Tek adam rejimine karşı demokratik siyaset ısrarı

img
AMED - Tek adam rejiminin parti kapatma tehditlerine karşı hem seçimlere hem 2023 yılına damga vuran Kürt siyaseti, demokratik siyaset ısrarı ve İmralı tecridine karşı yıl boyunca meydanları terk etmedi. 
 
AKP’nin başını çektiği Cumhur İttifakı’nın dizayn ettiği ve “Altılı Masa” adı altında bir araya gelen “muhalefet” partilerinin ardına dizildiği Türkiye siyaseti, Kürt karşıtlığının hedef alınmasıyla ırkçılık ve milliyetçiliğin körüklendiği bir yılı geride bıraktı. Demokrasi güçlerinin olmadığı bir ortamda seçimlere hazırlanan Cumhur İttifakı’nın, sol sosyalist partilerin bir araya gelerek Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurmasıyla bir kez daha hüsrana uğradığı bir yıl oldu. AKP iktidarının İmralı Adası’nda derinleştirdiği tecrit sistemiyle Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştiren politikalarına karşı yıla Adalet Nöbeti ile başlayan HDP, ittifakı olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) seçimlere girdi. Seçimlerde istediği sonucu almasa da Kurdistan’da AKP’ye kaybettiren Yeşil Sol Parti, seçim stratejisinin eleştirilmesiyle halka gitti, tüzük değişikliğiyle yeni yönetimini belirledi, Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi (DEM Parti) adıyla demokratik siyasetteki ısrarıyla yıla damgasını vurdu. 
 
TECRİDE KARŞI ADALET NÖBETİ 
 
AKP’nin “tek adam rejimi” üzerine dizayn etmek istediği, buna karşı DEM Parti’nin öncülüğünde sol sosyalist partilerin demokratikleştirme ısrarını sürdürdüğü 2023 yılı, birçok önemli gelişmeye sahne oldu. Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, yeni yıla İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan ve tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ile Veysi Aktaş üzerinde devam eden tecride karşı Adalet Bakanlığı önünde başlattığı Adalet Nöbeti ile girdi. Ocak ayı boyunca sürdürülen nöbet eyleminde, Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüşmesi talep edildi. Adalet Bakanlığı’na her gün yapılan yürüyüş ve açıklamalarla sürdürülen eylem, 3 Şubat’ta sonlandırıldı. 
 
ANAYASAL DEĞİŞİKLİK TARTIŞMALARI 
 
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlere giderken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “başörtü” çıkışını kullanan AKP ve MHP, hazırladığı taslak metin ile Anayasa’da değişiklik tartışmalarını gündeme getirdi. Meclis’te partilerle görüşme talebinde bulunan ve Meclis Anayasa Komisyonu’na sevk edilen yasal değişime dair HDP randevu vermedi. CHP ve İYİ partinin komisyona sunduğu önergede AKP'nin 24. maddeye dair değişiklik teklifindeki “dini inanç” ibaresi çıkarıldı. Ancak aile kurumunu düzenleyen maddeye yönelik bir ifade yer almadı. Anayasa değişiklik teklifi komisyonda kabul edilirken, CHP ve İYİ Parti tarafından yapılan değişiklik önergesi ise reddedildi. Kadın örgütleri ve hukukçular, laikliğe aykırı, ayrımcı ve medeni hakları gasp olarak değerlendirdikleri teklife karşı çıktı. 
 
MİLLETVEKİLLİĞİ DOKUNULMAZLIĞI 
 
Meclis’te milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, 2023 yılında da gündeme geldi. CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İYİ Partili Lütfü Türkkan'ın dokunulmazlığının kaldırılması tartışmaları, uzun bir süre siyasetin gündemini meşgul etti. İYİ Parti ve HDP Hazırlık Komisyonu’na katılmazken, 10 dakika süren toplantının ardından AKP ve MHP'li milletvekillerinin hazırladığı raporda dokunulmazlığın kaldırılması yönünde görüş bildirildi. 2 Mart’ta Meclis Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu, CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlık dosyalarını görüştü ve her iki milletvekili hakkında dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde karar aldı. 
 
