Koçyiğit: Efrin saldırısı çöktürme planının dış parçasıdır

img

İSTANBUL - Efrin saldırısının “çöktürme planının” dış parçası olduğunu söyleyen HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP’nin Kürtlere tahammülsüzlüğünü bir kez daha gösterdiğini belirtti. CHP için de Koçyiğit, “Muhalefette gibi görünmüştür fakat devletin derin mutabakatının içerisinde bir parçadır” dedi. 

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, hakkında gözaltı kararı çıkarılmadan önce Türkiye'nin Efrin'e yönelik saldırısını Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi. Kobanê ve Rojava'daki devrimsel sürecin Türkiye devletinin derin dehlizlerinde korku oluşturduğunu söyleyen Koçyiğit, devletçi mantığın Kürtlerin olası statüsüne tahammülsüzlük olduğunu vurguladı. Koçyiğit, "100 yıllık Cumhuriyet tarihinin İttihat Terakkici zihniyeti, Rojava'daki kazanıma önlem almak, mutlaka bir şey yapılması gerektiği yönünde mutabakata varmıştır. Bu mutabakat çöktürme harekat planının ülke dışındaki kısmı olarak görülmelidir. Ülke içerisinde çöktürme harekat planı vekillerin tutuklanması, kentlerin yıkılması, belediyelere kayyumların atanması el birliği ile yapılırken, sırayı Kürdistan'ın diğer parçalarına da getirdiler. Öncelikle PYD'yi 'terör örgütü' niteliğinde tarif ederek Rojava'daki direnişi, oluşumu gayrı meşru gösterme çabasına girdiler. En sonunda ise Efrin üzerinden, 'Güvenliğimizi tehdit ediyor' argümanı ile bir işgal harekatını başlattılar. Burada temel sorunun ya da devletin temel yaklaşımının aslında Kürtlerin kazanımlarına dönük bir tahammülsüzlük olduğunu ifade etmemiz gerekiyor" dedi.
 
'YENİ BİR GEZİ'NİN YAŞANMASINDAN KORKUYORLAR'
 
Efrin saldırısına karşı çıkan, askeri saldırıya karşı barışı savunan kesimlere yapılan operasyonları da değerlendiren Koçtiğit, Efrin'e saldırının ne derece haksız, hukuksuz olduğunun temel göstergesinin devletin ülke içerisinde uyguladığı baskıdan görebileceklerini ifade etti. Koçyiğit, "Hiçbir şekilde meşru bir zemine ve söylendiği gibi bir güvenlik kaygısına dayanmayan bu operasyonun, ülke içerisinde yaratacağı infialden korktukları için böyle bir baskı rejimini uyguluyorlar. İktidarın, en naif, insani açıklamalara dahi çok ciddi bir tahammülsüzlük gösterdiğini görebiliyoruz. Yeni bir Gezi'nin yaşanmasından, toplumsal muhalefet güçlerinin ayağa kalkışından çok ciddi bir şekilde korkuyorlar. Bunun için de her gün en basit şeylere, soruşturmalar açılıyor, gözaltılar, tutuklamalar yapılıyor. Aynı şekilde savaşa karşı tutum alan örgütleri, kurumları da illegalize, kriminalize etmeye dönük çaba içerisindeler. Çünkü hiçbir çatlaktan suyun sızmasını istemiyorlar" şeklinde konuştu.
 
'CHP DEVLETİN DERİN MUTABAKATININ BİR PARÇASIDIR’
 
Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) Efrin saldırısında AKP-MHP Milletçi Cephesi'nin yanında olmasına da değinen Koçyiğit, bu duruma şaşırmadıklarını belirterek, "CHP'nin özellikle son iki yıldaki tutum ve tavırlarına baktığımızda her zaman iktidara koltuk değneği olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu bazen Efrin savaşındaki gibi açık bir şekilde yapmıştır. Bazen de 7 Haziran'da iktidarla anlaşıp seçimlerin tekrarlanmasında etkili olduğu gibi üstü örtülü bir şekilde yapmıştır. CHP muhalefette gibi görünmüştür fakat devletin derin mutabakatının içerisinde bir parçadır. O derin mutabakatın işletilmesi noktasında da kendisi irade koymuştur. Çünkü bizler, ne bölge belediyelerine kayyum atandığında, ne illerin bombalanmasında ne de sivil insanların katledilmesine karşı CHP'den bir ses duymadık. O yüzden bugünkü Efrin operasyonundaki tutumları da bizi şaşırtmıyor" dedi.
 
