Vicdani retçi Bektaş: Türkiye’de savaş militarizmle yürütülüyor 2021-02-17 09:01:34 ANKARA - Türkiye’de savaşın militarizmle yürütüldüğünü belirten vicdani retçi Bülent Bektaş, "Savaşın kökeninde Kürt halkının doğuştan sahip olduğu hakların verilmemesi, gasp edilmesi var" dedi.  Vicdani Ret Derneği’nin verilerine göre, Türkiye'de 1989 yılından bu yana bu yana 600 kişi vicdani reddini açıkladı. Vicdani ret hakkı; Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğünün koruması altında bulunuyor. Türkiye'de ise Avrupa Konseyi’ne üye olmasına rağmen “Vicdani reddi” hak olarak tanımıyor.    Vicdani reddini 2005 yılında İzmir’de açıklayan Bülent Bektaş, yıllardır savaş politikalarına karşı askere gitmiyor. Bektaş, kendisini bu karara iten sürecin Diyarbakır’da başladığını söyledi. Vicdani reddini kamuoyuna duyurduktan sonra vegan olmaya da karar veren Bektaş, aynı zamanda tiyatro oyuncusu.     DİYARBAKIR'DA TANIKLIK    Üniversiteyi Diyarbakır’da okuyan Bektaş, savaşın ve militarizmin boyutlarına çok yakından tanık olduğunu belirtti. Bektaş, Diyarbakır’da tanık olduklarını şöyle dile getirdi: “Kentin merkezinde, arkadaşlarımın yaşadığı köylerde yaşananlara ettiğim tanıklık ve insanlardan dinlediklerim vesilesiyle bir şekilde orada militarizmin içerisindeydim. Öğrenci olsam da savaşın bir tarafında yer almasam da savaş oradaki sivil insanları etkilediği gibi beni de etkiliyordu. O korkunçlukla beraber zaten bir orduya, devlete karşı olan olumsuz bakışım pekişti. Belki de o zamanlarda ben kararımı vermiştim. O zamanlar içten içe ‘ben askerlik yapmayacağım ve bu devlete de hizmet etmeyeceğim’ bakışı bende vardı.”   VİCDANİ RET KARARI    Vicdani ret kararıyla birlikte hayatının nasıl değiştiğini anlatan Bektaş, “Vicdani reddimi açıklamadan önceki 5 yıllık ‘kaçaklık’ sürecinde daha az rahattım. Kimlik taşımıyordum, GBT’ye yakalanma kaygısı vardı. Bunlar içten içe bir gerilim yaratıyordu. Ama vicdani reddimi açıkladıktan sonra ‘artık ben buyum, GBT’ye takılsam da girmeyeceğim ve tavrımı ortaya koyacağım’ duruşu, o netlik bende güven oluşturdu, belirsizlik ortadan kalktı. Bu nedenle vicdani reddimi açıkladıktan sonra hayatımın daha huzurlu bir duruma evirildi. Ancak en nihayetinde devlet, seni asker kaçağı olarak değerlendiriyor. Yine GBT’ye takılıyorsun ya da askerlik şubesine götürdükleri oluyor. Ya da zaman zaman şehir dışındaysan, başka bir yerde kendilerince ‘misafir’ ettikleri oluyor, karakolda ya da başka bir yerde. Ama ertesi gün salıveriyorlar. Ama beni her aldıklarında o an kesintiye uğruyor” diye belirtti.   'SAVAŞ MİLİTARİZMLE YÜRÜTÜLÜYOR'   Vicdani reddin Türkiye’de bir hak olması durumunda çok sayıda kişinin askere gitmeyeceğini dile getiren Bektaş, “Bahsedilen ‘şanlı savaşlarda’ bile savaşanlardan çok asker kaçakları ve firar edenler vardı ki kayıtlar bunu gösteriyor. Aklı başında birisi ve birazcık içinde sevgi kırıntısı olan biri askerlik yapmaz. Bu durum Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu paradigmayı da değiştirirdi. Türkiye’de yıllardır süren bir savaş var ve bu savaş militarizmle yürütülüyor. Militarizm; eğitimden, siyasetine, kültürüne her şeye o kadar çok sirayet etmiş ki belki de savaşı durdurmanın önündeki en büyük hamle bu olurdu. Türkiye’deki savaşın kökeninde Kürt halkının doğuştan sahip olduğu hakların verilmemesi, gasp edilmesi var. Her ne kadar olayın siyasi iktidarla ilişkili bir yönü olmuş olsa da bir de sivil yönü var. Halkları ilgilendiren yönü var. Herkes reddettiği sürece, hiçbir devlet insanları zorla askere alamaz, savaşa yollayamaz” diye konuştu.    ‘MAKBUL' YURTTAŞ    Devletlerin, savaş gibi büyük suçları icra ederek kişilere her zaman ihtiyaç duyduğunu ifade eden Bektaş, “Bu kişileri yasalarla, törelerle ya da eğitim sistemiyle imal etmeye çalışır. Bizim ülkemizde de bu böyle. Yurttaşlık deyince ilk aklımıza gelen şeyin, ‘devlete karşı ödev’ olmasını istiyorlar. Böylesi köle bir insan yaratmaya çalışıyorlar. Oysa hayat gösteriyor ki, hiçbir kanun yaşamdan üstün değildir ve yaşamın özgür akışı karşısında duramaz. Er ya da geç dağılır, un ufak olur. Umarım herkes hayatı, savaş ve işgalin amasız fakatsız ve yorumsuz ne demek olduğunu görür ve devletin makbul yurttaşı olmak yerine özgür birey olmanın yolunu seçer” ifadelerini kullandı.   'SAVAŞ ÇÖZÜM DEĞİL’   Silahın ve savaşın hiçbir çözüm getirmediğini dile getiren Bektaş, “Bir savaş, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın kötüdür. Kullanılan silahlar, kurulan ilişkiler, yalnız savaşan tarafları değil tüm canlıları olumsuz etkiliyor. Kürt sorunundan kaynaklı olarak yaşadığımız savaş da böyle. Bir pasifist olarak; sivil itaatsizlik eylemlerini, şiddetsiz, barışçıl eylemleri önemsiyorum. Aslında insanlığın tek kurtuluş yolunun da bu tarz eylem biçimlerinden geçtiğini düşünüyorum. Ancak ülkedeki siyasi mücadelenin sorumluluğunu ve yükünü, dilleri, kültürleri, varlıkları yok sayılan Kürt halkına yüklememeli yalnızca. Hak ve özgürlüklerden yana olan tüm kesimler bunu sorun edinmeli. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, hak ve özgürlüğe dair kayıplar ya da kazançlar, bütün yeryüzünün kayıp ya da kazançlarıdır ki vicdani ret hareketi de böylesi evrensel bir noktada duruyor” şeklinde konuştu.   MA / Zemo Ağgöz