Bir kadının ‘öz savunma’ hikayesi: Meyrem 2020-10-02 09:14:21 İSTANBUL - Küçük yaşta kendisine tecavüz eden ve daha sonra ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı öz savunmayı odağına alan tiyatro oyunu Meyrem’in yazarı ve oyuncusu Ayşenur Demir, “Meyrem hepimizin hikayesi” dedi.  Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro İmge tarafından hazırlanan tiyatro oyunu “Meyrem”, 12 Eylül’de Kadıköy Süreyya Operası önünde izleyiciyle buluştu. Ayşenur Demir’in yazıp aynı zamanda oynadığı Meyrem, küçük yaşta kendisine tecavüz eden ve daha sonra ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı öz savunmayı odağına alıyor. Kadın örgütlerinin düzenleyeceği eylem ve etkinliklerde 25 Kasım’a kadar sokaklarda oynanacak oyun, aynı zamanda babaannesinin, annesinin ve yanı sıra kızı Gülsüm olmak üzere dört kuşak kadının hikayesine mercek tutuyor.    Meyrem, kendini şu cümlelerle açıklıyor: “Benim adım Meyrem… Kocamı ben öldürdüm, hem de öyle pişmanlıkla değil, bile isteye. Yüzümüzde çiçekler açsın diye…”   Meyrem’i, yazan ve oynayan tiyatro oyuncusu Ayşenur Demir ve oyunu yöneten BEKSAV Eş Başkanı Ahmet Uçar’la konuştuk.    YAŞADIĞI VE TANIK OLDUĞUNDAN YOLLA ÇIKTI   Sözlerine Meyrem oyununun hazırlık süreciyle başlayan Demir, “Bir gün Üsküdar iskelede yürürken yolcu almak üzere olan bir taksici tarafından sözlü tacize uğradım. Bu duruma karşı ses çıkarmayacağımı, başımı öne eğip kaçıp gideceğimi sandı. Ama çok sinirlenip büyük bir tepki gösterdim. Beni taciz ettiğini etraftaki insanların da duyacağı, göreceği şekilde tacizini teşhir ettim. Öte yandan aynı gün Ümraniye’ye geçmek üzere otobüse bindim. Otobüste bir kadın erkekler tarafından gözle taciz ediliyordu. Az evvel yaşamış olduğum durumdan dolayı zaten sinirliydim. Bu iki olaya karşı çok büyük öfke duydum. Ardından eve gidip bir anda bilgisayarın başına geçip Meyrem’i yazdım. O kadar yoğun yaşadım ve hissettim ki tüm yaşadıklarımı Meyrem’le söyledim” dedi.    HER GÜN HER GECE...   Yaşadığı ve tanık olduğu tacizin ardından yazdığı Meyrem’i Ahmet Uçar’la paylaştığını dile getiren Demir, ardından kendini bir anda Meyrem’in provalarında gördüğünü söyledi. Demir, “Bütün kadınlar sokakta farklı şekillerde ve sayıda bu durumları yaşıyor. Gündüz veya gece vakti hiç fark etmez her zaman fiziksel, psikolojik ve farklı türde tacizlere uğruyoruz. Ayrıca yaşanan cinayetler ve şiddet olayları da beni etkiledi. Artık her insanda ciddi etki yaratacak, eğitim düzeyi ne olursa olsun gördüğü durumlar yaşanmaya başladı. Onun için çok da planlayarak yazdığım bir şey değil bu durumlara karşı insani boyutundan yolla çıkarak yazdım” diye konuştu.    ‘MEYREM HEPİMİZİN HİKAYESİ’    Meyrem’in hikayesini aktaran Demir, “Meyrem, kırsal bir bölge köyünde doğup büyümüş, çocukluğunu orada geçirmiş. 10 yaşında ise annesini kaybediyor. Ayrıca içinde babaannesinin, annesinin ve kızı Gülsüm’ü de dinliyoruz. 4 kuşak kadının yaşadıkları mercek altına alınıyor. Onlar da Meyrem gibi tacize, tecavüze ve şiddete uğramışlar. Meyrem, bu olanları çok bağırmadan etkili bir tarzla anlatıyor. Böyle kısa bir performans. Meyrem’i dinlediğimizde bu bütün olan biteni görüyoruz. Meyrem'in hikayesi aslında hepimizin hikayesi” diye belirtti.    HEDEFİNE ULAŞTI   Meyrem’in ilk olarak Süreyya Operası önünde oynandığını hatırlatan Demir, etkili geri dönüşler aldığını dile getirdi. “Orada eylemle bağlantısız bir şekilde yoldan geçen insanların kafaların kaldırıp beni izlediklerini hissettim. Sokaktan geçen insanların da izlemesi bir nevi benim için dönüş oldu. İnsanlar Meyrem’in hikayesi bir parça da olsa duymuş oldu. Bu da birazcık hedefine ulaştı diyebiliriz. Ayrıca başkada çok güzel dönüşler, tepkiler aldık” diye konuştu.     MEYREM GİBİ SUSMAMAK   Ayrıca, kadınların yaşadıkları tacize, tecavüze ve şiddete karşı Meyrem gibi susmaması gerektiğini vurgulayan Demir, kendi öz savunma mekanizmalarını üretmeleri gerektiğin dile getirdi. Demir, sözlerine şöyle devam etti: “Meyrem bu durumlara karşı susmadı. Aslında hiçbir kadının susmaması gerekiyor. Çünkü artık söyleyecek çok şey kalmadı bunun dışında. Yaşanan bu son derece korkunç, üzücü durumlara karşı sanatla, edebiyatla sesimizi duyurmak gerekiyor. Biz böyle bir adım atarak yaptık, çok da güzel oldu. Herkes kendisine göre elinden geleni yapacaktır. Ama burada temel olan galiba susmamak. Ayrıca biz Meyrem’de söz edilen 3 kadının hikayesi ile daha genişletmek istiyoruz. İlerleyen zamanlarda bunları da içinde şekillendirmeyi düşünüyoruz.”    ÇOK VİCDANİ   Meyrem’i çok vicdani bulduğunu ve çok etkilendiğini ifade eden Ahmet Uçar da “Meyrem’de büyük bir öz savunma örneği, erk’e karşı bir model anlatılıyor. 5 dakikalık bir oyunda anlatılıyor. Bir ay boyunca her gün prova yaptık. Yaklaşık 150 saat mesai harcadık bu oyuna. Oyunda yine üç farklı kadının hikayesi daha var. Önümüze koyduğumuz süreçlerden biri de bu. Ayrıca oyunun sokakta da gösterilmesi de çok önemli bir durum” dedi.    BİR TUĞLA KOYDU   Meyrem’in bir içsel sorgulamaya yönelttiğine dikkati çeken Uçar, şöyle devam etti: “Kendimizi ne kadar değiştirmeye ve dönüştürmeye kalkışsak da bunu kazıdığımız da altında bir erk çıkıyor. Bunun için sürekli erkekliğimizle mücadele etmeliyiz. Hikayenin çıkış yerine de baktığımız da bunu görüyoruz. Meyrem, kadın özgürlük hareketinin erk’e karşı verdiği mücadeleye bir tuğla koyuyor. Bunu sahiplenmemiz, yaygınlaştırmamız gerekiyor. İzmir’e Diyarbakır’a, Avrupa’ya ve birçok yere gitmesi gerekiyor. Aynı zaman da benzer hikayelerinin de işlendiği oyunların çoğalması gerekiyor. Bu erk’e karşı bir yerde de bu şekilde mücadele edilebileceğini düşünüyorum.”    MA / Mehmet Aslan