'Kadınlar değişiyor, erkekler değişime şiddetle karşılık veriyor' 2020-11-20 09:14:51 İSTANBUL - KCDP Genel Sekreteri Fidan Ataselim, kadınların artık toplumsal telkinlere boyun eğmediğine dikkati çekerek, “Kadınların uyanışı söz konusu. Kadınlar değişiyor, erkekler ise değişim karşısında şiddet uygulayarak, bastırmaya çalışıyor" dedi.  Yıl boyunca hayatına dair karar almak isteyen kadınların maruz kaldığı erkek şiddeti çetelesini “savaş bilançosu” olarak değerlendirmek yerinde olacak. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre, ilk on ayda 397 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Ancak ülkede kadın cinayetleri ile ilgili etkin bir soruşturma yürütülmediği için 151’i “şüpheli ölüm” olarak kaydedildi. Kadınlar en “güvenilir” yerlerde ve yakınları tarafından öldürüldü. Kadınların 143’ü evinde ölürken, failler erkek akrabalar (baba, kardeş, oğul vs.) ve partnerleri (eş, arkadaş) oldu. Kadınların 136’sı ise ateşli silahla yaşamını yitirdi. KCDP’nin 10 aylık raporunun verileri şöyle:   OCAK     Yılın ilk ayında 27 kadın katledildi. 7 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 7’si arkadaşı, 5’i eşi, 5’i oğlu, 3’ü babası, 2’si eski eşi, 1’i akrabası ve 1’i de eski arkadaşı tarafından öldürülürken, 3’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi. Kadınların 15’i ateşli silahlarla yaşamını yitirdi.    Kadınların 18’i evinde, 6’sı sokak ortasında, 1’i arabada, 1’i ıssız bir yerde öldürüldü. 1 kadının nerede öldürüldüğü tespit edilemedi.    ŞUBAT   Bu ay 22 kadın öldürüldü. 12 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 21 kadından 1’inin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 8’i eşi, 5’i bir tanıdık, 3’ü arkadaşı, 3’ü oğlu, 1’i babası, 1’i de eski arkadaşı tarafından öldürüldü. Kadınların 10’u ateşli silahlarla öldürüldü. 13’ü evinde, 3’ü sokak ortasında, 1’i otelde, 1’i arazide, 1’i ıssız bir yerde, 3’ünün nerede öldürüldüğü tespit edilmedi.    MART    Mart ayında erkekler tarafından 29 kadın öldürüldü, 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 15 kadın ateşli silahlarla öldürüldü. Evden çıkmama çağrılarının yapıldığı 11 Mart’tan 31 Mart’a geçen 20 günlük süreçte ise 21 kadın öldürüldü. Kadınların 4’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 9’u eşi, 5’i arkadaşı, 4’ü tanıdık/akraba, 2’si eski eşi, 2’si oğlu, 1’i babası, 1’i eski arkadaşı, 1’i de kardeşi tarafından öldürüldü. 18’i evinde, 4’ü iş yerinde, 2’si arabada, 1’si arazide, 2’si sokak ortasında öldürüldü.    NİSAN    Bu ayda erkekler tarafından 20 kadın öldürüldü, 20 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Nisan ayında öldürülen 20 kadının 4’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilmedi, 2’si eşi, 3’ü arkadaşı, 7’si tanıdık biri, 2’si oğlu, 1’i babası ve 1’i de tanımadığı biri tarafından öldürüldü. Kadınların 16’sı evinde, 3’ü sokak ortasında, 1’i de bir arazide öldürüldü. 10’unun ateşli silahlarla yaşamına son verildi.    MAYIS   Bu ay 21 kadın cinayeti işlenmiş, 18 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Öldürülen 21 kadının 2’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 8’i eşi, 2’si arkadaşı, 3’ü tanıdık biri, 3’ü akraba, 1’i oğlu ve 2’si de tanımadığı biri tarafından öldürüldü. Kadınların 10’u evinde, 7’si sokak ortasında, 1’i arabada, 1’i de bir arazide öldürüldü. Geçtiğimiz aylara göre, bu ay kadınların sokakta öldürülme oranı arttı. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 48’i evlerinde, yüzde 33’ü sokakta öldürüldü. Kadınların 11’i ateşli silahlarla yaşamını yitirdi.    HAZİRAN    Haziran ayında 27 kadın öldürüldü. 23 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu daha sonra 5 kadının şüpheli ölümünün kadın cinayeti olduğu ortaya çıktı. 11’i eşi, 2’si arkadaşı, 3’ü tanıdık biri, 3’ü akraba, 3’ü baba, 1’i eski arkadaşı ve 1’i de erkek kardeşi tarafından öldürüldü. Kadınların 14’ü evinde, 7’si sokak ortasında, 1’i işyerinde, 1’i de bir arazide öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 52’si evlerinde, yüzde 26’sı sokakta öldürüldü. 15’i ateşli silahlarla yaşamını yitirdi.     