Merttürk: Sokağı kazanmak için birlikte mücadele etmeliyiz 2020-11-15 10:46:07   ANKARA - İktidarın salgını OHAL sürecine çevirdiğini söyleyen Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, “İktidar kadar muhalefet sorunu da var. Sokağı tekrardan kazanmak içim muhalif güçler birlikte mücadele etmeli” dedi.   Mahallelerde, okullarda, hastanelerde, bakanlık önlerinde, kent meydanlarında anket çalışmaları, propaganda faaliyetleri ve eylemlerle güvenceli çalışma talebini yükselten Halkevleri’nin başlattığı “Yaşamak İstiyoruz” kampanyası devam ediyor. Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, pandemi koşullarında öne çıkan toplumsal çelişkileri, toplum içindeki direnme eğilimlerini ve devam eden kampanyayı Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.   Kampanyanın, Halkevleri üyelerinin “Biz Türkiye’yi yönetseydik nasıl yönetirdik” sorularına verdikleri cevaplar kapsamında ortaya çıktığını belirten Merttürk, “Yaşamak istiyoruz talebinin kendisi hem dikkat çeken hem de kafalarda soru işareti yaratan bir talep. Neden böyle bir talepte bulunur devrimciler? Pandemiyle birlikte neo-liberal kapitalizmin tüm krizleri ortaya çıktı. Daha sert bir şekilde insanlar bununla yüzleşmek zorunda kaldı. Güvencesiz, zor koşullarda yaşamını devam ettiren yoksul, emekçiler ve halk aslında pandemiyle birlikte daha çok ölümle burun buruna gelir hale geldi. Yaşamaya dair hiçbir güvencemizin kalmadığını daha sert bir şekilde gördük” diye konuştu.   “Yaşamak istiyoruz” talebinin, içinde yaşadığımız sistemde hayatta kalmanın mümkün olmadığını gösterdiğine vurgu yapan Merttürk, “Bir dizi talebimiz var ve bu taleplerin bu iktidar tarafından karşılanmayacağını biliyoruz. Yaşamak istiyoruz kampanyası iktidarı alaşağı etmek adına ortaya koyduğumuz bir kampanyadır” dedi.   ‘FARKLI KESİMLERLE YAN YANA GELDİK’   Kampanya çerçevesinde toplumun farklı kesimleriyle yan yana geldiklerini dile getiren Merttürk, kampanyanın yurttaşlarda karşılık bulduğunu söyledi. Merttürk, “Salgına karşı korunmayan sağlık emekçilerinin insanca yaşama talebi olduğunu gördük. Kadınlarla çok uzun bir süredir sokakta yaşama talebini birlikte dillendiriyoruz. Kadınların yaşama talebini zaten daha öncede sahada deneyimliyorduk, onlarla buluşmaya bu talebi yükseltmeye devam ediyoruz. EBA TV çekmediği için çatıya çıkan ve yaşamını yitiren çocukları oldu, çocukların yaşaması için iktidar ile mücadele etmemiz gerektiğini bir kez daha gördük. Bu kampanya çerçevesinde buluşabiliyorsak, yaşama talebinin kendisiyle bu örnekleri çoğaltabiliriz” şeklinde konuştu.   ‘GERÇEKLERİ ÖRGÜTLEMEK’   İktidarın salgın dönemini Olağanüstü Hal (OHAL) sürecine çevirdiğine dikkati çeken Merttürk, bunun teşhiri noktasında sokağa çıkmanın önemine değindi. Salgının bilimsel verilerle yönetilmediğini, İçişleri Bakanlığı’nın müdahaleleriyle yönetildiğini belirterek, iktidarın gerçeklerden korktuğunun altını çizen Merttürk, şunları söyledi: “Salgınla gerçek mücadele yürütmeyenler, halkı koruyamayanlar sokağa çıkan ve bununla mücadele etmek isteyenlere polis şiddeti, faşizmle karşılık veriyor. Gerçekleri söylemenin politik olduğu bir ortamda, bu gerçeklerin örgütlenmesi iktidarı yıkma potansiyelinin olduğunu gösteriyor. Asıl olarak çekindikleri şey budur.”    ‘ÖNLEM ALINARAK HER ŞEY YAPILABİLİNİR’   İktidarın salgını muhalefeti susturmak için kullanmasını kabul etmediklerini söyleyen Merttürk, “Anti bilimsel açıklamalarla ‘sokağa çıkamazsınız’ derken, en son Kocaeli'nde bir il kongresi yaptılar ve kol kola yürüyüşler yaptılar. Sağlık Bakanının kendisi 10 kişi ile asansöre bine biliyor. Bu bize pandeminin bahane olduğunu, halkın muhalefetini bastırmak adına kullanılan bir araç haline çevrilmiş durumda. Bu koşullarda dahi eylem yapılabilir olduğunu gösterdik. Türkiye’nin dört biryanında etkinliklerimiz oldu, 10 ilde aynı saate sokağa çıktık. Bilimsel olanı savunmak zorundayız, öbür türlü bizde korkuyu yayabiliyoruz. Önlemlerimizi alarak her şeyi yapabiliriz, polis faşizm olmadığı sürece herhangi bir problem yaşamıyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘MUHALEFET SORUNU’   Merttürk, Türkiye’de iktidar sorunu kadar muhalefet sorununun da olduğunun altını çizdi ve şöyle açıkladı: “Büyük bir muhalefet eksikliği var, kendimizi de dışında tutmuyoruz. Toplumsal muhalefetin yeniden eski alışkanlıklarına dönebilmesi, köklerini hatırlaması kıymetli. Büyük organizasyonlar yapılamayabilinir ama yan yana gelinebilinir. Yan yana gelişlerin muhakkak sokakta olması gerektiğini düşünüyoruz. Toplumsal muhalefetin elinden kalan en etkili aracın sokak olduğunu düşünüyoruz. Halka bir umut vermek adına şunu yaratabilmemiz gerekir; ‘iktidarın yenilemez fikri’ yaptığı her baskıyla, politikasıyla yaygınlaşıyor ama biz bu iktidarın yenilebilir olduğunu düşünüyoruz. Bizim bunu topyekun bir mücadeleyle halka ispatlamamız gerekiyor.”   ‘MÜCADELEDE BİRLİKTELİK’   Merttürk, muhalefetin bir araya gelme sorununa da işaret etti.  İzmir depreminde muhalefetin ortak mücadelede eksik kaldığını ifade eden Merttürk, “Herkes kendi çabasıyla İzmir depreminde bir şeyler yapmaya çalıştı ama bir kriz masası kurulamadı, bu büyük bir eksikliktir. Eğer halkın yaşadığı bir sorun varsa o sorunun özgünlüğünde bir araya gelebilmek mümkündür. Mücadelede birliktelik böyle yaratılır. Basın açıklamalarının altında ortak imza bulunması muhakkak önemlidir ama bunun yeterli olmadığını ortak mücadelenin büyütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Faşizmi geriletmek, sokağı yeniden kazanmak adına birlikte mücadele etmemiz gerekir” diye konuştu.   ‘DAYANIŞMA ÖZ SAVUNMA HAREKETİDİR’   İktidarın krizleri çözmek adına çaba sarf etmediğini dikkat çeken Merttürk, İzmir’de Halkevlerinin dayanışma çadırına polis saldırdığını belirtti. Halk örgütsüz bırakılarak cezalandırılmak istendiğine ifade eden Merttürk, devamında şunları söyledi: “Halkın bir araya gelme olanaklarını gören iktidar, yaşama talebini çerçevesinden bir araya gelme potansiyelinden korkuyorlar. Bizim depremde gösterdiğimiz sadece tek başına bir dayanışma örneği değil, öz savunma hareketidir. Canımızı hiçe sayanlar karşısında kendi ve halkın can sağlığını koruma adına bir öz savunma hareketidir dayanışmanın kendisi. Faşizm açısından bir çadıra saldırmak sembolik olabilir ancak güvenliğimizi, canımızı hiçe sayanlara karşı dört bir yana bir dayanışmayı yaydık.”   MA / Emrullah Acar