ERDOĞAN’IN ÜÇÜNCÜ KEZ ADAYLIĞI 
 
28’inci dönem milletvekillerinin ve 12’nci Cumhurbaşkanın seçileceği seçimler öncesi, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adaylığı tartışma konusu oldu. AKP Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin arkasına sığınırken, muhalefet cephesi ise “sandıkta yenilecek” algısıyla güçlü bir karşı duruş sergileyemedi. 
 
SEÇİM ÖNCESİ EYT DÜZENLEMESİ
 
Seçimleri kaybedeceğini düşünen iktidar, uzun süredir toplumun kanayan yarası haline gelen Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesini de Şubat ayında Meclis Başkanlığı’na sundu. Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri başlayan teklifte, iktidar eliyle düzenleme bir kez daha muhalefetin itirazları ve önerileri görmezden gelinerek kabul edildi. Deprem sonrasında yeniden 28 Şubat’ta açılan Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen kanun teklifinde, gündem depremlerde yaşanan yetersizlikler oldu. EYT düzenlemesi de AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla 1 Mart’ta kabul edildi. 
 
İKTİDAR HALKI ENKAZ ALTINDA BIRAKTI 
 
Seçimlere yönelik çalışmaların sürdürüldüğü bir dönemde, Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 kenti etkileyen depremle birlikte 21 yıldır iktidarda olan AKP’nin devlet kurumlarında nasıl bir tahribat yarattığı ortaya çıktı. Meclis çalışmalarına bir hafta ara verilen depremde, devlet günler sonra enkaz bölgesine gitti. Askerin depremin üçüncü günü arama-kurtarma çalışmalarına katılması siyasetin tartışma konusu oldu. Depremle birlikte devletin tüm kurumları çökerken, halk altında kaldığı enkazla baş başa bırakıldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kurdistan’da meydana gelen depremlerle ilgili 34 saat sonra kameralar karşısına çıkabildi. Devletin günler sonra müdahalesine rağmen Erdoğan, her açıklamasında muhalefeti ve depremzedeleri hedef gösterdi. 
 
Depremin ardından Erdoğan’ın ilk icraatı, deprem bölgesinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etmesi oldu. Muhalefet, Meclis’te 9 Şubat’ta görüşülen OHAL kararına dair, “OHAL sadece hak ve özgürlüklerin askıya alınmasına imkân veren bir düzenlemedir” diyerek, tepki gösterdi. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Basiretli bir yönetimin Afet yönetimi için OHAL’e ihtiyacı yoktur. OHAL bahanesiyle birbirini takip eden hukuksuz uygulamalar devreye koyulabilir” ifadelerinde bulundu. CHP’li Muharrem Erkek de, “Deprem sabahı Afet bölgesi ilan etmek mümkündü ama olmadı. Salı günü bölge Afet bölgesi ilan edildi. Ardından OHAL ilan edildi. Kaybettiğimiz vatandaşların canını kurtaramayan OHAL şimdi neyi kurtaracak” sözleriyle kararı eleştirdi. OHAL, muhalefet partilerinin itirazına rağmen kabul edilerek yürürlüğe girdi ve Meclis çalışmalarına 28 Şubat’a kadar ara verildi. 
 
HDP'nin, 28 Şubat’ta depremin idari ve siyasi sorumluluğunun açığa çıkartılması amacıyla verdiği genel görüşme önergesinin gündeme alınması önerisi, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Mereş merkezli depremlerin sonuçlarının araştırılması için Meclis’te bulunan 5 partinin önergeleri kabul edildi ve 2 Mart’ta Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. 
 
