‘Cezaevlerindeki çığlığa ses verin’ 2021-02-09 09:03:28 DERSİM - İmralı tecridine karşı açlık grevi eyleminde olan tutuklu Emre Can Demir'in babası Hasan Demir, herkesi cezaevlerindeki çığlığa ses vermeye çağırdı.  PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, 22 yıldır aralıksız sürüyor. Tecrit ve artan hak ihlallerinin sonlandırılması amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım 2020'de başlatılan süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi 75’inci gününde devam ediyor. Açlık grevi eylemlerine katılan tutuklulardan biri de Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Emre Can Demir. Demir, 8 Aralık 2016 tarihinde tutuklandı ve hakkında açılan davada 50 kez ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Tutukluların taleplerinin karşılanması için açlık grevinde yer alan Demir, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018’de başlatılan açlık grevine de 106 gün boyunca katıldı. Demir, girdiği açlık grevinden sonra ailesine haber verilmeden Antalya L Tipi Cezaevi’nden Eskişehir H Tipi Cezaevi’ne sevk edildi.     Demir’in babası Hasan Demir, her koşulda çocuklarının direnişe destek vereceklerini belirterek, bir an önce taleplerin yerine getirilmesini istedi.   ‘GÖZÜMÜN ÖNÜNDE İŞKENCE EDİLDİ’   İstanbul’da yaşadıkları eve yapılan baskın sonucu gözaltına alınıp oğluyla birlikte Antalya’ya götürüldüklerini anlatan baba Demir, burada bir ay boyunca kendilerine işkence yapıldığını söyledi. Baba Demir, “Beni bağlayıp oğluma hemen karşımda işkence ediyorlardı. Bir ay oğlumla birlikte Antalya L Tipi Cezaevi’nde kaldım. 4 ay sonra denetimli serbestlikle cezaevinden çıktım. Yapılan ilk mahkemede oğlum, siyasi savunma verdiği için avukatlar ve hakimin gözü önünde mübaşir, jandarma ve polisler tarafından linç edildi. Apar topar yapılan mahkemede, 50 defa ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı” dedi.   ‘HABERSİZ SÜRGÜN EDİLDİ’   Baba Demir, Leyla Güven'in tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eyleminde, oğlu Emre Can’ın 106 gün boyunca eylemini sürdürdüğünü dile getirdi. Açlık grevi sonlandırıldıktan sonra oğlu ve 3 arkadaşının yoğum bakıma kaldırıldığını ifade eden Demir, “Emre Can 60 kilodan 35 kiloya düşmüştü. Daha sonra cezaevine gönderildikten sonra kardeşi görüşüne gitti. Cezaevindeki gardiyanlar Emre Can adında bir tutuklunun olmadığını söyledi. Bize haber verilmeden oğlumu sürgün etmişlerdi. Uzun bir süre yaptığımız başvurular sonucunda oğlumun Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edildiğini öğrendik” diye belirtti.   ‘TECRİT İÇİNDE TECRİT’   O süreçten sonra Öcalan ile yapılan görüşmelerin tekrar sonlandırıldığını dile getiren Demir, oğlunun tekrardan tecrit ve cezaevlerinde devam eden hak ihlallerinin sonlandırılması amacıyla açlık grevi eylemlerine katıldığını aktardı. Cezaevlerinde tutuklular üzerinde uygulanan baskılardan kendilerinin de etkilendiğini belirten Demir, “Tecrit ve hak ihlalleri sonlandırılmadığı taktirde dönüşümlü açlık grevi eylemleri tekrar ölüm oruçlarına çevirilebilinir. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gündemden düşmüyor. Yakın zamanda oğluma dökülen Sonbahar yapraklarının bulunduğu bir resim gönderdim. Oğlum 5 kere dilekçe vermesine rağmen kartı alamıyor. Bir yıldır mektup gönderilmesi engelleniyor. Gönderdiğimiz kitaplar cezaevi deposuna atılıyor. Kantinden yaptıkları alışverişler uç fiyatlara satılıyor. Odaları 3 günde bir baskın yapılıp dağıtıyorlar. Yazı yazacakları bir kalem bile bırakmıyorlar. Özellikle bu açlık grevleri başladıktan sonra baskılar iyice arttı. Tecrit içinde tecrit uygulanıyor. Uzak cezaevlerine gönderilen çocuklarımızla birlikte ailelerine de işkence yapılıyor” diye konuştu.   ‘CEZAEVLERİNDE ÇIĞLIK VAR’   Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılmasını, cezaevinde hak ihlallerin sonlandırılması çağrısında bulunan Demir, şöyle konuştu: "İktidarlar sadece demokrat, yurtsever, devrimcilerin üzerinde tahakküm kurmuyor. Karadeniz halkından, kendi tabanına oy veren kişileri bile çürük sebzelere muhtaç etmiş. Sayın Öcalan ve onunla birlikte tutuklu olanların aile, avukat görüşmesi, telefon iletişimlerini sağlayın. Toplum üzerindeki bu anti demokratik uygulamalara son verin. 90’larda insanları asit kuyularında insanları yaktınız,  işkenceden geçirdiniz, sonuç alınamadı. Çocuğumuz yaşamını yitirse bile bizden sonra gelenlere devletin zulmünü anlatacağız. Dersim’de yapılan katliam hala belleğimizde. Biz bunları unutmadık. Gelecek çocuklarımıza ölümleri yaşatmayın. Biz çocuklarımızdan umutluyuz. Çocuklarımızın direnişlerine destek veriyoruz. Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, Meclis, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tüm kurum ve kuruluşlar, demokratik kitle örgütleri bu çığlığa ses versinler. Bugün cezaevlerinde bir çığlık var.”