Gazeteci Khalid: Türkiye’nin bölgedeki varlığı sınırlandırılabilir 2020-08-20 09:01:53   HABER MERKEZİ - TSK’nin hava saldırısında Irak Ordusu'na mensup 2 komutanının hayatını kaybetmesi sonrası bölgedeki gelişmeleri değerlendiren Gazeteci Bestoon Khalid, Irak Hükümeti'nin durumu uluslararası arenaya taşıması halinde "Türkiye'nin bölgedeki varlığının sınırlandırılabileceğini" söyledi.    Ekonomiden dış politikaya derin bir çıkmaz ve krizle yüz yüze bulunan Türkiye’nin Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 15 Haziran’da karadan ve havadan başlattığı askeri operasyon ikinci ayını geride bıraktı. Mahmur Kampı, Şengal, Kandil ile Heftanîn bölgelerini hedef alan saldırılarla bölgede şiddetli çatışmaların yaşandığı yönünde bilgileri farklı kaynaklardan yansırken, bu durum ilk günlerin aksine ülke gündeminde de neredeyse yer almıyor.  Türkiye’nin “PKK’ye yönelik" olduğunu savunmasıyla meşru kılmaya çalıştığı operasyon bölge coğrafyasına yayıldı. Yine hava saldırıları sonucu bugüne kadar aralarında çocukların da olduğu en az 7 sivil hayatını kaybetti. Son olarak 11 Ağustos günü gerçekleştirilen SİHA saldırısı, Irak Ordusu'nun 2 komutanının hayatına mal oldu.   Saldırıda Irak Sınır Muhafızları (IBP) 2’nci Sınır Tümen Komutanı Muhammed Reşid Süleyman ile 2’nci Sınır Tümen Komutanlığına bağlı 3’üncü Birlik Komutanı Yarbay Zübeyir Halî Taceddin yaşamlarını yitirmesi üzerine Irak merkezi hükümeti Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak nota verdi. Irak hükümetinin tepkilerinin ardından Mısır başta olmak üzere birçok Arap ülkesinden de Türkiye’nin saldırısını kınayan açıklamalar geldi.   Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonu yakından takip eden Gazeteci Bestoon Khalid, Iraklı iki komutanın yaşamını yitirdiği olayın yankılarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.    KÖYLER BOŞALTILDI   Türkiye’nin sürdürdüğü saldırıların ölümlere yol açması nedeniyle sınır hattında yaşayan sivillerin köylerini boşaltmak zorunda kalındığını dile getiren Khalid, “Sınırdaki yüzlerce köy boşaltıldı. Evlerinden çıkmak zorunda kalan bu insanların bir kısmı Müslüman Kürt olduğu gibi bir kısmı Êzîdî Kürt, bir kısmı da Hristiyan. Geldiğimiz noktada çatışmaların devam ettiğini duyuyoruz. Ancak esas göze çarpan olay, yaşanan sivil kayıplar ve Türk SİHA’larının Irak ordusuna mensup subayları hedef almış olması” diye belirtti.   HALK RAHATSIZ    Bölge halkının Türkiye’nin saldırılarından çok rahatsız olduğunu söyleyen Khalid, partiler sorunu diplomatik dille ya da yöntemlerle dile getirse de, halkın yöneticileri Türkiye'nin agresif saldırılarına karşı tutum almaya ve saldırıları durdurmaya zorladığını aktardı.    Khalid, Türkiye'nin bölgenin içlerine girip orada alan hakimiyeti kurmak istediğini de ifade etti. “Bu tabii ki Irak için de Kürdistan Bölge hükümeti için de büyük bir tehdit” diyen Khalid, Irak sınır muhafız güçlerinin bunun önüne geçmek ve gerginlikleri bitirmek amacıyla bölgede intikal ettiğini dile getirdi. Khalid, Irak Ordusu komutanlarının hayatını kaybettiği saldırının da PKK’li yetkililerle yapılan görüşme sonrasında yaşanmasına dikkat çekti.  TSK’nin gerçekleştirdiği SİHA saldırısının farklı nedenleri olabileceğin belirten Khalid, “Türkiye yanlış istihbarat aldı, Irak’a gözdağı vermek istedi yada başka bir güç Türkiye'yi bu konuda oyuna getirdi diyebilirsiniz. Bunlardan hangisi olursa olsun yapılan çok büyük bir sınır ihlalidir” vurgusunda bulundu.    IRAK HÜKÜMETİNİN TEPKİSİ    Gazeteci Khalid, saldırının ardından Irak merkezi hükümetinin gösterdiği tepki ve attığı adımlar üzerinde de durdu. Khalid, Irak Dışişleri Bakanı’nın Avrupa ülkeleri ile Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere Arap ülkelerinin Dışişleri Bakanları ile konuya dair yaptığı görüşmelere dair şu değerlendirmelerde bulundu: “En doğrusu da buydu. Yani Irak üzerinden Türkiye'nin bu saldırılarını durdurmanın yol ve yöntemlerini aramak ve bu konuda uluslararası desteği arkasına almaya çalışmak. Fransa, Mısır, Yunanistan, Ürdün ve Suudi Arabistan ile işbirliği yaparak Türkiye'yi durdurabilirler, Çünkü Türkiye'nin dış politikadaki saldırgan ve agresif davranışlarından ülkelerin tamamı rahatsız. Irak’ta benzeri bir şekilde Türkiye'ye karşı konumu almış devletlerden destek almak suretiyle Türkiye'nin bu agresif saldırılarını durdurabilir diye düşünüyorum Bu konuda çalışmalar olduğunu görüyoruz.”    