ERDOĞAN SEÇİM TARİHİNİ AÇIKLADI 
 
Depremler nedeniyle seçimlerin ertelenmesi tartışılırken, enkazlar kaldırılmadan Erdoğan seçim tarihini açıkladı ve 1 Mart’ta yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu millet 14 Mayıs’ta gereğini yapacaktır” dedi. Seçim startının verilmesiyle birlikte iktidar ve muhalefette ittifak görüşmeleri Mart ayı boyunca yoğun bir şekilde sürdü. DEVA, Saadet, Gelecek, CHP, İYİ Parti ve Demokrat Parti’nin yer aldığı Millet İttifakı, HDP, TİP, TÖP, EHP, EMEP ve SMF’nin oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, MHP, BBP ve AKP’nin başını çıktığı Cumhur İttifakı seçim çalışmalarının startını verdi. 
 
MİLLET İTTİFAKI’NDA AKŞENER KRİZİ
 
Seçimlere giderken Millet İttifakı’nda yer alan partiler 12’nci toplantısını gerçekleştirildiği 3 Mart’ta aday kriziyle karşı karşıya kaldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş’ın adaylığı nedeniyle masayı terk etti. Akşener, 4 Mart’ta yaptığı açıklamada, “İYİ Parti bir kıskaca alınmış; bir dayatmaya mecbur bırakılmış; tıpkı yıllardır Türk milletine yapıldığı gibi ölüm ve sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır. Ve elbette buna boyun eğmeyecektir. Sağduyusunu azme çevirecek; kişisel ikbal hesapları için üretilmiş, devşirme bir siyasetin, hınk deyicisi olmayacaktır” sözlerini sarf etti. İYİ Parti’de yaşanan istifalar ve gelen tepkiler sonrası İmamoğlu ve Yavaş’ın da Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak kabul edilmesiyle Akşener masaya geri döndü.
 
Millet İttifakı’nda krizin aşılmasıyla Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve HDP’yi ziyaret etti. HDP’nin öncülük ettiği Emek ve Özgürlük İttifakı, 22 Mart’ta gerçekleştirdiği ortak açıklamada Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını duyurdu. 
 
KÜRT KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN KAMPANYA
 
Meclis Genel Kurulu’nun 6 Nisan’da “seçim tatil” kararı almasıyla seçim kampanyası başladı. Millet İttifakı Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla seçimlere hazırlanırken, Cumhur İttifakı da HÜDAPAR, DSP ve Yeniden Refah Partisi’ni ittifaka dahil etti. Cumhur İttifakı, seçim kampanyasını Kürt düşmanlığı üzerinden sürdürürken, Millet İttifakı da milliyetçiliği körükleyen bir kampanya yürüttü. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı imkanlarıyla, aday gösterdiği bakanlar da benzer şekilde bağlı bulunduğu bakanlıkların imkanlarıyla seçim çalışması yürüttü. Muhalefetin istifa çağrıları yanıtsız kalırken, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yapılan itiraz da reddedildi. 
 
SEÇİM SONUÇLARI VE YANSIMALARI 
 
Kürt karşıtlığı ve milliyetçiliğin körüklendiği bir ortamda gidilen seçimlerde, Cumhur İttifakı adayı Erdoğan 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 49,50, Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu yüzde 44,90 oy aldı. 28 Mayıs’ta yapılan ikinci tur seçimlerinde ise Cumhur İttifakı’na ATA İttifakı’nın adayı ve 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 5,6 oy alan Sinan Oğan da destek verdi. İhlallerle gerçekleşen ikinci tur seçimlerinde, Erdoğan yüzde 52,18 ile yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. 
 
Seçimlerin ardından muhalefet partileri kendi iç sorunlarına boğulmak durumunda kaldı. Türkiye’de alternatif ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi geri getireceklerini iddia eden Millet İttifakı, seçimlerin hemen ardından dağıldı. Dağılmayı getiren İYİ Parti ve CHP, yaşadıkları yenilginin ardından kongre ve kurultay kararı aldı. Seçim stratejisi eleştirilen Yeşil Sol Parti ise halk toplantılarıyla “öze dönüş” kararı aldı. 
 
