Bilgen'den AKP ve MHP'ye: İsterlerse Katolik nikahı da kıyabilirler

img

ANKARA - HDP’nin haftalık grup toplantısında konuşan Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, MHP ve AKP arasındaki 2019'a dair ittifak tartışmalarına ilişkin "İsterlerse Katolik nikahı da kıyabilirler” dedi. Bilgen, parti kongrelerine ilişkin ise, “Türkiye demokrasisinin inşasında nasıl bir HDP’ye ihtiyaç var sorusunun cevabını arayacaklarını” ifade etti.

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) haftalık grup toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya Eskişehir'den HDP'li yönetici ve yurttaşların yanı sıra açlık grevinde olan Semih Özakça'nın annesi Sultan Özakça, BDP eski milletvekilleri Levent Tüzel ve Hamit Geylani katıldı. 
 
Toplantıda Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Bilgen, her grup toplantısında olduğu gibi konuşmasına cezaevinde tutulan HDP Eş Genel Başkanları, milletvekilleri, HDP üye ve yöneticileri ile gazetecileri selamlayarak başladı. 
 
‘BARIŞ ELİNİ UZATANLAR, ÖBÜR ELİYLE TETİKÇİLERE YOL GÖSTERMİŞTİR’
 
Paris'te 5 yıl önce üç Kürt kadın siyasetçiler Leyla Şaylamez, Sakine Cansız ve Fidan Doğan'ın katledilmesi üzerinde duran Bilgen, "9 Ocak kadınlara tahammülsüzlük açısından sembol bir tarihtir. Paris'teki katliam, bir boyutuyla uluslar arası işbirliği olarak görülmesi gereken bir olaydır. Bir boyutuyla da devletin alışkanlıklarına bildik uygulamalarına dikkat çekmek açısından son derece ibretliktir. 3 Ocak 2013'te İmralı'da ilk toplantı yapılıyor, üzerinden bir hafta geçmeden bu katliam gerçekleşiyor. Bir taraftan güya 'Analar ağlamasın' diye barış elini uzatanlar, öbür eliyle de tetikçilere yol göstermiştir. Bu katliam barış talebine yöneliktir. Ömer Güney'in tam da mahkemeye çıkmadan 36 gün önce hastalanıp, öldüğü iddiası Fransa'nın sabıkasına girecektir" diye konuştu. 
 
HAPİS CEZALARINI ELEŞTİRDİ
 
Bilgen, ardından son bir haftada HDP ve DBP'li siyasetçilere dönük verilen hapis cezaları üzerinde durdu. 
 
Verilen cezaların “barışı mahkum eden” mahkeme kararları olduğunu ifade eden Bilgen, "Barışa yönelik infazlar ne kadar dikkat çekiciyse yine barışı mahkum eden mahkeme kararları da bir o kadar önemlidir. Geçtiğimiz hafta sadece bir kaç gün içerisinde ceza alan milletvekillerimiz Leyla Birlik, Sebahat Tuncel, Nursel Aydoğan ve İdris Baluken. Bir haftada siyasetçilerimizin payına düşen budur. Bu demokratik siyaseti mahkum etmektir. Sayın Baluken hangi suçlardan yargılandı. Katıldığı miting, yaptığı basın toplantısından. Kürsüde ifade ettiklerine tahammülü yok, onu anladık ama yazmadıklarından dolayı da cezalandırıldı. Kendisine ait olmadığı tespit edilen bir sosyal medya hesabından paylaşılan mesaj nedeniyle ceza verildi. Yine o gün Meclis'te olduğu tutanaklarda da olduğu halde, bir cenaze törenine katıldığı ileri sürülerek ceza verildi. Barışı savunurken yazmadıklarınızdan ve bulunmadığınız ortamlardan dahi cezalandırılıyorsunuz” dedi.
 
SAVCININ İSMİ ‘MİT DOSYASI’NDA GEÇİYOR
 
Bilgen, fezlekeleri hazırlayan savcı Ahmet Karaca’nın isminin aynı zamanda “MİT dosyası”nda adı geçen bir savcı olduğunu da hatırlattı. Bilgen, “Bu savcı ‘hain’ ilan ediliyor ama Baluken ile ilgili hazırladığı dosyalar mahkumiyet için gerekçe olarak görülebiliyor" ifadelerini kullandı. 
 
