İSTANBUL - Muhalefet partilerinin yaşadıkları çelişkilerin AKP iktidarını sağlamlaştırdığını belirten Gazeteci Aydın Engin, “CHP de, İYİ Parti de, Saadet Partisi de Kürt oylarının desteği olmadan bu iktidarı deviremeyeceklerini biliyorlar. Ancak, gereğini yerine getirecek cesarete sahip değiller" dedi.
Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrarın bir parçası olarak geliştirilen askeri-güvenlikçi politikalar Türkiye’yi derin krizlere sürüklemeye devam ediyor. AKP’nin “Çöktürme planı” ile çözüm sürecini sonlandırıp askeri politikalara hız kazandırması geçen 6 yıllık sürede Türkiye’nin derin ekonomik, sosyal ve siyasal krizleri yaşamasına neden olurken, muhalefet partileri ise bu politikalara karşı ciddi bir karşı koyuş içerisinde olamadı.
AKP, gelinen aşamada devletin tüm kurumlarını önemli ölçüde ele geçirirken, başta ana muhalefet olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere diğer muhalefet partilerinin hem kendi içlerinde hem de Kürt meselesine ve Kürt siyasal hareketine karşı çelişkili yaklaşımları iktidarın işini en çok kolaylaştıran durum oldu.
1990 yılında kurulan Halkın Emek Partisi’nden (HEP) bu yana Kürt siyasal hareketlerini izleyen Gazeteci-Yazar Aydın Engin, AKP’nin Kürtlere yönelik saldırılarını, CHP ve İYİ parti gibi muhalefetteki partilerin yaşadıkları iç çelişkiler ile bu saldırılara yaklaşımı ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) içinde bulunduğu duruma dair değerlendirmelerde bulundu.
‘KÜRT HESABI’ TUTMAYINCA…
AKP’nin ümmetçilik çerçevesinde “Müslümanım” diyen herkesi kucaklayan bir hareketmiş gibi ortaya çıktığını ve içindeki milliyetçi damarın pek çok kesim tarafından göz ardı edildiğini belirten Engin, Türkiye’deki siyasal İslam’ın her zaman Türk milliyetçisi bir damarının olduğuna ve AKP’nin de bu damardan hiçbir zaman kopmadığını vurguladı. Çözüm sürecinin bu milliyetçi damarın göz ardı edilmesinden dolayı pek çok kesimde yersiz umutlara yol açtığını ifade eden Engin, “Oysa Erdoğan’ın kurnaz ve bezirganca yaklaşımı ve ‘buradan kendime ne çıkarabilirim’ hesabı vardı. Sahiden insanı kucaklayan bir siyasi çizgisi yoktu. Nitekim çözüm sürecine de ‘Kürt oylarını nasıl elde edebilirim’ hesabıyla girdi. Bugün bu hesabın ne kadar kirli olduğunu daha iyi görüyoruz. O zamanlar daha ustaca saklamayı beceriyordu. Nitekim ben dahil pek çok gazetecinin hayret ettiği Diyarbakır’daki ‘milliyetçiliği ayaklar altına aldık’ cümlesi pek çok kişide umut yarattı. Ama Erdoğan gördü ki HDP o dönemde de kendi özgün ve bağımsız politikasını yürütmeye kararlıydı ve bundan geri adım atmıyordu. Erdoğan, ‘Milliyetçiliği ayaklar altına aldık’ sözlerinden sonra Kürt oylarının kendilerine akacağı hesabının boş çıktığını gördüğü andan itibaren masayı devirdi. O kadar ki çözüm sürecini yürüten AKP’nin önde gelenlerini de devre dışı bıraktı” diye konuştu.
AKP’nin iktidarını sürekli kılacak ve sağlama alacak oy desteğini Kürtlerden alamayacağını görünce “Türk ırkçı milliyetçiliğinin temsilcisi” MHP’nin yanına gittiğini söyleyen Engin, Bahçeli’nin her şeye karar verdiği değerlendirmelerinin yersiz olduğunu, Erdoğan’ın MHP’nin isteklerine işine geldiği kadar “evet” dediğini dile getirdi. AKP ve MHP’nin Meclis’te birlikte önemli bir oy çoğunluğuna sahip olduklarını belirten Engin, bu birlikteliğin Anayasa’yı değiştirmeye yetmese de istedikleri kanunları çıkarmaya yettiğini kaydetti.
