Barış Akademisyeni Tekin: Türkiye geleceğini ancak barışla inşa edebilir 2020-08-31 09:03:47 İZMİR-  Barış Akademisyenleri'nin güncel durumuna ilişkin bir rapor hazırlayan akademisyen Serdar Tekin, altına imza attıkları “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin AYM tarafından ifade özgürlüğü sayıldığını hatırlatarak, tüm haklarının iade edilmesini istedi. Tekin, Türkiye toplumunun geleceğini ancak barış yoluyla inşa edebileceğini söyledi.    Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Barış İçin Akademisyenler Platformu’nun imzaya açtığı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan akademisyenlerin güncel durumuna ilişkin bir rapor yayımladı. Bildiri metnini imzalamak Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 26 Temmuz 2019 tarihli kararıyla "ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendirilmişti. Fakat hazırlanan rapor, imzacı akademisyenlerin AYM kararının üzerinden geçen bir yıl içinde hak ihlallerinin devam ettiğini gösterdi.   Raporu hazırlayan akademisyen Serdar Tekin, Barış İçin Akademisyenler'in yaşadıkları hak ihlallerinin güncel durumunu değerlendirdi.    AKADEMİK TAHRİBATI RAPORLAŞTIRDIK   TİHV’in sürece etkin katkısına dikkat çeken Tekin, "Vakfın 'Ateşin düştüğü yerde olacağız' şiarı vardı. Türkiye'de Barış Akademisyenleri vakasının başladığı andan itibaren vakıf aslında bu şiarı takip ederek, kurumsal, örgütlü ve kapsayıcı bir dayanışma geliştirdi" dedi. Bu dayanışma pratiği çerçevesinde ihraç edilen Barış Akademisyenler'inin yer aldığı araştırma projeleri, eğitim çalışmaları düzenlendiğini hatırlatan Tekin, "Zor koşullar altında akademisyenlerin insan hakları aktörleri olarak desteklenmesi" projesinin de bu pratikte ortaya çıktığını dile getirdi.    Tekin, "Bu süreç içinde çoğu Ege Üniversitesi'nden olmak üzere pek çok farklı üniversiteden ihraç edilen akademisyenler de yer aldı. Bu proje kapsamında Akademisyen İhraçları ve Üniversitenin Olağanüstü Hali adlarını taşıyan iki büyük araştırma raporu yayınladık. Üniversitede OHAL öncesinde başlayan, Barış için Akademisyenler vakasını kapsayan ama onunla da sınırlı olmayan ihraç süreçlerini ve akademik ortamların tahribatını hak temelli bir perspektiften inceleyen çalışmalardı bunlar. Vakfın en önemli işlevlerinden biri de insan hakları hakkında belgeleme çalışmaları var. Hem ihraç edilen akademisyenler hem de Barış için Akademisyenler vakasıyla ilgili olarak çalışmaları oldu ve bunlar devam ediyor" diye belirtti.     AYM İHLALİ HUKUKEN TAHSİS ETTİ   Barış için Akademisyenler Güncel Durum raporunu, AYM'nin ifade özgürlüğü kararının yıl dönümüne denk gelen bir tarihte yayınlandıklarını vurgulayan Tekin, şöyle devam etti: "Çünkü geçen sene 26 Temmuz 2019 günü AYM, 'Fisun Üstel ve diğerleri' dosyasında Barış için Akademisyenler vakasına ilişkin bir hüküm tesis ederek, Bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtti. Bunun anlamı 2016 yılından itibaren Barış için Akademisyenler bildirisinin açıklanmasından itibaren imzacı akademisyenlere yaşatılan şeylerin tamamı ciddi bir hak ihlalidir. AYM kararı ile bu hak ihlalleri hukuken tahsis edilmiş oldu. Bildirinin açıklamamsının ardından çok ciddi bir linç furyası başladı. Üniversiteler imzacı akademisyenlere soruşturmalar açtılar. Bu soruşturmalar sonucunda çeşitli cezalar verildi. Tutuklananlar oldu, gözaltına alınanlar oldu. En az 70 gözaltı ve 4 tutuklama yaşandı. OHAL döneminde toplam 406 imzacı akademisyen KHK'lerle ihraç edildi. Ağır ceza mahkemelerinde davalar açıldı, 822 akademisyene tek tek TCK kanunları kapsamında 'propaganda' suçlamasıyla tek tek ceza davaları açıldı."   