Öcalan'ın 'çözüm' ısrarı hep boşa çıkarıldı 2021-08-02 09:01:52 HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 20 Mart 1993'ten 2 Ağustos 1999'a, 1 Ekim 2006'dan 21 Mart 2013'e kadar gösterdiği tüm çözüm çabalarına komplo ve tecritle cevap verildi. Barış Grubu üyesi Seydi Fırat, “Çözüm dinamiği Öcalan'dır" dedi.  İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 22 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, Kürt sorunundaki demokratik çözüm ısrarı, her defasında karşılıksız bırakıldı. Öcalan’ın ilk olarak 20 Mart 1993 yılında ilan ettiği ateşkesle başlayan çözüm girişimi, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şüpheli ölümüyle bertaraf edildi. İkinci kez 15 Aralık 1995’te yine tek taraflı ilan edilen ateşkesle uzatılan çözüm eli, bir kez daha havada bırakıldı.   Öcalan, bu kez Dünya Barış Günü dolaysıyla 1 Eylül 1998 yılında tek taraflı ateşkes ilan ederek, Kürt sorunun çözümüne yönelik çabalarını sürdürdü. Öcalan’ın bu adımına, 9 Ekim 1998’de uluslararası komployla Suriye’den çıkarılarak, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesiyle karşılık verildi.    2 AĞUSTOS: GERİ ÇEKİLME ÇAĞRISI   1993’ten 1998 yılına kadar üç kez tek taraflı ateşkes ilan eden Öcalan, çözüm ısrarını bu kez tutulduğu İmralı Adası’nda sürdürdü. Ağır tecrit koşullarında barış planı üzerinde yoğunlaşan Öcalan, 2 Ağustos 1999’da "geri çekilme" çağrısı yaptı. Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmede, PKK, Türkiye ve dünya kamuoyuna şu çağrıyı yaptı: “Türkiye’de çatışma ve şiddet ortamı, insan hakları ve demokratik gelişmenin önünde engel teşkil etmektedir. Ağırlıklı olarak Kürt sorunundan kaynaklanan şiddet bunda temel rol oynamaktadır. Çıkmazı aşmak, sorunların çözüm yolu olarak şiddete son vermeyi gerektirmektedir.   YENİ BİR DİYALOG VE UZLAŞMA   Bu nedenle PKK’nin 1 Eylül 1998’den beri tek taraflı yürütmeye çalıştığı ateşkes sürecinde, 1 Eylül 1999’dan itibaren silahlı mücadeleye son vermeye ve güçlerini barış için sınırların dışına çekmeye çağırıyorum. Böylelikle demokratik çözüm yolunda yeni bir diyalog ve uzlaşma aşamasının gelişeceğine inancımı belirtiyorum. Bununla birlikte tüm devlet ve toplumun ilgili kurum ve yetkililerini bu barış ve kardeşlik sürecinin başarısı için duyarlı davranmaya ve destek olmaya, ulusal ve uluslararası hükümet ve kuruluşları da olumlu temelde yardımlaşmaya çağırıyorum.”   OPERASYONLA KARŞILIK VERİLDİ   Bu çağrıdan sonra telsiz başına geçen PKK yöneticilerinden Murat Karayılan, Öcalan'ın çağrısını silahlı güçlere aktararak, geri çekilmenin startını verdi. Ancak bu geri çekilme adımına, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) operasyonlarıyla karşılık verildi. Bu süreç boyunca askeri operasyonlar hiç durmadı. Bu sürecin sorumluluğunu üstlenen Karayılan, daha sonra verdiği bir demeçte, 1999 geri çekilme sürecinde askeri operasyonlar sonucu 500 kadrolarının yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.   