‘Kırmızı liste’ye eklenen HDP’li Yıldırım’ın avukatından itiraz 2021-06-01 23:00:48   HABER MERKEZİ – DBP eski Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ile birlikte “terörden arananlar” listesine eklenip, haklarında 10 milyon TL ödül konulan HDP eski milletvekili Nadir Yıldırım’ın avukatı, yürütmenin durdurulması ve iptali istemiyle Ankara İdare Mahkemesi’ne başvurdu. İçişleri Bakanlığı, hazırladığı “terörden arananlar” listesinin kırmızı kategorisine Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) 26’ncı dönem Milletvekili Nadir Yıldırım’ın isimlerini de ekleyip, haklarında 10’ar milyon TL ödül koydu. Alınan bu karar tepkilere yol açarken, listeye isimleri eklenen siyasetçilerden Nadir Yıldırım’ın avukatı Mehdi Özdemir, yürütmenin durdurularak iptali talebiyle Ankara İdare Mahkemesi’ne başvuru yaptı. Başvuru dilekçesinde siyasetçi kimliğiyle yürütülen siyasi faaliyetler gerekçe gösterilerek atfedilen suçlamalar ve derdest yargılamalar gerekçe gösterilerek ödül kararı alınmasının hukuka aykırı olduğunun altını çizen Av. Özdemir, müvekkili açısından kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı gibi fail durumu bulunmadığını, suçun tespiti veyahut delillerin toplanması hususunda da ayrıca bir değerlendirme yapılmadığını vurguladı. ‘KARAR DAYANAKTAN YOKSUN, KEYFİ VE POLİTİK’ Bu nedenle kapsamda komisyon tarafından alınan ödül kararı için “dayanaktan yoksun olup, masumiyet karinesini ihlal edici, keyfi ve politik amaçlar gözetilerek alınmıştır” diyen Özdemir, gerekçelerini madde madde şöyle sıraladı: “1) Dava konusu işlem ‘sebep’ yönünden de hukuka aykırıdır. Sebep, yönetsel işlemi tesis etmeye iten nedenleri ifade eder. İdari işlemin sebep unsurunda üç farklı şekilde hukuka aykırılık olabilir. a) idarenin gösterdiği nedenin mevcut olmaması, b) idarenin gösterdiği nedenin hukuki tavsifinde hukuka aykırılık olması, c) idari işlemin sebep ve konu unsuru arasındaki ölçüsüzlük bulunması hallerinde işlem sakat olur. İdare Hukukunda işlemler kendilerinden önce gelen ve nesnel kurallarla belirlenmiş bulunan ‘sebep’e dayanmalıdırlar. İdari işlemlerde sebep, idari işlemden önce gelen, idari işlemin dışında, idareyi böyle bir işlem yapmaya yönelten etkenlerdir. Sebep, idari işlemin dayanağını oluşturur ve idari işlemin bir tür gerekçesidir. Eğer idari işleme sebep olarak gösterilen nesnel kuralın olaya ilişkin nitelendirilmesinde hata yapılmışsa idari işlem sebep unsuru bakımından sakattır ve iptali gerekir. 2) Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2007 yılında, Kürt siyasetçilere yönelik soruşturma başlatılmıştır. Nadir yıldırım hakkındaki suçlama DTP PM ve seçim komisyonu üyesi olarak yürütmüş olduğu siyasi faaliyetler nedeniyle, Devletin Birliğini ve Bütünlüğünü Bozma, İş ve Çalışma Hürriyetini Engelleme, Eğitim ve Öğretimi Engelleme, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet etmek suçlarından Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/45 esas sayılı davasında yargılanmaktadır. İş bu dava kapsamında, Müvekkil siyasi faaliyetleri nedeniyle, 5 yıllık tutukluluk süresinin sonunda, 14 Nisan 2014 tarihinde tahliye edilmiştir. Müvekkil HDP’nin Ocak 2016 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurulunda, PM üyeliğine seçilmiş ve Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı olarak siyasi çalışmalarına devam etmiştir. 3) Müvekkil 1 Kasım 2015’te yapılan milletvekili genel seçimleri sonucunda, HDP Van milletvekili seçilmiştir. Milletvekili olarak yürüttüğü çalışmalar, suçlama konusu yapılmış ve hakkında derdest yargılamalar bulunmaktadır. Müvekkil hakkında düşünce ve ifade hürriyeti ile örgütlenme özgürlüğü ve siyasi parti faaliyetinde bulunma ve katılma hakkı ihlal edilerek suç isnadında bulunulmakta, hakkında ödül kararı verilmiştir.  4) AİHS madde 6/2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır. 1982 Anayasa’nın 38/4. maddesinde; ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.’ İHEB madde 11’de ise, ‘Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır’ ifade edilmiştir. Müvekkilin siyasetçi kimliği ile yürütmüş olduğu faaliyetleri, milletvekili olarak çalışmaları, keyfi yargı pratiğinde suçlamalara konu edilmiştir. 5) Müvekkil hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmamakta, siyasi parti faaliyetlerine katılma ve yürütülen çalışmalar nedeniyle ortaya çıkan suç isnadı ve karar, keyfi ve hukuk dışıdır. Ödül kararı ile müvekkilin atılı suçları işlediği iddia edilmiş, kamu otoritesi tarafından derdest yargılamalarda mahkemeler etki altına alınmaya çalışılmış ve masumiyet karinesi ihlal edilmiştir. PARTİ FAALİYETLERİNE KATILMALARI SUÇLAMA KONUSU 6) Müvekkilin de aralarında bulunduğu kişiler, DTP’nin yerel yönetimler komisyonu, 29 Mart 2009 tarihli yerel seçim öncesi hazırlık komitesi ile DTP’nin Genel Başkan Yardımcıları, MYK üyeleri, İl İlçe Başkan ve yöneticileri, Belediye Başkanları’nın da aralarında bulunduğu kişiler, salt siyasi parti faaliyetlerine katılmaları suçlama konusu yapılarak yargılanmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kapatma kararı, partinin odak halini alması gerekçesine dayanmış, AİHM tarafından örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği belirtilmiştir. Müvekkil açısından siyasi faaliyetleri gerekçe gösterilerek yapılan yargılama ve bu dava kapsamında alınan yakalama kararı, suç ve fail durumu olmaksızın gereğince komisyonca verilen 10.000.000,00TL’lik ödül kararı hukuka aykırıdır.  7) Müvekkil hakkında derdest yargılama kapsamında, DTP PM üyesi olması, seçim komisyonunda çalışması ve yürüttüğü siyasi faaliyetler suçlama konusu yapılmıştır. İş bu yargılama kapsamında, aynı delillerle, 5 yıllık tutukluluktan sonra yeniden keyfi bir şekilde tutuklamaya yönelik yakalama kararı verilmesi, müvekkilin siyasi parti faaliyetlerine katılma hakkının ihlal edildiğini göstermektedir. DTP’nin yerel yönetimler komisyonu, 29 Mart 2009 tarihli yerel seçim öncesi hazırlık komitesi ile DTP’nin Genel Başkan Yardımcıları, MYK üyeleri, İl İlçe Başkan ve yöneticileri, Belediye Başkanları’nın da aralarında bulunduğu kişiler, salt siyasi parti faaliyetlerine katılmaları suçlama konusu yapılarak yargılanmışlardır. Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kapatma kararı, partinin odak halini alması gerekçesine dayanmış, AİHM tarafından örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği belirtilmiştir. Bu husus gözetildiğinde, müvekkilin örgütlenme özgürlüğü kapsamında yer alan siyasi çalışmalarının illegalize edilerek suç isnadına konu edilmesi, bu yargılama gerekçe gösterilerek alınan ödül kararının hukuka aykırılığını ortaya çıkarmaktadır. 8) 3713 sayılı yasanın 19. Maddesi gereğince, suç, delil toplama ve fail tespiti açısından ödül kararının verilebileceği belirtilmiş, bu hususta uygulayıcının İçişleri Bakanlığı olduğu ve ilgili yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir. 30939 sayılı yönetmelik kapsamında, ödül komisyonunun kurulması, komisyon tarafından verilen bilginin suçun ortaya çıkarılmasına veya delillerin ele geçirilmesine ya da suç faillerinin yakalanabilmesine yardımcı olacak niteliği haiz olması kriterleri gözetilerek ödül kararı verilebileceği ifade edilmiştir. KESİNLEŞMİŞ YARGI KARARI YOK! 9) Müvekkil açısından kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı gibi fail durumu bulunmamakta, suçun tespiti veyahut delillerin toplanması hususunda ayrıca bir değerlendirme yapılmamaktadır. Bu kapsamda, komisyon tarafından alınan ödül kararı, sebep unsuru açısından dayanaktan yoksun olup, masumiyet karinesini ihlal edici, keyfi ve politik amaçlar gözetilerek alınmıştır. 