Önder’den Boğaziçi yorumu: Türkiye monarşi sistemine evrildi 2021-01-22 09:01:32 İSTANBUL - AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasını, “AKP İhvancı kadrolaşma arayışında” yorumunu yapan Prof. Dr. İzzettin Önder, Türkiye’nin merkezi monarşi sistemine evrildiğini söyledi.   AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının ardından öğrencilerin başlattığı protestolar birçok kente yayılırken, atamalar AKP’nin adım adım kayyım rejimini oturtmaya çalıştığı yorumlarına neden oldu.  Protestolara karşı başta AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’lilerin “terörist” yaftası sonrası polis baskınları, işkence ve soruşturmalarla devam etti.   Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin protestolarını ve rektör atamalarını değerlendiren Prof. Dr. İzzettin Önder, AKP’nin “İhvancı kadrolaşma” arayışında olduğunu belirterek, Türkiye’nin merkezi monarşi sistemine evrildiğini söyledi.    DEMOKRASİ AKP’YE UYMADI   Boğaziçi Üniversitesi’nde demokratik bir gelenek olduğuna hatırlatan Önder, “Eskiden beri üniversite tarafından birinci seçilen atanıyordu. Öyle bir gelenek sürdü. Boğaziçi’nde diğer devlet üniversitelerinden farklı olarak, yukarıdan rektör ya da dekan baskısı yoktur. Aşağıdan yukarıya yönetim vardır. Yani bölüme alınacak bir hoca için aşağıda karar verilir. Dekan ve rektör bunu onaylar sadece. O tür kararlarda rektörün bir kanaati olmaz Boğaziçi’nde. Bu tabi AKP hükümetinin yapısına ters bir şey. Çünkü bütün ülke kayyımlarla yönetilmeye çalışılıyor. Belediye başkanları kayyımla yönetilmeye çalışılıyor. Şimdi bunu derneklere de uygulamaya çalışıyorlar. Bu demokratik yönetim AKP’nin iklimine uymadı” dedi.   İKTİDARIN GÜÇ GÖSTERİSİ   Protestolara ilişkin “Keşke genel bir itiraz olsaydı” değerlendirmesinde bulunan Önder, “Boğaziçi’nin tepkisi bu açıdan anlamlıdır ama keşke bütün üniversitelerde ve her olayda tekerrür etmiş olsaydı. Keşke sadece Boğaziçi değil bütün akademi dünyası tepkisini en baştan beri yapılan yanlışlara gösterebilseydi” dedi.   Önder, AKP’nin halen Gezi Parkı protestolarının paranoyasıyla yaşadığını dile getirerek, Boğaziçi öğrencilerinin protestolarını da bu paranoya ile algılayıp müdahalede bulunduğunu ifade etti. Boğaziçi öğrencilerinin protestolarına polis müdahalesini ve sonrasında gece vakti evlerinin kapı ve duvarlarının yıkılarak gözaltına alınmalarını “iktidarın güç gösterisi” olarak yorumlayan Önder,  iktidarın farklı protesto olaylarında da güç gösterisi güdüsüyle hareket ettiğini belirtti.    GÜÇ GÖSTERİSİYLE OY AVI   Protestoların ardından Erdoğan’ın öğrencilere yönelik “terörist” ifadesini kullanmasını “Tek kelimeyle çok çirkin bir durum” diyen Önder, şöyle devam etti: “Keşke üst devlet yetkilileri sıfatı ne olursa olsun ‘şu an inceleme aşamasındadır’ ya da niyet olarak ‘gençler tepkilerini gösterdiler’ diyebilselerdi. Ama bu hiçbir yerde yapılmıyor maalesef. Toplum böyle zıtlaştırılıyor ve ‘ben geri adım atmam’ mantığıyla oy yükseltilmeye çalışılıyor. Şimdi işte böyle ‘vay bizim reis yahut da bizim devlet adamlarımız geri adım atmadı’ denilebiliyor.  Bu bir marifet değildir. Toplumun sadece bir kesiminin sesini duyarak bir siyasi karar verip o kararda ısrar etmek toplumu bölmenin resmidir. Nihayetinden bunlar gencecik çocuklar. Kapıları, duvarları yıkarak evlere girmenin bir anlamı var mı? Ya bir yere mesaj vermek istiyorlar ya da devlet gücünü göstermek istiyorlar. Ya da bununla işte halk ‘eril siyaset görmek istiyor, erkek adam görmek istiyor’ gibi algılar yaratılarak oylar yükseltilmeye çalışılıyor. Bunlarla oylarının yükselmesini düşünmek istemiyorum ama Türkiye’de yükseliyor.”   