Suriye’de Kürtlere karşı ikinci Lozan hamlesi!

img

ANKARA - Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan ile Türkiye arasında “Lozan’ın güncellenmesini” isterken, Suriye’de Kürtlere karşı yeni bir Lozan girişimi tezgahlanıyor. Akademisyen Ahmet Özer bunun sonuç vermeyeceğini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan’a “Lozan’ın güncellenmesi” çağrısında bulunurken, AKP ve Türkiye Suriye sorununun çözümü konusunda da özellikle Kürtlere “yeni bir Lozan” dayatmasında bulunuyor. Daha önce kimi “işbirlikçi Kürtler eliyle Lozan’da Kürtlere yönelik inkar” teyit edilirken, Suriye’de de Türkiye kendisine yakın Kürtler üzerinden benzer bir senaryo oluşturmaya çalışıyor.
 
KÜRTLERE KARŞI İKİNCİ LOZAN
 
Kurtuluş savaşı sırasında ve sonrasında Kürtlere verilen her türlü “özerklik, öz yönetim, ademi merkeziyetçilik” sözlerine ve hatta bu sözlerin kısmen 1921 anayasasına yedirilmesine rağmen 24 Temmuz 1923 yılında esas olarak İngilizler ile yürütülen görüşmeler sonrasında yapılan Lozan Antlaşması Kürdistan’ın bölünmesini ve her bir parçasının bir başka devletin egemenliğine verilmesi hususu resmileştirildi. Ayrıca, herkesi Türk sayan anlayış da bu anlaşma ile kabul edildi. 
 
LOZAN’DAKİ KÜRTLER
 
Üstelik bu dönemde, İsmet Paşa önderliğinde Türkiye adına katılan delegasyonda, Diyarbakır Milletvekili Zülfü (Tigrel) Bey, “Kürtler adına” heyete dahil edilmişti. Ancak, Kürt toplumunu temsil etmeyen bu isimler, Lozan’daki anlaşmaya “Kürtler adına” onay verdi. Yine aynı dönemde Meclis’teki 66 Kürt vekilinden de “anlaşmaya destek verdikleri” yönünde imzalı metin alınarak Lozan’a gönderildi. Oysa ardından kimi Kürt vekiller durumu fark edip itiraz etseler de, TBMM’de yapılan ikinci bir oylama ile Lozan anlaşması Meclis’te de kabul edildi. 
 
AKP KENDİ KÜRTLERİNİ ÖNERDİ
 
O dönem kendisine yakın Kürtlerle Lozan’da Kürtleri kendi bölünmelerine onay verir hale getirenler, bugün de Suriye’deki sorunun çözülmesi için benzer bir yöntemi uygulamaya çalışıyor. Soçi’de yapılan zirve sonucu karar altına alınan Suriye Ulusal Diyalog Kongresine bütün halkların ve inançların katılması yönündeki kararı engelleyemeyen AKP yönetimi, şimdi de “Katılacak Kürtleri biz belirleriz” yaklaşımı sergiliyor. Çavuşoğlu, Rusya’da yapılması beklenen toplantıya katılacak olan Kürtlerin listesini hazırlayıp Rusya’ya sunduklarını dün açıklayarak, bunu teyit etmiş oldu. Bu listede Rojava’da mücadele veren ve savaşan güçler dışında yer alan ve çoğu Kürt bölgelerinin dışında yaşayan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) yer alıyor. Türkiye’nin PYD ve YPG karşıtlığını paylaşan ENKS, daha önce “PYD tehdidine karşı Türkiye’yi Rojava’ya davet ettiklerini” açıklamıştı. 
Bunu da ENKS Dış İlişkiler Sorumlusu Siyamend Haco şu sözlerle duyurmuştu: “Erdoğan’ın siyasi danışmanlarından biriyle görüştüm. O dönem PKK’nin Suriye’de beş, altı bin savaşçısı vardı. Bunun bir tehlike olduğunu anlattım. Ama danışman hiç endişeli görünmüyordu. Suriye içinde PYD’ye muhalif Kürt grupları desteklemenin Türkiye’nin de faydasına olacağını söyledim. Beni nazikçe dinledi ama bu fikirle ilgilenmiyordu. Bu danışmanın yine AKP’li olan tercümanına, görüşme sonrasında, ‘Türkiye PYD’ye karşı hiçbir şey yapmayacak ve PYD güçlenecek’ dedim. Bana katıldığını söyledi.” 
 
Şimdi Türkiye’yi Rojava’ya davet eden bu grup, Türkiye tarafından Kürtler adına Suriye Ulusal Diyalog Kongresine katılmasını istiyor. 
 
YENİ LOZAN GİRİŞİMLERİ SONUÇ VERMEZ
 
Akademisyen Ahmet Özer, bu girişimin “Suriye Kürtlerine karşı yeni bir Lozan girişimi” olduğu yönündeki belirlemeleri değerlendirirken, “Artık öyle bir dünyada değiliz. Eskiden öyle işler oluyordu. Sonuç da veriyordu ama artık ne eski dünya var, ne de böyle gizli kapaklı işler sonuç verici olur” diye konuştu. 
 
Özer, Türkiye’nin PYD ve YPG’yi çözüm kongresinden uzak tutma arayışlarının sonuç vermeyeceğinin de altını çizerek şunları dile getirdi: “Orada (Rojava ve Suriye’de) çatışan, savaşan, sonuç alan güçler belli. Belirsiz kesimleri davet etmeniz sonuç vermez. Türkiye’nin Suriye politikası başından beri yanlıştı. Bunlar an an ortaya çıkıyor. Türkiye’nin bu politikasını resetlemesi gerekiyor. Türkiye zaten bu tür adımlar da atıyor. Mesela geçmişte, Suriye merkezi hükümeti ile Türkiye neredeyse savaş aşamasına gelmişti. Ama şimdi Suriye rejimi ile Türkiye’nin yakınlaşması ve bir araya gelme arayışı söz konusu. Suriye rejimi ile yakınlaşan Türkiye’nin, Suriye’deki Kürtleri düşman olarak görmek yerine Kürtlerle ilişki geliştirmesi gerekiyor. Böyle bir adım iç politikaya da olumlu olarak yansır. Tersi bir durum, politika iç siyasete olumsuz olarak yansır. Bu nedenle böyle bir adım atması kucaklayıcı barışçıl şeklinde bir adım atması gerekmektedir.” 
 
‘TÜRKİYE BELİRLEYİCİ DEĞİL’
 
Özer, Türkiye’nin Kürtler konusundaki dayatmalarının belirleyici olamayacağını ve Türkiye’nin oradaki Kürtler adına karar veremeyeceğini ve temsilci belirleyemeceğinin altını şu sözlerle çizdi: “Türkiye belirleyici güç değil, önce Küresel güçler var, bölgesel güçler var. Türkiye’nin dahli daha çok komşu olarak geçerlidir. Tabii buda önemlidir ama komşu olarak ev sahibi adına karar veremezsiniz.” 
 
MA / Kenan Kırkaya