Sürgünle başlayan 27 yıllık baskı ve mücadele 2020-11-27 09:11:57 URFA - Siverek’in Karacadağ Bölgesi’nden maruz kaldıkları koruculuk dayatmaları nedeniyle göç yollarına düşen Halil ve Adalet Çay çifti, tekrar döndükleri memleketlerinde gözaltı ve tutuklama kıskacında.  Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Karacadağ Bölgesi’nde yaşayan Halil ve Adalet Çay çifti, 1990’lı yıllarda Kürt kentlerinde devreye konulan baskı, koruculuk dayatmaları, sürgün, gözaltı ve tutuklama kıskacında bir yaşama maruz bırakılan ailelerden sadece biri. Halil Çay, sürgün ile başlayıp gözaltı ve tutuklamalarla devam eden yaşamlarını “Doğanın Kahramanlık Destanı” adlı kitabında kaleme aldı.    YA SİLAH YA GÖÇ    Koruculuğu kabul etmediği için sürekli tehditlere maruz kaldığını belirten Çay, “Komutan ‘Üç seçeneğin var’ dedi. Birincisi korucu silahını kabullenmek, ikincisi yaşadığım toprakları terk etmek, üçüncüsü ise bir kuşun ile öldürülmek. ‘Bunlardan bir tanesini seçeceksin’ dedi. Bu esnada dayanamadım ve ağladım. ‘Neden ağlıyorsun?’ diye sorunca ‘Yüz yıllardır yaşadığımız topraklardan gitmemi istiyorsun. Babamın mezarı hemen şurada. Şimdi ben misafir, sende ev sahibi olmuşsun’ dedim. Çok zoruma gitti. Elimden bir şey gelmedi ve topraklarımızı terk ettik” dedi.    CEZAEVİ    Baskılar nedeniyle 1993 yılında göç yollarına düştüklerini söyleyen Çay, ilk olarak Adana’ya geldiklerini ve tarlalarda çalışarak geçimlerini sağladıklarını dile getirdi. Yaşamlarını bir süre böyle idame ettiklerini söyleyen Çay, 1996 yılında tanık ifadesi doğrultusunda Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandıktan sonra Konya Cezaevi’ne konulduğunu belirterek, ekledi: “Yardım ve yataklık iddiaları ile 3 yıl 4 ay ceza aldım. Daha sonra Nevşehir Cezaevi’ne götürüldüm. Hapisteyken ailemin durumu çok kötüydü. Eşim Türkçe bilmediği için çok fazla görüşemiyorduk.”   İKİNCİ SÜRGÜN    Cezaevindeyken ailesi Urfa merkeze taşınan Çay, tahliye olduktan sonra devam ettiği siyasi çalışmalardan dolayı maruz kaldığı baskılar sonucu bu kez İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Burada beş yıl kaldıklarını ancak metropol yaşamını hem kendisi hem de çocukları için tehlikeli gördüğü için tekrardan Urfa’ya döndüklerini aktardı. Çay, “Ekonomik olarak biraz durumumuz düzeldi. Tekrardan siyasi çalışmalarımı yürüttüm. Bir kez daha baskılara maruz kaldık. Bu kez ailemi hedef aldılar. Çocuklarım işten çıkarıldı. Yine bir lokantamız vardı. Onu da kapattılar. Üzerimizde büyük bir psikolojik savaş yürüttüler” diye anlattı.    RUTİNLEŞEN TUTUKLAMA    2012 yılında “KCK soruşturması” kapsamında tekrardan tutuklandığını ve 2 buçuk yıl cezaevinde kaldıktan sonra “çözüm süreci” ile birlikte tahliye edildiğini söyleyen Çay, “Çıktım tekrardan siyasetin içindeydim. İki yıl böyle devam etti. 2016 yılında başkanı olduğum MEYA-DER’in kapatılmasından sonra bir kez daha tutuklandım ve bu kez 20 ay cezaevinde kaldım. Hakkımda 9 yıl ceza verildi. Ceza İstinaf Mahkemesi tarafından bozulunca tahliye edildim. Sonra beraat ettim dosyadan. Bir buçuk yıl sonra ise bu kez ‘zindan yapılanması’ adı altında yürütülen bir soruşturma nedeniyle tutuklandım. Yedi ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye oldum. Tahliye olmadan beş gün önce haberlerde eşimin de gözaltına alındığını duydum. Tahliye olduğumda eşim gözaltındaydı. Eşimi de ev hapsi ile bıraktılar. Bana 9 yıl ceza veren mahkeme ve aynı heyet tarafından tekrar yargılandım. Mahkeme heyetine, ‘Sizin yaptığınız yargılamadan çıktı artık. Resmen infaz durumum var’ dedim. Şu an bile rahat değiliz. Sürekli evimizin etrafındalar. Baskı devam ediyor. Amaçları teslim almak. Ancak bir şey yapmadık ki teslim olalım” diye belirtti.    