Temelli’den Erdoğan’a: Suriye’den çıkacaksın, iktidardan da gideceksin

img

ANKARA – HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Geçen gün diyor ki, ‘Suriye’de huzur olmazsa Türkiye’de huzur olmaz.’ E huzuru bozan sensin. Suriye’den çıktığında da iktidardan gideceksin” diye konuştu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Temelli, cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarının artarak devam ettiğini belirterek, buna karşın Adalet Bakanlığı’nı defalarca uyardıklarını ancak hiçbir önlem alınmadığı gibi herhangi bir soruşturmanın da açılmadığını ifade etti. Temelli, şöyle konuştu: “Cezaevlerindeki son duruma baktığımızda yaşananların AKP iktidarının cezaevi siyaseti olduğunu görürüz. AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de cezaevlerinde 55 bin kişi varmış. Bugün 230 bin kişi var. AKP 16 yıl boyunca, sadece cezaevi nüfusunu artırmakla kalmamış. Adli kontrol denetiminde yaklaşık 490 bin kişi var. Ya imza atıyorlar ya da yurt dışına çıkış yasakları var. Bazen haftada bir bazen haftada iki. Yani memleket cezaevi olmuş durumda. Tam da bu noktada bakanlar açıklama yapıyor. Yatırım yapıyoruz diye. 38 tane cezaevi yapmakla övünüyorlar. Cezaevi yatırımıyla övünen iktidarlara faşist iktidar denir. Bugünkü de bunu yapıyor.”
 
‘İMRALI’YA TECRİT UYGULAMAK, FAŞİZMİN KURUMSALLAŞMASIDIR’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’la 5 Nisan 2015’ten bu yana görüşülmediğin anımsatan Temelli, “Türkiye kuşatma altında, tecrit koşullarında yaşanmaya zorlanmaktadır. Aslında bu tecrit, demokrasiye ve barışa yönelik bir tecrittir. Bugün yaşadığımız olaylar nerede başladı sorusunun yanıtını ararsak başladığı yer 5 Nisan 2015’ti. İmralı’ya tecrit uygulamak savaş politikasıdır. İmralı’ya tecrit uygulamak, faşizmin kurumsallaşmasıdır” dedi.
 
‘CEZAEVLERİNDE 70 BİN ÖĞRENCİ VAR’
 
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin de “barış” dediği için tutuklandığını ifade eden Temelli, “Bugün cezaevlerinde 70 bin öğrenci var. Bir çok ilçeden daha fazla bir nüfus. Bir çok üniversite nüfusundan daha fazla öğrenci cezaevinde. Ve bu 16 yıldır devam eden siyasetin, savaş politikasının baskı rejiminin sonucu. Öğrencilerin birçoğu 12 yıl, 16 yıl hüküm almış durumdalar. Bu anlamıyla da cezaevi politikası sistematik bir AKP politikasıdır. Bu politikaya karşı da mücadelemizi yükseltmek ve tüm tutsaklarımızın özgür kalmasını sağlayana kadar da mücadelemizi sürdürme kararlılığındayız” şeklinde konuştu.
 
‘İKTİDAR, SURİYE’DE ÇÖZÜME KAVUŞULMASI İÇİN ADIM ATMIYOR’
 
Suriye’de son bir kaç gündür yaşanan gelişmelere de değinen Temelli, “Dün gece, kimyasal silahla ilgili BMGK olağanüstü toplantısı oldu. ABD’nin bir karar çıkarmaya çalışması, karar çıkmazsa bile Suriye’ye müdahale edeceğini açıklaması. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Trump ile konuşması ve kimyasal silah kullanılmışsa müdahale edilmesini istemesi... Tabi bu görüşmeyi yaparken araya da gümrük vergileri mevzusunu çıkarıyor. Suriye’de ölen insanların değeri açısından çok önemli bir not. Ya siz oraya, hassasiyetinizi belirtiyorsunuz, telefon açıyorsunuz, araya da çelik endüstriyle ilgili gümrük işi konuşuyorsunuz. Bu nasıl bir hassasiyet, sizin gözyaşlarınız timsah gözyaşları. Kaldı ki kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz. Ama daha önce kullanıldığını biliyoruz. 
 
