunu aşan bir nitelikte olduğunu dile getiren Ermiş, şöyle devam etti: “Çağrılar ile Kürt iç savaşının önüne geçmek gelinen noktada çok da mümkün gibi görünmüyor. Bunun için biz çağrı yapan değil, harekete geçmesi gerekenleriz. Dışımızdaki dost güçlerin bu yönlü çağrıları olur, kaygılarını ifade edebilirler, tabi ki edeceklerdir de. Ama biz kaygılarını dile getiren insanlar değiliz. Biz yüreği yanacak, evi yıkılacak, toprakları elden gidecek, özgürlüğünü bir bütünen kaybedecek, yüz yıldır büyük bedellerle elde edilen kazanımları kaybedecek olanlarız.”   ÇÖZÜM KÜRT HALKINDA    Bütün hegemon güçlerin kendi menfaatleri doğrultusunda yeni dünya düzenine uygun olarak politikalar geliştirdiğini söyleyen Ermiş, “Kürdistan güçleri, Kürdistan halkını temsil ettiğini ifade eden parti ve inisiyatifler bir iç savaşı engelleyecek iradeyi ortaya koyamıyorsa, bu da bizim ayıbımız olur. Kapitalist güçlerin bu savaşı engellemesini beklemek akla ziyan bir durum. Tersine onlar teşvik eder. ABD gelip Kürt güçlerini birbirleriyle barıştırmaz. Kendi çıkarına olduğu sürece bir uzlaşı sağlamak ister ama köklü bir barış istemez. Geçici uzlaşılarla süreci kendi lehine çevirmek isteyebilirler. Rusya da bunu yapmak isteyebilir. Hatta Türkiye de bunu bazı dönemlerde kendi çıkarına görebilir. Fakat biz onlardan çözüm bekleyemeyiz. Sorunun kaynağı bu egemen, devletçi güçlerdir. Biz onlardan medet umuyor isek, çözümü onlardan bekliyor isek, bizim açımızdan bu bir trajedidir. Böyle olmaması lazım. Kürt halkı yüzünü kendine dönmeli, çözümü kendinde görmelidir” dedi.   Ermiş’in bu yönlü atılabilecek adımlar konusunda Kürt siyasetçileri, aydınları, sanatçıları, kadınları, gençleri ve diğer kesimlerin heyetler halinde Federe Kürdistan Bölgesi’ne gelip, çatışma riskinin bulunduğu bölgelere yürümesi önerisinde bulundu. Ermiş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü Kürt halkının hiçbir bireyinin ikinci bir yüzyılın kaybına tahammülü kalmamıştır. Ödenen bedeller ortadadır. Bir tarih kaybedildi, ikinci bir yüz yılına geçiliyor. Şimdi iç savaş zemini yüksektir. Tam da burada bir iradenin devreye girmesi gerekiyor. O iradenin de Kürtlerin içinden çıkması gerekiyor. Sivil toplumun kendisi devreye girmeli. Sivil toplumun gücü her türlü gücün üzerindedir. Halkımızın iradesi her türlü gücü değiştirip dönüştürme gücüne sahiptir. Yeter ki o adımı atalım.”    KÜRT BASININA ÇAĞRI   Bu noktada Kürt basınına da önemli görev ve sorumluluklar düştüğünü ifade eden Ermiş, Kürt basınının bu gündemi canlı tutması gerektiğini, aksi halde tehlikeli boyutlara gidilebileceğini kaydetti.   MA / İdris Sayılğan