HDP’nin irade ve atılım kongresi

img

ANKARA - İki yıl önce barışın katledildiği Ankara Garı’nın yanındaki salonda yapılan HDP’nin kongresine “barışın girmesine” izin verilmedi. Ancak bütün engelleri aşarak Ankara’ya gelen onbinlerce kişi irade beyanında bulunarak, mücadeleyi büyütme mesajı verdi. 

10 Ekim 2015 tarihinde yüzbinlerce insanın “Barışı haykırmak için” güle oynaya Türkiye’nin dört bir tarafından gelerek buluştuğu ve burada katliama uğradıkları meydanın yanı başındayız. 103 insanın hayatını kaybettiği ve daha sonra “Barışı” yakıştıramadıkları için “Demokrasi meydanı”, olarak nitelendirilen meydanının hemen yanındaki Ankara Arena Spor Salonu’nda… 
 
Salonda 7 Haziran seçimlerinden önce başlayarak her türlü saldırıya rağmen varlığını sürdürmeye çalışan HDP’nin 3’üncü Olağan Kongresi yapılıyor. Üstelik kongre yaklaştıkça bu baskılar artırıldı ve en son HDP bileşeni partilerin eşbaşkanları gözaltına alındı. Bu salonla 103 insanın “barış uğruna” hayatını kaybettiği Demokrasi Meydanı arasında tarihsel geçişkenlikler, duygu akışları ilk andan itibaren kendisini hissettiriyor.
 
BARIŞIN KATLEDİLDİĞİ MEYDAN, BARIŞA İZİN VERİLMEYEN SALON
 
10 Ekim 2015 tarihinde barış için bir araya gelmiş insanlara karşı katliam yapmak için kilometrelerce yol eskortluk yapılanlara karşı konulmayan engeller, bugün HDP kongresi için canla başla Ankara’ya gelen HDP’lilere ve dostlarına karşı konuldu. 
 
Kongrenin yapıldığı salon “güvenlik” önlemi adı altında 3 çemberden oluşan bir ablukaya alınmış durumda. Onlarca kez araçları durdurulan ve aramalardan geçirilen HDP’liler, kongre salonuna girmek için 3 ayrı aramadan geçmek zorunda kaldı. Ankara Valiliği’nin aldığı karar doğrultusunda, çantaların alınmamasına rağmen insanların çakmaklarına, şarj aletlerine bile el konuldu. Salona ekipmanlarıyla girecek olan basına “sarı basın kartı” sınırlaması getirilmesine rağmen, sarı basın kartı sahibi basın mensupları ile uluslararası basının salona girmesine uzun süre engel çıkarıldı. Buna rağmen salona giren her vatandaş cep telefonlarıyla salondaki havayı kendi kişisel sosyal medya hesapları üzerinden yayınlamaya çalışarak aynı zamanda basın işlevi görmeye çalıştı. 
 
İki yıl önce barış talebinin DAİŞ eliyle katledildiği meydanın yanı başındaki salona da Valiliğin kararıyla “Barış talebi içeren” pankartlar salondan toplatıldı. “Savaşa Hayır”, “OHAL’e Hayır” pankartları salona giremedi.  Bu açıdan 2 yıl önce yaşanan patlamayla bugün barış talebine izin verilmemesi arasındaki devamlılık ve amaç birlikteliği dikkat çekiyor. 
 
KONGREYİ YAPTIRMAMAYA KARŞI İRADE
 
Kongre öncesi hem Valiliğin yaptığı açıklama hem de, “Bunlar niye bize tam da 10 Ekim Katliamı’nın yapıldığı Gar’ın yanındaki salonda kongre izni verdi, orada saldırı planlanıyor” söylentilerinin amacı ve yapılan operasyonlar filli olarak kongreyi yaptırmamaya yönelikti. Ancak, HDP’liler Türkiye’nin dört bir tarafından Ankara’ya gelerek salondaki yerlerini aldı. Sabah saat 06.00 sıralarında Urfa’dan kucağındaki çocuğuyla kongre salonuna gelen ve çocuğunu işaret ederek, “Bu yaşta özgürlüğü öğrensin” sözleri, kongreye gelenlerin motivasyonunu göstermesi bakımında dikkat çekiciydi. 
 