‘CHP’NİN MERKEZİ POLİTİKALARINDAN RAHATSIZ OLAN BİR VAR’
 
CHP'nin, tabanından farklı olarak statükocu, devletin partisi konumunda olduğunu da sözlerine ekleyen Koçyiğit, "Bugün CHP, Kürtlerin, sosyalistlerin, demokratın, işçinin, köylünün yanında yer alması gerekiyorken ne yazık ki devletin, iktidarın yanında yer almıştır. Bütün bu anti demokratik uygulamaların da bir şekilde sorumlusudur. Bunu böyle okumamız gerekiyor. Biliyoruz ki CHP tabanının bütünü Efrin saldırısını onaylamıyor. Büyük bir kesiminin gerçek anlamda sosyal demokrat olan CHP tabanının mevcut yönetime karşı sesini yükseltmesi gerekiyor. Bugün CHP'nin genel kuruluna da yansıyan şey aslında partinin merkezi politikalarından rahatsız olan bir taban gerçekliğidir. Gerçekten taban, merkezi politikalardan rahatsızdır. Bu ülkenin bugün böyle olmasından CHP'nin birebir rolü olduğunu da çok iyi görmektedir" diye konuştu. 
 
'EFRİN SAVAŞI TARİHİ OLACAKTIR'
 
Uluslararası güçlerin tutumuna da değinen Koçyiğit, Rusya, Amerika ve Suriye rejiminin tutumunun Kürtler açısından gerçek bir turnusol kağıdı olduğuna vurgu yaptı. Aralarında Türkiye'nin de başını çektiği bu devletlerin bugün Kürtlerin kurmak istedikleri hayata, yeni paradigmaya dönük bir sorunlarının olduğunu ifade eden Koçyiğit, "Demokratik, ekolojist ve kadın özgürlükçü paradigmanın gerçekten Rojava'da ve bütün Kuzey Suriye'de gelişmesini, serpilmesini ve sistemleşmesini istememeye dönük bir yaklaşım hakim. Yine aynı şekilde ABD'nin, Kürtleri İran'a karşı bir askeri güç olarak ikame etme politikası var ve bu yüzden Kürtleri kendi çizgisine getirip biat ettirmeye çalışıyor. Kürtler bütün bunlara gelmeyince, bu sefer Kürtleri terbiye etme politikaları devreye sokuluyor. Bütün bu uluslararası akıl, ilişki ve çelişki diyalektiğinin içerisinde de Kürtler kendi öz güçleriyle, meşru, doğru ve haklı mücadeleleriyle yüz yılın yıldızıdır. Biz inanıyoruz ki, Efrin Savaşı da bu anlamda tarihi bir yere oturacaktır. Efrin'de insanlık, kadınlar, yaşam adına bir direniş vardır. Ve bu direnişin her birisi sadece Kürtleri içermiyor, bütün halkları, inançları, farklılıkları içeriyor ve bugün onun için dünya halkları da bu mücadeleyi haklı ve doğru olarak ifade ediyorlar" ifadelerini kullandı.
 
'KADINLAR YAŞAM ALANLARINI SAVUNUYOR'
 
Savaş gerçekliğinin kadının kendisine, yaşam alanına dönük olduğunu ve savaşın olduğu her yerde kadınların hedef alındığını belirten Koçtiğit son olarak şunları söyledi: "Bugün Efrin'de kadınlar mücadelenin en ön safında yer alıyorlar. Çünkü kadınlar savaşın ne demek olduğunu iyi biliyorlar. Savaş gerçekliğinin kendilerine dönük olduğunun farkındadırlar. Toprakların işgali mantığı, aslında kadın bedeninin de o işgalin bir parçası, devamı olarak görülmelidir. Kadınlar yaşadığı yeri sadece bir ev, dört duvar olarak görmüyor, yaşamı bir bütün kendisi olarak görüyor ve bunun için de o bütünü savunmak adına da her türlü fedakarlığı yapma noktasında da çatışmaların en önlerinde yer alıyor. Bunu çok açık bir şekilde Kobanê Savaşı'nda da gördük. Bugün Efrin'de yürüyen savaş için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Evet bu bir kadın direnişidir. Aynı zamanda kadın mücadele hattını derinleştiren bir şey. Orada bugün sadece Kürt kadınları değil, Türkmen, Êzidî kadınlar da ‘yaşam alanlarımızı, çocuklarımızı koruyacağız’ diyorlar. Bunu görmemiz gerekiyor. Efrin'deki direniş meşruluğunu, haklılığını buradan alıyor. Her bir kadının cümlelerinden, zılgıtından o mücadeleye sunduğu katkıdan alıyor. Bu çok anlamlı ve değerlidir. Özgürlük yeryüzüne kadınların eliyle gelecek." 
 
MA / Bilal Seçkin – Necla Demir