Antalya S Tipi'nde çıplak arama ve işkence var, rapor yok 2021-07-12 10:36:54 ANTALYA - Antalya S Tipi Cezaevi'ne sevk sırasında darp edilen tutuklularla görüşerek rapor hazırlayan İHD heyeti, revire çıkan tutuklulara doktorun rapor vermediğini belirtti.  Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi'nden yeni yapılan S Tipi Kapalı Cezaevi'ne 8 Temmuz’da zorla sevk edilen 20 tutuklu, çıplak aramayı reddettikleri gerekçesiyle gardiyanlarca ters kelepçe takılarak, işkence edildi. Tutukluların ailelerinin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) Antalya Şubesi, cezaevine giderek görüşmeler gerçekleştirdi.  İHD, yaptığı görüşmeler sonucu hazırladığı raporu açıkladı.    KİMLİK NUMARASIYLA GÖRÜŞME   Raporda, darp edilen tutukluların ailelerinin başvurusu üzerine derneğin 3 avukatının 9 Temmuz'da cezaevine giderek, tutuklular Mehmet Şeran, Ezhet Dalkılıç ve Hasan Yaküt ile görüştüğü belirtildi. Görüşmenin kapalı görüş odalarında telefon aracılığıyla yapıldığı kaydedilen raporda, "Görüşe gelen mahpuslar, T.C. kimlik numaralarının son 6 hanesini tuşlayarak, telefonların açılmasını sağlayabilmişlerdir. Bu husus, avukat görüşmelerinin hukuka aykırı olarak dinlendiği konusunda kuşku yaratmıştır" denildi.    ONUR KIRICI MUAMELE   Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan tutukluların inşaatı yeni tamamlanan S Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevkleri sırasında çıplak aramaya maruz kalması üzerine, "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" sloganı attığı belirtilen raporda, "Akabinde bazı mahpusların, infaz koruma memurlarının saldırına maruz kaldıkları, yerlere yatırıldıkları, ters kelepçe takıldığı, tek kişilik odalara konuldukları tespit edilmiştir. Tespit edilebilen, darp ve saldırıya uğramış mahpusların isimleri şöyledir: Selim Keği, İslam Erdoğan, Feyaz Tahsuk, Mehmet Şeran, Zuhat Erdoğan, Seyithan Aşkan. Hiçbir somut şüphe yokken, mahpusların, onur kırıcı bir muamele olan, çıplak aramaya maruz bırakılması, işkence ve onur kırıcı muamele yasağının ihlali anlamına gelmektedir. Antalya S Tipi C.İ.K.'unda yaşanan olayda, çıplak aramaya maruz kalan ve buna sloganlarla tepki gösteren mahpuslar, yürüme mesafesiyle 10 dakikalık uzaklıkta olan, L Tipi C.İ.K.'undan nakil olmuşlardır.    Aynı kampus içindeki başka bir hapishaneden nakil edilen mahpusların hepsiyle ilgili, her hangi bir somut ve ciddi emare değerlendirmesi yapılamayacağı açıktır. Hatta, mahpus Hasan Yaküt’ün beyanından, kurum müdürünün çıplak aramadan haberdar dahi olmadığı, uygulama rutin olarak bütün cezaevlerinde yapıldığı için, memurların inisiyatifiyle başladığı değerlendirilebilir. Mahpusun beyanından 1'inci Müdür mü, 2'nci Müdürlerden birisi mi olduğu anlaşılmayan amirin, mahpusları ikna etmek için, kendi pantolonunu indirdiğine ilişkin, başvurucu beyanı, gelinen noktanın garabeti açısından, son derece düşündürücüdür. Ne yazık ki, bölgedeki hapishanelerde, nakil yoluyla gelen veya yeni tutuklanan her mahpusun, somut ve ciddi emare değerlendirmesine gerek duyulmadan, rutin olarak onur kırıcı bir uygulama olan çıplak aramaya maruz bırakıldığı anlaşılmaktadır. Tepki gösteren mahpuslar ise, şiddete maruz kalmakta ve bizzat bu uygulamayı gerçekleştiren memurların tutanaklarına dayanarak, aramayı engelledikleri gerekçesiyle, disiplin soruşturmaları ve disiplin cezalarıyla karşılaşmaktadırlar."   