Av. Bilmez: Tecridin sonlandırılması barış için başlangıç olabilir 2020-09-01 10:07:05   İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın ağır tecrit koşullarına rağmen hiçbir zaman barış ve çözümden vazgeçmediğine dikkati çeken avukatı İbrahim Bilmez, "Ülkede tüm temel sorunların çözüm anahtarı İmralı’dadır. Tecridin sona ermesi barış için bir başlangıç olabilir" dedi.   Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde insanlar 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü savaş ve çatışmaların gölgesinde karşılıyor. Çatışmalı sürecin uzun yıllardır sürdüğü ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı bugüne kadar binlerce kişinin yaşamını yitirdiği Türkiye’de de benzer bir tablo söz konusu. Barışa duyulan özlemin her geçen gün arttığı ülkede, çatışmalı sürecin sona ermesi için yapılan çağrılar şimdiye kadar karşılık bulmadı. Yıllardır ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın da bugüne kadar bu noktada verdiği yoğun çaba ve çatışmalı sürecin sona ermesi için hükümetlere yaptığı çağrılara olumlu cevap verilmedi.    Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, müvekkilinin 30 yılı aşkın bir süredir devam eden barış mücadelesine dair konuştu.     30 YILLIK ÇABASI   Ülkede barışın sadece Kürtlerin değil, tüm halkların sorunu olduğunu belirten Bilmez, kalıcı bir barış için son 30 yıldır Öcalan’ın ciddi bir çaba sarf ettiğini ifade etti. Kürt sorununun çözümsüz kalmasının tüm halkları olumsuz etkilediğine dikkati çeken Bilmez, “Bir taraftan Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı ortaya çıkan can kayıpları, diğer taraftan savaşa harcanan paralar ile ülkede ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Buna bağlı olarak ülkede açlık ve yoksulluk giderek artıyor. Yoksulluk arttıkça suç oranı da artıyor. Kadına dönük şiddet, çocuk istismarı bunların hepsi buna bağlı olarak artıyor” diye konuştu.    DEMOKRATİKLEŞMENİN ÖNÜNDEKİ ENGEL   Kürt sorununun aynı zamanda devletin demokratikleşmesinin önünde de engel olduğunun altını çizen Bilmez, “Sayın Öcalan çabaları doğrultusunda geçmişte yaşanan tek taraflı ateşkes süreçlerinde Türkiye hem siyasi hem de ekonomik anlamda iyi gelişmeler yaşadı. Ne zamanki ateşkes süreçleri sona erdi, Türkiye’nin demokratikleşmesi de kesildi. Kürt sorunu Türkiye’nin en temel sorunu ve bu sorun 40 yıllık bir sorun değil. Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana devam eden bir sorun. Cumhuriyeti kuran kadrolar bir karar vermesi gerekiyordu. Ya temel sorunlarını çözüp daha demokratik bir ülke ile yola devam edeceklerdi ya da daha içe kapanık, üstenci, toplumu dizayn etmeye çalışan ve antidemokratik bir yaklaşım sergileyeceklerdi. Ne yazık ki Cumhuriyetin kurucu kadroları bu ikinci yaklaşımı benimseyip hayata geçirdiler” değerlendirmesinde bulundu.    Yaşanan katliamlara rağmen Kürtlerin, hakları için hiçbir zaman vazgeçmediğine değinen Bilmez, PKK’nin ortaya çıkmasıyla birlikte Kürtler için yeni bir sürecin başladığını ifade ederek, Öcalan’ın daha önceki görüşmelerde yaptığı, “Kürt sorunu biz yaratmadık. Biz olmasaydık bile PKK var olurdu. Bu başka isimle ortaya çıkardı belki ama mutlaka bir hareket ortaya çıkardı. Çünkü sorunu yaratan bu sistemdi dolayısıyla onun karşısına Abdullah Öcalan çıkmasaydı bile başka birileri çıkardı” tespitlerini anımsattı.    