Ekoloji muhabiri... 2020-09-20 09:13:38     Cemil Aksu*   Gazetecilik yapmanın zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye ve Kürdistan’da gazetecilik yapmak, hiçbir zaman kolay olmamıştı, hiç kuşkusuz. Hem iktidarın baskıları hem ekonomik ve teknik yetersizlikler, özgür basın emekçilerinin karşısında hiç eksik olmadı. Buna rağmen, “sesimi kim duyar” diyen, kendini naçar hissedenlerin sesini kamuoyuna duyurmakta, hemdert olanların birbirini görmelerini sağlamakta eksik olmadılar.    Sevgili Apê Musa’nın da emektarlarından olduğu Özgür Gündem ilk yayınlandığında küçük bir çizgi-köşe vardı, Karga adında… “Karanlıkları gazeteciler aydınlatır.” Özgür basın karanlığın en koyu olduğu noktalardan can pahasına haber vermeyi üstlendi. Bu alanda onurlu bir tarih yarattı. Şimdi bir doğumu kutladığımız bugün (20 Eylül), Ape Musa’nın da ölümsüz olduğunu gösteren bir tarihtir. Mezopotamya Ajansı da, oldukça karanlık bir dönemde iş başı yaptı. Demokrasi ve barış çabasının “buzdolabına kaldırıldığı”, tecrit ve susturmanın toplumun her yerine yayılmaya çalışıldığı bir dönemde, Apê Musa’nın “ateşten gömleği”ni giydi.    Bu dönem aynı zamanda toplumsal adaletsizliğin, eşitsizliğin ve ekolojik yıkımın da ayyuka çıktığı bir dönem olması tesadüf değildir. Siyasi özgürlüklerin, iletişim, fikir, örgütlenme ve eylem özgürlüğünün “buzdolabına kaldırılması” tam da bu adaletsizlik ve eşitsizlik yaratan sistemin sürdürülmesi için gereklidir. Ve bu yüzden bugün her zamankinden daha fazla iktidar basın üzerinde, hele ki özgür basın üzerinde baskı uyguluyor. Tam da iktidarın başının söylediği gibi, kimse konuşmazsa sorun yoktur!   İnternet ve cep telefonları sayesinde herkesin kendi sesini çıkardığı, sözünü söylediği sosyal medyalar büyük kolaylıklar, avantajlar yarattı. Sosyal medya sayesinde şikâyetinizi, videonuzu, “haber”inizi kendiniz yapıp, milyonlara iletme imkanımız oldu. Mesela, daha önceki yıllara göre, 2000’lerin ilk yıllarından itibaren çevre ve ekoloji hareketlerinin “yüksel siyaset” gündemine maydanoz olmayı başarması bu sosyal medya olanakları sayesinde oldu. Ana akım medya organlarındaki bazı muhabirler de kariyerlerini yerellerdeki çevre ve ekoloji hareketlerinden aldıkları haberlerle yaptılar. Bu alanda da bir yerel medya çalışanlarının ve muhabirlerin hakkının yendiğini kabul etmek lazım.    Evet, bir şeyin altını çizmek lazım. Hem sosyal medya hem akıllı telefonlar vs. geliştiği, yaygınlaştığı halde, hem de ekolojik yıkımlar arttığı halde birinin eksikliği hissediliyor: muhabirin. İster dijital olsun ister basılı olsun, her durumda en çok aranan şey muhabir olmaya devam ediyor. Sosyal medyada herkes biraz “muhabir”in rolünü oynuyor. Ama elbette herkesin dediğine inanacak kadar naif değiliz. Gazeteler, televizyonlar akademisyen köşe yazarları/konuşanları ile dolup taştı. Ama muhabir ortada yok.    İktidar medyası açısından elbette çok gerekli değil muhabir. Ama muhalif medya açısından da muhabir sorunu var. Ekoloji meselesi ve mücadelesi ayyuka çıktığı için birçok gazete ve sitede ekoloji ile ilgili yazan köşe yazarları, programcılar var elbette. Ama ekoloji servisi olan bir site ya da gazete var mı? Akıllı telefonlar ajansların da işini kolaylaştırdı; onlar da merkezden telefonla haber yapmayı keşfettiler!    Muhalif medyanın muhabir sorunu yaşaması da bir yere kadar normal. Ekonomik sorunlardan dolayı. Gönüllü çalışmanın esas olduğu muhalif medyanın mali imkanlarının sınırlı olduğu açık. Fakat tek sorunun para olmadığı açık. Hala bu alanda muhabir yetiştirmeyi önemsemiyoruz galiba. Bu önemsememenin kaynağının sol, sosyalistler okurların “farkındalık”ları oranında ekolojiye önem göstermemeleriyle alakalı mıdır, bilemiyorum.    Fakat yıllardır hasbelkader ekoloji mücadelesinde aktivist olarak yer alan ve birçok kez gönüllü muhabirlik de yapan biri olarak, özgür basında bir ekoloji servisinin eksikliği candan hissediyorum. “Olay”ı yaşandığı yerde yakalayan, olayın kahramanlarını konuşturmakla yetinmeyen, fotoğrafını eylemciden istemeyen, araştıran, önceden bazı haberleri ortaya çıkaran, hareketin almanağını oluşturan, araştırmacı haberiyle, fotoğrafıyla ekoloji hareketine katılan muhabirler olmalı. Elbette yerel ekoloji hareketleri yine kendi eylemlerinin muhabiri olmaya devam edecekler, buna çare yok.      MA’nın gücü de elbette ki muhabirlerinden geliyor. Diğer alanlarda olduğu gibi ekoloji alanında da birçok muhabiri haber peşinde koşuyor. Zaten Kürt illerindeki ekolojik yıkım konusunda tek referansımız MA. Ama sadece Kürdistani değil. MA ile ben Cerattepe direnişinde tanıştım. DİHA ve JİNHA’nın muhabirleri Cerattepe direnişini yakından takip ettiler. Sonrasında da ekolojik yıkımın ve mücadelenin yaşandığı birçok noktada MA muhabirleri ile karşılaştım. Bundan sonra da yolumuz çok kesişecek. Yıkımlara karşı mücadele sürüyor. Ekoloji muhabirleri de bu yıkımın ve mücadelenin haberini yapmaya devam edecekler...    * Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Meclisi Üyesi