AYM kararını verdiğinde hali hazırda 204 davanın sonuçlandığını, bu davalarda yargılanan akademisyenlerin hepsinin mahkeme tarafından 'suçlu' bulunduğunu hatırlatan Tekin, AYM kararının, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’nin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu tasdik etmekle birlikte aynı zamanda imzacı akademisyenlere yaşatılanların da ağır bir ihlal olduğunu kanıtladığını ifade etti.   İHLLALER DEVAM EDİYOR   "AYM kararı sonrasında dolaysıyla Barış için Akademisyenlere yönelik ihlallerin son bulması beklenirdi, bu hukuk devleti olmanın da bir gereğiydi" diyen Tekin, AYM kararından bu yana ihlallerin son bulmadığını ve ihlallerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması gerekenler için de yapılması gerekenlerin yapılmadığını hatırlattı.    Mevcut durumda sadece devam eden davalarda ilerleme kaydedildiğini aktaran Tekin, süren mahkemelere ilişkin şunları söyledi: "AYM kararı sonrasında mahkemeler beraat kararı verdiler, bu şüphesiz olumlu bir gelişme. Daha önce mahkumiyet kararı verilen dosyaların birçoğu tekrar açıldı ve yeniden yargılamalarda da beraat kararı verildi. Yargılamaların dışında Barış İçin Akademisyenlerin yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin devlet bugüne kadar hiçbir adım atmadı. İhraç edilen 406 Barış İçin Akademisyenlerin AYM kararının sonrasında derhal görevlerine dönmeliydiler, bu gerçekleşmedi ve bunun gerçekleşeceğine dair bir bilgimiz yok. Çünkü Barış İçin Akademisyenlerin açtıkları bireysel davalar bugüne kadar reddedildi. Bu davalar OHAL Komisyonu'na devredildi ama Komisyon bugüne kadar AYM kararı sonrasında Barış İçin Akademisyenler vakasında bir karar vermedi. AYM kararının ardından 13 ay geçmesine rağmen yapılması gereken şuydu: İhraç edilen tüm akademisyenler geriye dönük haklarıyla birlikte görevlerine iade edilmelidir. Bunun yapılmaması, OHAL işleri inceleme komisyonunun, bugüne kadar AYM kararını ve mahkemelerin vermiş oldukları beraat kararlarını görmezden geldiğini gösteriyor."   SEYEHAT ÖZGÜRLÜĞÜ İHLAL EDİLİYOR   Devam eden ihlallerden birinin de pasaport tahditleri olduğunu sözlerine ekleyen Tekin, 2019 yılının son günlerinde "yargı reformu" adı altında yapılan kanun değişikliğinde yer alan pasaport kanununa eklenen 7. maddenin yarattığı ihlalleri anımsattı: "Çok enteresan bir madde bu. KHK'larla ihraç edilmiş kişilerin pasaport alabilmesine 'imkan' tanıyor. İhraç edilmiş yurttaşlara 'pasaport talep edebilirsiniz, İçişleri Bakanlığı da eğer uygun görürse size pasaport verebilir ama vermeye de bilir' deniliyor. Buna ilişkin de bir dizi genelgeler hazırlandı. Barış İçin Akademisyenler açısından baktığımızda bir kısmı pasaportlarını aldılar. Bir kısmı ise başvurmalarına rağmen hiçbir yanıt alamadılar, başvuru yapan diğer bir kısım ise gerekçesi açıklanmaksızın olumsuz yanıt aldılar. Aynı durumdaki kişilerin çok farklı muamelelere maruz kaldığı bir süreç akademisyenler açısından ne yazık ki devam ediyor. Bu ihlalin giderilmesi için pasaport kanundaki bu düzenlemenin yeniden yapılması gerekiyor ve kanunda yazılı koşulları taşıyan her yurttaşın, başka hiçbir soruşturmaya, İçişleri Bakanlığı'nın takdirine bırakılmaksızın pasaport alabilmesi gerekir. Bunun aksi hem Anayasaya hem de uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan seyahat özgürlüğünün açık ihlalidir."   