Oluç: İktidarın darbeci anlayışla varacağı bir yer yoktur

img

ANKARA - HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, 4 kasım darbesiyle HDP’lilerin “rehin” tutulduklarını belirterek, “Bir kez daha söyleyelim, 4 Kasım’daki bu darbeci anlayışla bu iktidarın varabileceği bir yer yoktur” dedi. Oluç, kayyum atamalarına karşı da muhalefeti sesini yükseltmeye çağırdı. 

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
 
Oluç, HDP’li belediyelere atanan kayyumlarla ilgili konuştu. Oluç, bu sabah saatlerinde yüzde 70 ile kazandıkları Mardin'in Kızıltepe belediyesine atanan kayyumla beraber HDP’li 15 belediyeye kayyum atandığını belirtti.
 
‘İKTİDAR HIRSIZDIR' 
 
Kayyum atamalarının iktidarın irade “hırsızı” olduğunu belirten Oluç, “Oy hırsızıdır, emek hırsızıdır. Halk iradesini yok saymaktadır. Sandık hukukunu ve adaletini yok saymaktadır. Türkiye tarihine baktığımızda, bu iktidar ile muhafazakar sağ partilerin önemli bir geleneği yıkılmıştır. Muhafazakar sağ partilerin ‘millet iradesi’ geleneğini bu iktidar yıkmıştır. Artık muhafazakar sağın bir sandık iradesi kararlılığı, ilkesi kesinlikle yoktur. Sandık hukuku ve adaleti kalmamıştır. İktidar sadece belediye eşbaşkanlarımızın görevden uzaklaştırılmasıyla yetinmemiştir; aynı zamanda belediye meclis üyelerimizi de görevden uzaklaştırmaktadır” dedi. 
 
‘ÇETELEŞMİŞ BİR İKİTİDAR’
 
Oluç, belediye başkanlarının hukuksuzca tutuklandığını hatırlatarak, “Bu iktidar zulüm ve eziyet yapmaktadır, hukuksuzlukla yetinmemektedir. Haydutluk yapan, çeteleşmiş bir iktidarın en bariz göstergeleridir bunlar. Şimdi biz ‘Kürt düşmanısınız’ dediğimizde itiraz ediyorlar, ama Kürt düşmanlığı budur işte. ‘Kürtsen seçtiğini saymıyoruz. Kürtsen verdiğin oyları saymıyoruz, gasp ediyoruz. Kürtsen senin seçtiğin değil benim atadığım yönetecek’ diyor bu iktidar. ‘Kürtsen nefes alma, yürüme, düşünme, gösteri yapma, fikrini söyleme’ diyor bu iktidar. ‘Kürtsen sana hukuk yok’ diyor bu iktidar. ‘Kürtsen sana hak yok’ diyor bu iktidar. Yani, ‘Kürtsen sana yaşam alanı tanımıyorum’ diyor bu iktidar. Bu yapılanların tercümesi budur” ifadesinde bulundu. 
 
‘SÖMÜRGE VALİLERİ ATANIYOR’
 
Oluç, şöyle devam etti: “Adeta sömürge valileri ve kaymakamları atanmaktadır. Öyle bir dönem yaşanmaktadır. 'Kayyım rejimi' derken işte bunu kastediyoruz. Bu kesinlikle kabul edeceğimiz bir şey değildir ve buna karşı mücadeleden bir an bile geri durmayacağız. Çünkü halkın, seçmenin iradesi,  sandık hukuku ve adaleti bu siyasetle kayyımlaştırılmaya çalışılıyor. Bakın sadece bizim belediyelerimize kayyım atamakla kalmıyorlar. Aynı zamanda kaybettikleri bütün belediyeleri, özellikle ‘Büyükşehirleri nasıl yaparız da yönettirmeyiz’ diye düşünüyorlar. Geçtiğimiz günlerde bu tartışmalar sürdü. Özellikle İstanbul Boğaziçi üzerinde sürdü bu tartışmalar. Bir tür gölge belediyeler yaratmaya çalışıyorlar. 
 
'BOĞAZİÇİ’NE KAYYIM ATAMAYI TARTIŞIYORLAR'
 
Saray'dan yönetilecek belediyeler yaratmaya çalışıyorlar. Hedef büyükşehirlerin yetkilerini tekrar merkeze, yani Saray'a almaktır. O nedenle de siyaseti kayyımlaştırmaya çalışmaktadır bu iktidar. Boğaziçi Kayyım Yasa Teklifi var mı, yok mu belli değil. Çünkü tartışmalar sürüyor. Kimin arasında sürüyor tartışma? Muhalefetle iktidar arasında değil, iktidarın kendi içinde sürüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mı bu yetkileri alacak, İçişleri Bakanlığı mı, yoksa bu yetkiler Saray'da mı toplanacak? Bu tartışma sürüyor. Çünkü İstanbul Boğaziçi’nde rant çok büyük. Kaybettiklerini yeniden elde edebilmek için, yolsuzluğu yeniden başlatabilmek için bu adımları atmaya çalışıyorlar. 
 
