12 defa gözaltına alınan Yürek: Bir çocuk asla tutuklanmamalı 2020-11-20 09:57:27   DİYARBAKIR – 7 yaşından bu yana 12 defa gözaltına alınan bir defa tutuklanıp 10 ay hapis yatan 19 yaşındaki Cotkar Amara Yürek, bölgede çocuklar üzerindeki baskıya dikkati çekerek, “Bir çocuk asla tutuklanmamalı” dedi.   Dünya Çocuk Hakları Günü'nde bir kez daha çocuklara yönelik hak ihlalleri gündeme gelirken  25 milyon çocuğun bulunduğu Türkiye’de, sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporlar, çocuk hakları ihlallerinin her yıl katlanarak arttığına işaret ediyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Nisan 2018 verilerine göre, cezaevlerinde 12-17 yaş arasında (18 yaşından gün almamış) çocukların sayısı 2 bin 491. Bu çocuklardan 1.719’u tutuklu, 772’si hükümlü.  Bazı verilere göre ise, Türkiye’de halen 0-6 yaş grubu 800’ü aşkın çocuk anneleri ile birlikte cezaevinde bulunuyor.  Birleşmiş Milletler'in "Özgürlüklerinden Mahrum Bırakılan Çocuklar Üzerine Küresel Çalışma" adlı bir raporuna göre, dünya çapında 7,2 milyon çocuk çeşitli kurumlar, gözaltı merkezleri, çatışma merkezleri ve cezaevlerinde özgürlüğünden mahrum bırakılmış durumda.   Dünya ve Türkiye ölçeğinde çocuk hakları ihlallerindeki artış bölge kentlerinde de belirgin bir şekilde hissediliyor.  Diyarbakır’da 19 yaşındaki Cotkar Amara Yürek, 7 yaşından beri 12 defa gözaltına alındı. 17 yaşındayken girdiği cezaevinden 18 yaşında çıktı. Yürek, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde 10 ay kaldıktan sonra tahliye edildi. Çocuk yaşta maruz kaldığı baskıların kendisini güçlendirdiğini buna karşı direnç kazandığını dile getiren Yürek, yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.   Yürek, birçok defa gözaltına alındığını, 2017 yılında yaşanan gözaltı sürecinin ardından tutuklanıp cezaevine gönderildiğini anımsatarak, bir çocuğun bu baskılara maruz kalmasının hayatın olağan akışına ters olduğunu dile getirdi.    “O yaşta cezaevine girmem, gece geç saatlerinde uyurken ev baskınlarının gerçeklemesi, çok vahşiceydi” diyen Yürek, bu durumun bölgede çok olağan bir hale geldiğine dikkati çekti. Bölgede bir çocuğun normal bir şekilde büyümesini sağlayacak olanakların olmadığına vurgu yapan Yürek, çocukken maruz kaldığı baskıların şu anda kendisinde şiddetli travmalara neden olduğunu, öte yandan kendisine güç verdiğini de dile getirdi. Yaşadıklarının bir çocuğun yaşayabileceği en kötü deneyimler olduğunu vurgulayan Yürek, “Ailen veya çevrendekiler sana bakıyor ve yalnız olmadığını anlıyorsun ama tutuklandığında farklı bir duyguya geçiyorsun. Korku atmosferi yaşıyor, gittiğim yerlerde neler karşına çıkacak diye sürekli endişeleniyorsun. Gittiğim cezaevinde de başka çocukları gördüm ve yaşatılanların sadece bana karşı olmadığını anladım. Ve bir çocuğun asla tutuklanmaması gerektiğini fark ettim ve bu durumun hayatınızdan bazı şeyleri alıp götürüyor” ifadelerini kullandı.    ‘CEZAEVİNİ KAVRAMI ÇOK ZOR’   Bir çocuğun cezaevine girdiğinde o atmosferi ilk anda kavramasının çok zor olduğunu dile getiren Yürek, “Gece yapılan baskınlar, gözaltına alınmak, bir çocukta zaten bir travma yaratıyor. Düşünün evde yatıyorsunuz ve baskın gerçekleştiriliyor, bundan daha kötü bir şey olabilir mi? Çocukken gözaltına alınmam aslında genel bir sorunun varlığını işaret ediyor. Yaşadıklarımın çok derinine inmeye gerek yok. A veya B kişisine yapılan bir durum değil, genel bir durum. Şu an bu bölgede bu gibi şeyler artık normalleşmiş ve ciddiyetini kaybetmiş ama kaldı ki bu durum ciddi bir sorundur. Dünya geneline bakıldığında, yaşadığımız bölgenin koşulları aslında olağan dışı koşullar. İlk çocukluk dönemine bakıldığında da bu durum görülüyor, her zaman bir yönelim var. Bu da aslında seni çocuk olarak kabul etmeyen, önünü kesmek toplumsal durumun genelleşmiş hali. Aslında bu bir zihniyet meselesidir” diye belirtti.    ‘ANADİLİ KABUL ETMİYORSUN’   Bölgede çocuk hakları ihlallerine değinen Yürek, 7 yaşındaki bir çocuğun anadili mahrum kalarak okula başladığına dikkati çeken, “Bundan öte insan bir şey söyleyebilir mi? Bu açıkçası tarihsel bir sorun. Bir çocuğun anadilinden yoksun olarak büyümesi, başlı başına bir sorun. Çünkü sen o çocuğu zaten belli bir yaşta kısıtlıyor, varlığını kabul etmiyorsun, bunun başka bir anlamı yoktur. Bu çocuklarda bir travmaya neden oluyor” ifadelerini kullandı.   ‘YAŞADIKLARIM GÜÇLÜ KILDI’   Yürek, şöyle devam etti: “Birinin çocuk yaşta tutuklanıp cezaevine konması sadece çocuk üstünde değil aile üstünde de ciddi bir etki bırakıyor. Ailesinden, okulundan, yaşamından uzaklaşan bir çocuk kendini yalnız hisseder. Ancak bu yaşadıklarım, toplumda var olan saldırıları ve dayatmaları görmeme vesile oldu. Yaşadığın yeri iyi değerlendirmeye yardım oluyor. Bu açıdan güçlü kılan etkileri de oldu diyebilirim” şeklinde konuştu.    ‘KOŞULLAR İYİLEŞTİĞİNDE ANLAMI OLUR’   Çocuk Hakları gününe değinen Yürek, şöyle dedi: “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe de bakıldığında burada belirginleşen nokta şu; koşullar iyileştiğinde biz bu günün anlam ve önemini anlayıp anacağız. Hayatımızda o zaman bu gün yer edinecek, yoksa pratikte bu günün hiçbir anlamı yok. Bunu deneyimleyerek yaşıyoruz. Bir çocuğun dayatmalara maruz bırakıldığı, öldürüldüğünü değerlendirip çözme odaklı yaklaşmamız gerekir. Cizre'de Sur'da ölen çocuklar yaşadıklarımızla bir bütündür.”