HDP’li Köse: MYK toplantılarımızda şiddet içerikli konuşma olmaz 2021-06-15 16:16:57 ANKARA - HDP eski MYK üyesi Berfin Özgül Köse, yargılandığı Kobanê Davası’ndaki savunmasında suçlama konusu yapılan MYK toplantısına katılmadığını söyleyip, "Katıldığım MYK toplantılarının hiçbirinde şiddet içerikli hiçbir konuşma olmadığı gibi bir karar da alınmamıştır” dedi. DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle HDP eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerine yönelik Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın üçüncü duruşmasının ikinci oturumu verilen öğle arasının ardından devam etti. Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşma tutuklu siyasetçilerin savunmasıyla başladı.    Heyetin hakkındaki suçlamalara karşı savunmasını yapmak üzere  söz verdiği HDP eski MYK üyesi Berfin Özgül Köse, dava iddianamesine ait ek klasörlerin cezaevine gönderildiğinin ifade edildiğini, ancak cezaevi yönetimi tarafından kendisi ya da arkadaşlarına bu yönde verilen bir bilgi veya belge olmadığını ifade etti.   Köse, “Haliyle bakamadım eklerde hakkımda herhangi bir bilgi var mı. Onun için de bilgim yok. Esasa ilişkin birkaç bir şey söyleyeceğim ama eklerden sonra esasa dair birkaç şey daha söyleyeceğim” diye belirtti.   TV PROGRAMLARINDA ‘KATİL VE YAĞMACI OLDUM’   Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde 8,5 aydır tutuklu bulunduğunu dile getiren Köse, “Cezaevine girdikten sonra anlık haber almayı TV’den takip ediyoruz. Tartışma programlarında ‘katil ve yağmacı’ oldum. Ben bu dosya ile birlikte hayatımda ilk defa gözaltına alınıp, yargılanıyorum. Sizden isteğim, her şeyden önce masumiyet karinemi esas almanızı rica ediyorum. Emekçi bir aileden geliyorum. Çocukluğumda hak, hukuk, kadın, emek sınıfı hep konuşulan şeylerdi” dedi.     ‘SOMUT KANIT BENİM İÇİNDE GEÇERLİ DEĞİL MİDİR?   HDP’nin parti tüzüğünü okuyan Köse, savunmasına şöyle devam etti: “Benim için HDP toplumun her kesimi kapsayan, toplumsal düzlemde anayasal mücadele yürüten bir parti. İddianamede hakkımda hiçbir delil olmamasının sebebi; bulunamamasından değil, bulunacak bir şeyin olmamasındandır. Tanık beyanları yer alıyor. Davanın ikinci duruşmasında dikkatimi çeken bir şey oldu. Avukatlar ‘reddi hakim’ talebinde bulunurken, mahkeme başkanın talimat aldığı belirtildi. Siz de buna ilişkin somut bir kanıt istediniz. Bu söyleminiz benim için doğru bir söylem ama bu benim içinde geçerli değil midir? iddianamede ismi geçen tanıklar kimdir tanımıyorum. Tanığın neye dayalı böyle bir beyanda bulunduğunu bilmiyorum. HDP çok bileşenli bir partidir. MYK da öyle talimat almak gibi bir şey söz konusu değil. Hem siyasete hem özel yaşamında özgür bir birey oldum.”    ‘ŞİDDET İÇERİKLİ HİÇBİR KONUŞMA OLMADI’   Siyaset yapma hakkını HDP’de kullandığını dile getiren Köse, “O dönemde Suriye’de tam bir insanlık dramı yaşanıyordu. Yaşanan bu insanlık dramına karşı duyarlıydım. Her zaman barıştan yana biri oldum. Katıldığım MYK toplantılarının hiçbirinde şiddet içerikli hiçbir konuşma olmadığı gibi bir karar da alınmamıştır. Atılan tweetlerle ilgili AİHM kararı vardır ve bu kararda bu tweetlerin şiddet içerikli olmadığını, yaşanan eylemlerin bu tweetlerin nedeni olmadığını söylüyor” ifadelerini kullandı.   ‘HTS KAYITLARINA BAKILSAYDI, O TOPLANTIDA OLMADIĞIM ORTAYA ÇIKARDI’   Diğer dava sanıkları Ayhan Bilgen ve Can Memiş’e toplantıya katılıp, katılmadığının sorulduğunu belirten Köse, kendisine sorulmadan cevap vereceğini söyleyip, şunları dile getirdi: “6 senelik bir soruşturmada kimlerin toplantıda olup olmadığı HTS kayıtlarından zaten anlaşılıyor. Bugün HTS kayıtlarına bakılsaydı, benim o toplantıda olmadığım ortaya çıkardı. Çünkü yıllardır aynı hattı kullanıyorum. Bir önceki duruşmada hakkımda herhangi bir delil yoktu ama ara kararda ANF sitesinden alınan haberlerde hakkımda delil ortaya çıktı.”    