Atabey: Anadilde sağlık temel bir ihtiyaç 2021-02-21 10:38:23   ANKARA - Sağlık ve eğitimin anadilde olmasının temel bir ihtiyaç olduğunu belirten SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey, hastanın tam iyilik hali için sağlık hizmetinin anadilde olması gerektiğine işaret etti.    Sağlığın öneminin pandemiyle birlikte daha derinden hissedildiği bir dönemde, sağlık hizmetlerinin niteliği, erişimi ve eşitliği tartışıldı. Herkesin sağlık hizmetlerine eşit şekilde ulaşamadığı Türkiye'de, sağlık hizmetlerinin anadilde verilmemesinin yarattığı sorunları ve anadilin önemini, 21 Şubat Dünya Anadil Günü’nde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) Eş Genel Başkanı Selma Atabey ile konuştuk.    İHTİYAÇ   Dilin kültürün taşıyıcısı olduğunu, algı ve kavramların anadille şekillendiğini belirten Atabey, bireyin kendisini en rahat hissettiği dilde ifade etmesinin sağlıklı bir iletişim için önemli olduğuna dikkat çekti. Sağlık ve eğitimin anadilde olmasının temel bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Atabey, “Sendikamız kuruluşundan bu yana dil, din ırk ve mezhep ayrımı yapılmadan sağlık hizmetinin verilmesini esas alıyor. Ne var ki sağlık hizmeti de diğer tüm devlet kurumlarında olduğu gibi tek dil üzerinden yürütülüyor. Anadili dışında kendini yeterince ifade edemeyen hastaların, hastalıkların belirtilerini aktaramadıkları için sağlık hizmetinden sağlıklı bir şekilde faydalanamıyor” diye konuştu.   MÜCADELE VERİLİYOR   Hastanın tam iyilik hali için sendika olarak bir çok sempozyum ve çalıştay düzenlediklerini anımsatan Atabey, şunları söyledi: “Mücadele hattını herkesin ulaşabileceği, eşit, nitelikli ve anadilde sağlık olarak belirledik. Yıllarca verilen mücadelelerle bir noktaya da varıldı. Sağlık emekçileri anadilinde hizmet bekleyen hastalara, 2013 yılında anadilinde konuşup katkı sunulabiliyordu. Çözüm sürecinin bitirilmesinden sonra Kürtçeyi, Arapçayı iyi bilen sağlık çalışanları, kamuda hastayla anadilinde iletişim kuramamaya başladı. Bu hizmeti anadilinde veriyorsa dahi bunu görünmeyen alanda yapmak durumunda kaldı.”   SİYASAL İYİLİK HALİ   Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) sağlığı yalnızca hastalığın olmayışı değil, fiziksel, mental ve sosyal yönden tam iyilik hali olarak tanımladığına vurgu yapan Atabey, “Yaşadığımız coğrafyada bu tanımlamanın da eksik olduğunu görüyoruz. Bunun yanına bir de siyasal bir tanımın konulması gerekiyor. Kürtler dillerini konuşamıyorsa, bunu kurumlarda ifade edemiyorsa bu siyasi bir durumdur. Türkiye'deki siyasal atmosfer sağlık alanını da etkilediğini biliyoruz. Bu siyasi durumun ortadan kaldırılıp insanların anadillerinde sağlık hizmetinden gerçekten sağlıklı bir şekilde faydalanmaları gerekiyor. Anadilinde konuşan bir hastayı anlamadıktan sonra verilecek tedavinin ona zarar verip vermeyeceğini de bilemeyiz. Oysa sağlıkta önce zarar verme ilkesi vardır” ifadelerini kullandı.   HASTANELERE GEÇ BAŞVURULUYOR   Birçok hastanın kendini ifade edememesi nedeniyle hastaneye geç başvurduğunu belirten Atabey, “Çok gecikilmiş teşhislerle karşı karşıya kalınıyor. Bu en çok da kanser hastalarında görülüyor. Kendini ifade edememe korkusu nedeniyle en son raddede hastaneye başvuruyor. Doktorun, hastalığın farkına hiç mi varmadınız sorusuna karşılık, ‘Gelseydim de beni anlamazdınız, ben sana kendimi nasıl anlatayım’ tarzında ifadelere tanıklık eden biriyim” dedi.   HASTA İLE HEKİM ARASINDA BARİYER   Bir insanın dilinin, kimliğinin bireyin var olma gerekçesi olduğunun altını çizen Atabey, anadilin yasaklanması sonucu toplumdan kopuk, kendi yaşamı içinde daraltılmış hayatlarla karşı karşıya kalındığını söyledi. Bunun sağlık alanın psikolojik yönüyle ilgili olduğuna dikkat çeken Atabey, “Türkçe’deki şive ve kültürel farklılıklar nedeniyle bir hasta hastalığını tanımlarken farklı kavramlar kullanabiliyor. Doğru bir iletişim için sağlık çalışanlarının bunları bilmesi gerekirken bir dilin bunun dışında bırakılması hastanın psikolojik olarak da kendini kötü hissetmesine yol açar. Hekim hastanın hastalık bilgilerine ulaşamazken aynı dili konuşamamanın hasta ile sağlık çalışanları arasında bir bariyer oluşmasına neden olur” diye belirtti.   'MAHREMİYET YOK OLUYOR'   Sağlığın metalaştırıldığını dile getiren Atabey, birçok sağlık hizmeti ücretlendirilirken, insanların mağduriyet yaşadığını ifade etti. “Buna bir de dil sorunu eklenince mağduriyet ikiye katlandı” diyen Atabey, bu sorunun en can yakıcı kısmının ise kadın ve çocuklarda yaşandığını kaydetti. Atabey, “Hasta ile hekim ilişkisinde her şeyden önce mahremiyetin korunması gereken bir alandır. Özellikle kadın hastalıkları bölümünde, kadınların cinsel sorunları, korunma problemleri konusunda çok ciddi problemler yaşanmakta. Bunları direkt doktorla çözmek ister ama dil sorunu nedeniyle üçüncü bir kişiye ihtiyaç duyar. Hasta birçok semptomu ve asıl yaşadığı problemleri paylaşamaz. Eksik ifade etme ya da yanlış bilgilendirme nedeniyle bazen yanlış tedavi de verilebiliyor. Dil sorunu kadının şifaya ulaşmasının önünde bir engel teşkil ediyor” şeklinde konuştu.   GÜVEN DUYGUSU   Yaklaşık bir yıldır süren salgınla mücadelede halkın bilgilendirilmesinin önemine dikkat çeken Atabey, bu kapsamda birçok dilde duyurular ve broşürler hazırlanırken, bunun Kürtçe yapılmadığını söyledi. Salgınla mücadelede iki aydır aşılanma yapıldığını belirten Atabey, “Aşı vücuda zerk ediliyor. Doğal olarak bunu yapmadan hastaların bilgilendirilmesi gerekiyor. İnsanlar korku, kaygı içerisindeyken ve aşıya karşı da bir önyargı varken, topluma kendi dilinde bunu aktarmadığın, onu rahatlatmadığın, güven oluşturmadığın takdirde, bunun başarılı yok diye düşünüyoruz” dedi.