Öcalan, geri çekilme çağrısının ardından yaptığı bir diğer çağrı ise “iyi niyet göstergesi” olarak Barış Grubu’nun Türkiye’ye gelmesi oldu. PKK, çağrıya karşılık vererek, 1 Ekim 1999’da 8 kişilik Barış Grubu’nu Türkiye gönderdi. Öcalan’ın “iyi niyet göstergesi” olan bu adımına Türkiye’nin karşılığı, Barış Grubu üyelerini tutuklamak oldu.    28 Eylül 2006'da 4'üncü ateşkes çağrısı yapan Öcalan, "Gelin hep birlikte Türkiye'de ve Ortadoğu'da silahı sonsuza dek sonuç alma yöntemi olmaktan çıkaralım" dedi. Öcalan'ın bu çağrısının ardından 30 Eylül'de basın toplantısı düzenleyen Koma Komalên Kurdistan (KKK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, 1 Ekim'den itibaren ateşkes ilan ettiklerini duyurdu. Tek taraflı bu ateşkese de savaşın daha da şiddetlendirilmesiyle yanıt verildi. Operasyonlarını aralıksız sürdüren ordunun başındaki Yaşar Büyükanıt ile dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan arasında 4 Mayıs 2007'de Dolmabahçe'de varılan anlaşma ve 5 Kasım 2007'de Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra hava ve kara saldırıları yoğunlaştırıldı.   İMRALI’DA GÜNDEM OLDU   Türkiye'nin geri çekilmeye ilişkin operasyonal yaklaşımı, 14 yıl sonra 2013'te İmralı'da yapılan görüşmelerde yeniden gündeme gelmişti ve Türkiye'nin bu yaklaşımı "güvensizliğe" neden olmuştu. Bu "güvensizliğe" rağmen çözüme ve barışa bir şans daha vermek isteyen Öcalan, 21 Mart 2013 Newrozu’nda “Artık ‘Silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun’ noktasına geldik” açıklamasıyla, bir kez daha geri çekilme çağrısı yaptı. Öcalan’ın çağrısıyla başlayan geri çekilme sürecinde, operasyonal bir durum yaşanmasa da HPG'lilerin çekildiği bölgelerde hızlıca çok sayıda karakol, kalekol ve arama noktalarının yapımına başlandı. Öcalan ile görüşmelerin yapıldığı süre boyunca devlet heyetine bu uyarıların yapılmasına rağmen karakol ve kalekol yapımı durdurulmadı. Devletin bu operasyon hali ve yaklaşımları nedeniyle KCK ve HPG yetkilileri, geri çekilmeyi durdurdu.   KCK: SORUMLU AKP   KCK’nin, geri çekilmenin durdurulduğu, ateşkes sürecinin ise devam ettiğini yönündeki açıklamasında, şunlar kaydedildi: “Çatışmasızlığı sağlamamızı, gerillayı geri çekme irademizi ve gerillanın önemli düzeyde Türkiye sınırları dışına çekilmesini önemsemeyen, buna doğru karşılık vermeyen, bu süreci bir oyalama ve bu temelde yerel seçimlere çatışmasızlık ortamında girerek, bir seçim kazanma biçiminde ele alan AKP hükümeti, bu durumun sorumlusudur.”   Nitekim adım atmayan iktidar, 5 Nisan 2015’te Öcalan ile görüşmeleri sonlandırdı, 24 Temmuz 2015’te de savaş ve çatışma sürecine dönüş yaptı.    Öcalan’ın çağrısıyla 1 Ekim 1999’da Türkiye’ye gelen Birinci Barış Grubu’nda yer alan Seydi Fırat ile 2 Ağustos çağrısını, Öcalan’ın ısrarını ve AKP’nin çözümsüzlük politikasını konuştuk.    KÜRT SORUNUNDA YENİ YAKLAŞIM   Kürt sorununda yeni bir yaklaşım ortaya koyan Öcalan’ın, 2 Ağustos’ta "geri çekilme" çağrısı yaptığını belirten Fırat, PKK’nin de çağrıya cevap vererek, sınır dışına çekildiğini söyledi. Fırat, bu çağrının aynı zamanda Öcalan’ın “iyi niyet adımı” olduğunu ifade ederek, “Kürt Halk Önderi bu kadar önemli bir yaklaşım ortaya koyarken, devletin bu dönemdeki yaklaşımı bu iyi niyete uzaktı. Birincisi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde 3 haftalık aile ve avukat yasağı konuldu, mektupların kendisine ulaşmasına izin verilmedi. Kendi aldığı görüşme notları elinden alındı. Biz Barış Grubu’na cevabı ise ‘pişmanlık yasası’ oldu. Bizi hapisle karşıladılar. Hepimize 12,5 sene ceza verdiler. Yıllarca cezaevinde kaldık. İsmet Baycan arkadaşımız bu cezaevi sürecinde yaşamını yitirdi, şehit oldu” dedi.   