Bu kimyasalların nereden gittiğini biliyoruz. Günü geldiğinde, bu belgelerle aslında bütün dünya aydınlanacak. Günü geldiğinde, bu kimyasalları oraya yollayanlar da yargılanacak. Bugünkü iktidar, Suriye’de çözüme kavuşulması için adım atmıyor. Tam tersine, savaşı yükselterek kendi iktidarını sürdürmeyi düşünüyor. İnsanlar kimyasalla ölmesin topla tüfekle ölsün mü? İnsanlar hava saldırısında ölünce meşru topla tüfekle ölünce meşru, kimyasalla ölünce mi meşru değil. Çocuklar ne kimyasalla ölsün, ne bombayla ölsün, ne kurşunla ölsün. Afrin meselesi, en az Duma meselesi kadar önemlidir. Afrin’e yaklaşımınızla Duma’ya yaklaşımınız aslında sizin tüm zihniyetinizi ortaya koyuyor. Suriye’de, demokratik çözümden bahsedenler, ÖSO’nun talanını, yağmasını görmezden geliyor.
 
ERDOĞAN’A: SURİYE’DE HUZURU BOZAN SENSİN
 
IŞİD artıklarını, ÖSO’cuları alıp Suriye’den çıkın. Bir an önce herkes Suriye’den çıksın. Suriye’nin çözümü Suriye halklarının özgür iradesiyle mümkün olur. Suriye’de halklar var. Kürtler, Êzidîler, Süryaniler var. Bu coğrafyadaki çözümü de ancak halklar sağlayabilir. Yoksa sizin emperyal heveslerle oraya yerleşmeniz, ÖSO’cuları oraya taşımanız çözüm olmaz. Geçen gün diyor ki, Suriye’de huzur olmazsa Türkiye’de huzur olmaz. E huzuru bozan sensin. Suriye’den çıktığında da iktidardan gideceksin” diye konuştu. 
 
‘MECLİS’E DE KAYYUM ATANDI’
 
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın geçtiğimiz hafta HDP’li Meclis Başkanvekili Mithat Sancar’ın yönetmesi gereken birleşimi kendisinin yönetmesi kararına da tepki gösteren Temelli, “Bu kayyumcular o kadar akıllarını kayyumla bozmuşlar ki Suriye’ye kayyum atıyorlar. Hızlarını alamıyorlar Meclis Başkanı bile kendini kayyum atıyor. Bu kayyumcu akılla her şeyi halledebileceklerini sanıyorlar. Halledemeyeceklerinin sonuçlarını da kısa sürede yaşıyorlar. Bakın Yenikapı üçlüsü, yeri geliyor Suriye üçlüsüdür” dedi.  
 
‘AKKUYU’YU YAPAN FİRMA ÇERNOBİL’İ YAPAN FİRMADIR’
 
“Akkuyu’yu yapan firma Çernobil’i yapan firmadır” diyerek, geçtiğimiz hafta temeli atılan Mersin Akkuyu’daki nükleer santral yapımına tepki gösteren Temelli, “Akuyu’yu yapan firma, Çernobili yapan firmaysa, Çernobil’de olanın, Akkuyu’da başımıza gelmeyeceğini kim garanti edebilir. Kaldı ki bu firma henüz mali sorunları da çözmüş değil. Kaldı ki Akkuyu fay hattında. Kaldı ki Mersin’de yaşayanlar bu santrali istemiyor. Ama kimse Akkuyuluları, Mersinlileri dinlemiyor” ifadesini kullandı.
 
ESKİŞEHİR ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜNE İSTİFA ÇAĞRISI
 
Bursa’da emniyet tarafından muhtarlara silah eğimini verilmesini “Neyin hazırlığı” diye soran Temelli, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Muhtarlar Beştepe’de teorik eğitimi tamamladılar. Şimdi ellerinde silahla atış talimi yapıyorlar. Neyin hazırlığı bu? Yoksa 686 nolu KHK’deki şeyi muhtarlarla mı başlatıyorsunuz? Neyin hazırlığı bu diye ısrarla sormaya devam edeceğiz. Çünkü bu silahlanma yarışının nelere mal olduğunu geçen hafta gördük Eskişehir Üniversitesi’nde. Volkan Bayar; bu katil 103 akademisyeni FETÖ’cü diye ihbar etmiş. Bu 103 akademisyeni mağdur etmiş. İlginç bir şey, Volkan Bayar belinde silahla Eskişehir’de dolaşırken, Eskişehir Emniyet Müdürü Engin Dinç hiç oralı değil. Fakat Engin Dinç, Hrant Dink öldürülürken de hiç oralı değildi Trabzon istihbarat daire başkanı. Bu insan Hrant Dink davasından 22 yılla yargılanıyor. 22 yılla yargılanan insan Eskişehir’de emniyet müdürü. 
 
