Baro başkanları: Kobanê Davası'nın ağırlığı kaldırabilecek mi? 2021-04-26 08:47:35 ANKARA- Kobanê Davası'nın, Şeyh Sait, Seyit Rıza ve 49’lar davasının devamı niteliğinde değerlendiren baro başkanları, “Yargıçlar bu davanın ağırlığını kaldırabilecek mi?” diye sordu. Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın ilk duruşması bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başlayacak.   Duruşmaya, İzmir, Diyarbakır, Van, Şırnak, Urfa, Dersim, Hakkari, Ağrı, Bursa ve Mardin barolarından başkan ve temsilci düzeyinde avukatlar da katılacak. Duruşma öncesi baro başkanları Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.   BAROLAR TAKİP EDİYOR    Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, baro olarak davayı yakından takip edeceklerini belirtti. Dava kapsamında tutuklu yargılanan Selahattin Demirtaş ve Ayla Akat Ata’nın aynı zamanda Diyarbakır Barosu üyesi olduğunu hatırlatan Eren, “Hatırlanacağı üzere Selahattin Demirtaş’ın daha önce tutuklu yargılandığı dosyadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ihlal kararı vermiş, bu karar Büyük Daire tarafından onanmış ve ihlal kararında Demirtaş’ın derhal tahliye edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ancak söz konusu karardan sonra siyasi iktidar temsilcilerinin söylemleri, yeni bir soruşturma/davanın habercisi gibiydi ve hemen başka bir soruşturma dosyası üzerinden şüpheli kapsamı da genişletilerek Demirtaş hakkında yeni bir tutuklama kararı verildi. Oysa soruşturma yeni değildi çok daha önceden var olan, soruşturmaya konu ve iddianameye yansıyan olguların Demirtaş’ın zaten tutuklu olarak yargılandığı dosyadaki iddianameye yansıtılmış olduğu da herkesin malumudur” ifadelerini kullandı.   ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRAR NİYETİ   Kobanê Davası’nın, iktidarın muhalefeti yargı üzerinden dizayn etme gayesinin en tipik örneği olduğunu vurgulayan Eren, “Yıllar sonra Kobanê olayları üzerinden bir parti kriminalize edilmek isteniyor ve bu durumun açılan kapatma davasından bağımsız olduğunu da söyleyemeyiz. Maalesef Kürtlere ve Kürt siyasetçilere yönelik Cumhuriyet tarihi boyunca bu ve benzeri davalar hep var olmuştur. Bu dava da, Şeyh Sait ve Seyit Rıza yargılaması, 49’lar davası, 2007 yılında seçilmişlere yönelik davaların devamı niteliğindedir. O davalarda amaçlanan ne idiyse bugün de aynı niyetle bu davaların açıldığını çok iyi biliyoruz. Bir kez daha bu dava, iktidarın Kürt meselesinin çözümünü öteleme, yargıyı siyasal meselelerde araçsallaştırılma ve güvenlik politikaları ile çözümsüzlükte ısrar niyetini göstermektedir” dedi.   TARİHİ BİR DAVA   Davaya dair hazırlanan iddianamenin yasalara dayalı olmadığına dikkati çeken Hakkari Barosu Başkanı Ergün Canan da, “Hukuk dışı ve kurgudan ibaret. Ama ne yazık ki Türkiye’de yargılamanın objektif mahkemelerce etkin soruşturmalar yürütülmediğinden bu dava için de çok umudumuz yok. Mahkemeler çok da delillere dayalı kararlar vermiyor, tam bağımsız değil. Siyasal iktidarın etkisi altında olan bir yargı var. Bir komplo davası olduğu açıkça ortada. Dünya izliyor, Türkiye izliyor. Tarihi bir dava diyebilirim. Ses getirecek bir dava, yargıçlar bu davanın ağırlığını kaldırabilecek mi? Gerçekten var olan deliller mi değerlendirilecek yoksa siyasal iktidarın yanlı görüşü ve ideolojisi dikkate alınarak mı bir yargılama yoluna gidilecek? Doğrusu kestiremiyoruz” diye belirtti.   YARGI ÜZERİNDEKİ BASKI ZİRVESİ    Urfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel ise, davayla ilgili şunları söyledi: “Dava, Demirtaş’ın ilk gözaltına alınışı, tutuklanışı, yerel mahkemelerin sürekli tutuklamayı devam ettirmesi ve AİHM kararının uygulanmamasından sonra başka bir boyuta evirildi. Ancak davanın, iddiaların temellerinin olmadığını, sırf iç kamuoyu ve dış kamuoyuna mesaj vermek amacıyla ve Demirtaş’ın ‘seni başkan yaptırmayacağız’ söyleminin halkta ciddi karşılık bulmasının cezasını çektirmeye yönelik olarak değerlendiriyorum. Tamamen siyasi bir dava, bu dava siyasal iktidarın yargı üzerindeki etkisinin, baskısının zirvesi. Eğer ki yargı burada siyasal iktidarın etkisinde kalmadan karar verebilirse ki öyle umuyorum o zaman Türkiye’deki adalet anlayışı farklı bir yöne evirilecek. Bu dava tarihi bir öneme sahip. Siyasal iktidarın söylemlerini gerçekleştirip gerçekleştirilmeyeceğini hep birlikte yargılama sonunda göreceğiz.”    MA / Zemo Ağgöz