Yıldırım: QSD, Suriye Ulusal Diyalog Kongresi hazırlıklarına başladı

img

ANKARA - HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım, Türkiye’nin engellemelerine rağmen Kuzey Suriye güçlerinin, Suriye Ulusal Diyalog Kongresi hazırlık çalışmalarına katılmaya başladıklarını söyledi. Efrin için ise Yıldırım, “Orası Türkiye’nin Vietnam’ına dönüşür” uyarısında bulundu. 

 
Soçi’de alınan karar gereği yapılması planlanan Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin 29-30 Ocak tarihlerinde yapılması beklenirken, katılımcıların kim olacağı üzerindeki tartışmalar ise halen gündemde. Özellikle Türkiye, Suriye’nin çok büyük bir bölümünü denetiminde tutan ve DAİŞ’i başkent ilan ettiği Rakka’da yenilgiye uğratan Suriye Demokratik Güçleri (QSD) bünyesindeki yapıların kongreye katılmasını engelleme çabası içerisinde. Türkiye, QSD yerine ENKS gibi daha önce kendisini Rojava’ya davet etmiş grupların katılmasında ısrarcı. Hatta bu konuda hazırlanan listeler de Rusya ve İran’a verildi. 
 
Öte yandan “Suriye’de savaş bitti, demokratik çözüm zamanı” anlamına gelecek Rusya ve ABD’nin Vietnam deklarasyonuna ve Rusya’nın aynı anlamı ileriye taşıyan “Askerlerimi geri çekiyorum” açıklamalarına rağmen, Türkiye bu süreci tersine çevirecek olan Efrin’e yönelik saldırıyı sürekli diri tutma gayretinde 
 
RUS YETKİLİNİN SÖYLEDİKLERİ
 
Suriye konusunda atılan ve atılmak istenen adımları, Kuzey Suriye’deki gelişmeleri yakından takip eden HDP Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım değerlendirdi. 
 
Yıldırım’a göre, Suriye’de özgülünde yaşanan bütün bu gelişmeler, DAİŞ’in Demokratik Suriye Güçleri (QSD) öncülüğünde kesinkes yenilgiye uğratmasından sonra yaşanmaya başladı. “QSD öncülüğünde Rakka ve Deyr ez zor’da DAİŞ’in yenilmesi ile birlikte Suriye’de fiilen savaş bitmiş oldu” tespitinde bulunan Yıldırım, “Rusya ve Amerika’nın da bu konuda bir eğilimi var. Yani Suriye’de savaşın bittiği ve siyasi çözüm zamanının geldiği noktasında bu iki ülkenin zımni bir uzlaşması olduğunu biliyoruz. İki ülke birçok açıklamalarıyla ve Vietnam deklarasyonu ile bunu ifade ettiler” değerlendirmesinde bulundu. 
 
Yıldırım, bu yöndeki sözlerine şöyle devam etti: “Batıdan yani ABD ve Avrupa’dan doğru yeni Suriye’ye yönelik kimi tartışmalar yürütülüyor. Anayasa hazırlık tartışmaları ve yeni bir düzenleme ile Suriye’nin idari ve coğrafik olarak şekillendirilmesi tartışması olduğunu biliyoruz. Rusya’nın son girişimlerle pozisyonunu güçlendirdiğini görüyoruz. Hem Suriye’deki gelişmeler itibariyle hem de Ortadoğu’daki gelişmeler itibariyle, böyle bir pozisyon oluştu. 7 yıllık savaş neticesinde Suriye rejimi varlığını korudu ve bu kabul görmeye başladı. 
 
KÜRTLER ÖNCÜLÜĞÜNDE BİR RÖNESANSTAN KORKUYORLAR
 
Diğer bir gerçeklik ise Suriye Demokratik Güçleri’nin varlığı, Kuzey Suriye Federasyonu gerçeğidir. Bu güçler varlıklarını korumanın yanında büyük bir güç kazandılar. Bir Rus yetkilinin söylediği söz var ve pratik de bunu doğruluyor; ‘Ne kadar hırsız, katil, çeteci ve Suriye halkı nezdinde bir karşılığı olmayan, sırf kimi devletlerin güdümündeler diye bazı kesimler varsa uluslararası platformlarda yer alıyorlar, muhatap alınıyorlar. Fakat Kürtlerin ve Kuzey Suriye’deki bütün halkların temsilcisi ve Suriye’nin en güçlü, ilerici, demokratik yapısı QSD’nin hiçbir uluslararası platformda temsiliyeti yok. Bu durum sürdüğü sürece soruna çözüm bulmak mümkün değil.’ 
 