Volkan Bayar 4 kişiyi katlediyor. Bu silahlanmanın da ötesinde, aslında nasıl bir yönetim anlayışının hakim kılındığını da teşhir ediyor. Volkan Bayar’dan şikayetçi olan akademisyenler var. Defalarca rektöre dilekçe veriyorlar. Bu konunun ele alınmasını, soruşturma açılmasını istiyorlar. Rektör de oralı değil. Çünkü üniversite rektörleri de kayyumdur. Seçilerek değil atanarak oraya gelenlerdir. 4 akademisyenin cenazesini kaldırıp hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam etmişlerdir. Rektörü istifaya çağırıyoruz.”
 
‘YOLSUZLUK DEĞİL, TALAN EKONOMİSİ’
 
Devamında ekonomide yaşanan gelişmelere değinen Temelli, ekonomik durumu, “Yolsuzluk ekonomisi diyorduk, artık talan ekonomisi diyebiliriz” sözleriyle özetledi.
 
Temelli, “Dün herkes demokrasi konusunda gelişme beklerken, bir teşvik paketi-talan paketi daha açıklandı. İyi bir törenle. Törende, Başbakanlıkta çalışan Binali Yıldırım söz aldı önce. Paketten haberi yok. Çünkü endüstri 4.0 devriminden bahsetti. Endüstri 4.0’ı yakalayabileceğinden bahsetti. Binali Bey ya endüstri 4.0’ı bilmiyor ya da paketi. Ben iyi niyetli yaklaşıyor, paketi bilmiyor diyorum. Çünkü İbrahim Kalın, 1 gün önce paket hakkında çok daha ayrıntılı bilgi verdi. Başbakanın haberi yok. O hala Endüstri 4.0 diye konuşuyor. Endüstri 4.0 devrimi olmadı ama Binali Bey üzülmesin çünkü tam o sırada Euro devrimi oldu, Euro 5.0 oldu. Şirketlere yönelik bir teşvik paketi. 19 şirkete 23 teşvik. Bir kısmı önceden kullandırılmaya başlanmış bile. Hangi şirketlere yansıyacak diye baktığımızda bunun 4.0 ile bir alakası yok. Bunun endüstriyel gelişmelerle de bir alakası yok. Bu, bildiğiniz kayırmacılık” şeklinde konuştu.
 
“Teşvik adı altında, AKP iktidarının kaçıncı teşviki. İpin ucu kaçtı, hiçbirinin bu ülke ekonomisine bir yararı olmadı” diyen Temelli, şöyle devam etti: “Tabi bütün bunları yaparken kurda düşme bekleniyor. Kur-faiz meselesi olumlu yönde gelişecek deniyor. Faizler düşecek deniyor. Bu kur-faiz meselesinin en başarılı örneği Çiller zamanıdır. Çiller, 94 yılında bu faiz kur ilişkisinden bihaber olduğu için ki iktisat profesörüdür. Faizleri indirdi kıyamet koptu. 5 Nisan kararlarıyla nominal faiz yüzde 406’ya çıktı. Onun sonuçları, 7-8 yıl sürdü. 2001’e geldiğimizde yüne büyük bir kriz yaşadık. O zaman koalisyonda ekonomi doktoralı Bahçeli vardı, şimdi de var. O yüzden kriz emareleri deyince anlamanız için Bahçeli’ye bakmanız lazım. O zaman da Türkiye’de gecelik faizler yüzde 2000’lere vurdu. Ne zamana bu ilişkileri atlayıp hamle yapsanız faizler coşuyor. Bunu Mehmet Şimşek bilmiyor mu, biliyor ama gerçekleri  söylemekten korkuyor. Naci Ağbal bilmiyor mu, biliyor ama Garo Paylan’ın soru önergesine halen cevap vermiş değil. Siz böyle gizli görüşmeler mi yapıyorsunuz, faizleri düşürmek için birileriyle pazarlık mı yapıyorsunuz. Sorumuz hala havada duruyor. İktisat 3. sınıf öğrencisinin bile halledebileceği meseleyi halledemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.”
 
