HDK Eş Sözcüsü Uğurlu: Özeleştirel yaklaşıp tüm sorunları aşacağız 2020-02-08 09:01:49 İSTANBUL - Doğal afetlerden kadın cinayetlerine son süreçte yaşananlara ilişkin konuşan HDK Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, HDK olarak çalışmalarına özeleştirel yaklaşacaklarını ve sorunları bu şekilde çözeceklerini vurguladı.  Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, Elazığ Sivrice’de meydana gelen deprem, Van Bahçesaray’daki çığ felaketinden devam eden kadın cinayetlerine kadar gündemde öne çıkan başlıkları MA’ya değerlendirdi.   Ülkede meydana gelen doğal afetler sonrası sürekli ihmal ve ayrımcılıkların gündeme geldiğini dile getiren Uğurlu, ancak  kalıcı hiçbir önlemin alınmadığını belirtti. Türkiye’nin tamamen fay hatları üzerine kurulmuş bir depremler ülkesi olduğu gerçekliğine dikkat çeken Uğurlu, “1999 Marmara depreminden sonra aslında Türkiye’nin depremlere yönelik bazı çalışmaları oldu. ‘Deprem vergisi’ adı altında halktan düzenli bir şekilde vergiler alınmaya başlandı. O alınan vergilerin toplamı hesaplandığında Türkiye’nin depreme hazırlıklı bir ülke olması imkansız bir şey değil. Örneğin; Japonya da deprem ülkesidir. Japonya’da daha şiddetli depremler oluyor ama hiç can kaybı yaşanmıyor. Ayrıca bu depremin açtığı mali ve toplumsal yaşamda ortaya çıkacak olan sorunlar çok çabuk halledilebiliyor” dedi.    ‘ALEVİ KÖYLERİNE YARDIMLAR YA HİÇ GİTMEMİŞ YA DA SIKINTILI GİTMİŞTİR’   Elazığ depreminde her zamanki Türkiye tablosu ile karşıya kalındığını söyleyen Uğurlu, acil müdahale edilmesi gereken yaralıların ötelendiğini ifade etti. Uğurlu, “Deprem sonrası gelen yardımların adaletli dağıtılmadığı yönünde bilgiler aldık. Mesela Alevi köylerine yardımlar ya hiç gitmemiş, ya da sıkıntılı gitmiştir. Isınma koşullarının oluşturulmadığı, hijyen sorunları ve benzeri sorunlar çokça yaşandı. Bir taraftan da gönderilen yardımlar kabul edilmedi, geri gönderildi” diye belirtti.    ‘KRİZİ YÖNETEMEME HALİDİR’   Van Bahçesaray’da meydana gelen çığ felaketine ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gerçekleşen uçak kazasına da değinen Uğurlu, çok basit fizik kurallarıyla düşünüldüğünde nasıl bir yanlışlık ve ihmalkarlık yapıldığının görüleceğini vurguladı.    Uğurlu, “Kar yağışının çok yoğun olduğu bir bölge olarak bilinir orası. Ayrıca yerelde bulunan insanlar da bu yağışla yola çıkılamayacağını ve çığ tehlikesi olduğunu iletmişlerdir. Daha sonra yolun ağır araçlarla açılması çığa davetiye çıkartan yöntemler olmuştur. Aslında bir ıslık sesiyle bile çığın hareketleneceğini biliniyor. En küçük sesin etkisi bilinirken daha ağır olan helikopter ve diğer araçlarla hareket edilmesi aklın ve mantığın geri bırakılarak hareket edilmesi aslında krizi yönetememe halidir. Keza Sabiha Gökçen Havalimanı’nda meydana gelen uçak kazası da bunun göstergesidir. Kaza oluyor, yaralılar ambulansla değil de özel araçlarla karga tulumba hastaneye götürüldüler. Bunlar her biri biriyle bağlantılı ihmaller zinciridir” diye konuştu.   ‘TÜRKİYE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İMZACISIDIR’   Uğurlu, kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin ise mevcut durumda Türkiye’nin en önemli sorunları arasında yerini aldığını, kadın mücadelesinin de bununla bağlantılı olarak yükseldiğini ifade etti. Uğurlu, “Ama bu mücadele yükseldikçe her geçen gün kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri tacizler, tecavüzler ve bunu yapan kişiler de yargı tarafından aklanıyor. Aklanma gerekçeleri ise ‘iyi hal indirimi, giyim kuşam’ ve benzeri şeyler oluyor. Bunların kabul edilebilir bir tarafı var mıdır? Ayrıca İstanbul Sözleşmesi diye bir sözleşme var. Bu sözleşme Avrupa Konseyi tarafından Türkiye’de imzalanmıştır ve Türkiye İstanbul Sözleşmesi imzacısıdır. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nin 5’inci maddesi devletin bu cinayetlere karşı tarafsız olması ve bunu yapanlara karşı gerekli tedbirleri almasıdır” dedi.    ‘BİR AYRIMCILIK SÖZ KONUSUDUR’   Yakın tarihlerde öldürülen Nadira Kadirova ve Yeldana Kahırman’ı hatırlatan Uğurlu değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Bunlar son zamanlarda duyduğumuz en çarpıcı örneklerdir. Nadira için intihar olduğu iddia edildi. Fakat ülkesine götürülmeden önce Adli Tıp tarafından bir araştırma yapılıyor. Ama bağımsız hekimler tarafından yapılması gereken inceleme yaptırılmıyor. Tek raporla Nadira kendi ülkesine gönderiliyor. Bu örnekler ilginç, ikisi de Türkiyeli değil. Yani bir tanesi öğrenci, diğeri de AKP milletvekilinin evinde çalışıyor. Burada yine bir ayrımcılık söz konusudur. Elbette Türkiyeli olan kadınlara da bunlar yapılıyor ancak bu örnekteki iki kadın azınlık oldukları için farklı bir uygulamaya maruz bırakılıyorlar.”    ‘ERKEKLEŞEN BİR YARGI SÖZ KONUSUDUR’   Devletin ve AKP hükümetinin kadın cinayetlerinin aydınlatılması noktasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Uğurlu, “Bu kadın cinayetlerinin aydınlatılması gerekiyor. Yargının bu konuda almış olduğu kararlar hep tartışma konusu olmuştur. Ne yazık ki erkekleşmiş bir yargı söz konusudur. Yazılı olarak erkekleşmese de fiili olarak erkekleşen bir yargı ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.    ‘TECAVÜZ AİLE KURUM ARACILIĞIYLA MEŞRULAŞTIRILACAKTI’   Uğurlu, kadınların mücadele sonucu elde ettikleri kazanımların her gün saldırı tehdidiyle karşı kaldığını da belirtti. Uğurlu, “Çocuk konusu da bununla bağlantılıdır. Örneğin tecavüzcünün mağdur ettiği çocukla evlendirilmesi gündeme gelmişti ama buna kadın örgütlerinin ses çıkartması üzerine geri adım atıldı. Eğer bu yasa teklifi geçse, olacak şey çocuğun ömür boyu yeniden defalarca, tecavüze mağdur bırakılması olacaktı. Yani tecavüz aile kurumu aracılığıyla meşrulaştırılacaktı” diye konuştu.   ‘EŞBAŞKANLIK TÜRKİYE HALKLARININ ÖNÜNÜ AÇACAK’    Halkların Demokratik Partisi (HDP) belediyelerine kayyum atanmasının temelinde kadın düşmanı politikaların bulunduğunun altını çizen Uğurlu, “Kayyum atandığında gördük ki ilk kapatılan kadın dernekleri oldu. İlk hedef alınan eşbaşkanlık sistemi oldu. HDP’nin kadın partisi olması, kadın meclis grubunun bulunması yine eşit temsiliyet bulundurması çok önemlidir. Eşbaşkanlık Türkiye halklarının önünü açmak açısından önemli bir uygulamadır ve bunu her gün daha fazla yaygınlaştırmalıyız” dedi.   ‘HDP PARTİ OLARAK MOR ÇİZGİSİNDEN TAVİZ VERMEDİ’   Lübnan, Sudan ve Kolombiya’da kadınların çeşitli şekillerde tepkilerini dile getirip, farklı eylemselliklere imza attıklarına işaret eden Uğurlu, “HDP, parti olarak mor çizgisinden taviz vermedi, vermemesi de gerekiyor. Fakat şunu da yapmalı; savunmadan çıkıp, kadın mücadelesini daha fazla yükseltmesi gerekiyor. Mahalle mahalle, kapı kapı dolaşıp herkesi kucaklaması ve daha kapsayıcı çalışmalar yürütmesi gerekmektedir” diye vurguladı.   ‘ÖZELEŞTİREL YAKLAŞIP TÜM SORUNLARI AŞACAĞIZ’   HDK olarak ise, önümüzdeki dönemde kadın çalışmalarını arttıracaklarına ve daha önceki yıllarda yaşanılan eksiklerin özeleştirisini pratikleriyle vereceklerini söyleyen Uğurlu, son olarak şunları belirtti: “Evet üzerimize düşen tüm kadınlara, tüm kesimlere dokunmaktır. Bunun için mücadele etmekten korkmayacağız. Aynı zamanda birbirimize güç vermemiz gerekiyor. Tek başına mücadele olmaz. 8 Mart’ta alanlarda olmak ve kadın mücadelesini sadece 8 Mart ile sınırlandırmamak, günlük yaşamda da bunun mücadelesini vermek gerekiyor. Özeleştirel yaklaşıp tüm sorunları aşacağız. Zorlu bir mücadele ama Türkiye’deki kadınlar politiktir biliyoruz.”   MA / Barış Ceyhan-Naci Kaya