Çalağan: Cumhuriyetin ikinci yüzyılını kadın yüzyılıyla buluşturacağız

ANKARA - Kadın mücadelesinin iktidarı ülkeyi yönetemez hale getirdiğini belirten Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, “Biz cumhuriyetin ikinci yüzyılını kadın yüzyılıyla buluşturacağız” dedi. 

 
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Kadın Meclisi, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerin startını, 2 Nisan’da Ankara’da açıkladığı Seçim Beyannamesi’yle verdi. “Dîsa jin, dîsa jiyan” ve “Buradayız, birlikte değiştireceğiz” şiarıyla start veren Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi, beyannamesinde tarihi önem atfedilen 14 Mayıs seçimlerinde AKP-MHP iktidarını gönderme kararlığını ortaya koydu. “Daha çok kadın, daha çok yaşam” vurgusu yapılan beyannamede, yeni yaşamın inşası için kadınların seçeneksiz olmadığı belirtildi. AKP-MHP iktidarının gasp ettiği kazanımları geri almak, buna karşı demokrasiyi inşa etme kararlılığını ortaya koyan kadınlar, direnişi isyana, isyanı inşaya çevireceklerinin mesajını verdi. 
 
Cumhuriyetin ikinci yüzyılını kadın yüzyılı ile buluşturacaklarını belirten Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, Seçim Beyannamesi, kadınların seçim kampanyası, yeni dönem mücadele hattına dair sorularımızı yanıtladı.  
 
Canan Çalağan
 
Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi seçim startını verdi. Seçim Beyannamesin’de kadınların bu düzenin değiştirileceğine dair kararlılık vurgulandı. Bugün erkek egemen sistemin vücut bulduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürüttüğü politikaların kadınlara yansıması neler oluyor, neden değişmeli?
 
 Kriz alanların her birinde en fazla zarar görenler kadınlar oldu. Ama aynı zamanda mücadelesiyle iktidarı artık yönetemez hale getiren yine kadınlar oldu.
 
Bugüne kadar kadın mücadelesi içerisinde geliştirdiğimiz tüm itirazları ve bununla beraber nasıl bir yeni yaşam tahayyül ettiğimizi içeren kapsamlı beyannamemizi açıkladık. Kadınlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Biz gerçekten kadınlarla birlikte değiştirme irade ve kararlılığımızla seçim süreci içerisine girmiş bulunduk. Tarihin bütün akışı içerisinde erkek egemen iktidarların tamamı varlığını kadınlar ve erkekler arasındaki bozulan, eşitsiz, baskı ve sömürüye dayalı güç ilişkileri üzerine kuruyorlar. Bugüne kadar gelen bütün iktidarlar ve onun yürütücüsü olan erkek egemen hükümet biçimlerinin hepsinde bu geçerliydi. Tıpkı onlar gibi bugünkü temsilcileri olan AKP-MHP iktidarının son 22 yılında bir erkek egemen iktidar bloğuyla güçlü bir kadın mücadelesi arasındaki mücadeleye tanıklık ettiğimiz bir dönem oldu. Tıpkı tarihsel benzerleri gibi AKP-MHP iktidarı da kadınların denetim altına alınmasına, kadınların tahakküm altına alınmasına, bu sistem ve düzen içerisinde nefes almalarını sağlayacak ilmek ilmek bir emekle, bir mücadeleyle elde edilen kazanımlara, kadının varlığına, kadınların örgütsel mekanizmalarına saldırdı. 
 
