Barışın mekanı Deyr Yakup Manastırı yok oluyor 2021-03-28 09:02:23   URFA - Urfa'da barışın mekanı olan Deyr Yakup Manastırı, çöp, hayvan gübresi ve definecilerin kıskancında her gün biraz daha yok oluyor.    Urfa’nın Eyyübiye İlçesi'ne bağlı Selçuklu Mahallesi’nin batısından güneyine doğru uzayan dağ silsilesi üzerinde yer alan ve 2'nci yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen Deyr Yakup Manastırı her gün biraz daha yok oluyor. Koruma altına alınmadığı için kaçak kazıların merkezi haline getirilen manastır, kent merkezine 10 kilometre uzaklıkta. Bakımsızılıktan ve yapılan kaçak kazılar ile harabeye dönen manastır, kimi zaman bölgedeki köylüler tarafından hayvan barınağı olarak kullanılıyor. Her dönem farklı tarihlerde kenti yöneten belediye başkanları tarihi manastır için, "Restore edilecek. Koruma altına alınacak" sözlerini verse de, gelinen aşamada manastırın korunmasına yönelik bir adım atılmış değil.    DEYR YAKUP MANASTIRI    Kentin çevresini saran dağ silsilesinin merkezinde bulunan, kentin tamamına hakim olan bir noktada inşa edilen manastır, her ne kadar inşa edildiğinde 2 katlı olsa da, bakımsızlık, deprem ve yağmur sularından kaynaklı şimdilerde taş yığınına dönüşmüş. Manastırın inşa edildiği bölgede tarihi mağaralar, eski yol, su sarınçları ve taş atölyelerinin yanı sıra çok sayıda tarihi kalıntıya rastlamak mümkün. Önceleri bölgede yaşayan insanların barınma yeri olarak kullandıkları mağaralar bugün hayvan barınağı olarak kullanılıyor. Manastırın kuzeybatısında bir anıt mezar yer alıyor. Bu anıt mezarının doğuya bakan penceresinin altında Grekçe (Eski Yunanca) ve Palmira Süryanicesi ile yazıldığı belirtilen iki satırlık kitabe bulunuyor.   GELENEKLER YOK OLDU    Bölgede yaşayan yurttaşlar, yakın tarihe kadar kavgalı olan ailelerin manastıra gelerek burada verdikleri barış yemeği ile aralarındaki husumete son verdiklerini, yine yeni evlenen çiftlerin düğün öncesi buraya gelerek ziyarette bulunduğunu kaydetti. Ancak uzun süredir burada sürdürülen her iki gelenekte yok olmuş.    YERLE BİR EDİLDİ    Bir dönem bölgede yaşayan halkın inanç yeri olan, 744 metrekare alanda inşa edildiği belirtilen manastır ve çevresindeki tarihi yapılar şimdilerde hayvan pisliği ve çöp yığını ile dolmuş. Önceleri 2 katlı olan Deyr Yakup Manastırı'ndan geriye sadece birkaç dini motif ve hasar görmüş 2 yapı kalmış. Manastırın küçük bir bölümüne giriş sağlanırken, burası da defineciler tarafından yapılan kazılar ile delik deşik edilmiş ve duvar dibine yapılan kazılar ile birçok noktada çökme yaşanmış. Bu tarihi yapıya ulaşmak için ise, patika yol kullanılıyor. Şu ana kadar bu tarihi yapıya ilişkin kapsamlı bir arkeolojik çalışma ise yapılmamış.    Manastır’ın bulunduğu bölgeye yakın bir konumda tarım ile uğraşan Eyyüp Ördek ve Muhammet Uygur, manastırın yok olmaması için sahip çıkılması çağrısında bulundu.    