 MUHALEFETE ÇAĞRI
 
Bu açıdan bir kez daha muhalefeti uyarıyoruz. Muhalefete sesleniyoruz. Diyoruz ki, bizim belediyelerimize kayyım atanıyor, sesinizi çıkarmıyorsunuz. Olağanmış gibi düşünüyor ve davranıyorsunuz. Bu olağan değil olağanüstü. Kayyım rejimi kurumsallaşıyor. Eğer buna sesinizi daha fazla çıkarmazsanız, buna itirazınızı daha köklü yükseltmezseniz, yarın sizin elinizdeki büyükşehirlerin yetkileri kısılırken kılınızı bile kıpırdatamazsınız. Bir kere demokrasi ilkelerinden, bir kere hukuktan taviz verirseniz, aman sesimizi çıkarmayalım bize dokunmasınlar diye düşünürseniz, emin olun ki yarın size dokunduklarında kimse ses çıkaramaz hale gelecektir.
 
'MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ'
 
Biz kabullenmeyeceğiz, buna karşı mücadeleyi her biçimde yükselteceğiz. Demokratik siyasete sahip çıkarak bu konudaki tepkilerimizi dile getireceğiz. Kendinize o kadar güveniyorsanız, koyun bakalım önümüzdeki hafta sandıkları Diyarbakır’a, Van’a, Mardin’e, kayyım atadığınız 15 belediyeye. Hatta kayyım atama hazırlığında olduğunuz diğer belediyelere de koyun sandıkları, alın cevabınızı halktan. Halk iradesinin bu şekilde gasp edilmesini  asla kabullenmiyor, bunun cevabını mutlaka politik olarak da size verecektir. 
 
'DEMOKRATİK SİYASETE KARŞI DARBE YAPILDI'
 
Bu iktidarın siyasi darbeciliği bununla sınırlı değil. 2016’da 4 Kasım’da bu iktidar bir siyasi darbe yaptı. Ve o gün bizim 15 vekilimizi aynı anda çeşitli illerde önce gözaltına aldırdı, sonra tutuklama kararı vererek cezaevine attı. Siyasi bir darbeydi.
 
Bu yol nasıl döşendi? AKP Genel Başkanı Erdoğan, 28 Temmuz 2015’te bir konuşma yaptı. O konuşmasında parlamentoya açık çağrıda bulundu ve dokunulmazlıkların kaldırılmasını talep etti. O tarihten itibaren HDP'nin yöneticilerine, üyelerine dönük operasyonlar düzenlenmeye başlandı. 10 binden fazla kişi gözaltına alındı, 3 binden fazla kişi tutuklandı. 1 Kasım 2015’te HDP yeniden Meclis'e girdi ve bu tartışma devam etti.
 
'REHİN TUTULUYORLAR'
 
Bu siyasi darbe mantığı 2009 yılında da Kürt siyasetçilere yönelik işletilmişti. O zaman Cemaat savcıları ve hakimleri aracılığıyla başlatılmıştı ve devam ettirilmişti. İşte 2016’daki 4 Kasım Darbesi de o darbenin devamıdır. Yine FETÖ savcılarının düzenlediği fezlekeler ve iddianameler gündeme geldi. FETÖ hakimlerinin verdiği kararlar gündeme geldi. Bugün cezaevlerinde siyasi rehin tutulan arkadaşlarımız, geçmiş dönem eş genel başkanlarımız, vekillerimiz ve tüm seçilmişlerimiz aslında FETÖ hakim ve savcılarının verdiği kararlarla rehin tutulmaktadır. Konu Kürtler ve HDP’liler olunca, HDP’li yöneticiler ve seçmenler olunca FETÖ savcı ve hakimlerinin yaptıkları meşru sayılıyor ve hemen iktidar onların arkasına geçiyor, onların verdiği kararları destekliyor. Bir kez daha söyleyelim, 4 Kasım’daki bu darbeci anlayışla bu iktidarın varabileceği bir yer yoktur. 
 
'VERGİ ADALETSİZLİĞİ DAHA DA ARTIRILACAK'
 
Plan Bütçe Komisyonu’nda bir yasa teklifi kabul edildi. Önümüzdeki günlerde Genel Kurul'a gelecek. Bu teklife baktığımıza büyük bir vergi adaletsizliğinin bir kez daha gündeme getirildiğini görüyoruz. Gelişmiş ülkelere baktığımızda dolaylı vergilerin oranı yüzde 40 civarındadır. Türkiye’de halktan toplanan, yani dolaylı vergilerin oranı yüzde 65 oranındadır. Bu getirilen yeni paketle beraber vergi adaletsizliği daha da artırılacaktır. Dolaylı şekilde işçiden, yoksuldan, ücretli çalışandan, işsizden, çiftçiden, esnaftan, yani toplumun emekçilerinden yeni vergiler kesilecektir. 
 