KAPATMA YERİNE KADROSAL TASFİYE
Engin, Erdoğan’ın HDP’nin kapatılması durumunda yeni partinin kurulmasını önleyemeyeceğini öngörebilecek kadar kurnaz olduğunun altını çizerek, kapatma yerine partinin hem tanınmış yönetim kadroların hem de Kürt illerinde tecrübe kazanmış, kitlelerle sıkı bağ kurmuş, kitlelerin güvenini kazanmış alt kadroların tutuklanması ya da siyasi yasaklar ile etkisizleştirilmesi hesabının yapıldığını kaydetti. KCK operasyonlarından beri kadrolara yönelik tutuklamaları hatırlatan Engin, “Gelinen aşamada HDP’liler bile kaç üyelerinin, kaç kilit noktadaki siyasetçinin tutuklandığı hesabını yapmaya kalksa içinden çıkamaz. O kadar çok ki” dedi.
HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırmaya yönelik fezlekelere değinen Engin, “Ömer Faruk Gergerlioğlu, burada çok öne çıktı ama yanıltmasın. Ondan ibaret değil. Nasıl ki Demirtaş’ı sudan sebeplerle, olmayan hukukla içeride tutuyorsa, şimdi yenilerini dokunulmazlıklarını kaldırıp, siyaset yapmalarını önlemeye çalışacaklar. Bu önlenebilir mi bilemiyorum? Çünkü bunun önlenmesi çok güçlü bir muhalefetle mümkün ve böyle bir muhalefet yok” ifadelerini kullandı.
CHP’NİN SİYASET AÇMAZI
CHP’nin özellikle HDP’ye yönelik mesafeli duruşunu değerlendiren Engin, CHP’nin bir bütün olmadığını hem tabanda hem parti içerisinde güçlü Türk milliyetçisi kanatların olduğunu kaydetti. Partide Kürt sorununun savaş ve güvenlik politikalarıyla çözülemeyeceğini, Kürtlere eşit yurttaşlık haklarının tanınması ve muhalefette onlarla birlikte yürümek gerektiğini düşünen bir kesimin de olduğunu dile getiren Engin, “Ancak, milliyetçi kanat bırakın Kürt siyasi hareketi ile birlikte hareket etmeyi, Kürtleri bir yurttaş olarak görmeyen, ancak Türkleştikleri taktirde, asimile edildikleri taktirde varlıklarına tahammül edilen bir güç olarak görüyorlar. Dolayısıyla CHP’nin içindeki bu kanat güçlü. Bu kadar karman çorman bir CHP’nin doğru düzgün, sağlam politik bir çizgi izlemesi mümkün olmuyor. Şu anda CHP yönetimi, özellikle Kılıçdaroğlu, CHP’yi bir bütün olarak tutmak için bütün kanatlara yeşil ışık yakıyor. Onlara hayır böyle olacak deme cesaretini gösteremiyor. Dolayısıyla bir bütün olmayan CHP, yalpalıyor ve bütünlüğünü korumak istediği zamanda net ve sert bir politika üretemiyor. Böylesi bir ortamda CHP, özellikle mecliste AKP ve MHP’lilere laf sokuşturmayı, laf yarıştırmayı marifet sanıyor. Böyle muhalefet olmuyor. Bu AKP’nin de işine geliyor. Onlar bir söylüyorsa onlarda üç söylüyor. Böyle adeta bir danışıklı dövüş sürüp gidiyor” diye konuştu.
