Hukukçu Kanar: Ağırlaştırılmış müebbet rejimi son bulmalı 2021-08-09 09:02:06   İSTANBUL - Ceza hukukçusu Ercan Kanar, AİHM’in Öcalan kararının Avrupa Konseyi’ne taşınmasıyla gündeme gelen “ağırlaştırılmış müebbet” cezasının son bulması gerektiğini belirterek, “Türkiye Mandela kurallarını ayaklar altına alıyor” dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yapan Asrın Hukuk Bürosu, müvekkillerinin İmralı F Tipi Yüksek Cezaevi’nde sosyal izolasyon altında tutulması ve tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu nedeniyle, 2003 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulundu. AİHM’in başvuruyla ilgili 18 Mart 2014 tarihli “Öcalan 2” kararında, koşullu salıverilme imkanı olmaksızın ömür boyu hapis cezasının AİHS’in 3’üncü maddesinin ihlali olduğuna hükmetti.    AİHM, aynı kararı daha sonra başvuru yapan tutuklu Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de verdi. Başvurucular açısından öncül olan Öcalan kararının üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen salıverilme şartı olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili “umut hakkını” doğuracak yasal bir düzenlemeye gidilmedi.    Geçen 7 yıla rağmen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de AİHM kararının uygulanıp uygulanmadığını gündemine almadı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), AİHM’in Öcalan, Kaytan, Gurban ve Boltan için verdiği ihlal kararlarını acil gündemine alması için Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulundu.   BAROLAR BAŞVURMALI    Geç kalınmış olmasına rağmen önemli ve yerinde bir başvurunun yapıldığının altını çizen deneyimli ceza hukukçusu Ercan Kanar, başvuruya daha fazla kurumun katılması gerektiğini söyledi. Başvuruya Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) ve baroların katılması gerektiğini belirten Kanar, “Ne var ki Barolar Birliği, İstanbul, Ankara, İzmir gibi baro yönetimleri, bu tür ayrımcı, ırkçı infaz rejimine şu ana kadar ses çıkarmış değiller” dedi.   TAVSİYE KARARLARI   Başvuru yapılan AK Bakanlar Komitesi’nin ilgili hükümetlere yıllar önce verdiği, “Uzun Süreli Mahkumların İyileştirilmesine İlişkin” R(76) 2 olarak anılan tavsiye kararını hatırlatan Kanar, “Bu tavsiye kararında 8 ile 14 yıl arasındaki ceza sürelerin gözden geçirilmesi önerilir. Yani müebbet hapis cezalarında 8 ile 14 yıl arasında yeniden gözden geçirmesi şartı var. O yüzden baktığımızda bu tavsiye kararı AİHM kararlarından daha ileridir. AİHM kararında 25 yıl tavsiyesi var” diye konuştu.   AİHM’İN BENZER KARARLARI   AİHM’in daha önce verdiği Vinter ve Diğerleri/Birleşik Krallık kararlarını anımsatan Kanar, bu kararda da çok açık bir şekilde tutuklunun özgürlüğü umut etme hakkının uygulandığını ifade etti. Kanar, “Kararda ceza sürelerinin belli sürelerde gözden geçirilme imkanının mutlaka ulusal devletlerin infaz yasalarında yer alması gerektiğinin altı çizilmiştir. Yine Kafkaris/Kıbrıs kararında bu hususlar vurgulanmıştır” diye belirtti.   YAŞAM CEZAYA DÖNÜŞTÜ   Her insanın canlı olduğu sürece özgürlükle buluşma hakkının olduğuna vurgu yapan Kanar, şöyle devam etti: “Dolayısıyla işlendiği ileri sürülen suçun fiili ve verilen cezanın niteliği ne olursa olsun, infaz hukukunun da temel gayesi kişinin iyileştirilmesini sağlamak ve topluma kazandırmak olmasıdır. Şimdi ömür boyu müebbet hapis cezalarında bu hususlar yoktur. Bu durum ölüm koridoruna dönüştüğü için yaşam bir cezaya dönüşmüştür. Yani verilen cezaya ek olarak yaşamın bizzat kendisi ceza haline dönmüştür. Dolayısıyla insanın doğal yapısına aykırıdır. Hem hukuk açısından ayrımcı bir uygulamadır hem de politik açıdan da ırkçı bir uygulamadır.”   