TEMMUZ    Temmuz ayında erkekler tarafından 36 kadın öldürüldü, 11 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadınların 11’i eşi, 5’i arkadaşı, 5’i tanıdığı biri, 4’ü eski eşi, 2’si akrabası, 2’si babası, 2’si eski arkadaşı ve 2’si oğlu tarafından öldürüldü. Kadınların 18’i evinde, 6’sı sokak ortasında, 2’si arabada, 2’si arazide, 2’si otelde, 1’i ıssız bir yerde ve 1’i de iş yerinde öldürüldü. 24’ünün yaşamına ateşli silahlarla son verildi.     AĞUSTOS   Ağustos ayında 27 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi, 23’ü şüpheli bir şekilde öldü. 27 kadının 8’i eşi, 6’sı arkadaşı, 4’ü eski eşi, 4’ü tanıdık, 2’si akraba, 1’i baba, 1’i kardeş ve 1’i de oğlu tarafından öldürüldü. Kadınların 15’i evinde, 5’i sokak ortasında, 3’ü arazide, 1’i arabada, 1’i işyerinde, 1’i diğer bir kamusal alanda öldürüldü. 14’ü ateşli silahlarla öldü.    EYLÜL    Eylül ayında 16 kadın cinayeti yaşandı, 20 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 16 kadının 9’u eşi, 4’ü arkadaşı, 3’ü de tanıdık birisi tarafından öldürüldü. Kadınların 9’u evinde, 3’ü sokak ortasında, 2’si arazide, 1’i arabada, 1’i de işyerinde öldürüldü. 8’i ateşli silahlarla öldü.    EKİM   Ekim ayında 21 kadın öldürüldü, 8 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. 21 kadının 6’sı arkadaşı, 5’i eşi, 5’i tanıdık birisi, 1’i eski eşi, 1’i eski arkadaşı ve 1’i de kardeşi tarafından öldürüldü. Kadınların 12’si evinde, 2’si arabada, 2’si işyerinde, 2’si sokak ortasında, 1’i de ıssız bir yerde, 1’i kuaförde öldürüldü. 14’ü ateşli silahlarla öldü.    YARIGININ TUTUMU    Kadın mücadelesine rağmen cezasızlık ve önleyici tedbirlerin alınmaması şiddeti tırmandırdı. Yıl boyuna takip edilen davaların bir kısmı seyircisiz yapılırken, çoğunluğu ise tutukluluk incelemesi yapılarak ileri bir tarihe ertelendi. İpek Er’in ölümüne sebep olan Uzman Çavuş Musa Orhan, tutuklanıp daha sonra tahliye edilmesi, Pınar Gültekin’i vahşice katledip toprağa gömen Cemal Metin Avcı, tepkiler üzerine tutuklanması ve yaklaşık bir yıldır kendisinden haber alınmayan Gülistan Doku olayının baş şüphelisi Zainal Abarakov hakkında hala bir soruşturmanın başlatılmaması dahi yargının kadın katliamlarına bakışını gözler önüne serdi.     ‘ÇÖZÜM KONUŞULMALI’   25 Kasım dolayısıyla ülkedeki tabloyu KCDP Genel Sekreteri Fidan Ataselim değerlendirdi. Tutulan çetelerin kadın mücadelesi açısından önemli olduğunu belirten Ataselim, “Veriler gerçekleri ortaya koyar. Derlenen veriler de kamuoyuna yansımış kadın cinayetleridir. Artık kadın cinayetlerinin artması veya azalmasını değil, tek bir kadının dahi katledilip, şiddet görmemesi üzerine konuşmak istiyoruz. Sayıların ötesinde konuşmamız gereken şeyler vardır. Bunun için de siyasi bir iradenin ortaya konulması gerekir” dedi.   ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİ    Şüpheli kadın ölümlerindeki artışa dikkat çeken Ataselim, “Kadınlar her yerde ölü bulunuyor. En çokta intihar süsü verilerek ‘öldü’ deniliyor. Şüpheli şekilde ölen kadınların hikayelerine baktığımızda mutlaka polise daha önce şiddet gördüğü, tehdit edildiği için şikayette bulunmuş. Bu nedenle şüpheli kadın ölümlerini ayrıca raporluyoruz. Bütün bunlar aslında devletin görevidir. Ancak siyasi iktidar şüpheli ölümleri önemli bir sorun olarak görmüyor. Ya da üstünü örtmeye çalışıyor. Şüpheli kadın ölümlerinde gerçekler açığa çıksın diye mücadele ediyoruz. Şüpheli ölümlerin bu kadar çok üzeri örtülüyorsa siyasi iktidarın ne yapmak istediğine doğrudan bakmak gerekir. Aydınlattığımız çok sayıda şüpheli kadın ölümleri oldu. Şule Çet gibi ismini sayamadığım birçoğu buna örnektir” diye konuştu.   ‘TESADÜF DEĞİL’   Özellikle haklarında koruma kararı olan kadınların öldürüldüğünü belirten Ataselim, korunma kararları uygulanmadığı için kadınların adliye koridorlarında veya çocuklarının gözü önünde yaşamını yitirdiğini söyledi. Ataselim, kadınların artık işkence edilerek, öldürüldüğünü vurgulayarak, “Pınar Gültekin bunun en somut örneğidir. Pınar’ın vahşice öldürülmesi, Emine Bulut’un kızının gözü önünde katledilmesi tesadüf değildir. Derinden akan ciddi bir öfke patlamasıdır. Erkeklerin kadınlara her türlü eziyet ve işkenceyi yapabileceklerini hatta öldürdükleri kadınların bedenlerini bile ortadan kaldırabileceklerinin mesajıdır” ifadelerini kullandı.    