Aslında bununla uluslararası güçler Suriye meselesinin nasıl çözüleceği konusunda belli bir fikre ulaşmış durumdalar. Fakat bölgedeki statükocu güçler, bunu engelleme ve bu zemini tahrip etme, Kürt özgürleşmesini bertaraf etmek açısından ciddi bir çaba içerisindeler. Bu güçler kimdir; Suriye’dir, Türkiye’dir, İran’dır… Bunların temel kaygısı Kürt özgürleşmesi ve Kürt özgürlük hareketinin Ortadoğu’da yeni bir demokratik hamle başlatmasıdır. Yani Ortadoğu’da, Kürtler öncülüğünde yeni bir rönesans, aydınlanma hareketinin başlatılmasından korkuyorlar." 
 
'QSD KONGRE HAZIRLIKLARINA DAHİL OLMAYA BAŞLADI BİLE'
 
Kürtler ve müttefiklerinin daha önce Cenevre, Astana gibi süreçlerden de uzak tutulduğunu ve aynı kesimlerin şimdi Kürtlerin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne katılmasını engellemeye çalıştığının altını çizen Yıldırım, “Ama bildiğimiz kadarıyla bu kongrenin ön hazırlıkları ve çalışmaları başlamış durumda. Demokratik Suriye Güçleri de bu ön hazırlıkların ve çalışmaların içerisindedir” diye konuştu. 
 
Yıldırım, Rusya’nın QSD ve Kürtleri ısrarla kongreye davet etme isteğine ilişkin de “Çünkü bunlar Suriye halklarının en geniş ve zengin kesimini temsil ediyorlar. Su kaynakları, petrol kaynakları, enerji ve tarım havzalarının yüzde 60’tan fazlası bu güçlerin denetiminde bulunuyor. Üstelik sadece bir tek etnik grup yok, Kürtlerle birlikte, Araplar, Ermeniler, Asuriler ve diğer kesimler bu bileşimin içinde yer alıyor. Böyle çoğulcu bir yapıyı temsilen Suriye’nin en meşru ve güçlü temsilcisi olarak bu sürecin içerisinde olduklarını düşünüyorum” dedi.
 
'BAAS REJİMİNİN ZİHNİYETİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK'
 
Beşar Esad’ın kısa süre önce Kürtlere dönük “ihanetle” suçlamasını ve Türkiye ile Esad arasındaki yakınlaşmayı da değerlendiren Yıldırım, şunları ifade etti: “Suriye rejimi 30-40 yıl önce hangi zihniyette ise, bugün de aynı zihniyetedir. Suriye’yi bu kadar kan gölüne çeviren, bu kadar büyük yıkımlara sebep olan rejimin kendisidir. Anti-demokratik, inkarcı, özgürlükçü olmayan yönleri Suriye’yi bu hale getirdi. DAİŞ ve benzeri yapılan, rejimin anti-demokratik, gerici, despotik yönünü ortadan kaldırmıyor. Bu kadar ağır suç pratiği olan rejimin yaşananlardan ders çıkarması lazım. Ama anlaşılıyor ki rejim bu süreci kavramaktan halen uzak. Zihniyet değişmedi. Suriye rejimi savaşın bittiğini inşa ve müzakere süreci başladığını biliyor. Bu açıklama ile rejimin müzakereden, diyalogdan, demokratik dönüşümden halen çok uzak olduğunu halen inkar politikasında ısrar ettiğini görüyoruz. O yüzden bu rejimin söyledikleri insanlık ve bizim açımızdan bir karşılığı yok. 
 
'KUZEY SURİYE DEVRİMİ ESAD’A RAĞMEN YAŞANDI'
 
Bu açıklamalar Kuzey Suriye Federasyonu ve Rojava devrim gerçeğini ortadan kaldıramaz, onu yadsıyamaz. Bu devrim rejime rağmen ortaya çıktı. Orada büyük bir sonuç ve büyük bir kazanım var. Eskisi gibi inkar durumunu geçerli kılamaz. Rejim büyük panik içerisinde. Kuzey Suriye’de ortaya çıkan devrim durumu, kadın özgürlükçü yaklaşım sadece bu bölge ile sınırlı kalmayacak dalga dalga yayılacak. Rojava devrimi, Kuzey Suriye devrimine dönüştü, oradan da kesinlikle bir Suriye devrimine dönüşecek.”
 