ERDOĞAN’DAN ‘YENİ ANAYASA’ AÇIKLAMASI
 
Erdoğan, seçimlerin ardından Meclis’te yaptığı yemin töreninde bir kez daha “yeni anayasa” mesajı verdi. Erdoğan’ın kabinesinde Adalet Bakanlığı’na getirilen Yılmaz Tunç, 4 Haziran’da yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin ardından yetkileri azaltılan Meclis’in güçlendiğini iddia ederek, “28’inci dönem parlamentomuzda demokratik sivil anayasamızda uzlaşmanın sağlanması, en büyük temennimiz olacaktır” ifadelerin bulundu.
 
‘GÜÇLENEN MECLİS’TE CAN ATALAY KRİZİ! 
 
Seçimlerin ardından Meclis çalışmaları bir üyenin eksikliğiyle başladı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) listesinden Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen tahliye edilmedi ve yargıda krize neden oldu. Buna karşı TİP, 5 Temmuz’da Atalay için Meclis Genel Kurulu’nu terk etmeme eylemi başlattı. 13 Temmuz’da Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay'ın tahliyesi ve hakkındaki yargılamanın durdurulması istemini reddetti. 20 Temmuz’da ise Atalay’ın avukatları, yargılamaya devam edilmesi nedeniyle "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" hakkının, tahliye talebinin reddedilmesi nedeniyle de "kişi hürriyeti ve güvenliği" hakkının ihlal edildiği nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuru devam ederken 28 Eylül’de Yargıtay 3. Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 25 Nisan 2022'de verdiği karara ilişkin temyiz incelemesini tamamladı. Bu incelemeyle Gezi Parkı Davası'nda Atalay’ın da aralarında bulunduğu 5 kişinin cezasını onadı. 
 
TİP, karara karşı 1 Ekim’de Hatay’dan “Özgürlük Yürüyüşü” başlattı. AYM, 25 Ekim’de 4’e karşı 9 oyla cezaevinde tutuklu bulunan Atalay’ın "seçilme hakkı" ile "kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiğine hükmetti. AYM kararı ardından Atalay’ın tahliye edilmesi beklenirken, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 Kasım’da Anayasa Mahkemesi’nin Atalay’ın tahliye edilmesi yönünde verdiği kararı tanımadı. Yargıtay, AYM’nin Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını belirterek, ihlal kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. 
 
MUHALEFET: DARBEYE KARŞI TUTUM ALINMALI
 
Yargıtay kararı muhalefet tarafından darbe olarak yorumlandı. DEM Parti, bu karara karşı Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve Meclis Grubu’nun toplantı kararı aldığını duyurdu. Yargıtay’ın Anayasa’ya başkaldırdığını belirten DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Meclis ve Meclis Başkanlığı'nı darbe teşebbüsüne karşı tutum almaya çağırıyoruz” dedi. Yargıtay’ın kaosa yol açabileceği uyarısında bulunan DEM Parti Meclis Grubu, Meclis’in iradesine ve hukuk üstünlüğüne sahip çıkması için toplanmasını istedi. DEM Partili Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Yargıtay’ın darbe girişiminde bulunduğunu ifade ederek, kararı kendi nöbetinde okumayacağını söyledi. 
 
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Bu, anayasayı ihlal suçunun ötesinde anayasal düzene karşı kalkışma girişimidir. Derhal bastırılmalıdır” ifadelerinde bulundu. Meclis Danışma Kurulu toplantısının yapılmayacağı belirtilirken, CHP Yargıtay’ın AYM’nin ihlal kararını tanımaması nedeniyle Meclis Genel Kurulu’nda oturma eylemi başlattı. 
 