Kadınlar da iktidarın müdahale ettiği tüm yaşam alanlarından, tüm zeminlerden çok güçlü ve aralıksız süren bir direnişle bu süreci karşıladı. Mevcut cumhuriyet tarihi ama özellikle son 22 yıl mevcut iktidar ile kadınlar arasındaki bir direnişe, bir mücadeleye tanıklık etti. Biz alanda yürüttüğümüz kadın mücadelesiyle, toplumsal zeminin her alanından doğrudan kendi varlığımıza, kadınların yaşam biçimine, inançlarına, kültürüne, diline, emeğine, doğasının ve yaşam alanlarının tahrip edilmesine, talanına, aynı zamanda toplumsal alan içerisindeki bütün yapılar içerisinden kadınlar olarak iktidara karşı bir mücadele yürüttük. Ne kadar baskılar, sürgünler, tutuklamalar, katliamlarla karşı karşıya kalsak da vazgeçmedik. Bugün için iktidarın çok derin bir kriziyle karşı karşıyayız. Kriz alanların her birince en fazla zarar görenler kadınlar oldu. Ama aynı zamanda mücadelesiyle iktidarı artık yönetemez hale getiren ve krizli bir yapının içerisinde sokanlar da aslında yine kadınlar oldu. Aksi taktirde bir toplumsal yıkımla karşı karşıyaydık, mücadelemizle biz toplumsal bünyenin öz savunması gibi mevcut sistemi krize soktuk. 
 
Şimdi bu haliyle sistem artık kendisini sürdüremez hale geldi. Çok büyük bedel ödedik. Çok sayıda arkadaşımız katledildi. Bu dönem kadın katliamları ve cinayetleriyle tarihe geçmiş bir dönem. Erkek şiddetinin, devlet şiddetinin doruğa ulaştığı dönemlerden biri oldu. Yoksulluk, kadın yoksulluğu, kazanılmış haklarımıza dönük saldırılar, kadın kurumlarının kapatılması, her alanda mücadele eden kadınların baskı, sürgün ve tutuklamalarla susturulmaya çalışılması, bütün bunlara rağmen mücadelemizden vazgeçmedik. Biz bugüne kadar yürüttüğümüz mücadeleyle açığa çıkardığımız seçenekler etrafında kadınlarla yeni yaşamı örmek, mevcut iktidarı hak ettiği yere göndermek, ardından da mevcut düzene karşı, erkek egemen sistemin bütününe karşı kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik yeni bir yaşamı inşası için mücadelemize devam edeceğiz. 
 
Yeşil Sol Parti siyaset sahnesine yeni çıksa da yılların mücadele bayrağını devralan bir parti. Yeni bir başlangıç var, yeni bir yaşam iddiası var. Yeşil Sol Parti, yeni bir yaşam için ne tür seçenekler sunuyor? 
 
Biz kendimizi kadınlara yönelik ilk ezme ilişkilerinin, ilk tahakküm ilişkilerinin açığa çıktığı günden bu yana devam eden tarihsel kadın mücadelesinin bir parçası olarak görüyoruz. Güncel olarak da bir kadın mücadelesi yürüyor. Biz tam da bu kadın mücadelesinin öznesi olarak, o kadın mücadelesinin içerisinden gelen kadınlarız. Yeşil Sol Parti kadın mücadelesinin açığa çıkardığı, yeni yaşam tahayyülünün açığa çıkardığı taleplerin sözcülüğüne kuşanmış durumda. Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi’ni devam eden bir mücadelenin bugünkü sürdürücülerinden biri olarak görüyoruz. Bu mücadele geleneği içerisinde hiçbir zaman kadınlar kendi seçeneği dışında, kendi iradesiyle var ettiği seçenek dışında bir seçeneğe rıza göstermediler. Sömürüye, baskıya, talana, yok saymaya, inkara asla rıza göstermediler, bundan sonra da göstermeyecekler. Biz kendimizi bu hattın bir parçası olarak görüyoruz. 
 
 Kendi belirlediğimiz toplumsal alanın bütününü gören, kadın ve erkek arasındaki bu hiyerarşik, eşitsiz güç ilişkilerinin ortadan kalktığı ve eşit bir yaşamın, özgür bir yaşamın seçeneği açığa çıkarıyoruz.
 
