ÖHD'li Şahin: Hukukun uygulanması için insanlar ölüyor 2021-02-12 09:01:13 DİYARBAKIR - ÖHD Diyarbakır Eşbaşkanı Muharrem Şahin, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için başlatılan açlık grevlerine dikkati çekerek, "Hukukun uygulanması için insanlar ölüyor. Bu hepimiz için utanç duyulacak bir şey" dedi.   İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit, 21 yıldır derinleştirilerek devam ediliyor. Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla 100’ü aşkın cezaevinde 27 Kasım’da başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi 77’nci gününde.   Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Muharrem Şahin, tecridi Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.   “Tecrit, özünde bir insanın, insansızlaştırmasıdır, insanlardan soyutlanması, uzaklaştırmasıdır” diyen Şahin, dünyanın varoluşundan bu yana tecridin uygulanan bir yöntem olduğunu söyledi. Hiçbir hukuk sisteminin bugüne kadar tecridi onaylamadığının altını çizen Şahin, tecridin olduğu yerde, haksızlık, hukuksuzluk baskı, zulüm, hak ihlali olduğunu vurgulayarak, “Türkiye'de tecrit İmralı'da Sayın Öcalan tutuklanmasından sonra Türkiye'nin gündemine oturdu. Aslına öncesinden vardı, cezaevlerinde özelikle tecrit uygulamaları söz konusuydu. 80 darbesinden sonra çok yoğun bir şekilde uygulandı ama toplumun gündemine bu yönüyle gelmedi, bu kadar ağır şekliyle sirayet etmedi” dedi.    ‘TECİRT SADECE BİR KİŞİYE UYGULANMIYOR’   Tecridin sadece uygulanan kişiyle sınırlı kalmadığını ifade eden Şahin, “Eğer insanları insanlardan soyutlarsanız insanlığın ruh bütünlüğü beden bütünlüğüne kadar bir bozulma meydana gelir, tecrit uygulanırken amaçlanan şey budur. Dolayısıyla tecrit uygulandığında bu sadece bir kişi uygulanan tecrit değildir, başta ailesine, yakınlarına da uygulanıyor. Eğer tecrit uygulanan kişi bir liderlik vasfına sahipse, bir önderlik vasfına sahipse bu tamamıyla temsil ettiği kuruma, partiye, derneğe yapının hepsine uygulanmaktadır. Dolayısıyla şu anda mevcut olarak Türkiye’de olan tamamıyla hukuk dışı, keyfi bir uygulamadır” ifadelerini kullandı.   ‘DEVLETLER BİRER SUÇ ÖRGÜTÜDÜR’   Türkiye’deki hukukî düzenlemelerin tecride olanak vermediğini ama uygulamada var olduğunu belirten Şahin, “Hem ulusal mevzuatta hem uluslararası mevzuatta yeterince düzenleme var. Tecridin hukuk dışılığı evrensel belgelerde var. Aslında tüm devletler bugün birer suç örgütüdür. Net olan budur. Bizim bilmemiz gereken şey bu. Kitle imha silahlarının üretimini yapan devletlerdir. Tüm suçlar devletlerin elinde çıkıyor. Tecritte gelince bütün uluslararası devletler görünümde buna karşı olduğunu söylüyorlar, ama atması gereken adımları, sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Birbirine karşı şantaj yapıyorlar, birbirlerini eksikliklerinin kendi menfaatleri kullanmak üzere saklıyorlar, tuzak, komplo kuruyorlar, kendi menfaatlerine kullanmaya çalışıyorlar, kullanıyorlar da” diye konuştu.    ‘TECRİDİN YAPTIRIMI VAR AMA UYGULANMIYOR’   Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), 2019’da İmralı Cezaevi’nde yaptığı incelemede, “Öcalan’a tecrit içinde tecrit” uygulandığı tespitine değinen Şahin, yapılan ihlal tespitinin ortadan kaldırılmamasının “devletlerin suç örgütü olma” niteliğinden kaynaklandığını anlatarak,  şöyle konuştu: “Yaptırımların nedeni hukuksuzluklara karşı değildir, kendi menfaatleri için bunu yapmaktadır. AB ile Türkiye deki gerginlik tam da buna örnek. Yani CPT’nin gelip yapmış olduğu tespitler ortadadır. Bizim yılardır söylediğimiz şeyi, CPT doğrulamış oldu. Peki, bunun bir yaptırımı yok mu, vardır. Mevcut uygulamalar veya hukuki düzenlemeler antlaşmalar bu nedenle yapılmaktadır, onun için yani burada bu yaptırımlarda öngörülmüş ve Türkiye bunları imzalamış getirilmesi gerekirken bunları yerine getirmiyor. Ya da sürece bırakıp çok uzatıyor ya da yapmama gerekçeleri sunuyor.  Ya da çok uzun bir zaman sonra yerine getiriyor.”   ‘TALİMAT VERME İDDİASI GERÇEK DIŞIDIR’   Türkiye’nin Öcalan’a tecrit uygulandığını hiçbir zaman dile getirmediğini, ancak tecridi haklı göstermek için sık sık Öcalan’ın “örgüte talimat verdiği” temasını işlediğine işaret eden Şahin, şöyle devam etti: “Bu hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Kaldığı odanın içerisinde de kamera var, odasının ışığı 24 saat açık, gözlenmediği bir an yok. Avukatlarla görüşmeler yapılırken de orada ses kayıt cihazları var, kayıt alan kameralar da var, ayrıca Adalet Bakanlığı'nın görüşmede bulundurduğu bir görevli vardır, böyle bir şey (talimat vermesi) asla mümkün olamaz. Yılardır kimseyle görüşmesi bir söz konusu değil. Ne ailesiyle ne avukatlarıyla ne basınla. Hiçbir kişiyle görüşme yapılmıyor. Örgüte talimatı nasıl verecek, eğer böyle bir talimat verebiliyorsa bir ilişki varsa bu devletin kendisi ile ilgili bir durumdur. Sorgulanması gereken nokta budur. Oradan devletin bilgisi var. O kadar yoğun kontrollerden, o kadar yoğun güvenlik önlemlerinden sonra örgüte talimat verdi. Bu gerçeği yansıtmıyor. Bu tamamıyla bir gerekçedir. Yapılan hukuksuzluklara bir gerekçedir. Başka da bir izah söz konusu değildir.”   Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması için cezaevlerindeki açlık grevlerinin sürdüğünü hatırlatan Şahin, “Tam da aslında bugünde insanlar bize kötü bir şey söylüyorlar, hukuk sağlanmadığı için açlık grevi yapıyorlar. İmralı’daki tecrittin kaldırılması için açlık grevi yapıyorlar, şimdi bu hepimiz için utanç duyulacak bir şey. Hukukun uygulanması için insanlar ölüyor” diye ekledi.   MA / Mehmet Erol