10) Yönetmelik kapsamında faillik durumu ifade edilerek, suçu işleyen kişinin yakalanması amacı ifade edilmiştir. Müvekkil açısından derdest yargılamalarda atfedilen suçlar, müvekkilin siyasi kimliği gereği yürütülen çalışmaları kapsamakta olup suç tanımına girmemektedir. Bununla birlikte faillik durumu kesinleşmiş bir yargı kararı neticesinde, suçu işlediği tespit edilen kişi tanımında yer almaktadır. Müvekkil açısından derdest yargılamalar bulunsa bile, kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmamaktadır. Bu açıdan, yasa ve yönetmelik kapsamında yer alan kriterler, müvekkil açısından yerinde olmamasına karşın komisyon tarafından alınan ödül kararı keyfi ve politik amaç taşımakta olup hukuka aykırıdır. 11) Dava konusu işlem ‘amaç’ yönünden de hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Amaç unsuru idari işlemle ulaşılmak istenen nihai sonuçtur. Amaç, idari işlemi yapan kişinin bu işlemle ulaşmak istediği sonuç konusunda niyet ve düşüncelerdir. Amaç; idari işlemin sübjektif unsurudur. Kamu yararına yönelik olmayan, kamu yararına yabancı bir amaçla yapılan idari işlemler, amaç unsuru bakımından hukuka aykırı olur. Yetki saptırmasıyla sakattırlar ve bu nedenle iptal edilmeleri gerekmektedir. Kişisel amaç, siyasal amaç veya üçüncü kişiye yarar sağlama maksadı olabilir. Yönetsel işlemle varılmak istenen amaç ‘kamu yararı’ olup,  kuruluşlar kendilerine tanınan yetkileri ancak kamu yararı için kullanabilecektir. 12) İdari işlemlerde amaç, kamu yararı olmalıdır. Müvekkil 26. Dönem Van milletvekilidir. Uzun yıllar yürütmüş olduğu siyasi çalışmaların illegalize edilmesi nedeniyle, hakkında politik suç isnadında bulunulmaktadır. Keyfi yargı süreçleri ile müvekkil hakkındaki derdest yargılamaların konusu, düşünce ve ifade hürriyeti, örgütlenme özgürlüğü, siyasi parti faaliyetinde bulunma ve katılma hakkını ihlal edici niteliktedir. Bu açıdan, söz konusu yargılamalar gerekçe gösterilerek komisyon tarafından alınan ödül kararında, kamu yararından bahsetmek mümkün değildir. 13) Amaç ilkesinin unsurlarından birini de ölçülülük prensibi oluşturmaktadır. Öngörülen amaçla orantılı önlemlerin alınabileceği ve bunu aşan ağırlıktaki önlemlerin hukuka aykırı olacağı AİHM kararlarında defalarca vurgulanmıştır. Özellikle yasama organının seçimi ve görevini devam ettirmesine ilişkin uygulamada Mahkeme, ‘hakkın özünü zedeleyecek ve etkisini ortadan kaldıracak ölçüde olmaması ve öngörülen amaçla orantılı olması’ hususunu vurgulamıştır. Müvekkil açısından siyasi çalışmaları gerekçe gösterilerek, atfedilen suçlamalar ve derdest yargılamalar gerekçe gösterilerek, faillik durumu olmaksızın komisyon tarafından kırmızı listede gösterilerek ödül kararı verilmesi ölçülülük ilkesine aykırılık taşımaktadır.” ‘MASUMİYET KARİNESİ’NİN İHLALİ! Dilekçesinde İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) madde d. 27/2 hükmü uyarınca, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için açık hukuka aykırılık ve telafisi güç veya imkansız zararların birlikte varlığının gerektiğini hatırlatan Av. Özdemir, yine 3713 sayılı yasa ve 30939 sayılı yönetmelik hükümleri incelendiğinde suç ve delilin tespiti ile failin yakalanması adına karar alınabileceğine işaret etti. Müvekkili açısından ise derdest yargılamaların, siyasi çalışmalar esas alınarak atfedilen suçlamalarla ilgili devam ettiğini belirten Av. Özdemir, bununla birlikte ‘masumiyet karinesi’ ihlal edilerek müvekkilinin fail olarak değerlendirilmesi ve yakalanması adına ödül kararı verilmesinin keyfi, yasal dayanaktan yoksun ve açıkça hukuka aykırı olduğunu kaydetti. Avukat Özdemir, hukuka aykırı bu işlemle ise müvekkilinin Anayasa ve AİHS’de düzenlenen başta ‘düşünce ve ifade hürriyeti’, ‘örgütlenme özgürlüğü’, ‘adil yargılanma hakkı’, ‘masumiyet karinesi’, ‘siyasi parti faaliyetinde bulunma ve katılma hakkı’nın ortadan kaldırıldığını belirtti. Av. Özdemir, sıraladığı bu gerekçeler ile resen tespit edilecek nedenlerle İçişleri Bakanlığı Ödül Komisyonunun müvekkili Nadir Yıldırım hakkında ‘kırmızı liste’ ve 10 milyon TL ödül kararının savunma alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasını ve iptali, yargılama gideriyle vekâlet ücretinin davalı idareye yükletilmesi taleplerinde bulundu.