SOYLU'YA TEPKİ: AYAK KIRMA EDEDİYATINDAN ÖNCE...
 
Bilgen, polise verdiği "ayak kırma" talimatı nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu da topa tuttu.
 
Bilgen, Soylu’ya şu sözlerle yüklendi: "Uyuşturucu bağımlılığından ölümlerin oranı yüzde 250 artmış. Bu rakamlar neden 2015 yılına ait. Çünkü 2015’ten sonra Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi TUBİM artık rakam açıklamıyor. Neden? Bu korkunç tabloyla yüzleşmeyelim diye. Peki, rakamları açıklamadığınızda gerçekler ortadan kalkıyor mu? Hayır, okulların bahçesinde işlerini yapanlar çocuklarımızı zehirlemeye devam ediyor. Yüksel Caddesi’nde insan haklarını kapatmak için onlarca polis bulunuyor, bir pankart açmaya kalkıldığında onlarca polis ortaya çıkıyor, ama okul önlerinde çocuklarımız uyuşturucu tacirlerinden korumak için önlem alınmıyor. Herhangi bir yerde küçücük bir pankart açtığınızda onlarca polis çıkıyor. Ama okul önlerinde çocuklarımızı uyuşturucudan korumak için tedbir alınamıyor. Yıllar önce MHP’li bir siyasetçi Şevket Bülent Yahnici, 'Bu ülkede beyaz toroslar eskortluk yapmadan uyuşturucu ticareti yapılamaz' demişti. Dolayısıyla İçişleri Bakanı ayak kırma edebiyatı yapmadan önce bu tespite dair ne söyleyebilir onu düşünsün. Dünyada bırakın ayak kırmayı, uyuşturucu baronlarını infaz eden ülkeler var. Mesela Meksika, Kolombiya, Brezilya. Peki bu ülkelerde uyuşturucu ile mücadelede alınan bir mesafe var mı, hayır. Ülkeleri uyuşturucu baronları yönetiyor." 
 
'MHP LİDERİ KENDİ SKOMİN HESABINA DÜŞMÜŞ'
 
Sözlerinin devamında Türkiye'nin hukuk, ekonomi ve toplumsal zeminde çürüdüğünü ve çöktüğünü ifade eden Bilgen, "Bu çöküşte, bu çürümede, ülkenin nasıl yönetildiğiyle ilgili çok net bir fotoğraf çekmeliyiz. Cezaevleri fotoğrafı her hafta olduğu gibi gündemimizde. 32 yaşında kanser hastası Selman Aşçı tedavi edilmediği için bağırsakları patladı, hayatını kaybetti. Yine Ulaş Yurdakul cezaevinde infaz edildi. Kim öldürdü, öldüren kişi annesine telefonda ne söyledi, hepiniz biliyorsunuz. Devletin kontrolündeki bir cezaevinde birisi ‘terörist’ diye öldürülüyor, sonra da gururla aileye müjde veriliyor. 
 
Cezaevlerinde tek tip kıyafetle ilgili dayatma bugün duyduğumuz vakaların onlarca katının yaşanmasına sebep olacak. Geçmişte bu konuda ısrar edenlerin hangi sonuçlarla karşılaştığını hepimiz biliyoruz. Herhalde ülkeyi yönetenler de biliyordur. Eğer biliyor ama bile bile pişkinlikle hareket ediyorlarsa, bunun bırakın adil yargılanmayla bağını, daha ilerisini hesap ediyordur. 
 
Bir muhalefet lideri dün cezaevlerinde tek tip kıyafetle ilgili, 'ne yapılacaktı, smokin mi giysinler' dedi. Cezaevindeki gazetecilerin, akademisyenleri, siyasetçilerin smokin giymek gibi bir dertleri hiç olmadı. Onlar ülkeleri için bir şeyler yapmak, ülkelerinin karşı karşıya olduğu tehlikeye dikkat çekmenin bedelini ödüyorlar. Tek gündemi Cumhurbaşkanı seçimi olan, tek gündemi 2019’da kaç milletvekili alacağız derdi olanlar var. Bu sözün sahibi aslında kendi derdini ifade ediyor. Kendi smokin hesabının, smokini kimin giyeceğinin hesabına düşmüş" diye kaydetti. 
 