AKP İÇİNDE ‘YARGITAY’ ÇATLAĞI
 
Yargıtay’ın verdiği karar sonrası AKP içinde de çatlaklar oluştu. AKP’liler, “Çatı ile çatı katı arasında bir çekişme var” itirafında bulunurken, eski AKP’li Hüseyin Çelik ise “Kendi militan yargımızı oluşturduk” dedi. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir” diye konuştu. AKP’nin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi Şamil Tayyar da AYM kararlarına uyulması gerektiğini söyledi. Tayar, "AYM’nin kararını eleştirmek/yanlış bulmak ayrı, karara uymamak ayrıdır. Eleştirebilir, yanlış bulabilirsiniz ama uymamazlık edemezsiniz. Anayasa hükmü açık, karar bağlayıcıdır. Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin AYM kararına ‘uymama’ iradesi, hukuki değildir” açıklamasında bulunurken, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ise Yargıtay kararını savundu. 
 
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 20 Kasım’da Atalay hakkındaki AYM’nin verdiği ihlal kararına uyulmamasına ilişkin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına yapılan itirazda, “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti. Atalay’ın avukatları tarafından AYM’ye yapılan ikinci başvuru ise AYM Genel Kurulu’na sevk edildi. 
 
SAVAŞ BÜTÇESİ TÜKEDİLDİ, EK BÜTÇE VERİLDİ 
 
“Savaş bütçesi” olarak nitelendirilen 2023 bütçesini tüketilmesiyle, depremler gerekçe gösterilerek kamu idarelerinin ödenek ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla 7 Temmuz’da 1 trilyon 119 milyar 514 milyon 513 bin TL tutarında ek bütçe talep edildi. Bütçede en yüksek ödenek 482,2 milyar lira ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'na (AFAD) ayrıldı. Bütçede AKP’li Erdoğan’a 2,2 trilyon borçlandırma yetkisi verildi. Ek bütçeye muhalefet şerhi düşen DEM Parti, normal bütçenin 6 ayda eridiğini belirterek, Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve savaş politikalarıyla bütçenin çökertildiği tespiti yaptı. 
 
Muhalefetin tepkilerine rağmen bütçe teklifi, 15 Temmuz’da AKP ve MHP oylarıyla Meclis’ten geçti. Yapılan görüşmelerin ardından Meclis 1 Ekim’e kadar tatile girdi. 
 
MECLİS İKİ KEZ OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI
 
Meclis, CHP’nin başvurusuyla ÖTV ve KDV’ye yapılan zamlar nedeniyle 19 Temmuz’da olağanüstü toplantıya çağrıldı. 25 Temmuz’da yapılan görüşmede, CHP’nin önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Meclis Genel Kurulu, Muğla’nın Milas ilçesi Akbelen Ormanı’nda ağaç kesimi gündemiyle CHP’nin başvurusuyla 8 Ağustos’ta bir kez daha toplandı. Genel Kurul’da 200 milletvekili olan toplantı yeter sayısının sağlanmasının ardından görüşmeye geçildi. Müzakereler sonucunda Akbelen Ormanları’ndaki ağaç katliamıyla ilgili CHP’nin verdiği Genel Görüşme Önergesi, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
 
ŞENYAŞAR AİLESİ ADALET BAKANLIĞI ÖNÜNDE 
 
DEM Parti Riha Milletvekili seçilen Ferit Şenyaşar ve anne Emine Şenyaşar, talepleri karşılanmaması üzerine Adalet Nöbeti’ni eylemini Adalet Bakanlığı önüne taşıdı. 27 Temmuz’da Ankara’da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile yapılmak istenen görüşme sağlanmadı. Şenyaşar ailesi de Adalet Bakanı Yardımcısı Ramazan Can ile görüştü. Adalet Bakanı Tunç ile görüşme talepleri karşılanmayan Şenyaşar ailesi, eylemlerini sürdürdü. Ancak anne Emine Şenyaşar’ın sağlık nedeniyle nöbet eylemine ara verildi. Ankara’da 26 Temmuz’dan bu yana her gün Meclis’ten Adalet Bakanlığı’na yürüyen Şenyaşar ailesi, 41 günlük süre zarfında Bakan Yılmaz Tunç ile görüştürülmedi. 
 