İddianamede ANF’den alınan haberin bir kısmına yer verildiğini, site erişime kapalı olduğu için tamamına bakamadığını ifade eden Köse, mahkeme heyetine bu haberin nasıl aleyhte bir delil olduğunu sordu. Köse, “Verilen haber yapılan çağrının bir şiddet çağrısı olmadığını gösterir nitelikte. Benim bu haberle nasıl bir bağlantımın olduğunu da anlamış değilim. Açıkçası HDP’li olmam dışında bir şey yok. Neyle suçlandığımı açıkçası anlamıyorum. Tweete ilişkin de AİHM kararı ortada. 3 bin 530 sayfalık iddianamede hakkımda 4 satırlık bilgi var. Orada da kimlik bilgilerim yer alıyor. Bu davadan beraat edeceğimizi düşünüyorum ama neden tutuklu yargılandığımı bilemiyorum” dedi.   NASIL KAÇMA ŞÜPHESİ UYANDIRIYORUM?   Tutukluluk incelemesinde kaçma şüphesi uyandırdığı gerekçesiyle tahliye edilmediğinin ifade edildiğini aktaran Köse, şöyle devam etti: “Kaçma şüphesi nasıl uyandırıyorum bilmiyorum. Bu soruşturmadan habersiz değildim. 2015 yılında soruşturma başlatıldı ve 2,5 sene sonra ifadeye çağrıldım. Kobanê olayları kapsamında HDP’den yöneticiler de tutuklandılar. Bu bilgilere sahiptim ama kaçma girişiminde bulunmadım. Ailem öğretmen ve yeşil pasaport alabilirim. Yurt dışına gidebilirdim ama gitmedim. Hiç yurt dışına çıkmadım ve hiç yurt dışı yasağım da olmadı. Ailemle yaşadığım evden alındım. Çağrılsaydım da gelirdim daha önce de geldim ifade verdim. 6 yıldan sonra nasıl kaçma şüphesi oluşuyor? Kaçmak için hiçbir sebebe sahip değilim. Beraat edilmeyi ve öncesinde tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum.”    Köse’nin savunmasının ardından çapraz sorguya geçildi. İddia makamı ve müşteki avukatları soru sormak istemezken, mahkeme başkanı, “Gözaltında verdiğiniz ifade size mi ait?” diye sordu. Köse ifadenin kendisine ait olduğunu belirtti.   AVUKATI KONUŞTU   Ardından Köse’nin avukatı Nuray Özdoğan, müvekkilinin beyanlarına katıldığını söyleyerek, dosyaları tam olarak inceleyemediklerini belirtti. Özdoğan, “Tutukluların hepsi için geçerli bir durum. Dosya gönderilse bile ne kadar inceleme şansları olacak. Bilgisayar kullanma olanakları ne kadar tanınacak? Bunlar belirsiz olduğu için tutukluların dosyayı incelemesi zor olacak. Tüm bu durumlar savunma hakkı bakımından da tartışmalı bir durum. Şu an tutuklu yargılanıyor olması savunma hakkı ihlali üzerinden gerçekleşiyor” dedi.   ÖZDOĞAN: SORUŞTURMA SAVCISI YARGILANMALI    Müvekkili Köse’ye yönelik suçlamanın HDP’nin MYK’sinda bulunmasından ibaret olduğunu belirten Özdoğan, müvekkilinin görev alma halinin bir suç olarak lanse edildiğini vurguladı. Av. Özdoğan, müvekkilinin siyasi faaliyette bulunma, düşünce ve ifade özgürlük hakkının ihlal edildiğinin altını çizerek, “İddia makamı her ne kadar aleyhe bir delil sunmazsa da bizim sunduğumuz delillerin dikkate alınmasını istiyorum. Aylardır tutuklu bulunması için somut delillerin oluşması lazım. Henüz bir somut delil yok. Bu süreci yürüten soruşturma makamının yargılanmasını gerektirecek daha fazla delil var. Yani şuan soruşturma savcısını yargılanması gerekiyordu. Savcı makamını oluşturduğu bir suç delili ile yargılama yürüyor. Bunun sonuçlarını da tutuklu olarak yargılananlar yaşıyor. Ama bu ülkenin yaşayacağı sonuçlar daha ağır. Öncelikle müvekkilimize masumiyet karinesinin tanımasını istiyoruz. Bunları bildiğinizi biliyoruz ama uygulanmadığı için tekrar etmek durumundayız. Bu kadar büyük bir yargılamada müvekkilim tutuklu yargılanıyorsa elbette ki tekrar tekrar bunları anlatacağız” şeklinde konuştu.    ‘MASUMİYET KARİNESİ İHLAL EDİLDİ’   Mahkeme heyetinin tutanakları kendi anladığı gibi düzenlediğini ve müvekkilinin masumiyet karinesinin ihlal edildiğini söyleyen Özdoğan, şöyle devam etti: “Masumiyet karinesinin müvekkile tanınması yönünde talebimiz var. Duruşmalar boyunca bir kısım yargılananların temel hak ve hürriyetleri ihlal edildi. Ama hiçbir şekilde temel hak ve hürriyetleri ihlal edilme yönündeki eylemlerde rıza aranmaz. Bunlar suçtur yapılmamalı. Savcılık makamının yaptığı büyük suçu biz devam ettirmeyelim.  Siz tekrar tekrar incelerseniz o klasörler ile bu yargılama yürümez. Soruşturma başlangıç tarihi itibariyle makul bir sürede soruşturma tamamlanmamış. Sizler de soruşturmanın tamamlanması tarihinin makul bir tarih olmadığını biliyorsunuz. Bu sadece kendini devam eden bir iktidarın bir partiye dönük soruşturmasından başka bir şey değil. Mahkemenizde avukatlar olarak, söz almak için çaba sarf ediyoruz. Adil yargılama sürecini görmüyoruz.”   ‘SAVCI LEYHTE DELİL BULMA UĞRAŞINA GİRMEMİŞ’   Özdoğan, savcının leyhte delil bulmaya yönelik bir uğraşı içerisine  girmediğini ifade etti. Mahkemenin de iddia makamının hazırladığı şekilde dosyayı kabul ettiğini söyleyen Özdoğan, “Ama savcılık makamının derdi başka olduğu için gözü bir şey görmemiş, MYK üyesi ve HDP’li olmasını yeterli görmüş. İktidar ne diyorsa yargılamalar ona göre değişiyor” diyerek, müvekkili Köse hakkında tutuksuz yargılama talep etti.   Köse’nin diğer avukatı Mehmet Horuş da müvekkili özelinde iddianamenin içinin ne kadar boş olduğunu gördüklerini dile getirdi.    AV. HORUŞ: ANAYASAYA AYKIRI YARGILAMA YAPILIYOR   Dava dosyasında müvekkili hakkında sadece T.C. kimlik numarası bulunduğunu belirten Horuş, “Siz bir şey buldunuz, o da ortak siyasi partilerin yaptığı bir basın açıklaması. Yasama sorumsuzluğu kapsamında söylenenlerin tekrarından başka bir şey yok. Açıkça Anayasaya aykırı delil değerlendirmesi yaptınız ve bulabileceğiniz tek delil de bu basın açıklaması. Bunun üzerinden binlerce insanın malına canına gelen zararı Berfin’in üzerine yıkmaya çalışıyorsunuz. Burada suç fiili olarak saydınız şeyleri Berfin'in üzerine yıkıyorsunuz. Bundan tek sorumlu olabilir. Hem o dönemin hem de bugüne kadar o dönemin peşine düşmeyen İçişleri Bakanı sorumlu tutulabilir. Burada Anayasaya aykırı bir yargılama yapılıyor” dedi.   Müvekkilleri ile konuşmakta zorlandıklarını söyleyen Horuş, Anayasa’nın askıya alındığını, davanın neredeyse ara rejim ile devam ettiğini ifade etti.   Sırrı Süreyya Önder’in ilk duruşmada yapılan yargılamaya dair yaptığı Et-Balık Kurumu benzetmesini hatırlatan Horuş, “12 Eylül yargılamalarında ‘Et Balık Kurumları’nın işkence yerleri olduğunu Sırrı Süreyya biliyor. Tam bir darbe pratiği ile yargılama yapılıyor burada. Et Balık Kurumu işkence olarak kullanıldı buralarda. Bir yandan orada canlı hayvan, gıda üretirken bir yandan insanlar kesildi, işkencelere maruz kaldı. Yine bir örneği Kastamonu’da Rıfat Ilgaz'ın işkence gördüğü Et Balık Kurumu’dur” diye belirtti.   12 EYLÜL’DEN FARKI YOK!    Brüksel’de dün gerçekleşen NATO zirvesine de değinen Horuş “NATO’ya üye bir ülkenin birtakım kurumları Anayasa’nın askıya alındığı süreçlerde bu şekilde organize edilip kullanılabilir. Bu kamu kurumlarının ne şekilde darbe aracı olarak kullanılacağını gördük. 12 Eylül’de yapılan ile burada yapılan arasında hiçbir fark yoktur. Burada adeta bir ara rejim yargılaması yapılıyor” dedi. Av. Horuş müvekkili ve diğer siyasilerin derhal tahliyesine karar verilmesini istedi.   Duruşma, siyasetçilerin savunmalarıyla devam ediyor.