'Toplum artık nefes alamaz halde' 2020-07-18 10:15:16 DİYARBAKIR – Cezaevlerine dair çalışmaları iktidarı rahatsız ettiği için baskılarla karşılaştıklarını söyleyen MED TUHAD-FED Yöneticisi Salih Tekin, “toplum artık nefes alamaz halde” diyerek, İmralı’daki tecride işaret etti. Hemen her dönem hak ihlalleri ile gündeme gelen Türkiye cezaevlerinde Koronavirüs  (Kovid) salgınının baş göstermesi ile birlikte devreye konulan önlemler hak ihlallerine dönüşmüş durumda. Salgın gerekçesiyle hazırlanan İnfaz Yasası ile binlerce adli mahkum salıverilirken, siyasi gerekçelerle cezaevlerinde tutulanlar ise bir nevi ölümle yüz yüze bırakıldı. Uygulanan önlemler doğrultusunda hastaneden cezaevine geri dönüşte 14 gün tek başlarına karantina altında tutulmaları nedeniyle hasta tutuklular tedavilerini sürdüremez, hasta olanlar ise hastaneye gitmekten imtina eder halde. Ortak sohbet, açık görüş gibi hakların kaldırıldığı cezaevlerinde tutukluların yine cezaevi personellerinin olumsuz yaklaşımlarına maruz kaldığı yönündeki vakalar sık sık gündeme geliyor.   Cezaevlerinde giderek artan hak ihlallerine karşı mücadele eden sivil toplum örgütlerine yönelik baskılar da artmış durumda. Son olarak Diyarbakır’da 26 kadının gözaltına alındığı operasyonda tutuklanan isimlerden biri Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) Eşbaşkanı Elif Haran oldu.   TUHAD-FED Yöneticisi Salih Tekin, başta PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kaldığı İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi olmak üzere Türkiye cezaevlerindeki durumu, uygulanan tecrit politikası ve sivil tolum örgütlerine yönelik baskılar hakkında konuştu.   Dışarıda yürütülen politikaların her dönemde cezaevlerine ciddi yansımalarının olduğunun söyleyen Tekin, Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin pandemi süreci ile birlikte adeta tavan yaptığını ifade etti.   Tekin, cezaevlerinde yaşanan sorunları “Pandemi gerekçesiyle tutuklu ve hükümlülerin ağır bir tecrit altına alınma gibi bir durum gerçekleşti. Bize özellikle de bu noktada çok sayıda başvuru oluyor. Bu duruma ilişkin suç duyurusunda olduğumuz da oldu. Yine hasta tutukluların tedavi edilmeme gibi sıkıntılar yaşanıyor. Çünkü düzenli olarak hastaneye götürülmesi gereken tutuklular ya götürülmüyor ya da götürüldüklerinde 14 gün tekli hücrede tutulma durumu yaşanıyor. Bundan dolayı tutuklularda iletişim kopukluğu da yaşanıyor. Birçok hasta tutsak bu durumlardan kaynaklı hastaneye gitmemek istiyor” sözleriyle dile getirdi.   Neredeyse her cezaevinin kendine göre kurallar koyduğunu söyleyen Tekin, bu durumlara dair yaptıkları başvurularının reddedildiğini paylaştı. Tekini, Meclis ve Adalet Bakanlığı’nın bu soruna el atması gerektiği  vurguladı.   'HEDEFTEYİZ'   Bakanlığın özellikle pandemi sürecinde cezaevlerinde yaşanan sorunları toplumdan sakladığını belirten Tekin, buna rağmen kurumsal çalışmalar ile kendilerine ulaşan sorunları raporlaştırdıklarını kaydetti. Fakat bu çalışmalarının iktidarı rahatsız ettiğini söyleyen Tekin, “İktidar kurum olarak yaptığımız çalışmalardan rahatsız oluyor. Bundan kaynaklı dönem dönem kurumumuza dönük gözaltılar, tutuklamalar gerçekleştiriyor” dedi.    Tekin, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecrit hukuksuzluğu üzerinde de durdu.   7 Ağustos 2019 tarihlerinden bu yana Öcalan ile birlikte adada bulunan diğer müvekkilleri Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş ile görüştürülmeyen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı 87 görüşme başvurusuna yanıt dahi verilmedi. Müvekkillerinden haber alamayan avukatlar, sürdürülen bu hukuksuzluk üzerine Haziran ayında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) “tedbir” talepli başvuru yaptı.    Tekin, İmralı Cezaevi başta olmak üzere Türkiye’deki tüm cezaevlerinde uygulanan tecrit politikasının iktidarın siyasi yaklaşımlarıyla yürütüldüğünü söyledi.    TECRİT BİR ‘İŞKENCE YÖNTEMİ’   Tecrit politikasının Türkiye’de uzun yıllardır devam ettiğini dile getiren Tekin, tüm dünyada olduğu gibi kendilerinin de tecridi bir ‘işkence yöntemi’ olarak gördüklerini belirtti.   Bu politikanın özelde İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Öcalan üzerinde sürdürüldüğüne dikkat çeken Tekin, “Öcalan’a yönelik tecrit, 1999’dan bu yana belli aralıklarla ağırlaştırılıyor. Cezaevi statüsünün ötesinde özel bir politika sürdürülüyor İmralı’da. Telefon, aile, avukat ve vasi görüşmeleri bir tutuklu için yasal hak olmasına rağmen bunlar gerçekleştirilmiyor. Öcalan ve diğer isimlerle ara ara görüşülmesi de toplumsal baskılardan dolayı” dedi.   ‘TOPLUMUN NEFESSİZ KALMASI TECRİTTEN BAĞIMSIZ DEĞİL’   Tekin, Öcalan’ın Türkiye’nin demokratikleşmesi noktasında tartışılamaz bir rolü olduğunu da vurguladı. Ancak iktidarın Öcalan’a dönük uyguladığı tecrit politikasını artık cezaevleri dışına taşırarak tüm topluma taşıdığını söyleyen Tekin, şunları belirtti: “İmralı’da 2013 ila 2015 yılları arasında ‘çözüm süreci’ olarak nitelendirilen bir süreçte yapılan görüşmelerden sonra özellikle de ülkedeki siyasal iklimde demokratikleşme için umut olmuştu. Ama hem ülke içerisinde hem de Ortadoğu’daki siyasal iklim klasik tekçi zihniyetle devam ettirildi. Tekçi politikaların ötesinde artık toplum nefes alamaz bir hale getirildi. Var olan hukuki kırıntılar da rafa kaldırıldı. Tüm bunları zaten tecritten bağımsız ele alamayız. Bugün gelişen siyasi soykırım operasyonlarıyla yine toplumun baskı altına alınmasıyla anayasal hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılması parçalı olmayan bütünlüklü politikalardır.”    Tekin, İmralı’daki tecrit politikasın kırıp bu durumu değiştirmek için binlerce tutuklunun süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlattığını da hatırlattı. Bu eylem sonucunda avukatların İmralı’ya gidebildiğini dile getiren Tekin, sonrasında yeniden başvurulan tecridin ortadan kaldırılarak görüşme kanallarının açılması gerektiğini ifade etti.   Tekin, “İktidarın bu politikalarını terk etmesi gerekiyor. Aksi taktirde hem ekonomik hem de siyasal krizden çıkması imkansızdır” dedi.