RANT ARAYIŞI SÖYLENTİSİ   Önder, Boğaziçi Üniversitesi’nin yerinin değiştirilip oraya el konulmak istendiğine dair söylentiler dolaştığının altını çizerek,  “Boğaziçi’nin yeri çok kıymetlidir. Mesela Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bunu yaptılar. Yıldız Teknik Üniversitesi Osmanlıdan kalma saraydır. Üniversiteyi farklı bir yere taşıdılar. Ondan sonra oraya el koydular. Boğaziçi’ne bu yapılabilir mi? Ben ona ihtimal vermiyorum ama Türkiye ortamında her şey yapılabilir. Rantı çok yüksek yerlerdir oralar. Bu, bir söylenti olarak dolaşıyor” diye konuştu.   İHVANCI KADROLAŞMA ARAYIŞI   İktidarın müdahalelerinin akademi dünyasını çok olumsuz etkileyeceğini dile getiren Önder, müdahalelerinin amacının üniversitelerde kadrolaşmak olduğuna işaret etti. Önder, 15 Temmuz askeri kalkışma sonrası üniversitelerde yaşanan ihraçları hatırlatarak, “Şu anda iktidar akademi dünyasını emrine almaya çalışıyor. Bunun için de ihvancı, muhafazakar ve dinci bir kafa yaratılmaya çalışılıyor. Dindar demiyorum, dindar ile bir işimiz yok. Bu sermayenin de işine geliyor. Çünkü bu yapılanma işçinin ayağa kalkmasını, sömürüyü algılamasını engelleyen bir yapılanmadır. İşçinin de biat etmesini, teslim olmasını sağlayan bir yapılanmadır. Bir de cemaatler ile gençliği ve toplumu etki altına alma durumu var” diye anlattı.   AKP’NİN BAGAJI DOLU MU?   Siyasi iktidarların kendilerinden şüphelendikleri andan itibaren korkuya kapıldıklarını ifade eden Önder,  “Mesela iş insanı sömürdüğü işçilere ara sıra ikramiye verse de, güler yüz gösterse de zırhlı arabalar ile işe gider gelir. Başıma bir şey gelecek diye korkar. Öyle çıkıp sokakta dolaşamaz. Evinin içindedir genelde. Siyasi iktidarlar da kendilerinden şüphelendikleri zaman artık işyerlerine bisikletle gidemezler. Merkel’in yaptığı gibi markette elinde sepetle alışveriş yapamazlar. Çünkü derin bir korku var. Yani bagajı doluysa bir iktidarın bu korkuyu yaşar. Ama bunu yapması acaba bagaj hakikaten dolu mu diye düşündürebilir” diye konuştu.    MONARŞİ SİSTEMİ    Kayyımla yönetme zihniyetinin giderek yayıldığına dikkati çeken Önder, şunları söyledi: “İstanbul Belediyesi’ne gücü yetmedi. Belediyelere yönelik böylesi kanunlar çıkarılabilir. AKP kaldığı sürece bunlar yaşanabilir. Çünkü mantık merkezden yönetme mantığı. Libya’ya, Suriye’ye giderken, Azerbaycan’a destek verilirken kararlar merkezden alınıyor. Sadece Boğaziçi’ne ya da Kürt halkına yönelik değil, her şey merkezden yönetilsin isteniyor. Türkiye demokrasi değil, merkezi monarşi sistemine evriliyor. Tek adamla merkezden yönetim sistemi bu. Feodal beylikler vardı eskiden. Tarla onundu, silahlı adamları vardı, bir dava olduğunda ağaya giderlerdi. Ağa yargıçtı aynı zamanda. Ağa kanun da çıkarır, onu icra da ederdi. Yasama, yürütme, yargı ağanın elindeydi. Mülk de ağanındı. Feodal yapı böyleydi. Biz şimdi ona doğru evriliyoruz. Yani zaten yasama, yürütme ve yargı da tek elde, bakanlar da yok zaten. Dolayısıyla üniversiteler bu tablo içinde o kadar ufak mesele olarak kalıyor ki. Her şey merkezden yönetiliyor artık. Bence yarın öbür gün büyük çaplı özel şirketlere de ‘bu AKP’li mi değil mi’ diyerek müdahale edilecek.”    MA / İdris Sayılğan