ADI KONMAMIŞ UZLAŞMA
CHP’nin milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” demesinin sonuçlarını yaşadığını hatırlatan Engin, “Ancak öyle görünüyor ki ‘CHP’li milletvekillerine pek dokunmayacağız, Kürtlere tırpan vuracağız, o yüzden görünürde bizi desteklemeseniz de çok da itiraz etmeyin’ gibi adı konmamış bir pazarlık, bir uzlaşma yürüyor. Nitekim son fezlekeler sırasında CHP sıralarından laf sokuşturma dışında ciddiye alınacak bir muhalefet gelmedi. Bunun dünya siyasetinde benzer pek çok örneği var. Meclis’i terk edersiniz, Meclis’in meşruluğunu sorgular hale getirirsiniz. Örneğin, Gergerlioğlu’nu gelen polislere kaptırmamak için orada siz kalkan olursunuz. Bütün bunları yapmayan, sadece laf ebeliği yapan bir muhalefet var. CHP, içindeki milliyetçi kanadı küstürmemek, kızdırmamak ve farklı seslerin çıkmasını önlemek için fezlekeler konusunda, Kürt siyasetiyle yan yana gelmekten bile korkan bir ödleklik içerisinde. Mithat Sancar, benim iyi tanıdığım ve dünya çapında çatışmasızlık ve çatışma çözümleri konusunda bir hukuk uzmanıdır. CHP, onun HDP’nin Eş Genel Başkanı olmasını ayakta alkışlamalıyken tam tersine sanki Kandil’in sesiymiş gibi bir hava içerisinde. Bunun sonucu olarak da ülkenin başına AKP ve MHP koalisyonu fiilen çökmüş durumda. Daha da kötü günlere hazır olmak zorundayız. Sadece Kürt siyasal hareketi değil, Türkiye’nin demokratları da, solcuları da buna hazır olmak zorunda” diye belirtti.
AKP’Yİ DEVİRMENİN KİLİDİ
Engin, İYİ Parti’nin ise MHP’nin ırkçı çizgisinden uzak, moderne sağ parti profili çizmeye çalıştığını ifade ederek, “Unutmayalım ki Meral Akşener, bir zamanlar Kocaeli yöresinde ‘Asena’ olarak ünlüydü. 1990’lı yıllarda kısa bir süre de olsa İçişleri Bakanı’ydı. O karanlık yıllarda belli bir sorumluluk taşıyordu. CHP, HDP yerine İYİ Parti’yi tercih ettiği için caydırıcı bir muhalefet yürütmüyor. Hepsinin içinde bir korku var. CHP de, İYİ Parti de, Saadet Partisi de Kürt oylarının desteği olmadan bu iktidarı deviremeyeceklerini biliyorlar. 6 buçuk milyon seçmen var. Önümüzdeki seçimde 2 milyon Kürt genç seçmen daha geliyor. Bu gencecik çocuklar, büyüklerinin seçtiği belediyelere kayyımlar atandığını, oylarının hiçe sayıldığını yaşayarak gördüler. Dolayısıyla 6 buçuk milyonu 8 buçuk milyon diye hesaplayalım. Bu seçmen kitlesi olmadıkça AKP’yi devirmek mümkün olmayacaktır. Bunu onlar da biliyorlar. Ama bunu gereğini yerine getirecek cesarete sahip değiller” değerlendirmelerinde bulundu.
HDP’NİN DURUMU
Kürt siyasal hareketinin ağır baskı ortamında çok yönlü politikalar üretmesinin mümkün olmadığının altını çizen Engin, “Kürt siyasal hareketi o kadar ağır baskı altında, o kadar çok cephede savaşmak zorunda ki yalpalamadan, caydırıcı bir çizgi izleyemiyor. Bir yandan kavga ederken, bir yandan ders çalışamazsınız, bir yandan bağırıp çağıranlar sizin üstünüze yumulmuşken siz oturup ekonomik program şöyle olmalı, dış politika şöyle olmalı gibi ciddi konuları tartışamazsınız” diye belirtti.
Engin, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de ne huzurun ne de kalıcı bir düzenin olacağını belirterek, aksine krizlerin her geçen gün daha da derinleştiğine işaret etti. En büyük sorunlardan birinin muhalefetin parçalı duruşu olduğuna vurgu yapan Engin, toplumun adalet, hak, hukuk demokrasi isteyen kesimlerinin bir araya gelmesinin muhalefeti de izlediği pasif politikalardan vazgeçirebileceğine değindi.
MA / İdris Sayılğan