KAMERASIZ ODADA ÇIPLAK ARAMA   Sevk sırasında hiçbir sorun yaşamadıklarını aktaran Hasan Yaküt, S Tipi Kapalı Cezaevi'nde kayıt ve eşya arama işlemleri yapılırken, gardiyanların kendilerini bekleme odalarına aldığını kaydetti. Odada beklerken, "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" sloganını duymaları üzerine eşlik ettiklerini paylaşan Yaküt'ün aktarımlarına raporda şu şekilde yer verildi: "Sonra infaz koruma memurları geldiler. Herkes aynı anda konuşursa, gerginlik artar diye düşündüğümüz için, Enez Adlım adlı arkadaşın konuşmasına karar vermiştik. Enez arkadaşı aramızdan almak istediler. Biz de bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Sonra gidip bir süre sonra dönerek, herkesi tek kişilik odalara aldılar. Ben ve bir arkadaşım daha henüz bekleme odasındayken, müdür olduğunu söyleyen sivil giyimli birisi geldi. Beni normal aradı. 'Bunda bir sorun var mı’ diye sordu. Ben de bunda bir sorun olmadığını, ancak memurların bizi çıplak olarak aramak istediklerini söyledim. Bunun üzerine memurlara soran gözlerle baktı. Sonradan Silivri’den gelmiş olduğunu öğrendiğim bir memur ‘ya bacak aralarına bir şey saklamışlarsa?’ dedi. Müdür biraz düşündükten sonra, kendi pantolonunu indirdi. ‘Ne var bunda şimdi?’ diye sordu. Çok şaşırmıştım. Bunun ayıp ve onur kırıcı bir şey olduğunu söyledim. Bir süre daha tartışma devam etti. Beni de küçük arama odasında, çıplak aramaya maruz bıraktılar. Tişörtümü zorla çıkardılar. Pantolonumu indirdiler. Otur-kalk yaptırdılar. Biz fiziki direniş göstermedik. Sadece slogan attık. X-Ray cihazının orada kameralar olduğu için normal arama yapıldı. Çıplak arama, X-Ray cihazının yanındaki küçük odalarda yapıldı. Koğuşlarımız 3 kişilik. Koğuş arkadaşlarım Mehmet Kandemir ve Ferhat Konuk da, benim gibi onur kırıcı muameleye maruz bırakıldılar.    TUTUKLULARA SORUŞTURM   2 gün önce Seyithan Aşkan adlı arkadaşı koridorda gördüm. Gözleri morarmıştı. Bu olaylar olurken, memurlardan ‘bayılma numarası yapıyor’ şeklinde sözler duymuştum. Kastettikleri Seyithan olabilir diye düşünüyorum. Hepimiz hakkında disiplin soruşturması başlatılmış. Oysa biz normal aramaya karşı çıkmadık. Sadece onur kırıcı bir şey olan çıplak aramaya karşı slogan attık. İslam Erdoğan adlı arkadaşımızın tiki vardı. Vücuduna temas edildiğinde, aşırı tepki verirdi. Muhtemelen bu nedenle, memurun elini tutmuş olmalı. Tebliğ edilen disiplin soruşturması tutanağında, onun hakkında, memurun koluna tırnak geçirerek yaraladığı iddiası yer alıyor. Sayımlarda bir sıkıntı yaşamadık. Henüz kitaplarımız, defterlerimiz verilmedi. Şu anda yanınıza görüşe getirilirken de, koridorda başka hiç kimse olmadığı halde, getiren memurlardan birisi, aşağılayıcı ve azarlayıcı bir ses tonuyla, ‘Duvarın dibinden yürü’ diye bağırdı. Her an bir provokasyon olabilir diye endişe içinde yaşıyoruz."   TUTUKLU AYAKTA DURAMIYORDU   Çıplak aramaya maruz kaldığını ifade eden Eshet Dalkılıç'ın raporda yer alan ifadeleri ise şu şekilde: "Sevk sorunsuz geçti. Kayıt işlemleri ve eşya araması yapılırken, sıraya girmemizi söylediler. Sorun çıkmasın diye kabul ettik. Sonra beni tek kişilik bir odaya aldılar. Elleri eldivenli 2 memur geldi. 'Arama yapacağız' dediler. Kollarımı kaldırdım. Buyurun, dedim. ‘Öyle değil çıplak arayacağız’ dediler. Fiziken direnmeyeceğimi, ama bunu kabul etmediğimi ve slogan atacağımı söyledim. ‘Tamam, sen işini yap, biz de işimizi yapalım’ dediler ve güldüler. Tişörtümü çıkardılar. Pantolonumu ayaklarıma kadar indirdiler. Çıkarmak üzerelerdi. Başka memurlar geldi. O zaman durdular. Diğer arkadaşlar da slogan atıyordu. Beni dışarı çıkardılar. İslam Erdoğan ve Mehmet Şeran’ı gördüm. İkisinin de kollarına girilmişti. İslam ayakta duramıyordu. Ben arkadaşlarımın yanına gitmek istediğimi söyledim. İslam’a, sana ne yaptılar böyle dedim. 