BARIŞ YOLCULUĞUNUN İLK ADIMI    Öcalan’ın sürdürdüğü “barış yolculuğu"nun ilk adımlarının 1988 yılından itibaren atıldığını kaydeden Bilmez, “Öcalan 1993 yılına gelindiğinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile dolaylı diyalog olanağını yakalar ve 1993 yılının Mart ayında ateşkes ilan edilir. Ancak Sayın Öcalan’ın barış yolculuğunun ilk durağında ilk saldırı olur ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ateşkes sürecinde af da dâhil tam bir çözüm planı sunacağı gün katledilir. Bu süreçte Öcalan’ın barış çabaları, Özal’ın öldürülmesi ile başlayan ve ardından devlet içindeki çözüm yanlılarının tasfiyesi ile devam eden kirli özel savaş yöntemleri; otuz üç asker provokasyonu ve ardı sıra gelişen operasyonlar, çok yönlü saldırılarla boşa çıkarılır” dedi.    BARIŞ ÇABALARI HEBA EDİLDİ   Öcalan’ın 1993 yılından bu yana Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini dile getirdiğine kaydeden Bilmez, 1993 yılından günümüze kadar yapılan ateşkes çağrılarına PKK’nin hep olumlu cevap verdiğini, ancak devletin bu çağrıya savaşı derinleştirerek cevap verdiğini söyledi. Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye teslim edildikten sonra da barış çabalarının son bulmadığını dile getiren Bilmez, “Sayın Öcalan Türkiye’ye teslim edildiği dönem de herkes Türk ve Kürt savaşının daha da derinleşeceğini bekliyordu. Sayın Öcalan herkesi şaşırtan bir adım atarak bir siyasi liderin vermesi gereken en zor kararı vererek PKK’ye ateşkes çağrısında bulundu. Sayın Öcalan’ın bu çağrısı Türkiye’nin önü açan bir çağrı ve bu süreç 2004’de kadar devam ediyor. Ancak Öcalan’ın bu dönemki çabaları da heba ediliyor ve devlet bu süreci değerlendirmiyor” diye belirtti.   ‘HER FIRSATTA BARIŞ ÇAĞRISI’   AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte ise Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını ifade eden Bilmez, AKP’nin 2004 yılına kadar Kürt sorunu sona ermiş gibi hareket ettiğine işaret ederek, “2004 yılından sonra ateşkes süreci bozuldu ve çatışmalı süreç yeniden başladı. Fakat Sayın Öcalan’ın İmralı’daki tecrit koşullarına rağmen barış çabalarından hiç vazgeçmedi ve her fırsatta barış çağrıları yapmaya devam etti. Devleti demokratik yollardan Kürt sorununun çözümüne zorlamaya çalıştı. Siyasi iktidarı masaya oturtmaya çalıştı” ifadelerini kullandı.     ÇÖZÜM SÜRECİ VE SONRASI   Öcalan’ın 2006 yılından 2011 yılına kadarki barış çabalarının da boşa düşürüldüğünü belirten Bilmez, 2012 yılında tüm cezaevlerinde başlayan açlık grevleri sürecinden sonra Öcalan’la görüşmelerin başladığını anımsattı. 2013-2015 yılları arasında sürdürülen “çözüm süreci"nde de Öcalan’ın barış için çok ciddi çabalar sarf ettiğini söyleyen Bilmez, bu 2 yıllık süreçte ülkede ciddi değişimlerin olduğunu ve göreceli de olsa demokratik bir ortamın yaratıldığını ifade etti. Ancak Bilmez, 7 Haziran seçimlerinden sonra iktidar tarafından bu sürecin sona erdirildiğini hatırlatarak, “Sayın Öcalan’ın barış çabaları tekrardan heba edildi ve çatışmalı süreç yeniden başladı” dedi.    Bu sürecin bitirilmesinin ardından Öcalan üzerindeki tecridin daha da ağırlaştırıldığını kaydeden Bilmez, bu durumun beraberinde savaşı da şiddetlendirdiğine dikkati çekti. Bilmez, 2016 yılında Kürt siyasetçilerin başlattığı açlık grevi sonrası yapılan görüşmede de Öcalan’ın barış çağrısı yaptığını hatırlatarak, bu çağrıların da yanıtsız bırakıldığını kaydetti.   ‘TECRİT ÇÖZÜMSÜZLÜK DEMEKTİR’   AKP’nin, Kürt sorununun çözümü yerine MHP ile ortaklaşmayı tercih ettiğine işaret eden Bilmez, bu konuda şunları söyledi: “Bu ortaklıktan sonra güvenlik politikaları devreye girdi ve savaş derinleşti. Binlerce insan hayatını kaybetti. Bunun yansımaları de hem dış politikaya hem de ekonomide kendini hissettiriyor. Politik ortamdaki şiddet günlük yaşamada yansıyor. Ülkede hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Tecrit demek Kürt meselesinde çözümsüzlük demek. Dolayısıyla insanlar tecridin bitmesini isterken Türkiye’nin de demokratikleşmesini istiyor.”    ‘DEVLET DE BİLİYOR’   2018 yılına gelindiğinde Öcalan üzerindeki tecridin daha da derinleştirildiğini dile getiren Bilmez, bu koşullarda bile Öcalan’ın barış yolculuğunun devam ettiğini vurguladı. Cezaevlerindeki son açlık grevi eylemleri sonrası Öcalan’la 5 avukat görüşmesi gerçekleştiğini anlatan Bilmez, bu görüşmelerde de Öcalan’ın sorunun şiddet yerine diyalogla çözüleceğine işaret ettiğini belirtti. Bilmez, “Sayın Öcalan bu görüşmelerde geçmişten örnekler verdi. Yapılması gerekenleri söyledi. Ders çıkarılması gereken yerleri söyledi ve barış için her zaman hazır olduğunu ifade etti. Buna verilen karşılık ne oldu; son 7 Ağustos görüşmesinin üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçti. Tekrar bir tecrit uygulandı. Hiç bir görüşme olmuyor. Aslında Sayın Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü ne kadar istediğini devlette biliyor. Buna gücü olup olmadığını da çok iyi biliyor. Fakat çok büyük bir haksızlık yaparak çözüm getirecek insanı adeta bir esir gibi tecrit altında tutuyor” diye konuştu.    ‘ÖCALAN BÜYÜK BİR ŞANS’   Halihazırda devletin bir barış politikasının olmadığını söyleyen Bilmez, “İmralı’da derinleştirilmiş bir tecrit var. Bu atmosfer bir çözüm atmosferi değil. Türkiye’nin gittiği nokta iyi bir nokta değil, büyük bir belirsizliğe doğru gidiyor. Siyasi iktidar tamamen bir akıl tutulması yaşıyor diyebiliriz. Bu durum artık değiştirilmeli. Sayın Öcalan tüm Türkiye toplumu için çok büyük bir şanstır. Sayın Öcalan’dan gelecek barış mesajları ile ülkedeki savaş iklimi hızla değişmeye başlar. Bugün geldiğimiz noktada çözüm gücü İmralı’dadır ve barış İmralı’da tecrit altındadır diyebiliriz” ifadelerini kullandı.    Bilmez, Öcalan’la görüşmenin pozitif bir yansımasının olacağına işaret ederek, şöyle devam etti: “Devlet bir karar alır ve Kürt meselesini barışçıl yollarla çözmeye karar verirse bu dış politikaya da yansır. Rojava, Suriye’ye de yansımaları olur. Oradaki Kürt güçlerini düşman görmez artık. Bu Türkiye’yi güçlendirir aynı zamanda. Savaşa yapılan harcamalar var. Bununla beraber yaşanan insan kayıpları var. Bunlar yaşanmaz. Kürt sorununu çözülürse Türkiye yönünü yeniden Avrupa Birliğine çevirecek. Dolayısıyla gerçekten Türkiye’deki tüm temel sorunların çözüm anahtarı İmralı’dadır dersek bu yanlış olmaz. İmralı’daki tecridin sona ermesi gerekiyor. Barış için bu bir başlangıç olabilir.  Türkiye’de yeni bir dönemin başlaması için bir işaret fişeği olabilir ve Türkiye’de bu savaş kabusundan kurtulur.”   MA / Erdoğan Alayumat - Sadiye Eser