AKP-MHP ortaklığıyla gündeme gelen seçim ittifakı tartışmalarına da değinen Temelli, “Seçim odaklı bir görüşme trafiği var. Cumhur ittifakı oldu bir kirli koalisyon karşımızda. Bunun hangi pazarlıklar olduğunu çok net görüyoruz. İlke sözcüğünü de çok kullanıyorlar. İlkeli olmak iyi bir şey. Fakat bunun altını doldurmak lazım. Hangi ilkelerde buluşacağız. Bu ilkelerin ne olduğunu artık konuşma zamanı. Bu ilkelerin ne olduğunu artık konuşma zamanı. Demokrasi ilkeleri hangi demokrasi? Nasıl bir demokrasi? Bahsettiğiniz şey bu tek adam rejiminden önceki demokrasi ise bunu tekrar düşünmemiz gerekiyor. Çünkü, o parlamenter demokrasiye gönderme yaptığımızda şunu unutmamalıyız, o vesayetçi sistem kendini ürete ürete bugünler başımıza geldi. Eğer biz şimdi demokrasi ilkelerinden konuşacaksak bu demokrasi ilkelerinin yeniden bu tür vakalara yol açmaması için çok iyi şekillenmesi lazım. 
 
İlkelerin bir sınır varmış demek ki Kürt düşmanlığı söz konusu olduğunda bir bakıyorsun ilkelerden eser kalmıyor. Afrin söz konusu olduğunda ilkelerden eser kalmıyor. Bu yolsuzluklar söz konusu olduğunda, savaş ekonomisi söz konusu olduğunda ilkeler kalmıyor. Bu nasıl demokrasi, nasıl mücadele olacak Bu ilkeleri arayacağınız yer meclis salonları değil. Bu ilkeleri arayacağınız, üreteceğiniz yer demokrasi mücadelesini sırtlayan halklardır. Üretmezseniz ne olacaktır? Alanda, fabrikalara olmazsanız olacağınız yer Meclis salonlarında hamasettir. Şu üsluba bakın, birbirlerine sürekli hakaret ediyor, birbirlerini aşağılıyor. Onlar hakaret ediyor, benim arkadaşlarım hapis yatıyor. Bu nasıl bir akıldır? Birbirlerine ağza alınmayacak sözleri seçim yatırımı olsun diye bu kadar rahat kullanıyorlar. Bu ülkenin savaş karşıtları, vergi ödeyenler, demokrasi mücadelesini yükseltenleri ilkeleri de belirleyenlerdir” diye belirtti.
 
‘HERKES ANLADI BİR TEK SİZ ANLAMADINIZ’
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda “HDP’lilere anlattık, arkadaşlarımıza anlatamadık” sözlerine tepki gösteren Temelli, “Bizde fil hafızası var sayın Kılıçdaroğlu. Bak size bir şey hatırlatayım. Biz nezaketimizi kaybetmek istemiyoruz. İçlerine düştükleri üslup içine düşmek istemiyoruz. Tarih 7 Mart 2016 , dosya falan yok ortada. Kılıçdaroğlu diyor ki ‘ben dahil tüm dosyaları getirin’. 12 Nisan’da AKP getiriyor. Yeşil ışığı yaktınız. Biz iktidar olunca da böyle bir muhalefetin bize nasip, olmasını istiyoruz. Yine bir televizyon programında ‘Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz.’ Şimdi de diyor biz ‘HDP’lilere anlattık.’ Biz böyle bir şeye ikna olmadık ki. Tam tersine, biz size çok anlattık. Ama siz bizi dinlemediniz. Şimdi bunun günahını böyle çıkaramazsınız. 
 
Biz size o tarihte dedik ki dokunulmazlık düzenlemesi sadece dokunulmazlıkların geçici olarak kaldırılması değildir. Tek adam rejimini kurmak, muhalefeti sindirmek için yapılmaktadır. Siz bunları dinleyeceğinize ‘evet’ dediniz. Anayasa mahkemesine de götürmediniz. Herkes anladı bir tek siz anlamadınız. Ama hala bir şansınız var, Edirne Cezaevine gidebilirsiniz. Selahattin Demirtaş size tane tane bunu anlatır. Giderken Kandıra’ya uğramayı da unutmayın” dedi.
 
Temelli, “Kendi bakanları açıklama yapıyor, diyor ki ‘FETÖ ile mücadele tamamdır’ ama açıklama yapıyorlar OHAL devam edecek diye. FETÖ ile mücadele ettikleri yok. Mahkeme salonlarında FETÖ ile ittifakları sürüyor. Bunun örneği yarın Sincan’da 16 Nisan’da Silivri’de. Gelirseniz bu ittifakı da görürsünüz.  Anayasaya aykırı ama evet dediniz. Anayasa mahkemesine götürmediğiniz için bu uygulama sürüyor. Hiçbir yargıç da cesaret gösterip Anayasa Mahkemesi’ne taşımadığı için anayasaya aykırı yargılamalar sürüyor. Bu yargının, düştüğü çıkmazdır. Ana muhalefet partisi AYM’ye götüremiyor, OHAL rejimi her yerde kendini var ediyor” diye konuştu.