Bayındır: İmralı duruşu barış duruşudur 2021-04-19 09:24:53   MERSİN - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’da Kürt, Türk, Ortadoğu halklarının çözüm, barış ve müzakere öncülüğünü net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getiren DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, “Sayın Öcalan’ın İmralı’daki duruşu, barış, müzekkere ve demokratik çözüm odaklı bir duruştur” dedi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP), Çukurova’da “Faşizme karşı örgütleniyoruz” şiarıyla 5 Nisan’da başlattığı temaslarını 13 Nisan’da tamamladı. Heyet, 9 günlük Çukurova temasları kapsamında hem halkla bir araya geldi hem de aileleri ziyaret etti. Halkın yaşadığı sorunları, talepleri dinleyen heyet, Kürt sorunun önündeki engelleri, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki uygulanan ağırlaştırılmış tecrit ve cezaevlerinde sürdürülen açlık grevleri gibi konular üzerinde durdu.    Heyette yer alan DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Çukurova’daki temaslarına, 26 Nisan’da ilk duruşması görülecek Kobanê Davası’na, Öcalan’a dönük uygulanan tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘ÇALIŞMALARIMIZ SÜRECEK’   Bayındır, AKP-MHP iktidarının son 6 yıldır kesintisiz bir şekilde Kürt halkı üzerinde yürütmüş olduğu saldırı politikalarını teşhir etmek için Çukurova’da temaslarda bulunduklarını söyledi. Yürütülen saldırılarla toplumun nefessiz bırakılmak istendiğinin altını çizen Bayındır, Kürt halkının direnen gücünü bu saldırılara karşı örgütlemeyi hedeflediklerini belirtti. Keskin, böylece AKP-MHP “faşist ittifak”ın saldırılarını geriletmeyi amaçladıklarına dikkat çekti. Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasını ve Öcalan’ın fikirlerinin halka anlatmasının önemli olduğunu dile getiren Bayındır, Çukurova’dan sonra da farklı kentlerde çalışmalarını sürdüreceklerini söyledi.   ‘YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ’   Temaslarda halkın siyasi süreci çok yakından takip ettiğini gördüklerini aktaran Bayındır, “Halkımız, birilerinin istediği gibi siyasal süreçten uzak değil. Önümüzdeki süreçte toplumsal mücadelenin büyütülmesi açısından çok önemli bir veri oluşturuyor. AKP-MHP’nin yürütmüş olduğu psikolojik savaş yöntemlerinin de tutmadığını gördük. Halkın bu saldırılara karşı mücadele kararlılığı her zamankinden daha fazla olduğuna şahitlik ettik. Saldırılara karşı halktan ileri süreçlerde izleyeceğimiz yol yöntemlere ilişkin yoğun önerilerde bulunuldu. Yakın süreçlerde bu önerileri bir politikaya ve mücadeleye dönüştüreceğiz ve böylece yolumuza devam edeceğiz” şeklinde konuştu.     ‘ÇÖKTÜRME PLANI’   Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılma davasına gerekçe olarak ileri sürülen Kobanê Davası üzerinde de duran Bayındır, davayı “kumpas” olarak değerlendirdi. Öcalan’ın birinci aktör olarak içerisinde yer aldığı diyalog sürecini anımsatan Bayındır, “Bu sürecin bir tarafında Sayın Öcalan diğer tarafında devletin kendisi vardı. HDP de yürütülen bu süreçte daha kolaylaştırıcı bir rol oynamak için vardı.  HDP de bu sürecin 3’üncü tarafıydı. HDP’nin rolü tarihseldi. AKP, 2014’de MGK’de alınan ‘çöktürme planı’ndan sonra barış ve müzakere süreci çok daha kapsamlı bir savaşın aracı haline getirdi. Devlet, tüm kurumlarının imkanlarıyla böylesi bir süreci kapsamlı bir savaş sürecine evirilti. Sonuçları itibariyle bunu net bir şekilde ifade edebiliriz” diye konuştu.    SAVAŞTA IRAR    Diyalog sürecinin AKP tarafından bozulduğunun altını çizen Bayındır, bu süreçten sonra Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridin de mutlaklaştırıldığına vurgu yaptı. AKP’nin 2015’ten sonra Kürt Sorunu’nun çözümsüzlüğünde ısrar ettiğini dile getiren Bayındır, “AKP, savaşta ısrar etti. Türkiye halklarına ve demokratik güçlerine dönük kapsamlı bir savaşın startını verdi. Böylelikle bu süreçte rol alan bütün aktörlere ilişkin adeta kendi bağırsaklarını temizlercesine doğru bir sürecin içerisine girdi. Böylelikle diyalog sürecini hem Türkiye halklarının hem de Kürt halkının hafızasından silip unutturmak isteyen bir pozisyon aldı. Bunun için de AKP, devletin karanlık yapılarıyla ilişkiler içerisine girdi. AKP bunun öncülüğünü yaptı ve artık geri dönülemez getirdiği bu süreci devam ettiriyor” dedi.    ‘KUMPAS DAVASI’    Kobanê Davası’yla HDP’nin değil diyalog sürecinin kendisi yargılandığını dile getiren Bayındır, “HDP şahsında çözüm süreci yargılanıyor. AKP tarafından o süreçteki tüm aktörler mahkum edilmek isteniyor. Bu dava bir kumpas davasıdır. Bu davayla hem Türkiye hem Kürt halkının hafızasıyla alay ediliyor. O süreçte gizli saklı hiçbir şey yok. Kobanê Davası bizler için kara bir leke değil hem Kürt halkının hem Türkiye halklarının göğüslerine gere gere savunabileceği bir süreçtir. Buradan yargılama çıkarmak beyhude bir çabadır” ifadelerini kullandı.   ‘ERDOĞAN YARGILANMALI’   Diyalog sürecinin bir tarafında AKP’nin olduğunu hatırlatan Bayındır, şunları söyledi: “Eğer bir yönüyle HDP yargılanıyorsa bir yönüyle de Erdoğan ve kabinesi de yargılanmalıdır. Ayrıca Erdoğan’ın savaş suçundan da yargılanması gerekir. Diyalog sürecinin yargılanma konusu yapılması, AKP’nin karanlık odaklarla kurmuş olduğu ilişkilerin bir sonucudur. Yoksa halkların bu süreci bitirmeye dönük bir tavrı ve talebi yoktu, tam tersi sorunun çözümü isteniliyordu. Tüm ısrarlara rağmen AKP masayı devirdi ve savaş kararı verdi. ”   ‘YOL HARİTASINI ORTAYA KOYDU’   İktidarın Öcalan’ın sesinin topluma ulaşmasından korktuğunu belirten Bayındır, nedenini ise şöyle açıkladı: “AKP, kendi politikalarını yaymak ve meşruiyetini sağlamak için İmralı’da Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi ağırlaştırdı. Sayın Öcalan’ın 22 yıldır İmralı’da tutumu, yaklaşımı perspektifiyle bu pragmatist politikayı boşa çıkarıyor. Sayın Öcalan, Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü için yol haritasını ve perspektifini ortaya koymuş durumda. Sayın Öcalan, İmralı adasında aslında Kürt, Türkiye ve Ortadoğu halklarının çözüm, barış ve müzakere öncülüğünü net bir şekilde ortaya koydu. Bu anlamda Sayın Öcalan’ın İmralı’daki duruşu, barış, müzekkere ve demokratik çözüm odaklı bir duruştur.   ‘ÖCALAN’IN FİKİRLERİ HAYATİDİR’   Öcalan’ın duruşunun Kürt halkının Kürt Sorunu’nun demokratik çözümüne ilişkin arayışına ciddi ivme kazandırırken Türkiye’de demokratik muhalefetin, toplumsal demokrasinin, barış duygusunun önünü açan önemli bir gerçekliktir de. Bu durum gittikçe otoriteleşen ve tekçiliğe giden AKP iktidarının geleceğini tehlikeye düşürdü ve gücünü de zayıflatan bir gerçekliktir. Bu durum AKP tarafından hızla fark edildi. Böylece tedirginliğe ve korkuya düşen AKP farklı arayışlara girdi. Bundan kaynaklı Sayın Öcalan’ın fikirlerinin topluma ulaşmaması için insanlık dışı ve kendi hukuklarını da devre dışı bırakarak bir tecrit yöntemine başvurdu. Sayın Öcalan’ın Türkiye’nin meselelerine ilişkin söyleyeceği her söz doğrudan AKP’nin iktidarını zayıflatacak ve çöküşünü hızlandıracak bir olgu gerçekliği var. Toplumun, Sayın Öcalan’ın fikirlerinin ne kadar hayati olduğunun farkındadır. Kürt Sorunu’nun çözümünün yegane aktörü Sayın Öcalan’dır. Halklar, ülkeyi bu felaketten kurtaracak fikirlerin İmralı’da Sayın Öcalan’da olduğunu biliyor.”   Antidemokratik uygulamalara karşı halkların omuz omuza mücadele ederek örgütlülüğünü büyütmesi gerektiğinin altını çizen Bayındır, “Kürt halkı, mücadelesini kesintisiz bir şekilde sürdürüyor. Bunun yanında Türkiye’deki demokratik güçler de belli ölçüde Türkiye’deki meselelere ilişkin bir mücadelesi söz konusudur. Esas nokta bu mücadelede belli bir noktada birleşerek bu iktidarın gidişatına dur demelidir. Buna ilişkin inanç ve kararlılık var” çağrısında bulundu.    MA / Mehmet Şah Oruç - Hamdullah Kesen