Gazeteci Kılıç'ın ardında kalanlar 2021-02-17 09:01:36 URFA - Özgür Gündem Gazetesi Urfa Temsilcisi Kemal Kılıç’ın katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçti. Dava dosyası "faili meçhul" olarak rafa kaldırılan Kılıç’tan geriye kalemleri, ses kayıt cihazı ve kasetleri kaldı.   Özgür Gündem Gazetesi Urfa Temsilcisi Kemal Kılıç’ın katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçti. 1990 yılında Yeni Ülke Gazetesi’nde başlayıp 1992’den itibaren Özgür Gündem Gazetesi’nde çalışmalarını sürdüren Kılıç, aynı zamanda İnsan Hakları Derneği (İHD) Urfa Şubesi Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Kılıç, 18 Şubat 1993 tarihinde gazetenin Urfa merkezinden ikamet ettiği köye giderken, araçtan indiği sırada kendisini takip eden Toros marka bir araçta bulunanlar tarafından katledildi.    Gazetede çalıştığı süre boyunca sürekli ölümle tehdit edilen Kılıç, öldürülmeden bir süre önce dönemin Urfa Valisi Ziyaeddin Akbulut’tan can güvenliğinin sağlanması talebinde bulunmasına rağmen herhangi bir önlem alınmadı. Kılıç’ın öldürülmesinde kullanılan Ceska marka tabanca, 24 Aralık 1993’te Batman’da yapılan bir Hizbullah operasyonunda ele geçirildi. Kılıç’ın öldürüldüğü silah Hüseyin Günay isimli Hizbullah üyesinde yakalandı ancak ifadesinde Kılıç'ın öldürülmesine ilişkin bilgisinin olmadığını iddia etti.     DOSYA KAPATILDI    Kılıç'ın öldürülmesinden 3 yıl sonra açılan davaya ilişkin etkin bir soruşturma yürütülmediğini gerekçe gösteren aile avukatları, “Yaşam hakkının ihlali ve etkin soruşturma yürütülmediği” nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM tarafından dönemin Urfa Valisi Ziyaeddin Akbulut'un dinlenmesini talep etse de vali ifade vermedi. Devam eden yargılamada AİHM yaşam hakkını koruyamadığı gerekçesiyle Türkiye’yi 39 bin Sterlin tazminat ödemeye mahkum etti. Ancak dosya zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle kapatıldı. Yaptığı haberlerden dolayı hedef haline gelen Kılıç, gazeteciler Hafız Akdemir, Nazım Babaoğlu, Hüseyin Deniz, Musa Anter gibi katledilerek failleri “meçhul” kaldı.   ARDINDA KALANLAR    Kılıç’ın ardından kalan eşyalarına yapılan ev baskınında el konuldu. Bir kısmı aileye geri verilse de içinde kaset, daktilo, kitap ve daha birçok çalışma materyali olan eşyaları geri verilmedi. Kılıç’ın ardından onun gazeteciliğini teyit eden çantası, kalemleri, ses kayıt cihazı ve 3 tane boş kaseti kaldı.    AĞABEYİNİ ANLATTI   Kılıç katledildiğinde henüz 15 yaşında olan kardeşi Mahmut Kılıç, ağabeyini anlattı. Ağabeyinin çalışkanlığıyla hem aile hem de köylüler tarafından sevildiğini dile getiren Kılıç, “Ağabeyim Irak ve İran’dan sürekli pilli radyoyla haberler dinliyordu. Kürtlerle ilgili tüm gelişmeleri takip ederdi. Bu özelliği hep dikkatimi çekerdi. Ailesine, dostlarına ve arkadaşlarına yönelik çok iyi bir insandı. İnsanlar onu çok seviyordu. Her akşam eve misafirleri gelirdi. Yanına gelenlerle sohbet eder, onları bilgilendirirdi. İnsanları kırmazdı. Evde de öyleydi. Babam onu çok seviyordu” dedi.    GAZETECİLİĞİNE TANIKLIĞI   Ağabeyinin ortaokulu bitirdikten sonra liseyi okumak için gittiği Urfa’da siyasi partide yöneticilik yapamaya başladığını, aynı zamanda İHD Urfa Şubesi’nde yöneticilik yaptığını aktaran Kılıç, ardından başladığı gazeteciliğiyle ilgili tanıklıklarını şöyle anlattı: “O dönemlerde Özgür Ülke gazetesi açılmış ve orada da çalışmaya başlamıştı. Daha sonra Özgür Gündem Gazetesi'nde çalışmaya başladı. O zamanlar 15 yaşındaydım. Sürekli yanına gidip geliyordum. O dönem bir tane daktilosu vardı. Kaldığı odanın bitişiğinde kalıyordum. Sabaha kadar o daktilonun sesi gelirdi. Hep çalışırdı. Hatırladığım kadarıyla bir keresinde sınırda bulunan mayınların temizlenmesiyle ilgili haberler yapıyordu. Mayınlardan kaynaklı birçok insanın öldüğünü, yine sakat kaldığını yazıyordu. Irak’taki Kürtlere elbise, ayakkabı ve eşya toplayıp gönderiyordu. Duyarlı bir insandı. Yine o dönem dengbêjlik yapan yaşlı insanlarla konuşuyordu. Kilamlar dinler, söyleyenlerin sesini kaydederdi. Bu çok hoşuna giderdi.”    