Bu coğrafyada hem Anadolu’da, Kurdistan’da, Mezopotamya’da, Ortadoğu’da, bütün dünyada yürüyen kadın hareketinin bir parçasıyız. Güncel olarak Kürt kadın hareketiyle, Türkiye kadın hareketiyle, feminist hareketin birikimiyle ve oradan çıkan direniş noktalarıyla, reddiyelerle, bunlar karşısında oluşturduğumuz bir yaşam tahayyül ediyoruz. Bu kadınlar arasında açığa çıkan bir seçenek aslında. Çok pak, çok sade ve net. Kendi belirlediğimiz toplumsal alanın bütününü gören, kadın ve erkek arasındaki bu hiyerarşik, eşitsiz güç ilişkilerinin ortadan kalktığı ve eşit bir yaşamın, özgür bir yaşamın seçeneği açığa çıkarıyoruz. Bu seçeneği nasıl kolektif bir kadın aklıyla, mücadeleyi nasıl yan yana kolektif bir direnişle karşıladıysak, bundan sonra bu talepler etrafında yeni yaşamı da kadınlarla beraber kolektif akıl ve dayanışmayla öreceğiz. Mevcut sistem içerisinde aktörlerin değiştiği, isimlerin değiştiği bir seçeneğe mecbur değiliz. Biz kadınlar olarak kendi mücadelemizde açığa çıkardığımız özgürlük seçeneğinin inşası için yan yana geldik. Farklılıkların bir ayrışma, bir çatışma zemini olarak değil, tüm toplumun farklılıklarının yan yana gelişinin, barış içinde bu farklılıkların bir birini kabul ettiği bir yeni yaşam tahayyülü için bir aradayız. Katılımcı, yerel, bir birini gören, bir biriyle dayanışan ve en küçük toplumsal birimden en genel toplumsal birime kadar kadınların söz ve iradesinin içinde bulunduğu bir yeni yaşamı hep birlikte kadınlarla beraber inşa edeceğiz. 
 
Kadını yok sayan bir sistemle karşı karşıyasınız, her gün katliamlar, saldırılar, taciz ve tecavüzler, bunlar karşısında bir cezasızlık hali… Kayyımların kapattığı kadın kurumları, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmesi gasp edilen kimi kazanımlar. Beyannamenizde “Kazanımlarımızı geri alacağız” dediniz. Bu nasıl sağlanır, bu irade sandıklara yansır mı? 
 
Bir arada durmak, yan yana durmak, dayanışma içinde olmak, kolektif bir akılla birbiri üzerine bir hiyerarşi kurmadan mücadele yürütmek, bizim kendi kadın deneyimimizle açığa çıkardığımız bir durum. Bugüne kadar mevcut iktidara karşı yürüttüğümüz, diğer erkek egemen iktidarlara karşı yürüttüğümüz mücadelelerde nasıl yan yana durduysak, bir ittifak, bir kadın dayanışması ördüysek, bugün mevcut AKP-MHP bloğunu yönetemez hale getirdiysek, aynı iradeyi, aynı duruşu, aynı ittifakı elbette 14 Mayıs seçimlerinde sandığa yansıtacağız. Başta Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi çatısı altında bir araya gelen bütün kadın yapılarımız, Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında yan yana duran bütün kadın yoldaşlarımız, bunun dışında şiddete karşı, kadın yoksulluğuna karşı, inancımızın, dilimizin, kültürümüzün yok sayılmasına karşı yan yana duran, mücadele eden, itirazı olan bütün kadınlarla ortak çatı altında yan yana gelerek, bir kadın ittifakı oluşturacağız. 
 
Bu bizim alanlarda kurduğumuz bir birliktelik, bunu sandıklarda seçime yansıtacağız. Sonrasında yeni yaşamı yine hep beraber öreceğiz. Bir kadın ittifakına ihtiyaç var ama bu ittifak seçim gündemli değil. Zaten kadın mücadelesi içerisinden gelen bir ittifak bu. Seçimlerde de yan yana durarak, bunu tüm toplumsal yapıya öncülük edecek bir biçimde açığa çıkartacağız. 
 