MHP VE AKP'YE YÜKLENDİ 
 
Bilgen, MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin 2019'da Erdoğan'ı destekleyecekleri yönündeki açıklamaları ve AKP ile aralarındaki ittifak tartışmalarına da değindi.
 
'Başkalarının yolunda yürüyenler iz bırakmazlar' sözünü hatırlatan Bilgen, “Cumhurbaşkanı hesaplarında kim kimin izinde yürüyor, bilmiyoruz. Ama birbirlerini çok sevdiklerini arka arkaya dinlediğiniz mesajlardan anlıyorsunuz. İsterlerse Katolik nikahı da kıyabilirler, birbirlerinden ayrılmamak üzere. A+B diye kafa karıştırmasınlar” dedi. 
 
Parti olarak seçim barajıyla ilgili ilkesel yaklaşımlarını daha önce ifade ettiklerini hatırlatan Bilgen, “Ama bari bize akıl vermesinler. Malum siyasetçi, Ferdi Tayfur’u çok seviyor, Türkiye siyaseti bu arabesk ruh halinde yönetilmeye devam edilecek. Ben de bu nedenle Ferdi Tayfur’un dillendirdiği şarkılardan birinden iki mısrayı paylaşayım: ‘Huzurum kalamadı fani dünyada. Yapıştı canıma bir kara sevda’. 
 
Belli ki siyasetçi kimliği smokin bir kara sevda gibi yapışmış ve o kara sevdadan kurtulamadıkları için başka dertler üzerinden herkesi itham ediyorlar. Selahattin Demirtaş cezaevinde, bu durumu çok iyi tarif etmişti 'İlla bir devlete başkan olmak istiyorsan Devlet’e başkanı ol bari' demişti” diye konuştu. 
 
'SON KHK YA İÇ SAVAŞA YA DARBEYE SÜRÜKLER'
 
Bilgen, gündemlerinin seçim değil, OHAL olduğuna bir kez daha vurgu yaptı.
 
Bilgen, "OHAL’le yönetilen ülkenin bizim gündemimizde, ittifaklar değil OHAL var. KHK’lerle darbe ve iç savaş kıskacına alınmış olması var. Bir kez daha, altını çizerek tekrarlıyoruz; son KHK Türkiye’yi ya bir iç savaşa ya da bir darbeye sürükler. Türkiye’nin barışına, huzuruna, güvenine, demokrasisine hiçbir şey katmaz. 15 Temmuz’dan önce de ablukaya alınan şehirlerle ilgili 'Bu süreç Türkiye’yi darbeye götürür' diyorduk. 
 
Askere yargı zırhıyla ilgili tehlikeleri de defalarca söyledik. Bu düzenlemeyle askerleri yargı muafiyetinden bağımsız tutmak, darbeye sebep olur dedik, 15 Temmuz oldu. Bari bu sefer yapmayın. İnsanlık tarihinde, demokrasi tarihinde, darbeler tarihinde öyle HÖH gibi isimlerle birilerini silahlandırarak darbelerin önüne geçildiğine dair bir tek örnek yok. Ama darbelere sebep olduklarına dair onlarca örnek var. Eğer bununla yüzleşmezseniz uyanmazsanız, siviller silahlanırsa, toplumu iç savaşa gidecek yanlışlarda ısrar ederseniz, bu handikaptan çıkmak OHAL ile doğru düzgün mücadeleyi gerektirir. OHAL’in onlarca mağduru var" değerlendirmelerinde bulundu. 
 
'İRAN TÜRKİYE OLMAYACAK' SLOGANI ATILIYOR' 
 
Yine "OHAL koşullarında dış politika nasıl olursa, Türkiye dış politikası da öyle" diyen Bilgen, "Saygınlığın ve tutarlılığın olmadığı, ilkesiz bir dış politika. Çok basit bir kıyas yapacağım. İran’da halk sokağa dökülüyor. Türkiye neredeyse İran Cumhurbaşkanı’ndan daha sert açıklama yapıyor. Galiba şundan rahatsız oluyor. Bundan 15-20 yıl önce Türkiye’de gösteri yapıldığında 'Türkiye İran olmayacak' sloganları atılırdı, şimdi İran sokaklarında 'İran Türkiye olmayacak' sloganları atılıyor. İran’da insanların sokağa çıkmasını baştan mahkum eden baştan bir ihanetin içerisinde tarif eden bu anlayış hala Suriye’de bir alternatif ordu kurma çabasında. 
 
