‘Tecridi direnişle aşabiliriz’ 2021-06-13 09:09:35   İZMİR - Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin dışarının bir izdüşümü ve Öcalan üzerindeki tecrit politikalarıyla ilişkili olduğunu ifade eden Ege TUHAY-DER üyesi Selma Altan, tecridin dayanışma ve direnişle aşılabileceğini söyledi.    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecridin sonlandırılması ve hak ihlallerinin sonlandırılması amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım 2020’de başlatılan süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi, 199’uncu gününde devam ediyor. Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) üyesi Selma Altan, tecrit ve açlık grevi eylemi ile cezaevlerine yaşanan hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Pandemi süreciyle birlikte cezaevlerinde hak ihlallerinde ciddi artış yaşandığını belirten Altan, tutukluların tecrit içinde tecrit yaşadığını söyledi.    SAVUNMA HAKKI İHLALİ   Pandemiyle birlikte tutukluların hijyen ihtiyaçlarının cezaevi idaresi tarafından karşılanmadığını ifade eden Altan, kantinde satılan temel ihtiyaç malzemelerin de fahiş fiyatlara satıldığını aktardı. Altan, açık görüşlerin kaldırılması ve kapalı görüşlerin azaltılmasıyla tutukluların dışarıyla olan bağlantısının tamamen kesildiğini dile getirdi. Avukat görüşlerinin de kapalı yapılmasının savunma hakkının ihlali olduğunun altını çizen Altan, “Tutsak ve avukat arasındaki mahrumiyet ortadan kaldırıldı” dedi.   KOĞUŞ BASKINLARI    Tutukluların dışarıyla tamamen iletişimin kesilmesine rağmen koğuşlara sık sık baskınların yapıldığının söyleyen Altan, “Koğuşlara yapılan baskınların gerekçesini anlamak mümkün değil. Çünkü eskiden açık görüşlerden sonra içeriye bir şey mi sokuldu diye baskınlar yapılıyordu. Şu an açık görüş diye bir şeyde söz konusu değil. Buna rağmen keyfi olarak baskınlar yapılıyor. Baskınlar yıldırma ve sindirme politikalarının bir sonucu” ifadelerini kullandı.   ‘KARANTİNA ODALARI İŞKENCEHANE’   Hak ihlalleri için pandemiyi bahane eden yetkililerin sık sık değindikleri “sosyal mesafe” açıklamalarını hatırlatarak, “Cezaevlerinde tam tersine sosyal mesafe daha da daraltıldı. 10 kişilik koğuşlara 20 kişi yerleştirildi” diyen Altan, cezaevlerindeki karantina odaları hakkında da bilgi verdi. Altan, “Tutuklular, hastane veya mahkemeye çıkarıldıktan sonra 14 gün karantinaya alınıyor. Bu arada başka tutsaklarda hastaneye gitmişse, aynı karantina odaya alındıkları için ondan daha önce karantina odasında kalan kişilerin karantina süresi uzuyor. Bu nedenle 36 gün karantina adı altında tecrit altında tutulan tutsaklar var. Karantina odaları işkence odaları haline gelmiş durumda. Çünkü karantina odasında kitap, TV, özel eşyalarınız verilmiyor” diye konuştu.   HASTANE   Salgın sürecinde cezaevlerinde en çok hasta tutukluların etkilendiğini ve hasta tutukluların sağlığa erişemediğini belirten Altan, “Hasta tutuklular gerekli tedavileri alamıyor, hastaneye götürülmüyor. Karantina odaları işkence haline dönüştürüldüğünden dolayı birçok tutuklu hastaneye gitmek de istemiyor” dedi.   PİLOT BÖLGE ŞAKRAN   İnfaz yasasıyla birlikte yılbaşından bu yana uygulamaya konulan Cezaevi İzleme Kurulu tarafından tutukluların infazlarının yakıldığını kaydeden Altan, pilot bölge olarak Şakran Cezaevi seçildiğini vurguladı. Altan, “Tutuklulara bağımsız tutsak olduklarını ikrar etmeleri isteniyor. Pişmanlıktan yaralanmaları için baskı uyguluyorlar. Yani cezası bittikten sonrada içerde tutmaya çalışıyorlar. Bunları yaşamaya başladık. Birçok tutuklu infazı bittiği halde halen cezaevinde tutuluyor. İnfaz yakmak için ise çok sıradan bahaneler yaratılıyor. Mesela tutsakların yazdıkları mektuplardan bir kelime bile infaz yakmaya neden olabiliyor” diye belirtti.    TECRİT YAYILDI   Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin dışarının bir izdüşümü ve Öcalan üzerindeki tecrit politikalarıyla ilişkili olduğunu altını çizen Altan, “İmralı’daki tecrit dalga dalga diğer cezaevlerine yayıldı. Tutuklularda tecridin sonlandırılması ve hak ihlal ihlallerini protesto etmek amacıyla başladıkları açlık grevini sürdürüyor. Tutuklu yakınlarının endişeleri giderek artıyor. Adalet Bakanlığı ise hiç duymuyor. Ama bütün bunları daha önce olduğu gibi dayanışma ve direnmeyle aşarız. Hep birlikte omuz omuza dayanışmayla aşarız. Çünkü Türkiye’de koyu bir faşizm yaşanıyor. Halkın direnme ve dayanışmadan başka yapabileceği bir şey yok. Bizim çağrımız; tutuklularla direnme ve dayanışma çağrısıdır” şeklinde konuştu.    MA / Naci Kaya