KOMPLO KARŞILIĞI   Öcalan’ın 1993 yılından bu yana birçok kez fedakarlıklar yaparak, tek taraflı ateşkes ilan ettiğini anımsatan Fırat, “Sayın Öcalan 1 Eylül 1998’de de ateşkes ilan etti. Sayın Öcalan’ın bu barışçıl yaklaşımının karşılığı, uluslararası komplo oldu. 1993, 1995 yıllarında da ateşkes ilan edildi, bunlara yönelik de imha hareketleri, operasyonlar ve saldırılarla cevap verildi” hatırlatmasında bulundu.    ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN MİMARI: AKP   Öcalan’ın barış ısrarının ve bu konudaki fedakarlıklarının bir başka örneğinin olmadığını kaydeden Fırat, “Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın sorunun barışçıl çözümüne yönelik inancı, felsefesi ve düşüncesiyle, insanlığa, halklara karşı duyduğu sorumluluktan dolayı, böyle bir yaklaşım ortaya koydu. Bunu bir biçimde bazen yumuşak yöntemler, şiddet, gerilla alanlarına yapılan ağır saldırılarla boşa çıkarmaya çalıştılar. Sorunun barışçıl çözümünü merkeze alan yaklaşım vardır. Tüm görüşme notları buna çıkıyordu. Türkiye’deki egemen, tekçi, inkarcı zihniyet, Kürt sorununun çözümsüzlüğünde kendi geleceğini görüyor” diye konuştu.    AKP’nin bugünkü rolünü “çözümsüzlüğün mimarı” olarak tanımlayan Fırat, şunları söyledi: “2013-15 yıllarında çözer gibi bir yaklaşım göstermesine rağmen tümden bir savaş sürecine nasıl daha hazırlık yapılacağını, nasıl barışçıl yaklaşımı boşa çıkarabileceği kurgusu üzerinden kendi ana hedefine ulaştı. Kendi iç sorunlarını vardı, bunu çözmek istediler. İç sorunlar temelinde Kürt özgürlük hareketini oyalamaya çalıştılar, bunu da biraz başardılar. Kamuoyunu bu biçimde biraz aldattılar.”    ÇÖZÜMSÜZLÜK ISRARI    Kürt sorununun çözümünün “demokratik bir Türkiye” anlamına geldiğini belirten Seydi Fırat, çözümsüzlükteki ısrarına dair şöyle konuştu: “Cumhuriyetten bu yana tekçi anlayışı destekliyorlar. Lozan’ın 100’ncü yıl dönümüne giriyoruz. Var olan Kürtlerin tekçi zihniyetine karşı olanların direnişini bastırmak, bunu Rojava, Başur (Güney) Kürdistan, Musul, Kerkük’e kadar yayacak yeni bir tekçi yaklaşımla Lozan’ı yenilemek istiyorlar. Kürt sorununun çözümü temelinde, hak ve özgürlüklerin sağlanması temelinde yüz yıldır hak ve adalet peşinde koşan, yüz yıldır barış ve özgürlükleri için mücadele eden halkları bastırmak istiyorlar.”   ÇÖZÜMÜN TEMEL DİNAMİĞİ   Kürt sorununda çözümün temel dinamiğinin Öcalan olduğunu vurgulayan Barış Grubu üyesi Fırat, “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ı dikkate almayan çözüm, çözüm değildir. Kürt Halk Önderi'ni dışlayan tüm çözüm önerilerinin hepsi yalan ve manipülasyondan ibarettir. Hepsi bunu boşa çıkarmaya yönelik bir yaklaşımdan ibarettir. Sayın Abdullah Öcalan’ın çözüm yaklaşımına samimi bir yaklaşım göstermeyenler, sahte bir yaklaşım içindedir. Son olarak Erdoğan, Diyarbakır’a giderek bir kez daha çözümü gündeme getirdi. Bununla birlikte tehditler savurdu. Kürt Halk Önderi üzerindeki tecrit sonlandırılmadıkça, hiçbir yaklaşım doğru değildir. Hepsi uluslararası ve içerdeki kamuoyunu kandırmaya yöneliktir” dedi.   MA / Özgür Paksoy