İHD Adıyaman: Kışkırtıcı dil yerine barışçıl dil kullanılmalı 2021-06-29 19:11:25   ADIYAMAN - Son dönemde artan şiddet olaylarına dair yapılan açıklamada konuşan İHD Adıyaman Şube üyesi avukat Mustafa Mircan Dinçer, “Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli dilin yerine barışçıl ve çözüm üreten bir dil kullanılmalı” dedi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Adıyaman Şubesi, “Şiddet kültürünün” yaygınlaşmasına ilişkin İHD şube binası önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada konuşan İHD Şube üyesi avukat Mustafa Mircan Dinçer, şiddetin bir çözüm olmadığının altını çizerek “Deniz Poyraz bu kültürün bir sonucu olarak bu anlayışa kurban gitmiştir. Kimileri iktidar değişince her şeyin değişeceğini düşündü fakat şiddet bu toplumun bir kodu idi bu nedenle hiçbir şey değişmedi. Ankara Gar, Suruç, Antep, Diyarbakır katliamı ve burada saymakla bitirmeyeceğimiz nice katliamların nedeni geçmişten günümüze ulaşan şiddet kültürü ile beslenen ruh hastalığının bir sonucudur” diye konuştu. ‘KUTUPLAŞTIRICI DİL TÜRKİYE’Yİ İKİYE BÖLÜYOR’ Siyasetteki kutuplaştırıcı dilin Türkiye’yi ikiye böldüğüne dikkati çeken Dinçer, “TV programlarında gazeteci, yazar, siyaset bilimci gibi adlarla en uç karakterler insanları, grupları ve kendinden olmayan herkesi hedef göstermeye başlamış, toplumun yarısını ülkeyi seven yarısını da terörist ilan ederek kutuplaştırıcı dil ile ülke tamamen şiddet ülkesine dönüşmüştür” ifadelerini kullandı. ‘BİREYSEL SİLAHLANMAYA SON VERİLMELİ’ Dinçer, konuşmasının devamında geçmişten gönümüze gelen “genetik bir koda dönüşen şiddet kültürünün” aşılabilmesi için yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı: * Her ne nedenle olursa olsun derhal bireysel silahlanmaya son verilmeli. * Siyasetteki kışkırtıcı, şiddet ve tehdit içerikli dilin yerine barışçıl ve çözüm üreten bir dil kullanılmalıdır. * İfade verme yerine ifade etmenin önündeki tüm engellerin kaldırılması için her birey ve tüm kesimler kendi cephesinden çalışmalı, yönetenler ise bu konuda yargısal reformlar yapmalı ve pratikte reformların uygulanmasının takipçisi olmalı. * Konuştuğu dil, yaptığı ibadet, giydiği şort, bıraktığı sakal, giydiği etek, ifade ettiği düşünce ve diğer tüm farklılıklar kişinin kendisinindir. Hoş görülü olunmalı demiyoruz çünkü hoşgörü bir yanlışa karşı tahammül etmeyi ifade eder. * Kendimiz dışındaki her kesi ‘terörist’ ilan etmekten vazgeçilmeli, herkes farklı her kes eşit kültürü hayata geçirilmelidir. * Genelde tüm insanlara özelde çocuklara ve kadına yönelik şiddet, tehdit, şantaj gibi gayri insani muamelelere karşı durulmalı. * Herkes için insan odaklı bir dil hayata geçirilmelidir. * Sınırlarla bölünmüş coğrafik yapılanma mantığından vazgeçilmeli dünyanın tek olduğu ve dünyadaki her yerin tüm insanlığa ait olduğu düşüncesinin bir kültüre dönüşmesi sağlanmalıdır.”