TOROSLAR VE TEHDİTLER    1993 yılında Özgür Gündem Gazetesi’ne yönelik ağır baskıların arttığını, ağabeyinin de takip edildiğini ve tehdit edildiğini belirten Kılıç, “Babamda Kemal’e bu durumu sordu. ‘Bir şey varsa bize söyle. Seni dışarıya gönderelim. Dün karakol seni çağırmış ifadeni almışlar’ dedi. Ağabeyim de ‘Bir şey yok baba. Bana bir şey sorup bıraktılar’ diye cevap verdi. Tabi o dönem bende fark ettim. Astsubay Oktay diye biri vardı. Kemal hakkında sürekli bilgi topluyordu. İnsanlara ‘Kemal ne iş yapıyor. Hangi saatlerde kente gidip geliyor. Arkadaşları kim?’ şeklinde sorular soruyordu köylülere. Aslında bir yıl öncesinde hedef haline getirmiştiler. Yine o dönem gazetede çalışan arkadaşları katlediliyordu. Gece geç saatlerde onun kaldığı odanın kapısı çalınırdı. Sorduğumuzda ‘arkadaşlarımdır’ diyordu. Ailenin haberinin olmasını istemiyordu. Dışarıya gitmeyi kabul etmiyordu. Çok cesaretli biriydi. Katledilmeden bir gün önce ben ağabeyim ve amcaoğlum köye doğru giderken arabadan indik, köyden Toros marka bir araç hızla üstümüze doğru geldi. Kemal benden uzaklaştı. Ben bu duruma şaşırdım. Tabi daha sonra anladım ki beni korumaya yönelik bu hamleyi yapmıştı. Daha önce abimin önünü kesip ‘Bu işi bırak. Git evinde otur. Sonun kötü olacak’ diye tehdit edilmişlerdi. Ama abim bu tehditlere boyun eğmedi” şeklinde anlattı.    KATLEDİLDİĞİ GÜN    Ağabeyinin katledildiği 18 Şubat günü gazetenin bürosundan çıktıktan sonra takibe alındığını, köye 1 kilometre uzaklıkta araçtan indiğini söyleyen Kılıç, şöyle devam etti: “O dönem DSİ’nin kanalları için bir bekçi tutulmuştu. Bekçinin kulübesi ağabeyimin indiği yere yakındı. O şahsın ifadesinde araçtan birinin indiğini, Toros marka aracın o şahsı geçerek, yüz metre ilerde durduğunu söylüyor. Kemal’in önünü kesip kaçırmaya çalışıyorlar. Ağabeyim buna fırsat vermeyince, boğuşmaya başlıyorlar. Orada boynuna bir ip geçirip ellerini bantla bağlıyorlar. Ama başa çıkamıyorlar. Ağzına 4-5 tane poşet sıkıştırmışlardı. Kaçıramayınca yol kenarında ağabeyimin başına 2 el ateş ederek katlediyorlar.”    ÖLÜM HABERİ    Ağabeyinin katledilmesinden kısa bir süre sonra cenazesinin akrabaları tarafından fark edildiğini dile getiren Kılıç, “Evdeydik. Ağabeyimin öldürüldüğü haberi verildi. Kemal’in vurulduğu yere doğru koşmaya başladık. Vahşice katledildiğini gördük. Tabi biz cenazenin oraya varmadan önce askerler ve 5-6 sivil kişi cenazenin başında bekliyordu. Bu kişilerin hiçbirini tanımıyorduk. Belki de ağabeyimi öldürenler onlardı ama tanımıyorduk. Ağabeyimin vahşice katledilişi gözümün önünden gitmiyor. Babam ağabeyimden 2 yıl sonra vefat etti. Babam ağabeyimin derdinden yaşamını yitirdi” diye anlattı.    AİLE SORGULANDI   Ağabeyinin katledilmesinden bir gün sonra annesi, babası ve bir diğer ağabeyiyle birlikte ifade için karakola çağrıldıklarını söyleyen Kılıç, bir hafta sonra ise eve baskın düzenlendiğini aktardı. Kılıç, şunları anlattı: “Ağabeyimin kaldığı odayı aradılar. Her şeyine el koydular. Daktilodan, ses kayıt cihazına kadar her şeyi alıp götürdüler. O eşyaların çoğunu geri vermediler. Eşyaların sadece bir kısmını verdiler. Sanki biz ağabeyimi öldürmüşüz gibi davranıyorlardı. Bizi suçluyorlardı. Belki 20 kere ifade verdik.”   28 YILDIR AYDINLATILMADI      28 yıldır faillerin ortaya çıkarılmasını beklediklerini dile getiren Kılıç, “20 yıldan sonra dosya zaman aşımına uğradı diye kapattılar. Bir insanın katillerini bulmadan dosya nasıl kapatılır? Biz bu dosyanın yeninden açılmasını ve yeni bir soruşturmanın yürütülmesini istiyoruz. Bu cinayet aydınlatılmalı” dedi.   MA / Barış Polat