Nahit Eren: Herkesin savunucusu rolümüzü sürdüreceğiz 2021-04-17 10:45:19 DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, misyonlarının farkında olduğu belirterek, “Hak ihlallerine maruz kalan herkesin savunucusu rolümüzü sürdüreceğiz. Kürt halkının o güçlü duruşa ihtiyacı var, ödün vermeyeceğiz” dedi.    Geçtiğimiz hafta Genel Kurulu’nu gerçekleştiren Diyarbakır Barosu’nun yeni başkanlığına seçilen avukat Nahit Eren, baronun rol ve misyonu ile hak ihlalleri karşısında izleyecekleri tutuma ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 3 başkan adayının yarıştığı Genel Kurulu “bayrak devri” olarak tanımlayan Eren, “Önceki başkanlarımızla birlikte de aslında o bayrağı birlikte tutup, Diyarbakır Barosu'nun sahip olduğu geçmişten gelen misyonuna uygun faaliyetler için birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Etmek zorundayız ve kültür de miras da budur" dedi.       Temsiliyet oranının 7 erkek 3 kadından oluştuğuna paylaşan Eren, "Kadın temsiliyeti açısından tabi daha fazla kadın meslektaşımızın yönetim kurulumuzda olmasını isterdik. 5 kadın aday vardı ama maalesef 3'ü seçilebildi. Diyarbakır Barosu'na seçilen yönetim kurulu dün itibariyle başkanlık divanına ilişkin kararlarını da aldı. Şu an için Başkan Yardımcısı Zuhal Işık oldu" diye belirtti.   ELÇİ’NİN MÜCADELESİ    Baronun salt mesleki sorunlarla ilgilenmediğini dile getiren Eren, "Avukatlık Kanunu'nun bize yüklemiş olduğu sorumlulukla, bizim aslında çok ciddi bir sivil toplum örgütü olma sorumluluğumuz var. Çok zorlu süreçlerden geçildi. Özellikle kaybettiğimiz Başkan Tahir Elçi, bu kentte barış adına, hak ihlallerine yönelik, kültürel miraslara yönelik kamu otoritesinden gelen müdahalelere karşı bir mücadele yürüttü. Son olarak da barış çağrısı yaparken, tarihi kültürel mirasa sahip çıkmaya yönelik çağrı yaparken katledildi. Biz işte bu ağır bedelleri ödemiş bir baronun şu anda sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Tabi Tahir başkandan önceki başkanların da vermiş olduğu emek ve çalışmalar var. Bizim misyonumuz; her ne şekilde olursa olsun, temel insan haklarına müdahalelere karşı dik bir duruş ortaya koyabilmektir" şeklinde konuştu.   BASKININ BAŞLANGICI   Sivil toplum örgütlerinin etkinliğini yitirmesinin bir iktidar politikası olduğunu vurgulayan Eren, şöyle konuştu: "Ben birçok beyanımda bunu dile getirdim. Türkiye’de sivil toplum maalesef geçmiş etkinliğini yitirmiş. Ki bu aslında bir iktidar politikasıdır. Bunları da aslında sindirerek yaptı ve yapmaya devam ediyor. Batıda örneğin Osman Kavala'ya yönelik gözaltı, tutuklama ve yargılama süreci, bölgede Tahir Elçi cinayeti, aslında sivil toplumun üzerindeki baskıyı ya da sivil toplumun aktif rolünü yerine getirememe konusundaki süreçlerin başlangıcı olarak görmekteyim. Maalesef öyle devam ediyor. Diyarbakır Barosu’na, o ruhu yeniden yakalamak adına büyük bir sorumluluk da yüklenmeli."   ÖLÜ TOPRAĞI    Yeniden etkin bir şekilde bölgede hak yaşanan ihlallerini raporlama ve kamuoyunu bilgilendirme, muhaliflere yönelik baskılara karşı bağımsız ve tarafsız yargı vurgusunu öne çıkarmayı esas alacaklarının altını çizen Eren, devamında şunları söyledi: "Baromuz bölgede, özellikle Kürdistan'da, sürekli yaşanan hak ihlallerine, özellikle cezasızlık politikasına karşı geçmişten gelen mücadelesini sürdürecektir. Bölgede kamu gücünü kullanarak yaşanan birçok olaya tanık oluyoruz. Yaşam hakkına yönelik ihlaller ve cinsel istismar dosyaları bir şekilde yargı pratiğiyle cezasızlık zırhıyla, cezasızlık politikasıyla sonuçlanıyor. Ve hak ettikleri cezalara da mahkum edilemiyorlar. Bu anlamda hak ihlallerine maruz kalan herkesin savunucusu rolümüzü sürdüreceğiz. Sadece Diyarbakır için değil, bütün bölge için tüm hak ihlallerinin yaşandığı yerlerde, oradaki barolarla irtibat ve dayanışma içerisinde olarak gereken müdahaleyi yapacağız. Bu konuda beklentiler çok fazla. Çünkü gerçekten sindirilmiş sivil toplum örgütleri üzerinde bir ölü toprağı var. Diyarbakır Barosu'nun cesareti, emin olun ki yeniden o güçlü, etkin ve sivil toplum örgütlerinin ortaya çıkışına da büyük bir katkı sağlayacak."   