YEŞİL SOL PARTİ’DE İSİM VE TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ 
 
Demokrasi güçleri olmadan gidilmek istenen seçimlerde Emek ve Özgürlük İttifakı’nı Meclis’e taşıyan Yeşil Sol Parti, seçimler ardından yerellerde gerçekleştirdiği toplantılarla yeniden kongre kararı alarak, 15 Ekim’de yeni yönetimini ve ismini değiştirdi. “Öze dönüş” kararı alan Yeşil Sol Parti, ismini Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak belirledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17 Ekim’de yaptığı açıklamada HEDEP üzerinden AYM başkan ve üyelerini hedef alarak, partinin kapatılmasını istedi. Bahçeli’nin hedef göstermesinin ardından başvuru yapılan Yargıtay, “HEDEP” ismi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan HADEP’i çağrıştırdığı iddiasıyla kabul edilmedi. Bunun üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin kısa ismi “DEM Parti” olarak değiştirildi.
 
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA BOMBALI EYLEM 
 
Meclis’te yeni yasama döneminin başlayacağı gün, Ankara’da İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde bulunan Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne HPG tarafından bombalı eylem gerçekleştirildi. Ankara’da gerçekleştirilen eylemin ardından iktidar Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef aldı. Aynı gün Parlamento Grubu’yla Meclis’te açıklama yapan DEM Parti, iktidarın İmralı’da derinleştirdiği tecrit sistemine karşı savaş politikalarının sonlandırılması ve Kürt sorununda demokratik çözümün sağlanması için çağrıda bulundu. Ancak AKP’nin 4 Ekim’de başlattığı saldırılarda, Kuzey ve Doğu Suriye’nin alt ve üst yapısı ile sivil yerleşim alanları bombalandı. 
 
MECLİS SAVAŞ TEZKERESİYLE ÇALIŞMALARA BAŞLADI 
 
DEM Parti’nin çözüm çağrılarına rağmen AKP, Türkiye’nin Irak ve Suriye'ye gönderdiği askerlerin görev süresinin uzatılmasını içeren ve “savaş” olarak nitelendirilen tezkereyi Meclis Genel Kurulu’na sundu. Yapılan oylamada tezkere 17 Ekim’de AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. 
 
EMEKÇİ HALKIN BÜTÇESİ ÖNERİSİ 
 
AKP’li Erdoğan’ın imzasıyla 17 Ekim’de 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi Meclis’e sunuldu. Toplamda 11 trilyon 89 milyar lira olması öngörülen 2024 yılı bütçesi, Plan ve Bütçe Komisyon’unda kabul edildi. Bütçede, “savunma ve güvenliğe” 1 trilyon 133 milyar 500 milyon liranın ayrılması öngörüldü. Halkı, emekçiyi, işçiyi görmeyen bütçeye karşı DEM Parti, “Emekçi Halkın Bütçesi” teklifini sundu. Bütçe görüşmeleri boyunca muhalefet partileri tarafından halkın yaşadığı yoksulluk, adaletsizlik ve hukuksuzluklara dikkat çekilirken, en fazla tahammülsüzlük ise Kürtçeye oldu. 
 
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gerçekleştirilen görüşmelerde DEM Partili vekiller, tecrit, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar, cezaevleri, siyasetçilerin tutuklanması ve Kürtçeye yönelik baskılara karşı bir dizi eylem gerçekleştirdi. DEM Partili milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmesine beyaz tülbent ve kırmızı karanfillerle katılarak, Cumartesi Anneleri ve Barış Annelerine dönük saldırılara tepki gösterdi. Yine İçişleri Bakanlığı bütçesinde gündeme gelen konulardan biri de HDP yönetimindeki belediyelere atanan kayyımlar oldu. 
 