HER GÜN BİRAZ DAHA…   Deyr Yakup Manastırı’nda kullanılan taşların çevrede bulunan yamaçlardan kesilen taşlardan oluştuğu bilgisini veren Muhammet Uygur’un çocukluğu bölgede geçmiş. Çocukluk yıllarında manastırın daha görkemli olduğuna değinen Uygur, bakımsızlıktan kaynaklı yapının her gün biraz daha yok olduğunu sözlerine ekledi. Aile büyüklerinin manastırın iki katlı olduğunu, bir toprak altında kaldığını kendilerine anlattığına değinen Uygur, “Burayı dünya baş papazlığına kadar yükselen Aziz Yakup’un inşa ettirdiğine inanılır. Bura ile ilgili derinlikli bir araştırma yapılmadığı için bizde tam olarak kimler ne için kullanmış bilemiyoruz. Deyr Yakup Manastırı’nın etrafında birçok mağara yer alıyor” diye konuştu.   ‘MANASTIRLARDA HAZİNE OLMAZ’   Çok kişinin bölgeyi ziyaret ettiğini söyleyen Uygur, ancak yol olmadığı için gelmek isteyen bazı kişilerin vazgeçmek zorunda kaldığına değindi. Yol yapılması durumunda çok fazla kişinin ziyaret etmek isteyeceği bir yer olduğunun altını çizen Uygur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burası tarihi bir yer, restore edilip yok olmasının önüne geçilmesi lazımken, hazine arayan defineciler yüzünden yok oluyor. Manastırda hazine arayanlara seslenmek istiyorum. Camilerde hazine var mı ki manastır da olsun. Manastırlarda hazine olmaz. Biz küçükken buraya geldiğimde manastırın içinde bir yetişkin ayakta durabiliyordu ama yaşanan çökmeler nedeniyle zar zor içine giriliyor.”    'SÖZLER LAFTA KALIYOR’   Farklı tarihlerde bölgenin turizme kazandırılması için sözlerin verildiğini belirten Uygur, “Şimdiye kadar burasıyla ilgili bir düzenleme yapılmadı. Seçim dönemlerinde turizme kazandırılacağı yönünde açıklamalar yapılıyor, ancak lafta kalıyor. Bu bir tarih ve maalesef sahip çıkılmadığı için yok olacak. Bunu yaşatmak için bir girişim yok. Urfa için ‘peygamberler şehri’ deniliyor ama manastırlar için bir saygı gösterme kültürü yok. Bir camiye gösterdiğimiz saygıyı bu tarihi mekanlar için de göstermemiz lazım. Topluma bu bilinci aşılamamız lazım. Burayı koruyan bir bekçi dahi yok, sahipsiz. Yetkililer artık verdikleri sözleri tutmaları lazım. Burası bir tarih,  tarihin yok olmaması lazım” şeklinde konuştu.  Manastırın Hristiyan’lar için kutsal olduğuna değinen Uygur, devamında şunları söyledi: “Eskiden insanlar bir birbirlerinin inançlarına karşı saygılıydı ama şimdi öyle bir şey yok. Başka dinlere saygı olmasa insan kendi dinini de yaşatamaz. Bütün dinler için adalet sağlanması lazım.”     ‘BARIŞ YERİNDEN ÇOK YAS YERİ’   Bölge yurttaşı Eyyüp Ördek de (46), manastırın gün gün yok olmasına tepki gösterdi. Çocukluk yıllarının manastır çevresinde geçtiğini belirten Ördek, “Biz çocukken buralar daha temiz ve güzeldi. Teknolojinin ilerlemesine karşı burada bir düzeltme yapılmadı ve yok olma ile karşı karşıya. Bana kalırsa burada bir menfaatleri yok diye bakım yapmıyorlar” diye konuştu.    Bölgenin ibadet için önemli olduğu kadar “Bir barış bölgesi” de olduğunun altını çizen Ördek, “Aileler barışlarını burada sağlardı ama şuan barış yerinden çok yas yerine çevrilmiş” dedi. Ördek, şunları söyledi: “Yetkililer sürekli buraya sahip çıkacaklarını söylüyorlar ama somut bir adım göremiyoruz. Burada bir yol yok. Zorluklara karşı burayı ziyaret etmeye gelen kişilerde çöplerini yanlarında götürmeli, zarar vermemeliler buraya. Biz bu eseri gördük başka başka nesillerin de görmesi gerek.”    MA / Emrullah Acar - Barış Polat