Ali Çiçek’in ablası: Bu dönem 12 Eylül’den beter 2021-04-08 09:00:47 URFA - 14 Temmuz Ölüm Orucu'nda yaşamını yitiren Ali Çiçek’in ablası Ayşe Çiçek, var olan sürecin 12 Eylül'ü aratır hale geldiğini belirterek, "Kenan Evren’den daha beter oldular" dedi. İmralı Adası Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi 133’üncü gününde. Açlık grevleri, Kürtlerin mücadele tarihinde her daim önemli bir yer tuttu. Bu bağlamda ilk açlık grevi İlk açlık grevi de 1981 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde başladı. Daha sonra baskıların sürmesiyle birlikte PKK'nin öncü kadroları Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek ilk olarak 14 Temmuz 1982 tarihinde ölüm orucu başlattı. Bu süreçteki eylemsellik Esat Oktay Yıldıran öncülüğünde yürütülen insanlık dışı muamele v işkencelere karşı büyük bir direniş olarak tarihe geçti.    Bu sürecin öncü güçlerinden olan ve eylemin 65’inci gününde yaşamını yitiren Ali Çiçek’in ablası Ayşe Çiçek, o günden bugüne değişmeyen baskılara dikkat çekti.    DİRENİŞÇİ YÖNÜYLE TANINDI   Urfa’nın Hilvan ilçesinin Kabahaydar köyünde 1961 yılında dünyaya gelen kardeşi Ali Çiçek'in henüz 16 yaşındayken PKK ile tanıştığını, çalışmalarını sürdürürken Urfa’da yakalanarak Adana Cezaevi’ne konulduğunu ifade eden Ayşe Çiçek, kardeşinin cezaevinden tahliye olduktan sonra tekrardan mücadelesini sürdürdüğünü söyledi. Daha sonrada tutuklanan kardeşinin, bu kez Diyarbakır Cezaevi’ne konulduğunu belirten Çiçek, Ali Çiçek'in yaşanan işkencelere karşı direngen tutumuyla tanındığını ve arkadaşları arasında "Kızıl Yıldız" olarak isimlendirildiğini dile getirdi.    ‘GÖRÜŞ İÇİN 3 GÜN BEKLEDİM’   Kardeşini görmek için gittiği Diyarbakır Cezaevi’nde “Sıra gelmedi” denilerek 3 gün bekletildiğini söyleyen abla Çiçek, 3’üncü günün sonunda içeriye alındıklarını aktardı. Uzun süre bekletildikten sonra kardeşi ile görüşen Çiçek, görüşmeye dair şunları söyledi: “Ben büyüttüğüm için Ali'yi çok seviyordum. Merak ediyordum, nasıl olduğunu. Cezaevinde büyük bir zulüm vardı. Oradakilere her gün işkence ediliyorlardı. Ali’yi görüş yerine getirdiler. Üzerinde bir ceket vardı. Durumu hiç iyi değildi. İşkence edildiği çok belliydi. Ayakları üzerinde zar zor durabiliyordu. Birbirimize sadece 'Nasılsın, iyi misin' diye sorabiliyorduk. Ancak bunları konuşabiliyorduk. Fazla konuşmamıza izin verilmiyordu. Zaten cezaevinde sürekli köpek sesleri geliyordu. Sürekli bir gürültü vardı. Bir birimizi anlayamıyorduk.”     'EYLEMDE OLDUĞUNU BİLMİYORDUK'   Annesinin kardeşiyle görüşmesinin engellendiğini de aktaran Çiçek, “Annem sürekli ‘Onu göremiyoruz. Zorluk çıkarılıyor. Görüşmemize izin verilmiyor' derdi. Son gidişlerinde artık hiç göremedi. Ali’nin ölüm orucunda olduğunu annem bilmiyordu. Kimse bir şey söylemiyordu. Ailemden fazla kimse olmadığı için görüşe giden de olmuyordu. Annem ölüm orucu döneminde 3 kez gitti cezaevine, ama görüşemedi. Şehit düştükten sonra ölüm orucuna girdiğini öğrenebildik. O zamana kadar Ali’nin ölüm orucunda olduğunu bilmiyorduk. Ölüm orucunun 65’inci gününde yaşamını yitirdi. Ölüm orucunda ilk olarak Kemal Pir yaşamını yitiriyor. Kemal'in o zaman gözleri görmemeye başlıyor. Saatini çıkarıp Ali’ye veriyor. Diyor ki ‘Benim gözüm görmüyor. Sen bak saate en azından saatin kaç olduğunu öğrenelim’ diyor. Ali şehit düştükten sonra o saati Kemal’in ailesine gönderiyorlar” diye o günleri anlattı.    ‘DEFNETMEMİZE İZİN VERMİYORLARDI’   Kardeşinin ölüm haberini aldıkları günü “Allah kimsenin başına getirmesin. Çok zordu” diye anlatmaya başlayan Çiçek, şöyle devam etti: “Ağabeyim askere gidince Adana’ya annemin yanına geldim. Onunda yanında kimse kalmamıştı. Pamuk tarlasında çalışıyorduk. Yaşamını yitirdiği haberi bana geldi. Tarladan eve doğru 5 - 6 kilometre hiç durmadan koştum. Eve yetiştiğimde evin önünde askerler vardı. Askerleri taşlamaya başladım. Dönüp anneme 'Anne görüyor musun cunta hükümeti bize ne yaptı’ dedim. Bize cenazeyi alıp almayacağımız soruldu. Sabah erkenden cenazemizi alacağız dedik. Annem sabah gideriz dedi. Ben ille de bu gece gideceksiniz dedim. Gidip bakkaldan borç aldık. Annem, amcamın oğlu ve eşim O gece yola çıktılar. Onlarla gitmeme izin vermediler. Cenazeyi Osmaniye’nin Kadirli ilçesine getirdik. Irkçılar Ali’yi burada defnetmemize izin vermiyorlardı. Uzun süre sonra burada defnettik. Sürekli mezar taşını kırıyorlardı. Baktık olmadı onunda vasiyeti vardı, sonunda Diyarbakır’ın Yeniköy Mezarlığı'na götürüp defnettik. O zamanlar ilaç almadan yatamıyordum. Delirmiş gibiydim. Yerimde duramıyordum. Yaşadığım süre boyunca Kardeşimi unutmayacağım.”     ‘CUNTA DÖNEMİNİ GEÇTİ’    Türkiye ve bölge cezaevlerinde hala devam etmekte olan açlık grevine dikkat çeken Çiçek, “Ben kimsenin açlık grevinde ölmesini istemiyorum” dedi. Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu dönem cunta döneminden daha da kötü. Bunlar Kenan Evren’den daha beter oldular. Şimdi tutukluların ailelerine de eziyet ediliyor. Bir insan fikrini söyleyince tutuklanıp cezaevine konuluyor. Açlık grevinde kimsenin şehit düşmesini istemiyorum. Çok ağır bir şey. Talepleri karşılansın. Neden karşılanmasın? Canlarını ortaya koyuyorlar. Onlara yazık değil mi? Kimse boşuna bedenini ölüme yatırmaz.”    MA / Barış Polat