PATRİMONYAL REJİM   Norveç’in 1880’li yıllarda, daha sonra Portekiz, İspanya, Sırbistan ve Bosna Hersek’in de müebbet hapis cezalarını mevzuatlarından kaldırdığını söyleyen Kanar, Almanya ve İtalya Anayasa Mahkemeleri’nin de vermiş olduğu kararlarda, özgürlüğü umut etme hakkının her insan için temel bir hak olduğunu, dolayısıyla müebbet hapis cezalarının belli sürelerde yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini içtihat haline getirildiğini kaydetti. Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını ve bu nedenle söz konusu kararlara uymadığını dile getiren Kanar, “AKP son 10 yılda hukukun zerresini dahi ortadan kaldırdı. Türkiye patrimonyal bir rejime dönüştü. Bununla kastettiğim şirket tipi bir devlet, bunun başında da diktatör bir babanın bulunmasıdır. Yasama, yürütme, yargı ayrımının ortadan kalkması ve her üç erkin de bir tek elde toplanmasıdır. O yüzden AİHM kararlarına uyulmuyor” dedi.    AK’NİN SORUMLULUĞU    AİHM’in kararlarına uyulmasından AK Bakanlar Komitesi’nin sorumlu olduğunu hatırlatan Kanar, komitenin cesaretli davranıp Türkiye’yi uyarması gerektiğinin altını çizdi. Uyarıya uyulmadığı taktirde kararın AİHM Büyük Dairesi’ne götürülmesi gerektiğini söyleyen Kanar, “Büyük Daire’den karar çıkınca yaptırıma geçmesi gerekir. Ne gibi yaptırımlar olabilir? Avrupa Konseyi’nden oy hakkı elinden alınabilir. Daha ileri bir çözüm ise Türkiye’yi konsey üyeliğinden çıkarabilir. Fakat bu tür yaptırımlar için siyasi konjonktür maalesef uygun görünmüyor. Avrupa zayıf bir dönemini yaşıyor. Bu nedenle kendi kararını dahi uygulamıyor. Ekonomik ve politik kararlar bu tür yaptırımların uygulanmasını engelliyor” şeklinde konuştu.   MANDELA KURALLARI    1955 yılında Birleşmiş (BM) Milletlerin tutuklu ve hükümlülere uygulanması zorunlu kurallar getirdiğini hatırlatan Kanar, 2005 yılında bu kuralların revize edildiğini söyledi. Nelson Mandela adını alan bu kuralların ayaklar altına alındığını ifade eden Kanar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kurallara göre asla uzun süreli hücre cezası olmamalıdır. En ağır disiplin cezalarında dahi aile görüşü yasaklanmamalıdır. Ne olursa olsun mahkum ailesinin bulunduğu yere yakın bir cezaevinde tutulmalıdır. Yine iletişimi ve avukat görüşü engellenmemelidir. Yasaklanmamış tüm yayınlar sansüre uğramadan verilebilmelidir. Yine mahkuma cezaevinde kendisiyle ilgili tutulan kayıtların bir örneğinin de verilmesi gerekir. Ama Türkiye Mandela kurallarını ayaklar altına alıyor.”     ‘ÖMÜR BOYU HAPİS KALDIRILMALI’   Bu kararların uygulanması için siyasi partilere baskı yapılması gerektiğini belirten Kanar, şunları söyledi: “Sosyal demokrat olduğunu iddia eden ana muhalefet bu konuya hiç dokunmuyor. Yani infazdaki ayrımcı, ırkçı uygulamayı hasıraltı ediyor. Tabi İYİ Parti’den adım atması beklenemez. Fakat kendisini sosyal demokrat olarak ifade eden partilerin ses çıkarması gerekir. Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) daha net sesini çıkarması gerekir. Sadece HDP’nin sesini çıkarması kafi gelmez. Artık ömür boyu hapis cezasının ceza yasasından çıkarılması gerekir. Ceza mevzuatı bu tür insanlık dışı, ayrımcı, onur kırıcı ceza tarzından kurtulması gerekir. Bir zamanlar verilen idam cezası için nasıl ‘iflas etmiş bir ceza yöntemi’ diyorsak, artık ömür boyu hapis cezası da miladını doldurmuş bir cezadır. İnsan hakları kurumlarının, hukuk kurumlarının bu cezanın mevzuattan çıkarılması için kampanyalar yürütmeleri gerekir.”   MA / Ferhat Çelik