Eşbaşkanlık sistemine dönük de bir saldırı var. Yeşil Sol Parti’de bu temsiliyet Eşsözcülük olarak yaşam buluyor. AKP iktidarında, özellikle son 7 yılda eşbaşkanlığa saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz, önemi nedir, neden olmalı?
 
 Bu hem Türkiye’de hem dünyadaki demokratik siyaset zeminine, bizim yürüttüğümüz siyasal mücadele geleneğinin, kadın özgürlük mücadelesinin kazandırdığı önemli bir kazanımdır.
 
Her şeyden önce küçük nüans farkları dışında aynı şeyi kast ediyoruz, eşit temsiliyet, eş başkanlık, eş sözcülük bizim mor çizgimizdir. Bunu beyannamemizde çok açık bir şekilde ifade ettik. Bu hem Türkiye’de hem dünyadaki demokratik siyaset zeminine, bizim yürüttüğümüz siyasal mücadele geleneğinin, kadın özgürlük mücadelesinin kazandırdığı önemli bir kazanımdır. Asla bundan geri adım atmak mümkün değildir. Bu kazanımı asla tartıştırmayacağız. Tam tersine hem parlamentoda hem demokratik siyaset zemininde eşit temsiliyetin, eş başkanlığın, eş sözcülüğün vücut bulması için bundan sonra da mücadeleye devam edeceğiz.  Çünkü tarihsel kökleri çok derinlere kadar uzanan erkek egemen yapıyı, tüm toplumsal sorunların kaynağı olan erkek ve kadın arasındaki bu çelişkili ilişkiyi ortadan kaldıracak şeyin, kadınların kendi özgücü, kendi iradesi ve örgütlülükleri vasıtasıyla yaşama müdahale etmesiyle mümkün. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet de bunun bir parçası. Bütün demokratik siyaset zemininde eşbaşkanlık, eş sözcülük ve eşit temsiliyeti hayata geçirmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadelemize devam edeceğiz. Bu modeli düzenin değişiminde kritik noktalardan biri olarak görüyoruz. 
 
Beyannamede Demokratik Cumhuriyet başlığında demokratikleşme vurgusu yapıldı. Kadınların demokrasinin, demokratikleşmenin inşasındaki rolü ve misyonu nedir? 
 
Beyannamemizde altını çizdiğimiz güçlü başlıklardan biri şuydu: Güçlü bir demokrasi kadın özgürlüğünün ve çoğulculuğunun temsiliyle mümkün. Yani güçlü bir kadın iradesi yansımaksızın, kadının eşitlik ve özgürlüğü sağlanmaksızın, hiçbir biçimde demokratik bir yaşamdan, demokratik bir düzenden, sistemden bahsetmek mümkün değil. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı tartışmalarının yoğun olarak yapıldığı bir dönemdeyiz. Bu dönem gerçek bir demokrasi inşa edilecekse, bu ancak kadınların öncülüğünde eşit, katılımcı, yerel, çoğulculuğun esas alındığı bir düzenlemeyle mümkün. Tüm dünyada bütün erkek egemen sistemlere karşı şuan yürüyen kadın direnişlerini de göz önünde bulundurursak, bir 21’inci yüzyıl bir kadın yüzyılı olarak inşa oluyor. Biz cumhuriyetin ikinci yüzyılını da kadın yüzyılıyla buluşturarak, cumhuriyetin gerçek öze kavuşması için, gerçek bir demokratik cumhuriyetin inşası için bir kadın iradesi ve öncülüğünde müdahaleyi şart görüyoruz. Gerçek bir demokratik cumhuriyet ancak kadınların eşitliği, özgürlüğüyle, katılımcılığıyla, yerelliğiyle inşa edilebilir. 
 
Kadının siyasetteki rolüne gelecek olursak, Meclis’te kadın çoğunluğunu da önemsiyorsunuz. Muhtemelen bunu aday listenizde de göreceğiz. Kadın çoğunluğunun Meclis’e yansımasının hem siyasete hem topluma hem anayasaya yansıması neler olur? 
 