Esad ve Türkiye yakınlaşmasının eskisi gibi mümkün olmayacağını düşünen ve her iki kesim arasında geçmişe dayanan çelişkilere dikkat çeken Yıldırım, bütün çelişkilere rağmen geçmişte bölge güçleri arasında yaşanan “anti-Kürt ittifakının” yeni düzeyde eskisi gibi mümkün olmayacağını dile getirdi. 
 
“Bu ittifakın zemini kalmadı” diyen Yıldırım, “Ne Ortadoğu, ne bölge, ne Kürtler, ne bu devletler eskisi gibi değil. Çağımızın bilimsel teknik gerçekliği artık buna izin vermez. Ancak sınırlı bir süre içerisinde müzakerenin yapıldığı süreçlerde bu ittifakı sonuna kadar geliştirecekler” diye konuştu. 
 
'KÜRTLER ABD’NİN NE OLDUĞUNU BİLİYOR'
 
Konuşmasında ABD’yi de, “gittiği yeri yutan bildiğimiz Emperyalist güç” olarak nitelendiren Yıldırım, Kürtler ile ABD’nin ilişkinin ise, ABD’nin mecburiyetinden kaynaklandığını şu sözlerle dile getirdi: “ABD, bildiğimiz ABD. Emperyalizmin günümüzdeki sürdürücü gücüdür. ABD’nin herhangi bir yere barış özgürlük getirdiğini görmedik, böyle bir potansiyeli ve zihniyeti de yok. Böyle bir kapasitesi de yok. ABD ciddi bir kriz ve zayıflama dönemi yaşıyor. ABD bu zayıflığı Kürtlerin dinamik çözümleyici ve sonuç alıcı gerçekliği ile aşmaya çalışıyor. Suriye’de Kürtler ya da halklar, ABD’ye muhtaç değildi. Ama koalisyon ve ABD, Kürtlere muhtaç oldu. Sadece savaş gücü olarak değil, aynı zamanda bölgedeki kaostan çıkışa ilişkin bir tek Kürtlerin bir önerisi ve öngörüsü vardı. Rönesans, reform, aydınlama süreci başlattılar. İdeolojik ve politik bir güç olarak açığa çıktılar. Bir nizam tahsisi gerçekliği var Kürtlerin. ABD buna ihtiyaç duydu ve muhtaç kaldı. Kürtler bunun farkında ama büyük bir özgüven var. Siz kendinize güveniyorsanız, siyasi, askeri ve düşünsel yapınız güçlü ise diğer güçlerle taktik ilişkilere girmenin önünde bir engel yoktur.” 
 
'EFRİN ŞANTAJ’A DÖNÜŞTÜ'
 
Efrin’e yönelik saldırı hazırlıklarını da “şantaj” olarak nitelendiren Yıldırım, kısa süre önce Suriye Dışişleri Bakanın yaptığı bir açıklamayı hatırlatarak, bu sözlerin “Türkiye’nin beli anlaşmalarla” Suriye’ye girdiğini gösterdiğini söyledi. Yıldırım, “Türkiye çık, denildiği zaman çıkacaktır. Efrin sadece Türkiye’nin değil, İran’ın Suriye’nin yeri geldiğinde Rusya ve ABD’nin Kürtlere karşı şantaj ve tehdit aracı haline gelmiş. Kürtlerin özgün, özerk yapılarını hedefleyen bir tehdit olarak kullanılıyor. Türkiye, Rusya ve ABD onayı olmadan Efrin’e girebilir mi?” diye konuştu. 
 
Yine yapılan bütün hazırlıklara rağmen Türkiye’nin Efrin’e girmeyi “göze alamadığını” söyleyen Yıldırım, “Türkiye’nin bu konuda tereddütleri var. Bence o da bunu şantaj olarak kullanıyor. Ama eğer Efrin’e girerse, orası Türkiye’nin Vietnam’ına dönüşecek” dedi. 
 
Bu noktada Kobanê’deki direnişi hatırlatan Yıldırım, bu yüzden bazı kesimlerin de Türkiye’yi bilerek Efrin’e sokmaya çalıştığını söyledi. Yıldırım, “Irak Ordusu, Kerkük’e girdiğinde Peşmerge iki saat, iki gün direnseydi oradaki bütün Kürtler Kerkük’e yürürdü. Oradaki güçlerin tutarsızlığı böyle bir ihtimali ortadan kaldırdı. Ama Kobanê direnişinden biliyoruz ki, oradaki halk ve güçler kesinlikle direnir. Böyle bir direniş bütün Kürtlerin Efrin’e yürümesini beraberinde getirecek” diye konuştu. 
 
MA / Kenan Kırkaya