Şeker: Tutukluların talepleri toplumun da sorumluluğudur 2021-01-09 09:05:39 DİYARBAKIR - İmralı Cezaevi’nde koşulların “kişiye özgü” olduğuna dikkati çeken ÖHD Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker, “Tutuklular yasaların uygulanmasını istiyor. Bu sadece açlık grevini yapanların sorunları değil, toplum olarak hepimizin sorumluluğudur” dedi.  İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında. Avukatları, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı ve 200 süren açlık grevi eylemi sonucunda müvekkilleri Öcalan'la görüşmeler gerçekleştirdi ancak 7 Ağustos 2019 ardından yapılan başvurular reddedildi ya da yanıtsız bırakıldı.    Siyasi tutuklular, ağırlaştırılarak sürdürülen İmralı tecridinin kaldırılması ve cezaevlerinde artan insan hakları ihlallerine karşı 27 Kasım 2020’de süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi başlattı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker, açlık grevi ve tutukluların taleplerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘KİŞİYE ÖZGÜ’ HUKUK   Öcalan’ın uluslararası komplo sonucunda Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından oluşturulan mahkeme heyetinin ve yapılan yargılama ile İmralı Cezaevi koşullarının “kişiye özgü” olduğunun altını çizen Şeker, Öcalan’a yönelik normal hukuk seyrinin işlemediğini belirtti. Şeker, bu uygulamalarla Öcalan’ın toplumdan uzaklaştırılmak istendiğini söyledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Öcalan’a yönelik uygulamalarla ilgili verdiği ihlal kararlarını hatırlatan Şeker, “AİHM, kişiye özgü bir yargılama ve mekanizmanın işletilemeyeceğine dair bir ihlal kararı verdi. Yine kimsenin ömür boyu hapisle cezalandırılamayacağını, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar için ‘umut hakkı’ diye bir karar çıktı ve kişi cezaevinde ömür boyu kalamaz diye bir ihlal kararı verdi. AİHM, ağırlaştırılmış hapis cezası konusunda bazı yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtti ancak Türkiye buna dönük olarak bir adım atmadı” dedi.    HUKUKİ İZAHI YOK   Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nde tutulduğu 22 yıl boyunca iletişim haklarının engellendiğine dikkat çeken Şeker, “Sayın Öcalan 22 yıldır İmralı Cezaevi’nde tek başına tutuluyor, telefon hakkı yok, avukat hakkı yok, mektup gönderme alma hakkı yok, yasal haklarının hiçbirini kullanamıyor. Normal müebbet hapis cezası alan bir insan, 10 yıl tek başına bir odada kalır ve ondan sonra kişilerle beraber kalır ancak bunların hiçbiri Sayın Öcalan için uygulanmıyor. Bu durum tamamen devletin konjonktür yapısıyla alakalı. Bir dönem tecrit durumunu esnetirken, başka bir dönemde tecridi derinleştirebiliyor. Dolayısıyla devlet hiçbir zaman tecridi kaldırmadı. Bu tür durumların hukukla izah edilemeyeceği herkes tarafından biliniyor" diye konuştu.   DİSİPLİN SORUŞTURMALARI   Açlık grevlerinin bir diğer talebinin cezaevlerinde artan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması olduğunu hatırlatan Şeker, eylemlerin başlatılmasının ardından ihlallerin arttığını ve tutuklular hakkında soruşturmaların başlatıldığını söyledi. Şeker, “Tutuklular, 'odadan çıkarken ayakkabını çıkartmadın', 'yemek almadın' veya 'odada üçten veya beşten fazla kitap bulundurdun' gibi gerekçelerle disiplin soruşturmalarıyla karşı karşıya kalıyor” diye belirtti.   'TOPLUMSAL KÖKLERİNDEN KOPARMA’   Bugüne kadar cezaevlerinde herhangi bir iyileştirmeye tanık olmadığını ifade eden Şeker, yaşanan hak ihlallerinin ülkenin siyasi atmosferinden kaynaklandığının altını çizdi. Şeker şunları söyledi: "Hukuksuzluğu, keyfiyeti hayatınızın hiçbir alanında kabul etmediğinizde, devletin size karşı yönelimi de aynı şekilde artıyor, sindirmek istiyor. Cezaevlerini, kişiyi bireyselleştirme, toplumsal köklerinden koparma alanı olarak görüyor. Durum böyle olunca da cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri artarak devam ediyor."   ÇIPLAK ARAMA   Cezaevlerindeki bir diğer hak ihlalinin çıplak arama uygulaması olduğunu söyleyen Şeker, “Ne kadar inkar etseler de cezaevlerinde süngerli oda da var, çıplak arama da var. Suç duyurularında bulunduk ama devletin kullandığı argüman 'bu konuda kayıt yok' oluyor. Etkin soruşturma yöntemleri uygulanmadığı ve bir cezasızlık politikası olduğu için maalesef bu yönlü kararlar çıkmıyor. Devletin dışarıda yapamadığı politikaları cezaevlerinde uygulanmaya çalışılıyor. Bu yüzden cezaevlerinde bu kadar hak ihlaliyle karşı karşıya kalıyoruz" şeklinde konuştu.   'HEPİMİZİN SORUMLULUĞU'   Tutukluların hukuka güveninin kalmadığını, buna karşı açlık grevi eylemlerinin başlatıldığını vurgulayan Şeker, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tutuklular yasaların uygulanmasını, haklarını kullanma ve keyfi uygulamaların ortadan kaldırılmasını istiyor. Devletin de bu yönde hareket etmesini istiyorlar. Bu sadece açlık grevi eylemleri yapanların sorunları değil, Türkiye’de demokratik hukukun uygulanması, toplum olarak hepimizin sorumluluğudur. Bu temelde devletin de düzenleme yaparken, söz söylerken, politika belirlerken, bunlara dikkat etmesi gerekir.”   MA / Cengiz Özbasar