TÜRKİYE'NİN BAHANESİ   Irak Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanan güvenlik anlaşmasının hem merkezi hükümet hem de Federe Kürdistan Bölgesi yönetiminin elini kolunu bağladığını belirten Khalid, “Bu anlaşma, Türkiye'nin Irak sınırlarında operasyon yapmasının önünü açıyor. Eski tarihli bu anlaşma birkaç yıl önce yenilenmişti. Türkiye'nin elinde bulunan uluslararası anlaşma niteliği taşıyan bir metin. Fakat orada bir detay var; o da anlaşmanın Türkiye'ye Iraklı sivilleri hedef alma hakkı ya da Iraklı sınır muhafız gücünü hedef alma hakkı vermediği. Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi’nin elini kolunu bağlayan unsurlardan biri de Türkiye'nin PKK’yi bahane olarak kullanıyor olması. İşte, ‘Bize karşı oradan terör tehdidi var, biz de kendi güvenliğimizi sağlamak durumundayız’ şeklinde bahaneler sunuyor. Durum böyle olunca dünyadan da destek alma noktasında zorlanırsınız ve bu Türkiye'nin elinde güçlü bir argüman olur” diye konuştu.    ‘TÜRKİYE SINIRLANDIRILABİLİR’   1990'lı yılların başından bu yana Federe Kürdistan Bölgesi’nde askeri mevcudiyetin sürdüren Türkiye’nin bu argümanına karşı kimi adımlar atılabileceğini söyleyen Khalid, şunları ifade etti: “Hangi tedbirler alınabileceği konusunda kimi planlar geliştirilebilir. Bölge hükümeti ve Irak devletinin yanı sıra PKK’nin de yapması gereken şeyler var. O da haliyle Türkiye'nin elinde bulundurduğu ‘terörle mücadele’ bahanesini artık Türkiye'nin eline koz olarak vermemesi gerektiği kanaati kamuoyunda hakim. Bütün bunları yan yana koyduğumuz zaman Irak Devleti iyi bir şekilde bu meseleyi uluslararası arenaya taşırsa Türkiye'nin bölgedeki varlığı sınırlandırılabilir.”    TÜRKİYE’NİN AMACI?   Türkiye’nin saldırıları nedeniyle insanların binlerce yıllık topraklarını boşaltmak zorunda kaldığına dikkat çeken Khalid, “Bu bir nevi o bölgedeki demografik yapıyı değiştirmeye yönelik bir çabadır. Türkiye ne yazık ki bunu Rojava'da yaptı, Serêkanî’de yaptı, Afrin'de yapıyor ve dünya bunu gördüğü halde Türkiye’nin bu agresifliğine karşı bir tutum geliştirebilmiş değil. Bölgedeki saldırıların sınır köylerini boşaltma amacı taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü Türkiye'nin daha önceki dış politikadaki tutumlarından biliyoruz. Suriyeli paralı askerleri Libya’ya götürme durumunu gördük. Türkiye bu konuda prova yaptı Girê Spî’de Serêkanî’de. Oradaki yerel halkı oradan uzaklaştırıp onların yerine Sünni Arap ve Türkmen Suriyelileri yerleştirme girişimleri var. Türkiye aslında stratejik planlarından bir tanesi de Kürt coğrafyasının 100 yıl önce suni çizgilerle birbirinden koparılan parçalarını bir de fiili olarak o bölgelere farklı etnik unsurları yerleştirerek bu bölünmüşlüğü daha da katmerli hale getirmek istiyor. Türkiye'nin amaçladığı orada kendileri açısından bir güvenli bölge kurmak. Bu hayalleri hep vardı. Uluslararası konjonktür buna çok fazla müsait değil. Türkiye beklediği sonucu bulamayacaktır. Bu savaşla bu mesele çözülmeyecek. Olsa olsa barışla, olsa olsa her iki milletin birbirlerini bir ulus olarak kabul etmesiyle Kürtçenin resmi bir dil olarak tanınmasıyla, Kürdistan'ın resmi bir belge olarak anayasada tanınmasıyla olur” ifadelerini kullandı.   ‘DUR DENİLMELİ'    Türkiye’nin dış politikadaki agresifliğinin devam etmesi durumunda 10 yıl sonra Suriye'den ya da Irak'tan daha parlak bir gelecek görmediğini kaydeden Khalid, “Saddam Hüseyin'i gördük. Bütün dünya savaş açmıştı. İran'a saldırıyordu, bir Kuveyt'e saldırıyordu. 80'li yıllarda Kürtlerle savaştı, Şiilerle savaştı. Ne oldu Saddam Hüseyin'in sonu? Devrildi. O devrildikten sonra Irak bugünkü hale geldi. Türkiye'de düşünen insanlar bu örneklere bakıp bir 10 yıl sonra Türkiye'yi bu halde görmek istemiyorlarsa bu gidişata dur demeleri lazım” dedi.    MA / Ahmet Kanbal