Sıklıkla ifade ettiğimiz gibi, biz siyasette bir kadın geleneğinin temsiliyeti, daha önce HDP Kadın Meclisi’nde yürüttüğümüz gibi bir çizginin takibiyiz. Siyasette kadınların görünürlüğü, kadın iradesiyle, kadın varlığının bir kadın partisi olarak toplumsal alana nasıl yansıdığını bugüne kadar hep beraber gördük. Susturulmaya, baskı altına alınmaya, sesi kısılmaya, yok sayılmaya karşı parlamentodaki kadının sesi, sözü, alanda bastırılmaya çalışan kadının sesi, erkek egemen saldırıları bertaraf etmiş oldu. Kendimizi yine bir kadın partisi olarak tarifliyoruz. Aslında siyaset mekanizması, toplumsal sorunlara çözüm üreten bir mekanizma olarak tarifleniyor. Ama mevcut iktidarlara bakarsanız, bırakın toplumsal sorunlara çözüm olmayı, bu erkek egemen siyaset anlayışının kendisi bir ciddi sorun haline geldi. 
 
 Toplumsal kutuplaşmaya, ayrışmaya, çatışmaya daha fazla sebep oluyor ve kadınlara doğduran erkek-devlet şiddeti olarak dönüyor.
 
Son derece eril, kutuplaştıran, çatıştıran ve erkek egemen aklı sürekli yeniden üreten bir siyaset tarzı hakim. Bu tarz her gün ekranlar vasıtasıyla, parlamento vasıtasıyla, alanda yürütülen siyasetle topluma boca ediliyor. Toplumsal kutuplaşmaya, ayrışmaya, çatışmaya daha fazla sebep oluyor ve kadınlara doğduran erkek-devlet şiddeti olarak dönüyor. Bir erkek-egemen siyaset kültürü yaratıldı ve bu kültürün kırılması, değiştirilmesi için kadının parlamento ve demokratik siyasette kadının varlığı son derece önemli. Biz bu siyaset tarzını, kadınların iradesiyle, rengiyle, kadınların mücadeleyle açığa çıkardığı tarzla dönüştürmeyi esas alıyoruz. Bütün demokratik siyaset zeminlerinde kadınların varlığının, sözünün çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu çizgiden vazgeçmeyeceğiz. Parlamentoda en güçlü kadın temsiliyetiyle yerimizi almak için 14 Mayıs’ta sandık başına gideceğiz. 
 
En büyük bedeli kadınlar ödedi, en büyük acıyı kadınlar çekti ama en büyük direnişi de kadınlar gösterdi. Bunun sonucunda da bugün iktidarı yönetemez hale getiren biziz. Bu erkek egemen iktidar bloğunu, kadın kazanımlarını kendi ittifakının pazarlık zemini haline getiren bu erkek bloğunu 14 Mayıs’ta tarihte kendi benzerlerinin olduğu yere, hak ettiği yere göndermeye kesinlikle kararlıyız. Bütün kadın iradesinin, mücadelesinin sandığa yansıyacağından hiçbir kuşkumuz yok. Ama işimiz 14 Mayıs’ta bitmiyor. İktidarı göndereceğiz ama hemen ardından hep birlikte mevcut erkek egemen sistemi ilmek ilmek ördüğümüz mücadelemizle açığa çıkardığımız taleplerle yeniden inşa edeceğiz. Yerelden, kadınların canının yandığı her noktadan, yok sayıldığı her noktadan, tüm renkleriyle, inancı, kimliği, kültürü, dili, ne olursa olsun bütün kadınlarla birlikte alanlarda yan yana gelerek, yeni yaşamı inşa edeceğiz. Bütün kadınları 14 Mayıs’ta iradesini sandıklara yansıtmaya, sandıklara sahip çıkmaya çağırıyoruz. 
 
MA / Özgür Paksoy