'HER KURŞUN VERGİLERLE HALKA YANSITILMAKTADIR'
 
Bu bir alışkanlık haline geldi. Bunun çok açık iki nedeni var: Birincisi, seçim kazanmak için AKP seçim yatırımları yaptı ve bu yaptıkları harcamaların kamuda yarattığı ciddi sıkıntılar var. İkincisi ise bugünkü güncel politikayla alakalıdır. Kuzey doğu Suriye’de sıkılan her kurşun, atılan her bomba işte bu vergilerle topluma yansıtılmaktadır. Hani söylüyorlar ya 'siz merminin, bombanın fiyatını biliyor musunuz' diye. İşte şimdi halk o atılan bombaların, sıkılan kurşunların bedelini vergilerle ödeyecektir.
 
'AKP’NİN CİDDİ BİR OY KAYBI VAR'
 
Gelinmiş olan noktada yapılan kamuoyu araştırmaları var. Bazılarını iktidar yaptırıp ortalığa saçıyor. Ama ciddi kurumların yaptırdığı araştırmalarda AKP’nin geleneksel oy tabanında ciddi bir erime vardır. Ev kadınlarında ciddi bir oy kaybı yaşanmaktadır. Çünkü file dolmamaktadır. Ev kadınları, yaşanan hayat pahalılığının en somut olarak nasıl gerçekleştiğini hisseden ve gören insanlardır. Dindarlar ve muhafazakarlar arasında oy kaybı yaşamaktadır AKP. Çünkü bütün gelenekler aşındırılmaktadır. Din istismarı had safhadadır ve en önemlisi biraz vicdanı olan insanlar, yaşanan adaletsizlikten rahatsızlık duymaktadır. Elbette ki çiftçi, esnaf ve dar gelirliler arasında da oy kaybı vardır, çünkü ekonomide kriz yaşanmaktadır. 
 
İŞGAL GİRİŞİMİNİ OYA TAHVİL ETME ARAYIŞINDALAR 
 
Diyorlar ki, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yaptıkları işgal girişimine toplumun yüzde 86’sının desteği varmış. Oradaki işgal girişimini nasıl olur da içerde oya tahvil ederiz arayışı içindeler. Ama edemeyecekler. Bunu göreceğiz hep birlikte.
 
Bu anlayışın 10 Ekim Ankara Gar katliamından sonra, o dönemin Başbakanı olan Davutoğlu’nun ‘oylarımız artıyor’ sözünden hiçbir farkı yoktur. Demek ki, o dönemdeki anlayışla bu dönemdeki anlayış aynen devam etmektedir. 
 
'TABLOYU DEĞİŞTİRMEK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ'
 
Antalya'da ırkçı bir güruh ‘HDP'lileri ve Kürtleri istemiyoruz’ yürüyüşü yapıyor. Hiçbir tane polis görüyor musunuz? Yok. Neden? Çünkü onlar Kürtlere karşı, HDP'lilere karşı istediklerini yapabilir, yürüyebilirler. Vekillerimiz Pazar günü yapılacak olan İstanbul İl Kongremize halkı davet etmek için el bildirisi dağıtmaya çıktılar İstiklal Caddesi'ne. Bakın, polislerin ablukası altında bildiri dağıtmaya çalışıyorlar. Halka ulaşmasınlar, halkla iki çift laf konuşmasınlar, sohbet etmesinler diye. Bir tanesi iktidar destekli ırkçı bir güruh, diğeri iktidara muhalif olanlar. İşte Türkiye'nin tablosu esas itibariyle budur ve biz bu tabloyu değiştirmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz." 
 
Oluç, ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Oluç,  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “biz elalemin teröristlerinin oteli değiliz” şeklindeki açıklaması ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD için planladığı ziyaret ile ilgili soruya şu yanıtı verdi: “IŞİD’lilerle ilgili İçişleri Bakanı’nın söyledikleri çok tehditkar. Avrupa’ya şantaj politikası uyguluyorlar. Bu konuda bizim bir önerimiz var. Eğer cesaretleri varsa - ki tarihte bunun örnekleri de vardır - kurulsun bir tane uluslararası IŞİD’lileri yargılama mahkemesi. Birleşmiş Milletler karar alsın ve IŞİD’liler insanlığa karşı işledikleri suçlardan yargılasınlar. Bu dönem boyunca El Kaide ve El Nusra türevi bütün çetelere Türkiye’deki iktidarın verdiği desteklerin neler olduğu da ortaya çıkacak.  (Erdoğan ABD’ye) Bir mektup götürecekmiş. Özel ulak yerine kendisi götürsün. Göreceğiz bakalım mektubun ne olduğunu. Çok önemli ve büyütülecek bir ziyaret değildir. Dolayısıyla ne yaparlarsa yapsınlar, Suriye’ye yönelik yanlış dış politikaları bu tür ziyaretlerle ortadan kaldırılamaz. Biz bu konudaki kararlı tutumumuzu sürdürmeye devam edeceğiz. İsterse gitsin, isterse gitmesin.”