‘ROJAVA’DA HASTANE BOMBALANIYOR’
 
Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Bakan Fahrettin Koca’nın İsrail’in Türkiye-Filistin hastanesini bombalamasına dair tepkisini anımsatarak, “Hükûmet Rojava'da da hastaneleri bombaladı, biz sizden hiçbir açıklama duyamadık” sözleriyle tepki gösterdi. Komisyon'da MEB bütçesi görüşmeleri sırasında DEM Partili vekiller, Kürtçe ve diğer dillere kaynak ayrılmaması ile öğrencilere öğle yemeği öğünün kaldırılmasını dövizler ile protesto etti.
 
Savunma Bakanlığı bütçe görüşmelerinde kimyasal silah kullanımına dair eski Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamasını anımsatan DEM Partili Sezai Temelli, bu silahların nerede kullanıldığını sordu.
 
‘TECRİT İNSANLIK SUÇUDUR’ PANKARTLARI
 
DEM Parti milletvekilleri, Adalet Bakanlığı bütçe görüşmesine “Tecrit insanlık suçudur” ve “Barış için tecrit son bulsun” yazılı dövizlerle katıldı. DEM Parti grubu, 25 yıldır İmralı Adası’nda bulunan F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve 33 aydır kendisinden haber alınması engellenen PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride tepki gösterdi. 
 
MECLİS: KÜRT SİYASETÇİLER HEDEF ALINDI
 
1 Ekim’de açılan Meclisi’in kısa süreli çalışmalarına, milletvekillerine yönelik asker ve polis saldırıları, Kürtçeye tahammülsüzlük, verilen soru ve araştırma önergelerinin “kaba ve yaralayıcı” denilerek iade edilmesi ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması talebiyle gelen fezlekeler damga vurdu. Cumhur İttifakı’nın sürekli hedef aldığı İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar, Yeşil Sol Parti Eş Genel Başkanlığı görevini sürdürdüğü 1 Ekim’de Meclis’te yaptığı açıklama gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral tarafından hedef alındı. Daha sonra DEM Parti Agîri Milletvekili Sırrı Sakık, MHP’li Meclis Başkanvekili Celal Adan’ın küfür ve hakaretlerine uğradı. 
 
MHP’li Meclis Başkanvekili Celal Adan’ın, DEM Partili Sakık’ın Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan katliamlara ilişkin yaptığı konuşma sırasında ettiği küfürler, görüntülere yansıdı. Mikrofonun açık olduğunu unutan Adan’ın küfürlü sözleri görüntülere yansımasına rağmen Meclis tutanaklarına geçirilmedi. DEM Partili milletvekilleri Adan’ın görevinden istifasını istese de, AKP’li Leyla Şahin Usta Adan’ın küfür etmesini “Bu Meclisin doğruları var” sözleriyle savundu. 
 
Küfür ettiğini inkar ederek istifa çağrılarına sessiz kalan Adan, DEM Partili vekillerin 21 Kasım’da Adan’ın yönettiği Meclis Genel Kurulu’nda kürsü işgaliyle protesto edildi. Genel Kurul görüşmelerine ara vermek zorunda kalan Adan, tutanakta küfrün yer almadığını ifade ederek, kendini savundu. 
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Sapanla Gazze’ye giderim” sözlerini hatırlatan DEM Partili Ali Bozan’ı tehdit eden MHP’li Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, “Buradan uyarmak istiyorum. Bu noktadan sonra yaşanabileceklerden sonra MHP’yi sorumlu tutmayın” dedi. 
 
Devlet Bahçeli’nin sözlerine tepki gösteren DEM Partili Ömer Faruk Gergerlioğlu, MHP’liler tarafından tehdit ve hakarete uğradı. Gergerlioğlu, “Haddinizi bilin” diyerek, tepki gösterdi.
 