YARGININ ETKİSİ    Yargının kadın cinayetlerine etkisine de değinen Ataselim, şöyle dedi: “Musa Orhan hala neden tutuksuz yargılanıyor? Toplum olarak sormaya devam edeceğiz. Rabia Naz, Aleyna Çakır’a ne oldu?  Adalet sistemindeki çarpıklıklarla karşı karşıyayız. Kadınlar olarak yargıya da müdahale etmek zorunda kalıyoruz. Bu bir eksikliğin ve çarpıklığın sonucudur. Sosyal medya hesaplarında adaleti arar olduk. Buradan yükselen tepkiler sonucu faillere bir müdahale olabiliyor. Yargıdaki cezasızlık kadın cinayetleri ve şiddetinde büyük oranda etkili oluyor. Ayrımcı indirim ve cezasızlık politikası erkeklerin ellerini güçlendiriyor. Bir meşruiyet zemini hazırlıyor. Cinayet ve şiddetin normalleştirilmesine sebep oluyor. Pınar Gültekin’i öldüren katilin mahkemedeki ‘yakalanacağımı düşünmüyordum’ sözlerine yol açıyor. Bu sözler çok somut bir özettir. İşte yargı buna yol açıyor. Katiller tutuklanacaklarını ve ceza alacaklarını bile düşünmüyorlar. Ama kadınları katledip ortadan kaldırabileceklerini düşünebiliyorlar.”    ‘UYANIŞ SÖZ KONUSU’   Sistemli saldırılara rağmen kadınların arttık sessiz kalmadıklarını ve şiddeti her yerde teşhir ettiklerini belirten Ataselim, “Kadınların uyanışı söz konusu. Şiddet karşısında barışmak yerine boşanmak istiyorlar. Kadınlar toplumsal telkinleri artık kabul etmiyor, bunların kendilerini sınırlandıran ve baskı altına aldığının farkında. Tipik olan kadınlık rollerine karşı çıkıp bunu kırmak istiyorlar. Kadınlar değişiyor, erkekler ise değişim karşısında şiddet uygulayarak, kadınları bastırmaya çalışıyor” dedi.    ‘KADINLAR POLİTİKLEŞTİ’   Önceki yıllara oranla kadınların bu yıl daha da güçlendiğini, cesaretli olduğunu ve politikleştiğini söyleyen Ataselim, “Örgütlenme eğilimleri arttı. Tek tek çıkan sesler artık alanlarda kitlesel bir şekilde çıkıyor. Bu nedenle kadınların en bütünlüklü ve kapsayıcı olan kazanımı İstanbul Sözleşmesi hedef alındı. Ama buna karşı toplum hep birlikte İstanbul Sözleşmesi’ni sahiplenerek, kaldırılmasına izin vermeyeceğini ve ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ cevabını verdi. Bunu sağlayanda örgütlü politik kadın mücadelesidir. O yüzden kadınlar artık sesiz kalmıyor. Bu kadar baskı ve zorluğa karşı pes etmiyor. Daha nice haklarımızı kazanacağız. Ve İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesini uygulatacağız” diye konuştu.    ‘SAVAŞA DÖNÜŞMÜŞ’   Kadınların seslerini yükseltmesiyle saldırıların arttığını dile getiren Ataselim, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınlar ve erkekler arasında bir savaşa dönüşmüş durumda. Kadınlar hak talep ettikçe saldırılar artıyor. Saldırılar artsa da kadınlar daha çok mücadele ediyor. Erkeklerdeki bu saldırgan ruh hali meşruiyet zemini yaratıyor. Bir tür sırtı sıvazlanmış oluyor. Cezasızlık ve kadın haklarının tartışmaya açılması saldırganlığı artırıyor”  dedi.    ‘ÇÖZÜM İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’   Şiddet ve cinayetlerdeki artışın en önemli etkenlerinden birinin İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmaya açılması ve 6284 sayılı yasanın askıya alınması olduğunu ifade eden Ataselim, şöyle konuştu: “Bunlar kadınları koruyan yasalardır. Can simidi niteliğindedir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa, kamuya yükümlükler getirdiği için ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Çünkü bütün toplumu ilgilendiren bir yasa ve sözleşmedir. Kadın cinayetleri ve şiddetin önüne geçilecek etkili politikaların olması şart. Erkek egemenliği ve patriyarkanın siyasi alanda da doğrudan bir bütün hareket ettiğini görüyoruz.  Esas çözüm İstanbul Sözleşmesi’dir. İstanbul Sözleşmesi uygulansın.”   Ataselim, 22 Kasım saat 15.00’da öldürülen kadınları anmak için İstanbul Kadıköy Beşiktaş İskelesi’nde olacaklarını duyurarak, katılım çağrısında bulundu.    MA / Semra Turan-Tolga Güney