'Beni dövdüler' dedi. Sonra, müdür olduğunu söyleyen, sivil giyimli biri geldi. ‘Sakin olun, ben halledeceğim’ dedi. Mehmet Şeran ve Feyaz Tahsuk adlı arkadaşları yere yatırıp, darp etmişler, ters kelepçe takmışlar, tek kişilik odalarda bekletilmişler. Bir ara girişe hazır kıta geldi. Ancak müdür olduğunu söyleyen kişi ve Başmemur olduğunu sandığım kişi, 'Gerek yok' diyerek geri gönderdi.    İDRARINDAN KAN GELİYOR   Zuhat Özkan adlı hasta arkadaşımız, hastaneden geldiği için, L Tipi C.İ.K.'unda, karantina koğuşundaydı. O da girerken darp edilmiş. İdrarından kan geliyormuş. Selim Keği adlı arkadaşımız da darp edilmiş. 24 saat sonra darp edilen arkadaşlar revire çıkmışlar. Ancak hekim ‘bunlar darp sayılmaz’ diyerek rapor vermemiş.Diğer sorunlarımıza gelince, sizinle ancak, T.C. kimlik numaramın son 6 hanesini tuşlayarak görüşebiliyorum. Koğuşlarımız henüz şantiye halinde. Dün sabah sayımına gelen ekip, bağırarak, dilekçeleri ayakta vermemiz şeklinde, tahrik edici davranışlarda bulundu. Yanınıza da iki memur eşliğinde geldim. Bir memur normaldi, ancak diğeri, emredici bir ses tonuyla, aşağılayıcı bir şekilde hitap ediyordu. Sistemli bir davranış olduğunu henüz söyleyemem."    HEKİM DARP RAPORU VERMEDİ   Rapor'da Mehmet Şeran'ın anlatımlarına şöyle yer verildi: "Biz Çarşamba günü L Tipi C.İ.K.'undan sevk edildik. Çıkarken ya da yolda herhangi bir sorun yaşamadık. Girişte, eşyalar aranırken, bizi mahkum kabul bölümünde bekleme odalarına aldılar. O arada Ezhet adlı arkadaşımız, bir kabine alınmıştı. Ben UYAP kayıt odasındaydım. Slogan sesleri duydum. Ben de slogan attım. Aynı anda kameraların karşısında saldırdılar. Beni ve Feyaz’ı yere yatırdılar. Ters kelepçe yaptılar. Dizleriyle kafamıza, sırtımıza bastılar. Daha sonra bizi UYAP kayıt odasına soktular. O esnada bir sessizlik oldu. Kelepçelerimizi çıkardılar. Sonra Seyithan’ı soyunma odasına aldılar. Oradan tekrar slogan sesleri geldi. Biz de slogan attık. Feyaz ve beni yine yere yatırdılar. UYAP odasının önünde, Feyaz’a yine ters kelepçe taktılar. Bizi yumrukladılar, tekmelediler. Bu sefer bana kelepçe takmadılar. Tam karşımızda, arama kabininin önünde İslam Erdoğan vardı. Ona yumruk attılar. Nefesi kesilmişti. İslam fenalaştı. Yere yığılacaktı. 3 memur tuttu. Biri belinden tuttu, ikisi kollarına girdi. O sırada ben yere yatırılmıştım. Her şeyi gördüm. Hapishane hekimi darp raporu vermedi.    '2 SAAT TUVALETTE BEKLETİLDİM'   Beni, İslam’ı ve Feyaz’ı, tek kişilik odaların olduğu bölüme götürdüler. Feyaz ters kelepçeliydi. İslam’ın kelepçesi var mıydı göremedim. Ben kelepçeli değildim. Beni zorla, odanın tuvaletine soktular, sonra odadaki bütün eşyaları (yatak vb) dışarı taşıdılar. Tahminen bizi 2 saat orada beklettiler.Ben tek kişilik odada iken, mazgaldan İslam Erdoğan, Zuhat Özkan ve Selim Keği’nin de koridordan geçtiğini gördüm. Başlarını öne eğdirmişlerdi. Kelepçeli olup olmadıklarını göremedim. Sağ elimde şişlik ve morluk oluştu. Serçe parmağım ve belimin sağ tarafında da morluk vardı. Yuvarlak, bozuk para gibi izlerdi. Memurların yüzüklerinin izine benziyordu. Belimdeki iz daha büyüktü. Geçti şimdi. Elimdeki iz daha genişti. Ancak küçüldü. (Avukatlar tarafından da elinde iz olduğu gözlendi) Birkaç saat sonra, herkes koğuşlarına götürüldü. Yanımızdaki koğuşta, Zuhat Özkan ve Feyaz kalıyor. Zuhat’ın idrarından kan geliyormuş. Feyaz'ın ellerinde ve kollarında morluklar varmış. Diğer tarafımızdaki koğuşta ise, darp edilen arkadaşlardan Seyithan, İslam ve Selim kalıyor. Seyithan’ın gözüne yumruk atılmış. Selim’in durumu iyiymiş. İslam ilk 2 gün nefes alamadığını, ancak şimdi daha iyi olduğunu söyledi. Görüşe getirirken, açık bir hakaret olmadı. Ancak aşağılayıcı bir ses tonuyla hitap ediyorlar."