DEVLET İVEDİLİKLE ADIM ATMALI   KHK'lerle ihraç edilen akademisyenlerle birlikte sözleşmesi yenilenmeyerek, sözleşmesi feshedilerek, istifaya zorlanarak ya da emekliliğe zorlanarak üniversitelerden uzaklaştırılan akademisyenlerin yaşadıkları bu ihlallerin de AYM kararı sonrasında Barış İçin Akademisyenlere karşı atılmış haksız adımlar olarak görülmesi ve bunların sonuçlarının ortadan kaldırılması için gerekli adımların atılması gerektiğini dile getiren Tekin, "Burada en büyük sorumluluk YÖK'tedir. YÖK, bir çağrı yayınlayarak, bu durumda olan akademisyenlerin tekrar üniversiteye dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamalıdır. Aksi taktirde devletin yaptığı şey 'Biz bu ihlalleri yaptık. Bizim en büyük yargı organımızın bunun bir su olduğunu söyledi ama bu bizim için bir şey ifade etmiyor' demektir. Bu kabul edilemez, bir hukuk devleti olma iddiasını sürdürüyorsa Türkiye Cumhuriyeti, artık ivedilikle adım atmalıdır" diye konuştu.   GELECEĞİMİZİ ANCAK BARIŞLA İNŞA EDEBİLİRİZ   TİHV'in gerek bugüne kadar Barış İçin Akademisyenler konusunda yaptığı belgeleme çalışmaları ve ihraç edilen akademisyenlerin yaşadıkları zorluklara ilişkin çok önemli sonuçlar ortaya koyduğunu ifade eden Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:    "Yaptığımız bilimsel çalışmalar bize şunu gösterdi; İhraç işlemi sadece bir iş kaybı değildir. İhraç işlemi bir damgalama pratiğidir, bir ayrımcılıktır. Buna maruz kalan akademisyenler bugüne kadar sosyal, ekonomik, mesleki akademik kayıplara uğramıştır. Aynı zamanda çok ciddi sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalmışlardır. Akademisyen İhraçları çalışmamız, Barış için Akademisyenlerin ihraç sonrasında maruz kaldıkları ruhsal ve fiziksel sağlık problemlerinin, Türkiye'deki benzer yaş gruplarına göre çok daha yüksek olduğunu ortaya koydu. İşkence mağdurlarının, kitlesel mağdurların yaşadığı türdeki bir yoğunluktan söz ediyoruz burada. Dolayısıyla süre giden ihlal durumunun, ağır sonuçlarıyla birlikte hali hazırda OHAL işleri inceleme komisyonunun odasında beklemeye devam ettiğini söylemeliyiz. Bu durumun bir an önce sonlandırılması gerekmektedir. Barış için Akademisyenler, üniversitelerine, görevlerine, kürsülerine derhal ve geriye dönük tüm haklarıyla birlikte iade edilmelidirler. Bu sadece ihraç edilmiş kişilerin tanzim edilmesi anlamında değil, Türkiye, üniversitenin barış talebiyle barışması için de atılması gereken son derece önemli bir adımdır. Nihayetinde Türkiye, üniversitesi, sivil toplumu ve bir bütün olarak Türkiye toplumu kendi geleceğini ancak barış yoluyla inşa edebilir. Barış için Akademisyenler, imza atarken de bunu söylemişlerdi bugün de bunu söylemeye devam ediyorlar. Bu sesin artık üniversiteler tarafından net bir şekilde duyulmasını temenni ediyoruz.”   MA / Sevda Aydın