Öcalan’ın avukatı: Sorunların tek çözümü mutlak tecridin kaldırılmasıdır 2020-12-29 09:01:03 İSTANBUL - Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşmasının hukuki prosedürlerle değil topyekun bir mücadeleyle sağlanabileceğini belirten Avukat İbrahim Bilmez, “Türkiye'deki tüm sorunların tek çözümü mutlak tecridin kaldırılmasıdır” dedi.  PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecrit yıllardır sürüyor. Tecrit uygulamaları dönem dönem ağırlaşırken, kimi zaman ise hiçbir gerekçe gösterilmeden aylarca Öcalan ile görüşme sağlanamadı. Ağır tecrit koşullarında tutulan Öcalan’a keyfi uygulamalarla ve yasal hiçbir dayanağı olmamasına rağmen 7 Eylül 2019’da “Telefon görüşü”, 23 Eylül’de 6 aylık “Avukat görüşü” ve 30 Eylül’de “Aile görüşü” yasağı getirildi.    Öcalan’ın müdafiliğini üstlenen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, tecrit ve Öcalan’a yönelik özel yönelimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘İMRALI’DA DENENİYOR TÜRKİYE’YE YAYILIYOR’   İmralı’da uygulanan mutlak tecridin Öcalan’dan bilgi alınmasının da önüne geçtiğini anlatan Bilmez, hiçbir şekilde müvekkillerinden haber alamadıklarını söyledi. En son 27 Nisan’da Öcalan ile diğer tutukluların aileleri ile yaptıkları telefon görüşmesinde haber alabildiklerini dile getiren Bilmez, “Sayın Öcalan, 21 yıldır hiç telefon hakkını kullanamıyordu. İlk kez 27 Nisan'da kamuoyunda salgın nedeniyle oluşan kaygıları gidermek için ailesiyle görüştü. Bu bile İmralı'da nasıl bir hukuksuzluğun söz konusu olduğunu göstermeye yetiyor. İmralı Cezaevi laboratuvarmış gibi kullanılıyor. Bütün kısıtlayıcı uygulamalar önce İmralı'da deneniyor sonra tüm Türkiye'ye yavaş yavaş yayılıyor. Tıpkı su üstüne damlatılmış yağ gibi düşünebiliriz. Bir damla yağ suyun yüzeyini yavaş kaplar. İmralı’da yapılan şey tamda bu aslında” dedi.    HUKUKİ KILIF YARATMA ÇABASI   Öcalan ve diğer tutukluların tüm hukuki girişimlerinin sonuçsuz kaldığını dile getiren Bilmez, “Mesele İmralı ve Öcalan olunca hukuk duvara tosluyor. Avukatlar olarak müvekkillerimizin haklarını savunmamamız için habersiz bırakılıyoruz. Müvekkilimize bir disiplin cezası veriliyorsa bunun bize de tebliğ edilmesi gerekiyor. Son yasalar fiili bir durumun hukuki bir kılıfa büründürülmesinden ibarettir. İmralı için verilen mahkeme kararları hukuki bir kılıf yaratmak için veriliyor” diye konuştu.     YASAK KARARLARI AYM’YE TAŞINIYOR   Müvekkillerine son olarak getirilen avukat, telefon ve aile görüş yasaklarını bir ay sonra öğrendiklerini ve hemen gerekli başvuruları İnfaz Hakimliği’ne yaptıklarının altını çizen Bilmez, “Yaptığımız başvurulardan ret kararı almamız üzerine Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurduk. Buradan olumsuz sonuç çıktı. Şimdi konuyu Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşımaya hazırlanıyoruz” dedi.    KISIR BİR DÖNGÜ YARATILMIŞ   İmralı ile ilgili alınan mahkeme kararlarının hukuki hiçbir dayanağı olmadığını sözlerine ekleyen Bilmez, “Bu kararlarla bizi hukukun labirentlerinde kaybetmek istiyorlar. Netice alamayacağımızı bildiğimiz halde bu kararlara itiraz ediyoruz. Kısır bir döngü yaratılmış durumda. Biz tabii bu hukuki süreci takip etmek zorundayız. İtirazlarımızı yapıyoruz, fakat biliyoruz ki İmralı'daki mutlak tecridin kaldırılması ve Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması hukuki prosedürlerden ziyade siyasi bir şekilde çözülecek” diye ifade etti.     TEK ÇÖZÜM TECRİDİN KALDIRILMASIDIR   Tecridin Türkiye’deki tüm sorunlar ile bire bir bağlantısı olduğunun altını çizen Bilmez, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Her anlamda kötüye giden bir durum var. Türkiye'nin tüm komşularıyla ilişkileri bozulmuş, içte huzur kalmamış, geleceğe kimse umutla bakmıyor. Ekonomik durum tam bir belirsizlik içerisindedir. Tüm bu sorunların altında Türkiye'nin en yapısal meselesi olan Kürt Sorunu yatıyor. Bunun çözülmesinde çok önemli bir rol oynayabilecek tek insan Sayın Öcalan’dır. Bu sorunlar çözülmek isteniyorsa mutlak tecridin kaldırılması gerekir.”    DEĞİŞEN NE OLDU?    Adalet Bakanı’nın 2018’de başlayan açlık grevleri sürecinde “Öcalan'ın ailesi ve avukatlar ile görüşmesinin önünde yasal bir engel yoktur” sözlerini hatırlatan Bilmez, bakanın bugün de böyle bir açıklama yapması gerektiğine vurgu yaptı. “O günden bu güne ne değişti de mahkeme aynı gerekçelerle yasak kararları veriyor” diye sonran Bilmez, “Üç yasağın da Eylül ayı içinde olması tesadüf gibi görünmüyor. Söyleyeceğimiz her şey spekülatif olacaktır. Orada neler olup bittiğini bilmiyoruz. 27 Nisan'dan beri haber alamadık. Öcalan'ın sağlık durumu nedir?  Salgın oraya ulaşmış mıdır? Bu bizi en çok kaygılandıran meselelerden biridir. Orada sağlıklı bir tedavi ortamı olmadığını biliyoruz. İmralı'dan tam teşekküllü bir hastaneye gitmenin ne kadar uzun sürdüğünü de biliyoruz. Bu durum bizi daha da kaygılandırıyor” diye konuştu.    KAMUOYUNA DUYARLILIK ÇAĞRISI   İmralı’da uygulanan tecride karşı demokratik kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapan Bilmez, “İmralı’da bulunan müvekkillerimizden 27 Nisan'dan bu yana haber alamıyoruz. Salgın koşullarındayız ve insanlar bu hastalığın ne kadar ciddi olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyor. Çember dışarıda daralıyor diyoruz ama İmralı'da ne olup bittiğini bilmiyoruz. Cezaevi görevlileri sürekli orada yaşamıyorlar. Karaya gidip geliyorlar. Gıda maddeleri sürekli gidip geliyor. Hastalığın oraya girmemesi mümkün değil. Kamuoyunun bu konuda duyarlı olmasını bir kez daha istiyoruz” şeklinde konuştu.     MA / Erdoğan Alayumat