KÜRTLERİN NEFESİ   "Diyarbakır, Türkiye’de sivil toplumun en güçlü olduğu kenttir" diyen Eren, barolarının ayırt edici özelliklerini şu sözlerle anlattı: “Kürt halkının, Kürdistan'ın Diyarbakır Barosu’na ihtiyacı var, aynı zamanda Kürt halkının nefesidir. Bölge'de yaşanan her türlü hak ihlallerine karşı çıkarılan ses, toplumda aynı zamanda söz konusu hak ihlallerine karşı bir tavır, bir duruş ortaya koyma adına bir güven yaratıyor. Ben bunu rahmetli Tahir Başkan'dan öğrendim. Tahir Bey, kendisiyle bir yasal düzenlemeye karşı dava sürecini başlatma konusunda çalışmam için beni bilgilendirdi. 'Başkanım çok acele etmiyor muyuz?' dedim. 'Hayır' dedi. 'Eğer bu tür süreçlere karşı yargısal süreçleri başlatma konusunda hak ihlallerine karşı ilk müdahaleyi yapan kurum Diyarbakır Barosu ise aynı zamanda diğer sivil toplum örgütlerine ve insanlarda bir güven duygusu yaratır. Gereken müdahaleyi ilk yapan olduğu sürece, emin olun sonraki hak ihlallerine tesir ve etkisi çok farklı olacaktır' demişti. Ben de aynı misyonla bunu sürdüreceğim."   GÜÇLÜ DURUŞ   Hak ihlallerine maruz kalan herkesin yanında olacaklarını vurgulayan Eren, kendilerine miras kalan bu misyonla hareket edeceklerini söyledi. Eren, “Bütün Kürt halkı şunu bilmeli, bütün avukatlar, hukukçular şunu bilmeli: Tahir Elçi evinde, yatağında, başı yastığında yaşamını yitirmedi. Diyarbakır Barosu'nun başkanıyken, az evvel bahsettiğim o misyonuna uygun bir çalışma ve eylem etkinlik yaparken öldürüldü. Biz bunu asla unutamayız. Biz o koltuğa bugün ismen oturuyoruz. Ama biz o koltuğun ebedi başkanı Tahir Elçi olduğunu, bu baroda yıllar da geçse sürdürmeye kararlıyız. Bizden sonra gelecek nesle de bunu aktarmak zorundayız. O sorumluluk ve cesaretle bu koltuğa oturduğumuzu kamuoyuna bildirmek isteriz. Sevgili Başkan'ın bir şekilde bizi izlediğini düşünüyoruz. Sevgili Başkan'ımızın cesaretle yaptığı işleri yapamadığımız sürece, biz o koltuğa ihanet etmiş olacağız. Bu anlamda bütün Kürdistan’ın, bütün Kürt halkının o güçlü duruşa ihtiyacı var. O güçlü duruştan da ödün vermeyeceğimizi de herkesin bilmesini isterim" şeklinde konuştu.    'ASLA KORKMAYIZ'   Baronun yakın zamanda karşı karşıya kaldığı siyasi ve yargı baskısına değinen Eren, “2014-2018 Tahir Başkan'la birlikte soruşturmalara maruz kaldık. Çatışmalı sürecin başlamasıyla birlikte hem iktidarın tutumu hem yargının tutumu sürece göre şekilleniyor. Ahmet (Özmen) Başkan'ın döneminde de yönetim kurulu üyesiydim. Biz o dönemde az evvel söylediğim çalışmaları yürüttüğümüz için yargılandık. Diyarbakır Barosu olarak söylenmesi gerekenleri söylemekten asla korkmayız. Biz, öldürülmüş bir baro başkanının koltuğuna oturduk. Bu anlamda bizim cesaretimiz ne yargı kararlarıyla ne de siyasi iktidar temsilcilerinin söylemleriyle şekillenmez. Hak ihlallerini raporlayacağız, raporlarken iktidarı eleştireceğiz. Yeri geldiği zaman her türlü şiddet eyleminden kaynaklı oluşan hak ihlallerine karşı bütün taraflara çağrıda bulunacağız. Asla söylenmesi gerekenler konusunda bir yargı tehdidiyle ya da bir iktidar baskısıyla geri duracak bir baro değiliz. Biz bu cesaretle yola çıktık. Eğer sahip olduğunuz misyona uygun davranma cesareti yoksa, aday olma hakkına sahip değiliz" dedi.    MA / Mehmet Erol