MECLİS’TE KÜRTÇE’YE TAHAMMÜLSÜZLÜK 
 
Meclis’te Kürtçe konuşmalar bir kez daha “x (bilinmeyen dil” şeklinde tutanaklara geçti. DEM Parti Mêrdin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın Kürtçe selamlaması ve George Aslan’ın Süryanice konuşması, AKP, MHP ve İYİ Partili milletvekilleri tarafından hedef gösterildi. Kürtçeye bu tahammülsüzlük, bütçe görüşmeleri boyunca da devam etti. DEM Partili Ömer Öcalan’ın Meclis’te Kürtçe basın toplantısı düzenlemesinin ardından, “Türkçe dışında bir dil kullanılmayacağı” ifade edilerek, hakkında tutanak tutuldu. 
 
MUHALEFETİN ÖNERGELERİ KABUL GÖRMEDİ
 
Yine yıl içerisinde muhalefet tarafından verilen araştırma ve soru önergeleri, AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Meclis tutanağında yer alan Kurdistan ifadesi, “kaba ve yaralayıcı” denilerek önergeler iade edildi. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik Türkiye saldırılarına dair Meclis'e sunulan önerge, "sorulamayacak konular" gerekçesiyle iade edildi. Meclis’e 28’inci Yasama Dönemi’nde 5 bin 265 önerge verilirken, bunlardan bin 610’u cevaplandırıldı. 2 bin 941 önergeye henüz cevap verilmedi. 
 
28’İNCİ YASAMA YILINDA TECRİT KARŞI MESAİ
 
Meclis’te 2023 yılı boyunca birçok kez İmralı’da uygulanan tecride dikkat çekildi. 28’inci yasama döneminde de DEM Partili milletvekilleri tarafından Meclis’te yapılan açıklamanın ardından 2 Kasım’da Adalet Bakanlığı’na PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuruda bulunuldu. DEM Partili milletvekilleri, 16 Kasım’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na da başvurdu. Birçok milletvekili tarafından Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun alt komisyonu olan Hükümlü ve Tutuklu Hakları İnceleme Alt Komisyonu’na yapılan başvurular olmasına rağmen yeni dönemde İmralı Cezaevi’ni ziyaret, plana konulmadı. 
 
AKP VE MHP’NİN TORBA KANUNLARI 
 
AKP ve MHP tarafından torba kanunlarla onca düzenleme yapıldı. Muhalefet, torba kanun düzenlemesinin artık bir standart haline getirildiği eleştirisi yapsa da iktidar geri adım atmadı. 
 
AKP ve MHP’nin “torba kanun” olarak Meclis’e getirdiği tekliflerle yasallaşan kanunlar şöyle: 
 
20 Ocak: Kamuda çalışan 458 bin 615 sözleşmeliye kadro verilmesine ilişkin Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair kanun teklifi, Meclis Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
 
2 Şubat: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kabul edildi.
 
9 Mart: Meclis Genel Kurulu'nda, kamuya olan borçların yapılandırılmasını da içeren kanun teklifi kabul edildi.
 
15 Mart: Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi.
 
28 Mart: Yargıda yeni düzenlemeler içeren 7’nci yargı paketi olarak sunulan “İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
 
5 Temmuz: 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi.
 
5 Ekim: Türk Yatırım Fonu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi. 
 
10 Ekim: Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi.
 
20 Ekim: Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi.
 
31 Ekim: Meclis Genel Kurulu’nda 2024-2028 dönemini kapsayan “12. Kalkınma Planı” kabul edildi. Planın Cumhurbaşkanlığına geri verilmesine ilişkin 29 önerge verildi. Önergelerden 8'i geri çekildi, görüşülen diğer önergeler ise kabul edilmedi.
 
2 Kasım: Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi kabul edildi. 
 
MA / Berivan Altan