Gerçekten komşularınızı düşünüyorsanız bir tarafta slogan atanı tehdit olarak görüp, öbür tarafta alternatif ordu kurma çabası içine nasıl girersiniz. Ahmet Kaya’nın deyimiyle 'Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça.' 
 
Bu çelişki AB ile ilişkilerde de kendi gösteriyor. Uzun süren çabalar sonrası Fransa Cumhurbaşkanı’ndan randevu alıyor ve Fransa’ya gitmeyi başarıyor ilişkilerde yeni bir sayfa açmak için. Ama çok ilginç, aynı gün İçişleri Bakanı da uyuşturucu tacirlerinin ayaklarını kırmaktan söz ediyor. Siz Avrupa ile yeni sayfa açmak isteyeceksiniz, Bakanını da suçla mücadele için ayak kırmaktan söz edecek. Burada tutarlılık var mı?" diye sordu.
 
KONGRE SÜRECİ
 
Bilgen, HDP'nin Şubat ayında gerçekleştireceği büyük kongreye dair tartışmalar ve hazırlıklar konusunda da bilgi verdi.
 
Bilgen, HDP’nin kuruluşunda deklare ettiği iddiaları, hedefleri, topluma verdiği sözler var ve bu sözlerin yerine getirilmesi için ne yapılması gerektiği konusunda bu kongrelerinin bir fırsat olduğunun altını çizdi.
 
“HDP eksikleriyle, yanlışlarıyla, eleştirilmesi gereken öneriler sunulması gereken bir partidir. Buna hepimizin çok ihtiyacı var” diyen Bilgen, “Hepimiz bu öneri ve eleştirileri almak için elimizden geleni yapacağız. HDP borçlu. HDP cenazesini bir hafta yerden kaldıramayan Taybet Ana’ya, onun ailesine borçlu. HDP, Roboski’de katledilen çocuklar ve onların annelerine borçlu. HDP, Soma’da madene değil, mezara inen işçilerin 3 kuruş daha fazla kar etmek için 301 kişinin bir mezara gömülmesinden dolayı tüm maden işçilerine borçlu. HDP bu borcu ifa etmek için siyaset yapıyor. Bunun için de kendini acımasızca eleştirmeye devam etmesi gerekiyor. HDP’de siyaset, koltuk kapmaca oyununa benzemez. HDP’de siyaset yapmak bedel ödemeyi göze almaktır. Bu ağır yükün idrakiyle fedakarlık yapmayı, cesaretle öncülük yapmakla mümkündür. Bu nedenle önümüzdeki haftaları sadece Türkiye siyasetine dair çabalarımızla değil, aynı zamanda Türkiye demokrasisinin inşasında nasıl bir HDP’ye ihtiyacımız var sorusunun cevabını arayacağız. 
 
'KİMSE HDP İÇİNE OYNAMAYA KALKMASIN!'
 
Alevilerden Çerkeslere, çevre hareketlerinden kadın hareketlerine kadar HDP’nin eksikliklerine ilişkin tartışma toplantıları yapmaya devam ediyoruz. Bunları elbette ki sosyal medyada da gazetelerde de yapanlar, HDP’yi uzaktan sevenler kim hangi eleştiriyi yaparsa hepsine ihtiyacımız var. Tüm eleştiriler motivasyon kaynağımızdır. Yeter ki HDP içine kimse oynamaya kalkmasın. Yok güvercinlerdi yok şahinlerdi kamplaşmalar icat etmeye kalkmasınlar. Bu yapılmadığı müddetçe, kötü niyetle hiçbir işe yaramayan işlere niyet edilmezse biz bu kongre sürecinden başarıyla çıkacağız. Türkiye kazanacak, Türkiyelileşme iddiası kazanacak Kürtler kazanacak, hepimiz birlikte kazanacağız" diyerek, konuşmasını tamamladı.