HDP ve geleneğinden gelen partiler, şimdiye kadar Ankara’da yüzbinlerce kişinin katıldığı kongreler gerçekleştirdi. 1990’lı yıllardaki olaylı HADEP Kongresi, daha sonra yapılan DEHAP ve DTP kongreleri bu açıdan daha fazla kitleseldi. Bununla kıyaslandığında HDP’nin bugün gerçekleşen ve yaklaşık 40 bin insanın katıldığı kongre “vasat” bile sayılabilir. Fakat, HDP kongresinin yapıldığı koşullar ve siyasi atmosfer dikkate alındığında,  bugün gerçekleşen kongre çok özel anlamlar içeriyor. Kongre salonunda öne çıkan önemli mesajlar vardı. 
 
ÖCALAN SELAMIYLA COŞKU DORUĞA ÇIKTI 
 
Solanda yer alan herkes, tutuklu HDP eşbaşkanları, milletvekilleri ve seçilmişlerine sloganları ve alkışlarıyla sahip çıktı. Özellikle Demirtaş ve Yüksekdağ’a yönelik önemli bir hassasiyet ve sahiplenme gösterildi. Bütün uyarılara rağmen salonda yer alan binlerce kişi, Efrin’i selamlayan sloganlar attı. Ancak divan başkanı seçilen Sırrı Süreya Önder’in “PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı” selamladığı an salondaki coşkunun doruğa çıktığı an oldu. İlk kez bütün salon hep birlikte ayağa kalkarak Öcalan’ın ismini dakikalarca ayakta alkışladı ve “Bê serok jiyan nabe” sloganı attı. 
 
Polis, salonun dışında “halay çekmenin” yasak olduğunu belirtip bunu engellerken, salonda da sarı-kırmızı-yeşil fularların takılmasının gözaltı gerekçesi yapacağı uyarısında bulundu. Ancak bu uyarı ve müdahalelere rağmen delegeler ve partililer ne sarı-kırmızı-yeşil fularlardan ne de hayal çekmekten vazgeçmedi. Kongreyi farklı ve güçlü kılan bir kez daha ortaya çıktığı, çok renkliliği, çok kültürlülüğü ve çok kimlikli oluşu oldu. HDP kongre divanı da bu esas üzerinde şekillendirildi. Divana sosyalist hareketten Sırrı Süreya Önder ile Kürt hareketini temsilen Meral Danış Beştaş, Êzidîleri temsilen Feleknas Uca, Ermenileri temsilen Garo Paylon, Alevileri temsilen Müslüm Doğan salonda yerlerini aldı. Yine HDP’nin tutuklanmamış olan milletvekilleri, seçilmişleri, eşbaşkanı Serpil Kemalbay salona hep birlikte girdi sloganlarla karşılandı. 
 
LEYLA XALİD’İN SÖZLERİ DAMGA VURDU 
 
Kongrede çok sayıda yabancı konuk da yerlerini aldı. Özellikle, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi üyesi Leyla Xalid’e büyük ilgi gösterildi. Fransa’dan gelen delegasyon, “Kürtler haklarına ulaşana kadar sizin talepleriniz bizim de taleplerimizdir” derken, Federe Kürdistan Bölgesi’nden gelen Irak Parlamentosu’nun YNK üyelerinin “Saddam bize kimsiniz dediğinde biz Kürdüz dedik” sözleriyle “Başkan Apo özgür olmalıdır” sözleri deyim yerindeyse salonu coşturdu.
 
Leyla Xalid’in “Bugün buradaki polisleri görünce İsrail polislerini hatırladım” sözleri ile “Size İsrail zindanlarındaki yoldaşlarımızın, selamını getirdim onların selamlarını Demirtaş’a ve arkadaşlarına iletiyorum” sözleri günü özetleyen önemli gelişmeler oldu. 
 
Bu nedenle, kongre saldırılara cevap niteliği taşıdığı gibi önemli mesajlar verdi. O yüzden Ankara Valiliği’nin Anadolu Ajansı’ndan solanda yer alan basına “Salon’da 9 bin kişi olduğu bilgisini paylaşmaları” yönündeki “özel ricası” ortaya çıkan tabloyu değiştirmeye yetmedi. 
 
MA / Kenan Kırkaya