EV HAPSİ    Barış Annesi Adalet Çay ise (60), 6 Ekim’de yapılan ev baskınında üç barış annesiyle birlikte gözaltına alındı 9 gün gözaltında kaldıktan sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından ev hapsi ile serbest bırakıldı. Çay, Haliliye ilçesine bağlı Yenişehir Mahallesi’nde bulunan evinde bir aydır ev hapsinde. Yaşadığı binadan çıkmasına izin verilmeyen Çay’ın beton yığınları arasında gördüğü tek yeşillik alan ise, balkon korkulukları arkasında baktığı 100 metre ilerdeki park.    Dilini dahi bilmediği bir kente sürgün edilmeleriyle büyük sıkıntı yaşayan Çay, bu süreçte çocuklarını büyük zorluklarla büyüttüğünü kaydetti. Eşinin cezaevine girmesiyle yaşamlarının daha da zorlaştığını vurgulayan Çay, “Türkçe bilmiyordum. Eşimde tutuklanınca perişan olduk. Büyük oğlum kasabın yanında çalışarak bize baktı. Tek çalışanımız oydu. Kimsemiz yoktu. Tek başımıza yaşamaya çalışıyorduk. Türkçe bilmediğim için görüşe nasıl gideceğimi bile bilmiyordum. Ömrümüz cezaevlerinin önünde geçti. Yaşadığımız topraklardan sürgün edilince bunlar yaşatılıyor. Her şeyimizi bırakıp gittik” diye konuştu.    CEZAEVİ KAPILARI    Eşi ve oğlu Diyarbakır Cezaevi’nde tutuldukları sırada haftanın iki günü görüşe gittiğini dile getiren Çay, şöyle anlattı: “Onlar tahliye oldular. Daha sonra kızımı tutukladılar. Birkaç gün sonra yine eşimi tutukladılar. Eşim ve iki kızım cezaevindeydi. Ailemden 3 kişi tutuklu olmasına rağmen her zaman onların görüşüne gidip, dik duruyordum. Zulme karşı direniyordum. Etrafımdakiler ‘Üç tutuklun var ama biz senden güç alıyoruz’ diyordu. Bende direnmekten başka çaremiz olmadığını söylüyordum onlara. Eşim ve kızlarım tutukluyken katıldığım 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde gözaltına alındım. Dört gün gözaltında kaldım. Eşim televizyonda görmüş, ‘Dışarda Adalet kalmıştı onu da aldılar’ demiş. Tabi daha sonra serbest bırakıldım. Yakın zamanda tekrardan gözaltına alındım. 9 gün boyunca gözaltında kaldım. Bu kez ev hapsi ile bıraktılar.”     ‘KÖYÜME GİDEMİYORUM’   Annelerin acı çekmemesi için direndiklerini söyleyen Çay, “Hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Her şeyin önüne siper olmuşuz. Kendimi düşündüğüm gibi diğer anneleri de düşünüyorum. Vicdanlı olmaları gerekiyor. Sürekli gözaltına alıp tutukluyorlar. Şimdi binadan çıkmamam söyleniyor. Anneyim binadan çıksam ne olacak? Ruhsal olarak durumum iyi değil. Dışarı çıkamıyorum. Köyüme gidemiyorum. Gitmek istiyorum ama gidemiyorum. Her geçen gün durum daha da kötüye gidiyor. Bir anneye bunlar yapılır mı? Suçum nedir? Barış istediğim için bunlar oluyor. Bu zulüm nedir böyle?  Emine anne cezaevinde yaşamını yitirdi. Bana ‘Onun taziyesine niye gittin?’ diyorlar. Yeter artık bu acılar son bulsun” ifadelerini kullandı.    MA / Barış Polat