Gıda Mühendisi Toprak: Sahte içkinin altında yüksek zam ve vergi var 2020-10-26 09:12:09 İZMİR- Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Toprak, kentte son günlerde sahte içkiden dolayı yaşanan ölümlerin altında yüksek zam ve vergilerin olduğunu belirterek, "Halk sağlığı ve gıda güvenliği denetimsizliği ile yüksek ÖTV’nin bir sonucu olan kaçak alkolden ölmek insanın kaderi olmamalıdır" dedi.    İzmir'de, Ekim ayı başından bu yana 30'a aşkın yurttaş sahte içkiden kaynaklı yaşamını yitirdi. Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Toprak, ölümlerin altında yatan nedenlerin alkollü içeceklere getirilen yüksek zam ve vergiler olduğunu belirtti.    Merdiven altı üretimin halk sağlığını nasıl tehdit ettiğinin en çarpıcı örneği ile karşı karşıya olduklarını dile getiren Toprak, "İçilebilir nitelikte olmasının çok ötesinde, sanayi tipi alkollerden veya hiç olmayacak bir şekilde insan sağlığı için son derece zararlı olan metil alkol türü çok daha ucuz alkol kullanılarak yapılan bu kaçak üretimlerin insan hayatını nasıl sonlandırdığına bir kez daha tanık olduk" dedi.   ‘ZAM VE VERGİ TETİKLİYOR’   Gıdanın insan sağlığı ile doğrudan ilgili olduğu için ihmal edilemeyeceğini vurgulayan Toprak, "Mevzuat hazırlamak, kurallar koymak, bu kuralların uygulaması takip edildiği ve yeterince denetim yapıldığı sürece önemlidir. Bu denetimler yeterince yapılamazken, bir de çok yüksek oranlarda vergi uygulanması kayıt dışını ve sahteciliği körüklemekte, tüketicileri riske atmaktadır. Bütçe açıklarını kapatmak için alkollü içeceklere yapılan yüksek zamların ve vergilerin sahtecilik ve kaçakçılığı tetiklediği açıktır. Bu bağlamda alkollü içeceklerdeki yüksek vergi baskısının sahtecilik cazibesini düşürecek oranlara çekilmesi, tüketicinin uygun fiyatlarla ulaşmasını sağlayacak bir düzenlenmenin belirlenmesi gerekmektedir” diye konuştu.    ‘DENETİM MEKANİZMASI KURULMALI’   "Halk sağlığı ve gıda güvenliği denetimsizliği ile yüksek ÖTV’nin bir sonucu olan kaçak alkolden ölmek insanın kaderi olmamalıdır" diyen Toprak, devletin denetlemeden sorumlu kamu kurum ve kuruluşlarla etkin bir denetim mekanizması kurması gerektiğini söyledi. Tüketicilerin de şüpheli gördükleri durumları yetkililere bildirmesi gerektiğini ifade eden Toprak, "Metil alkol endüstriyel kullanımı olan bir üründür. Gıda maddelerinin üretiminde girdi olarak kullanılması kesinlikle yasaktır ve kullanılamaz. Türk Gıda Kodeksi'ne göre, rakıda bulunmasına izin verilen metil alkol miktarı en fazla 150 gr/hektolitredir. Bu miktardan daha yüksek oranlarda metil alkol içeren ürünler insan sağlığı açısından riskli olarak değerlendirilir" ifadelerini kullandı.    MECLİS’TEKİ TASARIYA TEPKİ    Meclis’teki komisyonda görüşülen Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'ni eleştiren Toprak, "Hükümet her yasa tasarısında olduğu gibi yine konunun uzmanlarıyla görüşüp, işbirliği yapmadan bir yasa tasarısı getirdi. Yasa tasarısını inceledikten sonra itirazlarımızı açıklamalarımızla dile getirebildik. Bir bilim kurulu oluşturulacağı ibaresi vardı ve bu kurumlarda kimler olacağı belli değildi. Bilim kurulunun tarafsız ve şeffaf olması gerekir. Pandemi sürecinde de gördük ki bilim kurullarında yer alan kişilerin, tarafsız olmadığında toplum sağlığını etkileyen kararlar alınabiliyor. Bir takım cezalar yer alıyordu ama bu cezaların kimin ve ne şekilde gerçekleşeceği somutlaştırılmamıştı. Bunların yeniden düzenlenmesi, somutlaşması gerekiyor" dedi.    ‘BİLGİ KİRLİLİĞİ CİDDİ BOYUTTA’   Temiz ve güvenilir gıda konusunda ciddi bir bilgi kirliliğinin olduğunu söyleyen Toprak, şöyle dedi: "Gıda konusunda uzmanlığı olmayan birçok kişi ekranlara çıkarılıyor. Bu kişiler kendi popülerliğini arttırabilmek için gıdaya dair yanlış bilgiler veriyor. Maalesef bu yanlış bilgiler, halkın bilgi kaynağı oldular. Bu yüzden gıda konusunda bilgi kirliliğinin önüne geçilecek bir düzenleme talep ediyoruz. Halkımızın da gıda konusunda meslek odalarımızın bilimsel uyarılarını dikkate almaları gerekiyor."    ‘GÜVENİLİR GIDAYA ULAŞMAK HAKTIR’   Türkiye'deki gıda enflasyonuna değinen Toprak, şöyle devam etti: "İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) rakamlarına baktığımızda, gıda enflasyonunda dünya genelinde bir düşüş gerçekleştiği halde Türkiye'de bir artış gösteriyor. Temiz ve güvenilir gıda ve suya ulaşmak bir insanlık hakkıdır. Asgari ücretin açlık sınırının altında kalması çok önemli bir problem. Emekçi halk, barınmadan sonra ikinci olarak gıdaya harcama yapıyor. Bu yüzden gıda enflasyonu, emekçi halkın üzerinde bir yıkım etkisi yaratıyor. İvedilikle asgari ücretin açlık sınırının üstüne çıkartılması ve gıda enflasyonunu önleyecek adımların atılması gerekiyor."   ‘TARIM POLİTİKASI OLUŞTURULMALI’   Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli'nin “Türkiye'de para var ki ithalat yapabiliyor" sözlerine atıfta bulunan Toprak, "Türkiye, çok uzun yıllar kendi kendine yetebilen bir ülke idi. Ne yazık ki bugün buğday dahil bir çok şeyi ithal eder duruma geldik. Gıda enflasyonunun artmasına neden olan da bu ithalat. Mutlaka toprak analizi yapılması gerekiyor ve gıda egemenliğinin hakim olacağı bir tarım politikasının da oluşturulması gerekiyor. Çiftçinin zarar etmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Kooperatiflerin üzerindeki baskının kaldırılması ve pozitif olarak desteklenmesi gerekiyor. Tüm bu adımlar hayata geçirildiğinde gıda enflasyonu önlenebilir" dedi.    ‘TARIM ALANLARI GARANTİ ALTINA ALINMALI’   Tarım arazilerinin tarım dışında kullanılmasının engellenmesi gerektiğini vurgulayan Toprak, "Tarım alanları enerji yatırımlarıyla, madenlerle, inşaat, turizm, yangınlarla ve imara açılarak yok ediliyor.  Özellikle enerji yatırımlarının tarım alanlarından oldukça uzak, uygun bir yere yapılmalı. Ege'de bu yapılmadığından incir ve üzüm gibi başlıca üretimler zarar görüyor. Ürünlerin, santrallerden kaynaklı rekoltesi düşüyor. Bu yüzden tarım alanları garanti altına alınmalı."   ‘ÇÖZÜM GETİRİLMELİ’   Tarım ve Orman Bakanlığı'nın belirli aralıklarla denetimlerine dair ifşa raporları olarak bilinen, taklit ve tahşiş ürünleri yayınladığını söyleyen Toprak, 2012'den bu yana yayınlanan bu listelere ilişkin şunları söyledi: "Bakanlığın taklit ve tahşiş ürünleri yayınlaması olumlu bir adım ama yeterli değil. Listelerde yer alan ürünlerin son kullanma tarihleri geçmeden toplatılıp, imha edilmesi gerekiyor. Uygulanan para cezaları da yeterli değil, bu işi yapanlar, cezaların yaptırımcılığı olmadığı için aynı suçları işlemeye devam ediyor. Son 6 ifşa listesine bakıldığında, aynı firmanın bütün listelerde olduğunu görürsünüz. Bu yüzden cezalar arttırılmalı, ticari siciline eklenmeli ve hatta nitelikli dolandırıcılıktan hapis cezası verilmeli. Bakanlığın bu sorunları çözmesini bekliyoruz."   ‘SU ÜCRETSİZ OLMALI’   Pandemi döneminde özellikle yoksul kesimlerin, temiz gıda ve suya ulaşması için yerel yönetimlerin sorumluluk alması gerektiğini dile getiren Toprak, "Pandemi döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ortak bir çalışma yaptık. Pazaryerlerinin kapatılması gündeme gelmişti. Bu alanların kapatılmasındansa, şartlarının iyileştirilip, hizmete devam etmesi önemliydi. Çünkü bu yerlerden alışverişi yoksul kesimler yapıyor, herkes pahalı marketlere gidemiyor. Burada önemli olan çiftçiyi, pazar esnafını koruyarak ve gerekli önlemleri alarak hizmetlerin sağlanması. Yaklaşan kış ayları ve vakaların artışı düşünüldüğünde, yerel yönetimlerin meslek odalarıyla birlikte çalışmayı sürdürmesi çok önemli. Ayrıca yerel yönetimler, yurttaşların kullanabilecekleri kadar suyu, ücretsiz bir şekilde sağlamaları da gerekiyor" dedi.    MA / Sevda Aydın